Teknoloji
Samsung Biologics ABD’ye Adım Attı: GSK’tan 280 Milyon Dolarlık Dev Satın Alma!
Samsung Biologics ABD’ye Adım Attı: GSK’tan 280 Milyon Dolarlık Dev Satın Alma!
Tarih: 22 Aralık 2025 | Okuma Süresi: 3 Dakika| Saat: 02:00

Dev Biyoteknoloji Hamlesi
Güney Koreli biyoteknoloji devi Samsung Biologics, küresel sağlık endüstrisinde çığır açan bir adım atarak, ilk kez ABD topraklarında bir ilaç üretim tesisi satın aldı. Şirket, İngiliz ilaç firması GSK’dan Maryland, Rockville’de bulunan Human Genome Sciences tesisini tam 280 milyon dolar karşılığında satın alacağını duyurdu.
Anlaşmanın Detayları ve Zamanlaması
· Satın Alma Bedeli: 280 milyon dolar.
· Teslim Tarihi: Anlaşmanın 2026 yılının ilk çeyreği sonunda tamamlanması bekleniyor.
· Satın Alan: Samsung Biologics’in ABD’deki tam mülkiyetli yan kuruluşu Samsung Biologics America.
· Tesisin Mevcut Kapasitesi: Rockville’deki tesis, iki cGMP üretim tesisinden oluşuyor ve 60.000 litre ilaç maddesi üretim kapasitesine sahip.
· İstihdam: Satın alma sonrasında tesisteki 500’den fazla deneyimli çalışanın Samsung Biologics bünyesinde görevlerine devam etmesi planlanıyor.

Samsung Biologics İçin Kritik Bir Adım
Bu satın alma, Samsung Biologics için stratejik bir dönüm noktası. Şirket, dünyanın en büyük ilaç pazarı olan ABD’deki ilk üretim üssüne kavuşuyor. Bu hamle, şirketin küresel tedarik zincirini çeşitlendirmesini ve ABD biyofarmasötik endüstrisiyle iş birliğini derinleştirmesini sağlayacak. Samsung Biologics, tesisi devraldıktan sonra kapasitesini artırmak ve teknolojiyi yükseltmek için ek yatırımlar yapmayı planladığını açıkladı.
Şirketin CEO’su John Rim, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu yatırım, hayat kurtaran terapötik ürünlerin güvenilir ve istikrarlı bir şekilde tedarik edilmesini sağlarken, müşterilerimize ve ortaklarımıza en iyi şekilde hizmet etmek için federal, eyalet ve yerel paydaşlarla iş birliğimizi derinleştirmemize olanak tanıyacak” dedi.
GSK İçin Stratejik Odaklanma
Öte yandan GSK için bu satış, şirketin üretim ağını yeniden yapılandırma ve yeni nesil ilaçlara odaklanma stratejisinin bir parçası. GSK, geçtiğimiz aylarda önümüzdeki 5 yıl içinde ABD’de Ar-Ge ve üretime 30 milyar dolar yatırım yapacağını duyurmuştu. Bu kapsamda, Pennsylvania’da yeni bir “biyolojik ürün esnek fabrikası” inşa edecek ve mevcut tesislerine yapay zeka ve dijital teknolojiler entegre edecek.
GSK Küresel Tedarik Zinciri Başkanı Regis Simard, “Rockville üretim tesisini değerli uzun vadeli ortağımız Samsung Biologics’e devretme anlaşmamız, ABD topraklarında ABD’li hastalar için iki önemli ilacın üretimini güvence altına alacak ve GSK’ın tedarik zinciri dayanıklılığını daha da artıracak” ifadelerini kullandı.
Sektördeki Büyük Resim ve Samsung’un Yükselişi
Bu anlaşma, küresel ilaç endüstrisindeki iki önemli eğilimi vurguluyor:
1. Üretimin Çeşitlendirilmesi: Büyük ilaç şirketleri, tedarik zincirlerini güçlendirmek için üretimi farklı coğrafyalara yayma stratejisi izliyor.
2. Asya’lı CDMO’ların Yükselişi: Samsung Biologics gibi Asya merkezli Sözleşmeli Üretim Organizasyonları (CDMO), dünya çapında giderek daha fazla önem kazanıyor.
Nitekim Samsung Biologics, bu yılın ilk beş ayında 3 trilyon Won (yaklaşık 2.2 milyar dolar) değerinde yeni sözleşme elde ettiğini açıklayarak küresel rekabetteki gücünü bir kez daha gösterdi. Şirket, dünyanın en büyük 20 ilaç firmasından 17’si ile çalışıyor.
Sonuç
Samsung Biologics’in bu satın alma hamlesi, yalnızca 280 milyon dolarlık bir mali işlemden ibaret değil. Bu hamle, küresel ilaç üretim haritasını yeniden şekillendirebilecek stratejik bir yatırım. ABD pazarına doğrudan üretim varlığı ile giren Samsung Biologics, hem müşteri portföyünü genişletecek hem de biyoteknoloji alanındaki küresel liderlik iddiasını pekiştirecek. GSK ise kaynaklarını, geleceğin tedavilerini geliştirecek yeni ve ileri teknoloji tesislerine aktararak rekabetçi konumunu korumayı hedefliyor.
Teknoloji
Gizemli yıldızlararası ziyaretçi Dünya’nın yakınından geçti
BİLİM NE DİYOR?
Bazı sosyal medya kullanıcıları, bilim insanlarının “kuyruklu yıldız” olarak tanımladığı 3I/ATLAS’ın aslında bir uzaylı aracı olabileceğini öne sürüyor.
Ancak viral olan teorilerin aksine, 3I/ATLAS’a ilişkin NASA ve bağımsız astronomların da katıldığı bilimsel sonuç oldukça net. Resmi adı C/2025 N1 (ATLAS) olan ve Güneş Sistemi’ne giren üçüncü doğrulanmış yıldızlararası cisim olduğu için 3I numarasını alan bu cisim, doğal bir kuyruklu yıldız olarak tanımlanıyor.
Dünya genelindeki birçok gözlemevi, cismin geçişini bağımsız olarak gözlemledi ve elde edilen veriler de bu tabloyu destekledi.
NASA’nın paylaştığı bilgilerde, 3I/ATLAS’ın ısınmaya bağlı olarak gaz ve toz salımı yaptığı, yani tipik bir kuyruklu yıldız davranışı sergilediği belirtiliyor. Gözlemlerde herhangi bir “teknolojik iz”e dair bulguya rastlanmadığı açıkça ifade ediliyor.
Teknoloji
Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS’tan Sıra Dışı Sinyal: X-Işını Yaymaya Başladı
Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS’tan Sıra Dışı Sinyal: X-Işını Yaymaya Başladı
Fatih Doğan Medya | Son Güncelleme: 18 Aralık 2025 – 04:30 | Okuma Süresi: 4 dk

Güneş Sistemi’mize başka bir yıldız sisteminden gelen gizemli ziyaretçi 3I/ATLAS, Dünya’ya yaklaştıkça yeni sürprizler ortaya koymaya devam ediyor. Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait bir gözlemevi, kuyruklu yıldızın X-ışını emisyonları yaydığını tespit etti. Bu gelişme, gök cisminin yapısını anlamak için bilim dünyasına yeni bir pencere açtı.
3I/ATLAS, 19 Aralık Cuma günü Dünya’ya en yakın konumundan geçecek. Bilim insanları, bu nadir fırsatı değerlendirmek için dünya çapında teleskopları ve uzay araçlarını bu yabancı ziyaretçiye çevirmiş durumda.
X-Işını Gözlemi Ne Anlama Geliyor?
Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) XMM-Newton adlı X-ışını uzay gözlemevi, 3 Aralık’ta yaklaşık 20 saat boyunca 3I/ATLAS’ı gözlemledi. Elde edilen veriler, kuyrukluyıldızın düşük enerjili X-ışınları yaydığını açıkça gösteriyor.
Bu olgu aslında tamamen doğal ve beklenen bir durum. Bir kuyrukluyıldız Güneş’e yaklaştıkça ısınır ve yüzeyindeki buzlar gaz haline dönüşerek dışarı püskürür. İşte bu gaz bulutu (koma), Güneş’ten gelen yüklü parçacık akımı (Güneş rüzgarı) ile çarpıştığında X-ışını üretir.
Ancak bu gözlemin önemi, tespit edilen X-ışınlarının kaynağında yatıyor. X-ışını emisyonları, hidrojen (H₂) veya azot (N₂) gibi, optik veya morötesi teleskoplarla tespit edilmesi çok zor olan gazlara karşı son derece hassastır. Dolayısıyla bu gözlem, kuyrukluyıldızın kimyasal bileşimine dair diğer araçlarla ulaşılamayacak detayları ortaya çıkarabilir.
Bu teknik, bilim insanlarına daha önce keşfedilen ilk yıldızlararası cisim 1I/’Oumuamua için mümkün olmamıştı. 3I/ATLAS, bu tür bir cismi X-ışını ışığında inceleme fırsatını sunan ilk nesne oldu.
X-Işını Gözleminin Önemi:
· Gözlemlenen Araç: ESA’ya ait XMM-Newton uzay gözlemevi.
· Gözlem Süresi: Yaklaşık 20 saat (3 Aralık 2025).
· Olayın Doğal Açıklaması: Kuyrukluyıldızdan çıkan gazın (su buharı, karbondioksit) Güneş rüzgarı ile etkileşimi.
· Bilimsel Değeri: Optik cihazlarla “görülemeyen” hidrojen, azot gibi gazların varlığını tespit etme imkanı.
Dünya’ya Yakın Geçiş ve Gözlem Fırsatı
3I/ATLAS, yarın (19 Aralık 2025) Dünya’ya en yakın konumuna (270 milyon kilometre) ulaşacak. Bu mesafe, Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın neredeyse iki katıdır ve gezegenimiz için herhangi bir tehlike oluşturmamaktadır.
Bu yakın geçiş, gökbilimciler için nesneyi incelemek için son büyük fırsatı temsil ediyor. Ziyaretçi, Güneş Sistemi’nden ayrıldıktan sonra bir daha asla görülemeyecek.
· Gözlem Şansı: Cisim, çıplak gözle görülemeyecek kadar sönük. Ancak gün doğumundan önce, en az 8 inç (yaklaşık 20 cm) çaplı bir teleskobu olan amatör gökbilimciler tarafından gözlemlenebilir.
· Canlı Yayın: “Virtual Telescope Project”, kuyrukluyıldız en yakın konuma ulaştığında YouTube kanalından canlı yayın gerçekleştirecek.
Bilim Dünyası Neden Bu Kadar Heyecanlı?
3I/ATLAS, şimdiye kadar gözlemlenen yalnızca üçüncü yıldızlararası cisim. Bu, onu galaksimizin diğer köşelerinden gelen “antik bir elçi” haline getiriyor.
· Kökeni ve Yaşı: Gökbilimciler, 3I/ATLAS’ın milyarlarca yıldır yıldızlar arasında dolaştığını ve 4.6 milyar yaşındaki Güneş Sistemi’mizden bile daha yaşlı olabileceğini düşünüyor. Bu da bize galaksimizin geçmişi hakkında eşsiz bilgiler sunabilir.
· Sıra Dışı Kimyası: James Webb Uzay Teleskobu gibi araçlardan gelen veriler, kuyrukluyıldızda alışılmadık derecede yüksek oranda karbondioksit ve nikel tespit etti. Bu bileşim, onun Güneş Sistemi’mizdeki kuyrukluyıldızlardan farklı bir yıldız sisteminde oluştuğunun güçlü bir göstergesi.
· Koordineli Çaba: NASA, bu nadir fırsatı değerlendirmek için Hubble, James Webb, Mars yörünge araçları ve daha 15’ten fazla uzay görevinin katıldığı benzeri görülmemiş bir koordineli gözlem kampanyası düzenledi.
“Uzaylı Gemisi” İddiaları ve NASA’nın Yanıtı
3I/ATLAS’ın sıra dışı hızlanması ve kimyasal yapısı, onun yapay bir nesne (bir uzaylı gemisi) olabileceği yönünde spekülasyonlara yol açmıştı. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Avi Loeb gibi bazı bilim insanları bu ihtimali gündeme getirirken, sosyal medyada ve bazı mecralarda bu teori geniş yer buldu.
Ancak NASA yetkilileri, Kasım ayında yaptıkları bir brifingde bu iddiaları kesin bir dille reddetti. NASA Doğa Bilimleri Misyon Müdürlüğü yardımcı yöneticisi Nicky Fox, “Üzerinde herhangi bir teknoloji imzası veya onun bir kuyrukluyıldızdan başka bir şey olduğuna inanmamıza yol açacak hiçbir şey görmedik” açıklamasını yaptı.
NASA yetkilisi Amit Kshatriya ise, “Bu cisim bir kuyrukluyıldız. Görünüşü ve davranışları bir kuyrukluyıldız gibi ve tüm kanıtlar onun bir kuyrukluyıldız olduğunu gösteriyor” diyerek konuya noktayı koydu.
Teknoloji
Einstein’ın öngördüğü “uzay zaman girdabı” ilk kez gözlemlendi
Einstein’ın öngördüğü “uzay zaman girdabı” ilk kez gözlemlendi
Bir yıldızın kara delik tarafından parçalanışı, fizikçilerin bir asrı aşkın süredir beklediği kanıtı sağladı.
Haber Tarihi: 18 Aralık 2025 | Okuma Süresi: 3 dakika| saat:22:00

Astronomi dünyası tarihi bir keşfe imza attı. Bilim insanları, Albert Einstein’ın genel görelilik kuramıyla bir asırdan uzun süre önce öngördüğü, dönen kütlelerin uzay-zaman dokusunu bir girdap gibi sürüklemesi olgusunu ilk kez doğrudan gözlemledi. Gözlem, bir yıldızın süper kütleli bir kara delik tarafından parçalandığı şiddetli bir olay sayesinde gerçekleştirildi.
Yüzyıllık Teori Artık Somut Bir Gerçek
Genel görelilik teorisine göre, dönen ve çok büyük kütleli cisimler, çevrelerindeki uzay ve zamanın dokusunu da birlikte sürüklemeliydi. Bu etki, Lense-Thirring presesyonu (ya da çerçeve sürüklenmesi) olarak biliniyor. Avusturyalı fizikçiler Josef Lense ve Hans Thirring tarafından 1918’de matematiksel olarak tanımlanan bu olgu, Dünya’nın çevresindeki uydularla küçük ölçekte tespit edilmişti. Ancak etkinin en güçlü yaşanması gereken yer olan bir kara deliğin yakınında doğrudan gözlemlenmesi, aşırı kaotik ortam nedeniyle bugüne kadar mümkün olmamıştı.
Bu tarihi engel, “AT2020afhd” adı verilen nadir bir kozmik felaketle aşıldı. Yaklaşık 120 milyon ışık yılı uzaktaki LEDA 145386 galaksisinde, bir yıldız süper kütleli bir kara deliğin ölümcül çekim alanına fazla yaklaştı. “Gelgit bozulma olayı” olarak bilinen bu süreçte yıldız, kara deliğin muazzam kütleçekimi tarafından uzatılıp parçalandı. Yıldızdan artakalan malzeme, kara deliğin etrafında dönen ve ısınarak parlayan bir disk oluştururken, aynı zamanda ışık hızına yakın hızlarla uzaya madde jetleri fırladı.
Kara Deliğin “Deniz Feneri” Ritmi
Bu şiddetli olayı izleyen uluslararası araştırma ekibi, beklenmedik bir düzen fark etti. NASA’nın Neil Gehrels Swift Gözlemevi ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki NICER X-ışını teleskobu, yığılma diskinden gelen X-ışını parlaklığının düzenli aralıklarla, 10 kattan fazla artıp azaldığını kaydetti. Bu döngü, her 19,6 günde bir titizlikle tekrarlanıyordu.
Kısa bir süre sonra, ABD’deki Karl G. Jansky Çok Büyük Dizi (VLA) gibi radyo teleskopları da aynı kaynaktan gelen radyo dalgalarında tamamen aynı ritmi yakaladı. X-ışınları ve radyo dalgaları senkronize bir şekilde “sallanıyordu”. Araştırmacılar için bu eşzamanlılık, rastgele bir parlamaya değil, düzenli bir mekanizmaya tanık olduklarının kritik kanıtıydı.
Uzay-Zamanın Görünmez Geometrisi Ortaya Çıkıyor
Peki bu senkronize “yanıp sönme” ne anlama geliyordu? Cevap, Einstein’ın teorisinde yatıyor. Araştırmacılar, gözlemlenen ritmin, dönen kara deliğin uzay-zamanı bükmesi ve sürüklemesinin doğrudan bir sonucu olduğunu açıklıyor.
Çalışmanın yazarlarından, Cardiff Üniversitesi’nden Dr. Cosimo Inserra, olayı şu şekilde betimliyor: “Bu çalışma, Lense-Thirring presesyonuna dair şimdiye kadarki en ikna edici kanıtı sunuyor. Dönen bir topacın etrafındaki suyu girdap gibi sürüklemesi misali, kara deliğin uzay-zamanı da peşinden sürüklediğini görüyoruz”.
Kara delik döndükçe, çevresindeki bükülmüş uzay-zaman, yığılma diskini ve ona bağlı jeti yavaşça döndürüyor (presesyon). Disk döndükçe Dünya’ya bakan yüzey alanı değişiyor ve bu da X-ışını parlaklığındaki düzenli dalgalanmalara yol açıyor. Benzer şekilde, jet Dünya’ya doğru yöneldiğinde radyo parlaklığı artarken, uzaklaştığında azalıyor. İki sinyal birlikte, görünmez olan uzay-zaman dokusunun geometrisini adeta görünür kılıyor.
DTU Uzay’dan kıdemli araştırmacı ve çalışmanın ortak yazarı Giorgos Leloudas, “Bu, fizikçiler için gerçek bir hediye. Yüz yılı aşkın süre önce yapılan öngörüleri doğrulamış oluyoruz” diyerek keşfin önemini vurguladı.
Bilim Dünyasında Yeni Bir Çağın Kapıları Aralanıyor
Bu gözlem, sadece eski bir teoriyi doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda astronomlara kara delikleri incelemek için yeni ve güçlü bir araç sunuyor. 19,6 günlük presesyon periyodunu analiz eden ekip, kara deliğin dönüş hızı ve sistemin Dünya’ya göre eğimi gibi bilinmeyen özelliklerini hesaplayabildi.
Araştırmanın liderliğini yapan, Çin Ulusal Astronomi Gözlemevleri’nden Yanan Wang, “Disk-jet birlikte presesyonunun doğrudan gözlemsel kanıtı şu ana kadar bulunamamıştı. Burada, bugüne kadarki en ikna edici vakayı rapor ediyoruz” açıklamasını yaptı.
Keşif, Science Advances dergisinde yayımlanarak bilimsel literatürdeki yerini aldı. Bilim insanları, benzer ritmik sinyalleri diğer kozmik olaylarda arayarak, evrendeki en gizemli ve en güçlü nesneler olan kara deliklerin sırlarını daha iyi anlamanın yolunu açmayı umuyor.
Einstein’ın 1915’te yazdığı denklemler, bir kez daha evrenin en uç koşullarında bile geçerliliğini koruduğunu gösterdi. İnsanlık, uzay-zamanın dokusundaki bu kozmik girdabı nihayet görüntüleyerek, evren anlayışımızda yeni bir sayfa açtı.
-
Gündem1 hafta önceParis, “güvenlik gerekçeleriyle” yılbaşı kutlamalarını iptal ETTİ.
-
Ekonomi1 hafta önceBankaların Mevduat Faiz Oranları Güncellendi: 1 Milyon Liraya Aylık 29.140 TL Kazanç Fırsatı
-
Gündem5 gün önceBursa’da eğlence mekanı önünde silahlı kavga: Polis memurunun başından vurduğu Berk Keleş hayatını kaybetti
-
Spor1 hafta önceBaşsavcılıktan Net Açıklama: Galatasaraylı Yıldızlara Yönelik İddialar Gerçeği Yansıtmıyor
-
Son Dakika1 hafta önceBrown Üniversitesi’nde Silahlı Saldırı Paniği: Öğrenciler Kilit Altında
-
Spor1 hafta önceAhmet Çakar serbest bırakıldı: MASAK raporunda ortaya çıkan hesap hareketleri şok etti!
-
Ekonomi1 hafta önceAnkara’da Toplu Ulaşıma Yüzde 35 Zam: Tam Bilet 35 TL Oldu
-
Ekonomi1 hafta önceAsgari Ücret Maratonu Bugün Başlıyor: Gözler Saat 14.00’e Çevrildi
