Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Politika

Trump’ın “Yeniden Vururuz” Uyarısına İran’dan Sert Yanıt: “İşbirliğini Ulusal Güvenlik Konseyi Üzerinden Yürüteceğiz”

Yayımlandı

üzerinde

Açıklama:
ABD Başkanı Donald Trump’ın “İran uranyum zenginleştirmeye devam ederse yeniden vururuz” tehdidine, İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi’den kapsamlı cevap geldi. Yeni düzenlemeyle IAEA işbirliği Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi kanalıyla yürütülecek; zenginleştirme hakkı tanınmayan hiçbir anlaşma kabul edilmeyecek.

Giriş

Ortadoğu’daki tansiyonu yeniden yükselten gelişmelerin merkezinde, 12 günlük İsrail–İran gerilimi sırasında dile getirilen tehditler ve karşılıklı açıklamalar yer alıyor. ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer faaliyetlerini “durmazsanız yeniden vururuz” sözleriyle sert bir dille uyarmıştı . Buna karşılık, İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, uluslararası arenaya yaptığı açıklamada, IAEA ile işbirliğini tamamen sonlandırmamakla birlikte bundan sonra tüm süreçleri Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi aracılığıyla yürüteceklerini duyurarak tansiyonu daha da artırdı .

Trump’ın “Yeniden Vururuz” Tehdidi

Beyaz Saray’da düzenlenen basın toplantısında konuşan Trump, “İran uranyum zenginleştirmeye devam ederse yeniden vururuz” ifadeleriyle Tahran yönetimine net bir mesaj iletti. Basın mensuplarının “İran’a tekrar saldırı ihtimali var mı?” sorusuna ise “Kesinlikle… Hiç şüpheniz olmasın” yanıtını vererek bölgede olası askeri müdahale görüntülerini akıllara getirdi .

İran’ın Resmi Tepkisi ve Yeni Düzenleme

Erakçi, Tahran’da yabancı ülkelerin büyükelçileriyle düzenlenen diplomatik toplantıda, İran Meclisi’nin çıkardığı yasaya atıfta bulunarak, “IAEA ile işbirliğimizi askıya almayı zorunlu kılan yasal düzenlemeye rağmen ortaklık tamamen bitmiş değil” ifadesini kullandı . Bu kapsamda, müfettişlerin ülkeyi terk etmesine rağmen nükleer tesislerdeki denetimler Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi gözetiminde sürdürülecek.

Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin Rolü

Yeni kararlarla birlikte, IAEA’nın talepleri artık doğrudan hükümet yerine Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından ele alınacak. Erakçi, “Her talep, İran’ın ulusal çıkarları doğrultusunda ayrı ayrı incelenecek ve yanıtlanacak” diyerek merkezi kontrol mekanizmasının güçlendirileceğini vurguladı Bu adım, Tahran’ın dış baskılara karşı elini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor .

Zenginleştirme Hakkının Vazgeçilmezliği

Erakçi, İran’ın zenginleştirme hakkının tanınmadığı hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğini net bir dille ifade etti: “Nükleer müzakerelerde, İran halkının zenginleştirme hakkı da dahil tüm haklarına tam saygı gösterilmelidir” . Bu kararlılık, Mayıs 2018’de ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin yarattığı hukuki boşluğun doldurulması niyetini de gösteriyor .

ABD’den Sert Kınama: “Kabul Edilemez”

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce ise İran’ın IAEA ile işbirliğini askıya alma kararını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Bruce, “Tahran’ın barış ve refah yolunu seçme fırsatını boşa çıkaracak adımlar atması kaygı verici” açıklamasını yaptı . Ayrıca, İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklaması üzerinde durarak bölgesel güvenliği tehdit ettiğini savundu .

Bölgesel ve Uluslararası Etkiler

Bu gelişmeler, İsrail’in doğalgaz sahalarına yönelik son vuruşlarının ardından daha da kritik bir boyut kazandı. İsrail-İran hattındaki gerilim, enerji arz güvenliğinden deniz ticaret yollarına kadar geniş bir yelpazede risk oluşturuyor . Uzmanlar, Tahran’ın IAEA işbirliğini tamamen sonlandırmama niyetinin, yeni yaptırım dalgalarını engellemeye yönelik diplomatik bir manevra olarak değerlendiriyor .

Sonuç

Trump’ın “yeniden vururuz” tehdidi ve İran’ın “industrial ölçekte zenginleştirme hakkı” vurgusuyla şekillenen yeni kriz, nükleer müzakerelerin geleceğini belirsizleştiriyor. Tahran’ın Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üzerinden yürüteceği işbirliği, hem diplomatik hem de teknik düzeyde süreci karmaşıklaştırırken, ABD ve diğer Batılı ülkelerle ilişkileri de derin bir çıkmaza sokuyor. Bölgesel aktörlerin ve uluslararası kurumların izleyeceği adımlar, önümüzdeki dönemde gerilimin tırmanmasını veya yumuşamasını belirleyecek.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Politika

Hamas, Sinvar’ın cesedini istiyor — Gazze görüşmelerinde 3. GÜN

Yayımlandı

üzerinde

Hamas, Sinvar’ın cesedini istiyor — Gazze görüşmelerinde 3. GÜN

Yayın: 8 Ekim 2025, 10:30 (TSİ) • Okuma süresi: ~3 dakika

Özet: Mısır arabuluculuğunda süren ateşkes/uzlaşma görüşmelerinin üçüncü gününde Hamas, İsrail’den öldürülen liderleri Yahya ve Mohammed Sinwar’ın “cesetlerinin iadesi” talebini masaya koydu. Talepler, görüşmelerin gidişatını etkileyebilecek hassas pazarlık maddelerinden biri olarak öne çıkıyor.


Ana Haber

Mısır’ın gözetiminde devam eden Gazze’ye ilişkin müzakerelerin üçüncü gününde Hamas heyeti, İsrail’den Yahya Sinwar ve kardeşi Mohammed Sinwar’a ait olduğu belirtilen cesetlerin geri verilmesini talep etti. Hamas’ın bu talebi, uzlaşı paketindeki ana pazarlık konularından biri haline geldi.

Görüşmeler, tarafların kalıcı bir ateşkes, İsrail’in Gazze’den çekilmesi ve Gazze’nin yeniden inşası konularında hâlen büyük anlaşmazlıklar yaşadığı bir zeminde sürüyor. Müzakerelere ilişkin genel çerçeve ve katılımcıların değerlendirmeleri, sürecin kırılgan olduğunu ve ilerlemenin sınırlı kalabileceğini gösteriyor.

Sinwar’ın akıbeti ve iddialar

İsrail ordusu, geçen yıl içinde Yahya Sinwar’ın öldürüldüğünü ve cesedinin ele geçirildiğini duyurmuştu; bu iddialar hem İsrail kaynaklarında hem de dünya basınında geniş şekilde yer aldı. Hamas ise liderlerinin kaderine ilişkin zaman zaman çelişkili açıklamalar yapmıştı; şimdi salt “ceset iadesi” talebi müzakere masasının kritik unsurlarından biri oldu

İsrail’in tavrı ve müzakere dinamikleri

Geçmişte benzer talepler İsrail tarafından genellikle reddedildi veya koşullara bağlandı; taraflar arasında “ceset/mahsup” takası, insanî boyutu olan ancak siyasal açıdan son derece hassas bir konu. Hamas’ın talepleri, karşı tarafın tavrına göre ya pazarlık kozuna dönüşebilir ya da görüşmelerde tıkanmaya yol açabilir.

Ne anlama gelebilir?

  • Sembolik ve psikolojik önemi yüksek: Liderlerin naaşlarının iadesi hem Hamas hem de Gazze içindeki kamuoyu için sembolik anlam taşıyor; bu durum pazarlık gücünü artırabilir.

  • Takas zemini zayıf: İsrail daha önce benzer talepleri şartlara bağladığı veya reddettiği için doğrudan çözüm olasılığı sınırlı. Görüşmelerdeki diğer başlıklarla (ateşkes süresi, geri çekilme, yeniden inşa denetimi vs.) bağlantılı olarak ele alınması bekleniyor.


Son durum ve takip

Müzakereler üçüncü gününde kritik ve kırılgan bir noktada bulunuyor. Tarafların açıklamaları ve Mısır’dan gelen arabuluculuk çabaları sürecin yönünü belirleyecek. Görüşmelerin sonucuna ilişkin net bir mutabakatın sağlanıp sağlanmayacağı henüz belirsiz.

Okumaya Devam Et

Politika

Türkiye, Beyaz Saray’da Halkbank için 100 Milyon Dolarlık Uzlaşma Teklifi Sundu

Yayımlandı

üzerinde

Türkiye, Beyaz Saray’da Halkbank için 100 Milyon Dolarlık Uzlaşma

Tarih: 8 Ekim 2025 • Saat: 14:30 (TRT) • Okuma süresi: 3 dakika

REUTERS

Türkiye, geçen ay Beyaz Saray’da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan–ABD Başkanı Donald Trump görüşmesi sırasında, ABD’deki Halkbank davasını çözmek amacıyla bankanın suçlamaları kabul etmemesi koşuluyla yaklaşık 100 milyon dolar tutarında bir uzlaşma önerisi sundu. Reuters kaynaklı habere göre teklif, iki lider arasındaki görüşmede gündeme geldi.

Görüşmenin içeriği: 100 milyon dolarlık öneri

Görüşmeye dair kaynaklara göre Ankara, Halkbank’ın ABD’de açılan soruşturmada suçunu kabul etmemesi (non-admission of guilt) koşuluyla yaklaşık 100 milyon dolarlık bir ödeme teklif etti. Teklifin amacı, uzun süredir süregelen davanın mali ve siyasi yükünü hafifletmek ve iki ülke ilişkilerinde tıkanıklığı azaltmaktı. Bu bilginin kaynağı Reuters raporudur

Davanın arka planı ve hukuki durum

Halkbank, ABD’de İran yaptırımlarını delmek, dolandırıcılık ve kara para aklama iddialarıyla karşı karşıya; banka suçlamaları reddediyor. ABD Yüksek Mahkemesi’nin bankanın temyiz talebini reddetmesinin ardından dava ceza mahkemesine taşınma yolunda ilerliyor; bu durum uzlaşma arayışlarını Ankara için daha acil hâle getirdi. Hukuki sürecin son durumu ve Yüksek Mahkeme kararıyla ilgili analizler Financial Times tarafından da gündeme getirildi.

Ekonomik yansımalar ve piyasa tepkisi

Gelişmelerin kamuoyuna yansımasının ardından Halkbank hisselerinde ve yatırımcı algısında dalgalanmalar görüldü; örneğin borsa tepkileri ve banka hisselerindeki gerileme haberleri takip edildi. Uzlaşma teklifinin boyutu, benzer uluslararası yaptırım/dava çözümlerinde uygulanan ceza ve uzlaşma örnekleriyle karşılaştırıldığında sınırlı kalabilir; ancak siyasi kazanımlar açısından Ankara için öncelik, bankanın suçlamaları kabul etmemesi talebini sağlamaktır. Piyasa tepkileri hakkında güncel gözlemler için haber kaynakları izlendi.

Ankara’nın önceliği: Suçu kabul etmeme (non-admission)

Türk yetkililer için Halkbank’ın “suçu kabul etmemesi” koşulu diplomatik açıdan kritik. Reuters kaynaklı haberde, bu koşulun Ankara’nın müzakerelerde ısrar ettiği ana unsur olduğu belirtiliyor. Erdoğan yönetimi için bir kamu bankasının ABD’de cezai yaptırıma maruz kalması hem ekonomik hem de siyasi maliyet oluşturuyor; bu yüzden dava ile ilgili diplomatik çözüm arayışları öne çıkıyor.

Ne olacak? Olası senaryolar

  • Uzlaşma sağlanırsa: Anlaşma bedeli 100 milyon dolar civarında ya da daha yüksek bir meblağ olabilir; bankanın ceza veya itiraf koşulları pazarlık konusu olacaktır.

  • Uzlaşma olmazsa: Dava ceza mahkemesine taşınacak ve olası para cezaları, sigorta ve itibar kaybı Halkbank ve Türk kamu finansmanı üzerinde daha büyük etki yaratabilir.

Uzman yorumu (kısa)

Hukuk ve dış politika uzmanları, teklifin hem sembolik hem de pratik bir araç olduğunu; sembolik olarak Ankara’nın “suçu kabul ettirmeyecek” duruşunu korurken pratikte davanın maliyetini sınırlamaya yönelik bir adım olduğunu belirtiyor. Ancak ABD iç hukuku ve siyasetindeki belirsizlikler uzlaşma olasılığını karmaşıklaştırıyor.


Sonuç: Reuters’in aktardığı bilgiye göre Türkiye’nin Beyaz Saray’da sunduğu 100 milyon dolarlık uzlaşma teklifi, Halkbank davasını siyasi ve mali açıdan sınırlı bir çözümle sonuçlandırma çabasının parçası olarak okunuyor. Ancak ABD Yüksek Mahkemesi’nin davayı ilerletme kararı ve olası cezai süreçler, çözümün kolay olmayacağını gösteriyor.

 

Okumaya Devam Et

Politika

Papa Leo, Kasım ayında ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye ve Lübnan’da gerçekleştirecek

Yayımlandı

üzerinde

Papa Leo, Kasım ayında ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye ve Lübnan’da gerçekleştirecek

  • Yayın Tarihi: 8 Ekim 2025

  • Yayın Saati: 14:30 (Europe/Istanbul)

  • Okuma Süresi: 4 dakika (≈760 kelime, ort. 200 wpm)

Vatikan’ın resmi duyurusuna göre Papa Leo XIV, pontifikal görevinin ilk yurtdışı ziyaretini bu yıl 27 Kasım – 2 Aralık 2025 tarihleri arasında gerçekleştirecek; ziyaret Türkiye (27–30 Kasım) ve ardından Lübnan’ı (30 Kasım–2 Aralık) kapsayacak. Bu ziyaret Papa Leo’nun ilk apostolik yolculuğu niteliğinde.

Ziyaretin Türkiye ayağı sırasında Papa Leo’nun programı arasında, İznik (antik Nicaea) ziyaretinin ve Ortodoks Patrik I. Bartholomeos ile bir araya gelmenin öne çıktığı; bunun 1.700. yılını anılan Nicaea Konsili’ne atıfla ekümenik ve diyalogsel bir sembol olacağı bildirildi. Papa’nın Türkiye programının ayrıca yerel Hristiyan topluluklarıyla buluşmalar, ibadetler ve dinler-arası diyaloga yönelik görüşmeleri içereceği aktarılıyor.

Lübnan ayağı ise Papa’nın bölgedeki Hristiyan topluluklarına destek ve barış çağrısı yapacağı ziyaretlerin merkezinde yer alacak. Programda Beyrut’taki 2020 liman patlamasının anılması ve Lübnan’ın sosyal-ekonomik krizine dikkat çekilmesi planlanıyor; Vatikan, Papa Leo’nun Orta Doğu’daki barış ve umudun vurgulanması niyetinde olduğunu belirtti.

Papa Leo XIV’un bu yolculuğu, yeni papal dönemin dış politikasına ışık tutacak nitelikte görülüyor. Vatikan sözcüleri yaptığı açıklamada, ziyaretlerin “Hristiyan topluluklarının durumuna dikkat çekmek, dinler-arası ilişkileri güçlendirmek ve bölgesel barış mesajı vermek” amacı taşıdığını vurguladı. Ziyaret, Papa Leo’nun papalık mesajını uluslararası alana taşımak için sembolik ve diplomatik açıdan önemli bir ilk adım sayılıyor.

Türkiye’deki önemli temaslar arasında: İznik’te anma töreni, İstanbul’daki dini liderlerle görüşmeler, yerel Katolik cemaatlerle buluşma ve kamuoyuna açık ayinler yer alacak. Lübnan programı ise Beyrut merkezli anma etkinlikleri, Hristiyan liderlerle görüşmeler ve yoksulluk/ekonomik krize dikkat çeken ziyaretleri kapsayacak şekilde planlanıyor. Programın detayları ve resmi saatleri Vatikan ile ev sahibi ülke yetkilileri arasında yapılacak son düzenlemelerin ardından netleşecek.

Vatikan ve ilgili yerel makamlar ziyaretin lojistiği, güvenliği ve diplomatik ayrıntıları üzerinde çalışıyor; ziyaret süresince Papa’nın yapacağı konuşma ve duaların içeriği, ziyaret tarihlerine yakın dönemlerde yayınlanacak resmi metinlerle duyurulacak. Bu ziyaret, Papa Francis döneminde planlanan ama sağlık/lojistik nedenlerle gerçekleşmeyen bazı programların takipçisi niteliğinde de değerlendiriliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar