Sağlık
Organları alınırken gözlerini açtı: “İnsanlara bakıyordu”

ABD’nin Kentucky eyaletinde yaşanan bir olay, ülkedeki organ bağışı sisteminin güvenliğine dair eleştirileri yeniden gündeme taşıdı.
Aşırı doz nedeniyle beyin ölümü gerçekleştiği düşünülen TJ Hoover adlı bir adam, organları alınmak üzereyken yeniden hayat belirtisi göstermeye başladı.
LEX 18 adlı yerel haber kanalının aktardığına göre, Hoover’ın kız kardeşi Donna Rhorer, geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi’nde düzenlenen bir alt komisyon toplantısında olayı detaylarıyla anlattı.
Rhorer, Hoover’ın Ekim 2021’de organlarının alınması için ameliyathaneye götürüldüğü sırada gözlerini açtığını ve çevresine bakmaya başladığını söyledi.
“Ameliyathaneye gidiş başlar başlamaz gözleri açıldı, insanlara bakıyordu.”
45 DAKİKA SONRA AMELİYAT DURDURULDU
Yaklaşık 45 dakika sonra, Hoover ameliyathanedeyken doktorların operasyonu durdurduğu öğrenildi.
Cerrahi doku koruma uzmanı Natasha Miller, o anları şöyle anlattı:
“Çok fazla hareket ediyordu, sakin değildi.”
Miller bu olayın ardından görevinden istifa etti.
Hayatta kalan Hoover, şu anda kız kardeşiyle yaşıyor ve olayın travmatik etkileriyle, özellikle de travma sonrası stres bozukluğuyla mücadele ediyor.
CİDDİ BİR ZAAF
Organ bağışı savunucuları, bu olayın sağlık sisteminde ciddi bir zaaf olduğunu söylüyor. Özellikle “dolaşım durması sonrası bağış” uygulaması tartışmalı. Bu yöntem, ABD’de beyin ölümü gerçekleşmemiş ancak yaşam desteği çekilen hastalardan organ alınmasına olanak tanıyor.
ABD Sağlık Bakanlığı, geçen hafta ülkenin organ bağış sisteminde reform başlatılacağını duyurmuştu. Bakan Robert Kennedy Jr., yaptığı açıklamada, “Hastanelerin, hastalar yaşam belirtisi gösterirken organ alım sürecine başlamasına izin verdiğini tespit ettik. Bu kabul edilemez” dedi.
“Organ bağışı sistemi, her bireyin yaşamının kutsallığını koruyacak şekilde tamamen yeniden yapılandırılmalıdır.”
BEYİN ÖLÜMÜNE BENZEMİYORDU
TJ Hoover’ın dosyası özellikle dikkat çekici. Ameliyata hazırlık sürecine dair konuşan cerrahi koordinatör Nyckoletta Martin, “O sabah anjiyo laboratuvarına alındı, felçli ve sedasyon altındaydı. Ameliyathaneye gönderildi. Hastane personeli duruma çok şaşırdı, ‘Bu ötanaziye benziyor’ dediler” ifadelerini kullandı.
Martin ayrıca Hoover’ın dosyasını inceleyen kardiyoloğun da şaşkınlığını dile getirdiğini aktardı:
“Kardiyolog, TJ’ye neden olumsuz bir prognoz verildiğini anlamadığını, durumun beyin ölümüne benzemediğini söyledi.”
Kız kardeş Donna Rhorer’a göre TJ’nin yaşadığı olay, sistemde ciddi bir değişiklik yapılması gerektiğinin göstergesi:
“TJ hayatı için savaşabildi ve hâlâ hayatta. Ama birçok kişi bu şansı bulamadı.”
SORUMLULAR SAVUNMADA
Söz konusu organ bağışıyla ilgilenen Network for Hope adlı kuruluşun CEO’su Barry Massa ise eleştiriler üzerine yaptığı açıklamada, “En yüksek standartlara bağlıyız ve bu kutsal görevi yerine getirirken sürekli gelişmek için çalışıyoruz” dedi.
“Amacımıza sadık kalacak ve halkın güvenini kazanmaya devam edeceğiz.”
Sağlık
Milyonlarca Kişinin “Ekmek Düşmanı” Olmasının Suçu Glüten Değil — Melbourne Üniversitesi’nden Çarpıcı Sonuçlar
Milyonlarca Kişinin “Ekmek Düşmanı” Olmasının Suçu Glüten Değil — Melbourne Üniversitesi’nden Çarpıcı Sonuçlar
FatihDoganMedya Web Haber | 9 Kasım 2025 — 14:30 · Okuma süresi: 3 dakika
Melbourne Üniversitesi öncülüğündeki uluslararası bir çalışmaya göre, dünya çapında yetişkinlerin yaklaşık %10’u glüten içeren gıdalar tükettikten sonra rahatsızlık bildirse de, bu semptomların yalnızca küçük bir kısmı gerçekten glütenden kaynaklanıyor. Çoğu vakada sorumlu olabilecek etkenler arasında buğdayın içindeki diğer karbonhidratlar (özellikle fructanlar — FODMAP grubu) ve bağırsak-beyin (gut-brain) etkileşimleri yer alıyor

Haber Ayrıntıları
Melbourne Üniversitesi ve uluslararası ortakların yürüttüğü kapsamlı araştırma, kendi kendine “glüten hassasiyeti” tanısı koyan kişilerin büyük çoğunluğunda semptomların çift kör kontrollü testlerde glütenden bağımsız olarak ortaya çıktığını gösterdi. Araştırma özetine göre, sahada bildirilen şikayetlerin yalnızca %16–%30 aralığındaki kısmı gerçekten glüten-özgü reaksiyonlarla ilişkilendirilebildi. Bu, “ekmeği suçlama” eğiliminin önemli oranda yanlış yönlendirildiğini işaret ediyor.
Çalışma ayrıca şu bulguları öne çıkarıyor:
-
Dünyada yetişkinlerin yaklaşık %10’u glüten/bugday tükettikten sonra şişkinlik, yorgunluk veya bağırsak ağrısı bildirdiğini söylüyor; ancak bu bildirimlerin çoğu laboratuvar veya çift kör denemelerle doğrulanmıyor.
-
Semptomların önemli bir bölümünde suçlu, gluten değil; fructanlar gibi fermente olabilen kısa-zincirli karbonhidratlar (FODMAP’ler) olabiliyor — bu maddeler bazı insanlarda gaz, şişkinlik ve karın ağrısı yaratıyor. Monash ve diğer ekiplerin önceki çalışmaları da benzer sonuçlara işaret etmişti.
-
Araştırma, bağırsak-beyin etkileşimlerinin ve beklenti/algının (nocebo/placebo) semptom algısında etkili olduğunu; medya ve diyet trendlerinin de insanların “glüten suçludur” kanaatini güçlendirdiğini not ediyor.
Uzman Yorumu ve Ne Anlama Geliyor?
Araştırma yazarları ve gastroenteroloji uzmanları, sonuçların “glüteni otomatik olarak suçlama” alışkanlığını sorgulatması gerektiğini söylüyor; daha hedefe yönelik tanı yöntemleri ve kişiye özel yaklaşımlar gerekli. Ayrıca gereksiz yere glüten içermeyen ürünlere yönelmenin besin çeşitliliğini azaltabileceği ve ekonomi-sağlık açılarından olumsuz sonuçları olabileceği uyarısı yapılıyor.
Pratik çıkarımlar:
-
Kendi kendine glüten kesme kararı almadan önce bir gastroenteroloğa başvurun; çölyak hastalığı ve buğday alerjisi dışlanmalı.
-
Semptomlarınız FODMAP’lara bağlı olabilir; bunun tespiti ve yönetimi için diyetisyen eşliğinde kontrollü FODMAP-kısıtlaması değerlendirilebilir.
-
Eğer günlük yaşam kalitenizi etkileyen belirtileriniz varsa, profesyonel test ve yönlendirme önemlidir — popüler diyet trendleri tek başına yol gösterici olmamalıdır.
Sağlık
Yenidoğanlarda beyin hasarı erken tespit edilebilecek: aEEG, NIRS, biyobelirteçler ve MRI ile “zamana karşı yarış”
Yenidoğanlarda beyin hasarı erken tespit edilebilecek: aEEG, NIRS, biyobelirteçler ve MRI ile “zamana karşı yarış”
FatihDoganMedya — 07 Kasım 2025, 10:00 | Okuma süresi: 4 dakika
Yeni doğanlarda (yenidoğan) oluşabilecek beyin hasarının (özellikle doğumsal veya perinatal hipoksik-iskemik hasarın) erken safhada tespit edilmesi, nörolojik hasarı azaltacak tedavilere (ör. terapötik hipotermi) zamanında başlamayı mümkün kılıyor. Klinik takip, beyin fonksiyonunun sürekli izlenmesi (aEEG/EEG), beyin oksijenasyonunun izlenmesi (NIRS), kan/serum biyobelirteçleri (S100B, NSE) ve erken dönem MR görüntüleme (DWI) bir arada kullanıldığında tanı ve prognostik değerlendirme güçleniyor.

Neden erken tespit önemli?
Doğum sırasında veya hemen sonrasında oksijen yetersizliği (asfiksi) sonucu gelişen hipoksik-iskemik ensefalopati (HIE), ölüm ve uzun süreli nörogelişimsel bozuklukların önemli nedenlerinden biridir. Erken tanı, beyin koruyucu müdahaleler için (örneğin terapötik hipotermi) kritik zaman penceresinin kaçırılmaması anlamına gelir; terapötik hipoterminin, uygun bebeklerde mortalite ve uzun dönem engellilik oranlarını azalttığı klinik çalışmalarda gösterilmiştir.
Hangi yöntemler “erken” uyarı veriyor?
-
aEEG / EEG (amplitude-integrated EEG): Yoğun bakım ünitesinde uygulanan kısa ve uzun süreli aEEG kayıtları, doğum sonrası ilk 24–72 saatte beyin fonksiyonundaki bozulmaları ve nöbetleri tespit ederek ciddi HIE riskini öngörebiliyor. Bu araç hem prognostik bilgi veriyor hem de antiepileptik/ilerleyici bakış açısı sunuyor.
-
Near-Infrared Spectroscopy (NIRS): Cilt üzerinden non-invaziv ölçüm yapan NIRS cihazları, beyin dokusunun oksijen doygunluğunu (rScO2) gerçek zamanlı gösterir. Yaygınlaşmakta olan bir teknoloji olmasına rağmen skorların nasıl yorumlanacağı ve müdahale eşiğinin standartlaştırılması üzerine çalışmalar sürüyor. Klinik kullanım artıyor ancak kanıta dayalı fayda ve algoritmalar hâlâ netleşiyor.
-
Biyobelirteçler (S100B, NSE vb.): Kanda ölçülebilen S100B ve nöron-spesifik enolaz (NSE) gibi proteinler, doğum sonrası ilk günlerde yükselmesi halinde beyin hasarı olasılığını işaret edebiliyor; erken prognostik bilgi ve takip amacıyla umut verici kabul ediliyor. Ancak keskin sınır değerlerinin ve rutin kullanım protokollerinin standardizasyonu gerekiyor.
-
Erken dönem MR (özellikle DWI/ADC): Doğumdan sonraki ilk günlerde difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme (DWI) iskemik alanları erken dönemde gösterebiliyor; MR, hem hasarın dağılımını hem de prognozu belirlemede altın standartlardan biri olarak kabul ediliyor.
Klinik pratikte nasıl uygulanıyor?
-
Riskli doğum/klinik bulgu varsa (zorlu doğum öyküsü, düşük APGAR, solunum problemi, klinik nöbetler) yenidoğan hızlıca değerlendiriliyor.
-
Acil monitorizasyon: aEEG/EEG ile beyin fonksiyonu izlenir; aynı anda NIRS ile beyin oksijenasyonu takip edilebilir. Bu yöntemler NICU’da real-time bilgi verir.
-
Kan örnekleri alınır — gerekirse S100B/NSE ölçümleri yapılır; yükselme varsa yakın takip ve ileri tetkik düşünülür.
-
İlk 24–72 saat içinde MRI planlanarak lezyonların yeri ve şiddeti değerlendirilir. Bu, uzun dönem tahmini için önem taşır.
-
Terapötik hipotermi kriterlerini karşılayan bebeklerde (örn. orta-şiddetli HIE) 6 saatlik kritik pencere içinde soğutma tedavisine başlamak, uzun dönem sonuçları iyileştirir. Bu yüzden hızlı tanı ve sevk şarttır.
Aileler hangi belirtilere dikkat etmeli?
-
İlk saatlerde veya günlerde solunum desteği gereksinimi, zayıf emme/yorulma, kas tonusunda değişiklik (çok gevşek veya çok kasılma), tekrarlayan nöbet benzeri hareketler veya bilinç düzeyinde anormallikler görüldüğünde derhal sağlık personeline başvurulmalı. Yenidoğan değerlendirmesi sırasında doktorlar bu bebekleri yakından izler ve gerekli testleri hızlıca başlatır.
Sınırlamalar ve geleceğe bakış
Hiçbir test tek başına mutlak güvenilir değildir; en başarılı yaklaşım çoklu yöntem kombinasyonudur (klinik inceleme + aEEG/EEG + NIRS + biyobelirteçler + erken MR). Ayrıca bazı teknolojilerin (özellikle NIRS ve biyobelirteçlerin) standart eşik değerleri ve geniş çaplı kanıta dayalı kullanım rehberleri gelişmekte. Araştırmalar sensör hassasiyetini, zaman pencerelerini ve tedavi algoritmalarını netleştirmek için devam ediyor.
Sağlık
Enerji içecekleri gençleri hedefliyor — Uzmanlardan “kalp ve damar riski” uyarısı
Enerji içecekleri gençleri hedefliyor — Uzmanlardan “kalp ve damar riski” uyarısı
FatihDoganMedya / Sağlık Servisi
Tarih: 4 Kasım 2025 Saat: 16:34 (Europe/Istanbul)
Okuma süresi: 4 dakika
Son yıllarda özellikle gençler ve üniversite öğrencileri arasında popülerliği artan enerji içecekleri, kardiyologlar ve halk sağlığı uzmanlarından gelen uyarılarla yeniden gündemde. Uzmanlar, kısa vadeli canlılık hissi sağlayan bu içeceklerin yüksek kafein, şeker ve uyarıcı bileşen kombinasyonunun kalp atış hızını, kan basıncını ve elektriksel iletimi etkileyerek ciddi aritmi ve diğer kardiyovasküler sorunlara yol açabileceğini belirtiyor.

Neler var içinde — neden tehlikeli?
Enerji içeceklerinin formülleri markaya göre değişse de ortak paydada kafein, taurin, guarana, ginseng, B vitaminleri ve yüksek miktarda şeker bulunuyor. EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) gibi kuruluşlar, standart bir enerji içeceği kutusunun 80 mg civarı kafein içerebileceğini; bazı ürünlerde ise porsiyon başına çok daha yüksek dozlara ulaşılabildiğini hatırlatıyor. Bu bileşenlerin bir arada ve yüksek miktarda tüketilmesi, özellikle genç ve sağlıklı görünümlü kişilerde bile beklenmedik ritim bozukluklarına yol açabiliyor.
Bilim ne diyor? — Akut ve kronik etkiler
Yapılan klinik incelemeler ve derlemeler, enerji içeceklerinin kısa süre içinde sistolik ve diyastolik kan basıncını, kalp hızını artırabildiğini; bazı durumlarda EKG’de QT uzaması gibi aritmiye yatkınlık göstergeleri ortaya çıkarabildiğini gösteriyor. Bu bulgular, özellikle yoğun/ardışık tüketim, spor/egzersizle eş zamanlı kullanım, alkol veya bazı ilaçlarla kombinasyon halinde riskin yükseldiğine işaret ediyor.
Bunun yanında son yıllarda yayımlanan gözlemsel çalışmalar ve derlemeler, sürekli ve yüksek doz enerji içeceği tüketiminin uzun vadede kan basıncı, metabolik parametreler ve elektrokardiyografik değişkenler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini öne sürüyor; genç nüfustaki yüksek tüketim oranları halk sağlığı açısından endişe yaratıyor
Türkiye’de uzman uyarıları ve düzenleme tartışmaları
Türk kardiyologlar ve çocuk sağlığı uzmanları, enerji içeceklerinin özellikle 16–25 yaş aralığındaki tüketicilerde risk oluşturduğunu belirterek satış sınırlamaları ve etiketleme düzenlemelerinin gerekliliğini gündeme getiriyor. İngiltere’de getirilen yaş sınırlaması uygulaması gibi örnekler, Türkiye’de de benzer düzenlemelerin tartışılmasına neden oldu. Türk hekimler halkı “ailede kalp hastalığı ya da aritmi öyküsü olanların, hamilelerin, çocukların ve kontrolsüz hipertansiyonu bulunanların enerji içeceği tüketmemesi” yönünde uyarıyor.
Hangi durumlarda acil müdahale gerekebilir?
Uzmanlar şu şikâyetleri yaşayanların derhal sağlık kuruluşuna başvurmasını öneriyor:
-
Şiddetli çarpıntı, düzensiz kalp atışı (bayılma hissi), göğüs ağrısı, nefes darlığı, ani baş dönmesi veya bilinç kaybı.
Bu yakınmalar enerji içeceği tüketimiyle ilişkilendirilebileceği gibi altta yatan başka bir kalp hastalığının belirteci de olabilir — bu yüzden ihmal edilmemeli.
Pratik öneriler — kimler kaçınmalı, nasıl sınırlanmalı?
Uzmanların öne çıkardığı temel öneriler:
-
18 yaş altı gençlere enerji içeceği önerilmemesi, mümkünse satışların sınırlandırılması.
-
Kalp hastalığı, ritim bozukluğu, kontrolsüz hipertansiyon veya hamilelik durumunda tüketmeme.
-
Spor veya yoğun fiziksel aktivite sırasında enerji içeceği almaktan kaçınma; susuzluk için su veya elektrolit dengeli içecekleri tercih etme.
-
Günde bir kutuyu geçen tekrar tüketimlerden kaçınma; kafein alımını gün içinde diğer kaynaklarla (kahve, çay, çikolata) birlikte hesaplama.
Uzmanlara kulak verin — kısa not
Enerji içecekleri “anlık performans” hissi verse de içerdikleri bileşenlerin etkileşimi kalp-damar sisteminde sessiz ama tehlikeli etkiler yaratabilir. Özellikle genç tüketiciler arasında moda haline gelmiş bu içeceklerin yaygın kullanımının izlenmesi, okullarda ve perakende satışta bilgilendirme/etiketleme uygulamalarının güçlendirilmesi uzmanların ortak görüşü.
-
Teknoloji1 hafta önceABD Hazine Bakanı Scott Bessent: “Çin, TikTok transfer anlaşmasını onayladı” — Anlaşma haftalar/aylar içinde ilerleyebilir
-
Teknoloji1 hafta önceKaliforniya’lı Reflect Orbital’ın “Geceleri Güneş Işığı Satma” Projesi Tartışma Yarattı: “Korkunç ve Ürkütücü” İddiaları
-
Son Dakika6 gün önceTürkiye-Ermenistan sınırında 4,2 büyüklüğünde deprem
-
Magazin7 gün önceTürk Hava Yolları Reha Muhtar’ı kara listeye aldı
-
Spor6 gün önceMaç Sonucu: Beşiktaş 2-3 Fenerbahçe
-
Teknoloji1 hafta önceFizikçilerden sıra dışı çalışma: Evren bir simülasyon olamaz
-
Ekonomi1 hafta önceMerkez Bankası, Papara Elektronik Para A.Ş.’nin faaliyet iznini iptal etti
-
Gündem1 gün önceKastamonu Bozkurt’ta çocuğuyla kaybolan kadın aranıyor: Annesinin yürek burkan çağrısı
