Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Politika

Selahattin Demirtaş Önümüzdeki Ay Tahliye Olabilir: Avukat Mesut Özer’den Tarih Açıklaması

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması :
HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için avukatı Mesut Özer eylül ayında tahliye olabileceğini açıkladı. Süreci ve hukuki zemini detaylarıyla öğrenin.

Giriş

Edirne Cezaevi’ndeki eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatlarından Mesut Özer, “Selahattin Demirtaş, önümüzdeki ay tahliye edilebilir” açıklamasını yaptı. Bu beyan, hem Türkiye’nin güncel siyasetini hem de Kürt meselesinin yeni çözüm sürecini yakından ilgilendiriyor.


1. Tahliye İhtimali ve Tarih

Mesut Özer’in açıklamasına göre, yargılamaya konu dava dosyasında yaşanan hukuki gelişmeler ve TBMM’deki komisyon çalışmaları paralelinde Demirtaş’ın Eylül 2025 ayında serbest bırakılması söz konusu olabilecek. Daha önceki başvuru temmuz ayında reddedilmiş olsa da, yeni yasal düzenlemeler durumun seyrini değiştirebilir .


2. TBMM Komisyonu ve Siyasi Süreç

  • Yeni Komisyon: TBMM’de Kürt sorunuyla ilgili özel bir komisyon kurulması planlanıyor.

  • Üyelerin Profili: Kürt tarihi ve toplum yapısı konularında bilgi sahibi milletvekillerinin yer alacağı bu komisyonda, iktidar ve muhalefet partilerinden destek geldiği belirtiliyor .

  • Amaç: Mevcut yasalarda değişiklik yaparak barış sürecini hukuk zeminine taşımak ve af düzenlemesini mümkün kılmak.


3. AİHM Kararları ve Hukuki Zemin

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları: Demirtaş hakkında üçüncü kez hak ihlali kararı verildi.

  • Türkiye Mevzuatıyla Uyum: AİHM kararlarının iç hukukta uygulanması, tahliye talebinin yeniden değerlendirilmesinin önünü açabilir .

  • Geçmiş Başvurular: Temmuz 2025’teki tahliye başvurusu reddedildi; ancak yeni düzenlemeler dosyayı tekrar gündeme taşıyabilir.


4. Olası Süreç Sonrası Beklentiler

  1. Yurt Dışına Yerleşme Şartı: Kulislerde, Demirtaş’ın ailesiyle yurt dışına yerleşmesi şartıyla tahliyesinin gündeme gelebileceği iddia ediliyor.

  2. Barış ve Af Düzenlemeleri: Komisyon raporları doğrultusunda kapsamlı af yasasının çıkması, cezaevindeki diğer siyasetçiler için de emsal teşkil edebilir.

  3. Siyasi Yansımalar: Tahliye süreci, hem iç siyasette hem de Avrupa nezdinde Türkiye’nin hukuk devleti imajı üzerinde belirleyici olacak.


5. Sonuç

Mesut Özer’in işaret ettiği “Eylül 2025 tahliye” tarihi, Türkiye’nin barış sürecine ve hukuk reformlarına dair beklentileri artırdı. Hem TBMM’deki komisyon çalışmaları hem de AİHM kararlarının uygulanması, Demirtaş’ın önümüzdeki ay serbest kalma ihtimalini güçlendiren faktörler. Süreç ilerledikçe resmi açıklamalar ve mahkeme kararları yakından takip edilmeli.


Yayın Bilgisi:
03 Ağustos 2025, İstanbul

Politika

Bahçeli’den DEM Parti’nin Mitingine İzin: “27 Şubat Çağrısı Bizim İçin Tek Bağlayıcı Olan”

Yayımlandı

üzerinde

Bahçeli’den DEM Parti’nin Mitingine İzin: “27 Şubat Çağrısı Bizim İçin Tek Bağlayıcı Olan”

Haber Tarihi: 18 Aralık 2025 | Güncelleme: 18 Aralık 2025 15:06
Okuma Süresi:3 dakika

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 4 Ocak 2026’da Diyarbakır’da düzenleyeceği mitingle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, mitingi demokratik bir hak olarak değerlendirirken, tüm tarafları PKK’lı teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’teki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na uymaya davet etti.

“Miting Yapması Büyütülecek Bir Husus Değil”

Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, ifade ve toplanma özgürlüğünün anayasal haklar olduğunu vurgulayarak, DEM Parti’nin mitingini olağan karşıladığını ifade etti.

Bahçeli’nin konuya ilişkin değerlendirmesi şu şekilde:

· “CHP’nin bugüne kadar 75 miting yaptığı, irili ufaklı diğer partilerin her zemin ve platformda salon veya açık hava toplantıları düzenlediği bir ortamda DEM Parti’nin miting yapması büyütülecek ve mesele yapılacak bir husus değildir”.
· “Kanaatimce DEM Parti’nin 4 Ocak 2026’da düzenleyeceği mitingin hiçbir mahsurlu yanı yoktur. Elbette toplanıp beklenti, talep ve düşüncelerini seslendirebilirler”.

“27 Şubat Çağrısı Bizim İçin Tek Bağlayıcı Olan”

Bahçeli, açıklamasının devamında, asıl vurguyu terör örgütü PKK’nın sözde “kurucu önderi” Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli çağrısına yaptı. Bahçeli, bu çağrının kendileri için temel referans olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

· “Ancak şunun da unutulmamasını ümit ediyorum; PKK’nın kurucu önderliğinin 27 Şubat 2025 tarihli çağrısında cezaevinden çıkma ve özgürlüğüne kavuşma talebinin bulunmadığı ortadadır. Bu çağrı bizim için tek bağlayıcıdır”.
· Bahçeli, DEM Parti ve terör örgütünün bileşenlerinin bu çağrıya aykırı davranmasının “Terörsüz Türkiye” hedefini yavaşlatacağını değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

MHP Lideri, “4 Ocak 2026’da toplansınlar, taleplerini açıklasınlar, buna diyeceğim bir şey olmaz” diyerek mitinge yeşil ışık yaktı. Ancak, “27 Şubat çağrısını hiç kimse gözden uzak tutmasın, bu çağrının gölgelenmesine de hizmet etmesin” uyarısında bulunarak da net sınır çizdi.

Arka Plan ve Bahçeli’nin Yaklaşımı

Bahçeli’nin bu açıklamaları, DEM Parti öncülüğündeki Demokratik Toplum Platformu’nun, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a “özgürlük” talebiyle Diyarbakır’da miting düzenleyeceğini açıklamasının ardından geldi.

Bahçeli, Mart 2025’te yaptığı bir başka açıklamada da 27 Şubat çağrısının, terör örgütünün silah bırakıp örgütsel varlığını feshetmesi yönünde olduğunu vurgulamış ve bu sürece DEM Parti’nin desteğini “takdire şayan” bulmuştu.

Sonuç olarak: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti’nin mitingini demokratik bir hak olarak değerlendirerek siyasi normalleşmeye vurgu yaparken, tüm siyasi aktörlerin bağlı kalması gereken çerçevenin terör örgütü elebaşının “cezaevinden çıkma talebi olmayan” 27 Şubat çağrısı olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldu. Bu tutum, “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda, siyasi faaliyetlerin belirli bir çizgi ve içerik dahilinde yürütülmesi gerektiği mesajını veriyor.

Okumaya Devam Et

Politika

Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun makam odasında dinleme cihazı bulundu

Yayımlandı

üzerinde

Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun makam odasında dinleme cihazı bulundu

Tarih — Saat: 16 Aralık 2025, 11:45
Okuma süresi: 2 dakika

Tokat Belediyesi başkanlık binası Canikli Konağı’nda, Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun vatandaşları kabul ettiği makam odasında güvenlik kontrolleri sırasında dinleme cihazı tespit edildi. Olayla ilgili adli ve teknik inceleme başlatıldı; Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı ve İl Emniyet Müdürlüğü soruşturmayı yürütüyor.

Tokat Belediyesi yetkilileri, dün akşam saatlerinde yapılan rutin güvenlik kontrolü sırasında Başkan Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’nun makam odasında “böcek” olarak tabir edilen dinleme cihazı tespit edildiğini duyurdu. Cihazın bulunduğu alan hemen güvenlik şeridiyle çevrilirken, olay yerine teknik ekipler çağrıldı ve adli süreç başlatıldı.

Belediyeden yapılan yazılı açıklamada, tespit edilen cihazın ardından ilgili birimlerin ve adli makamların bilgilendirildiği, Savcılık ve İl Emniyet Müdürlüğü koordinesinde hem adli hem de teknik inceleme yürütüldüğü belirtildi. Belediye kaynakları, binada detaylı bir tarama ve delil toplama işlemi gerçekleştirildiğini aktardı.

Başkan Yazıcıoğlu sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, bu tür saldırıların kendilerini yolundan döndüremeyeceğini vurgulayarak, “Bu makam odası Tokatlılara aittir. Arkasında kim olursa olsun adalet önünde hesabı sorulacaktır” dedi. Belediye hesabı ve bazı görsel/sosyal medya paylaşımları olayın halkı bilgilendirme amaçlı duyurulduğunu gösterdi.

Soruşturmanın boyutu ve teknik inceleme

Emniyet kaynakları, tespit edilen cihazın türü, yerleştiriliş biçimi ve veriyi hangi yöntemle aktardığına ilişkin teknik analizlerin sürdüğünü; bu inceleme tamamlanmadan olayın siyasi mi, kişisel mi yoksa başka bir amacı mı olduğu yönünde kesin bir yorum yapılamayacağını kaydetti. Ayrıca soruşturmanın genişleyebileceği, gerekirse bina ve çevresinde ilave taramalar yapılacağı bildirildi.

Kamuoyunda yankı ve siyasi yansımalar

Olay, sosyal medyada hızlı yayıldı; bazı hesaplar belediye kaynaklarını paylaşıp tepki gösterirken, bazıları ise “saldırı” vurgusu yaptı. Yerel ve ulusal siyaset çevreleri de gelişmeyi yakından takip ediyor. Resmi makamlar soruşturmanın adli sürecini işaret ederek spekülasyonlardan kaçınılmasını istedi.

– Ne tür bir dinleme cihazı bulunduğu (kaydetme/iletme/aktif-pasif ayrımı) ile ilgili ayrıntılı teknik rapor paylaşılmadı.
– Cihazın kim tarafından, ne zaman ve nasıl yerleştirildiği henüz doğrulanmadı.
– Soruşturmanın kapsamı ve olası şüphelilere ilişkin resmi bilgiler savcılıkça ilerledikçe açıklanacak.

Okumaya Devam Et

Politika

Suriye’de ABD-Suriye ortak devriyesine silahlı saldırı: 2 Amerikan askeri ve 1 tercüman öldü

Yayımlandı

üzerinde

Suriye’de ABD-Suriye ortak devriyesine silahlı saldırı: 2 Amerikan askeri ve 1 tercüman öldü

Suriye’nin Palmira kenti yakınlarında, Suriye güvenlik güçleri ile ABD askerlerinin ortak devriye gezisi sırasında düzenlenen silahlı saldırıda iki ABD askeri ile bir sivil tercüman hayatını kaybetti. Saldırganın çatışma sırasında öldürüldüğü bildirildi.

Olay Yeri ve Zamanı: Suriye, Humus İli, Palmira (Tedmur) yakınları – 13 Aralık 2025, Cumartesi.
Okuma Süresi:4 dakika.

· Kaynaklar: CNN, ABC/AP, Daijiworld

Harita: Saldırının gerçekleştiği Palmira (Tedmur) bölgesi. (İllüstrasyon)

Saldırı, tarihi Palmira kenti yakınlarında gerçekleşti. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’nın aktardığı güvenlik kaynağına göre, olay sırasında iki Suriye güvenlik personeli de yaralandı. Yaralı ABD personeli, bölgedeki el-Tanf garnizonuna helikopterlerle tahliye edildi.

Saldırının ardından bölgede geniş çaplı güvenlik önlemleri alındı. Deir ez-Zor-Şam karayolu trafiğe kapatılırken, koalisyon güçlerine ait helikopter ve savaş uçaklarının bölgede yoğun sortiler yaptığı gözlemlendi.

Saldırganın Kimliği ve Tepkiler

Saldırganın kimliği ve bağlantısı henüz tam olarak netleşmedi:

· Yerel kaynaklar, saldırının terör örgütü DEAŞ (IŞİD) mensuplarınca gerçekleştirildiğini öne sürdü.
· Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise saldırganın bir Suriye güvenlik gücü mensubu olduğunu iddia etti.
· Saldırı sırasında saldırganın öldürüldüğü bildirildi.

ABD tarafından henüz resmi bir açıklama gelmezken, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, sosyal medya platformu X’ten (eski Twitter) yaptığı açıklamada, yaralılar için geçmiş olsun dileklerinde bulundu ve bu tür saldırılarla mücadele için ortak çabaların artırılması gerektiğini vurguladı.

Bölgenin Kırılgan Siyasi ve Güvenlik Dengeleri

Bu saldırı, Suriye’deki istikrarsız güvenlik ortamını bir kez daha gözler önüne serdi. Ülkede, Beşar Esad rejiminin çöküşünün ardından geçiş süreci yaşanıyor. Geçici lider Ahmed Şara yönetimi, ülkeyi yeniden inşa etmek ve kurumları oluşturmak için bir yol haritası açıklamıştı. Ancak, güneydeki Süveyde’de bir gün önce güvenlik güçlerine yönelik bir insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlenmiş, bu da tehdit ortamının ne kadar yaygın olduğunu göstermişti.

Öte yandan, bölgedeki ABD varlığı ve ortak operasyonlar, özellikle Türkiye-ABD ilişkilerinde zaman zaman gerilim kaynağı olmuştur. Türkiye, Suriye’deki YPG/PKK varlığına karşı çıkarken, ABD’nin bölgedeki müttefikleriyle iş birliği iki NATO müttefiki arasında diplomatik zorluklara yol açmıştır.

ABD Askeri Varlığı ve Geçmiş Olaylar

ABD, DEAŞ’a karşı mücadele kapsamında Suriye’nin doğusunda 1,000’den az asker bulundurduğunu açıklamıştı. Saldırı, ABD askerlerinin Suriye’de kayıp verdiği ilk olay değil. Örneğin, 2016 yılında Ayn İsa yakınlarındaki bir bombalı saldırıda bir ABD askeri hayatını kaybetmişti.

Uzman Görüşü: Bölgesel Gerilimler ve Gelecek Senaryoları

 

“Palmira’daki saldırı,Suriye’nin karmaşık güvenlik tablosunun alarm verici bir yansıması. DEAŞ kalıntılarının yeniden mobilize olma ihtimali, aşiretler arası çatışmalar, bölgesel güçlerin vekil gruplar üzerinden mücadelesi ve merkezi otorite boşluğu, bu tür saldırıların zemini hazırlıyor. İki müttefik gücün ortak devriyesine yapılan bu saldırı, güven inşası çabalarına darbe vuruyor. Önümüzdeki dönemde, hem ABD’nin hem de Şara yönetiminin, iç içe geçmiş bu tehditler karşısında iş birliği stratejisini gözden geçirmesi kaçınılmaz görünüyor.”

Sonuç olarak, Suriye’deki bu kanlı saldırı, ülkenin sürdüğü geçiş döneminde güvenliğin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. Saldırının ardındaki kesin motivasyon ve bağlantılar aydınlatılmaya çalışılırken, olayın bölgesel dengeleri ve uluslararası askeri varlıkların geleceğini nasıl etkileyeceği merak konusu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar