Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Kartalkaya davasında 5’inci gün: Sanık itfaiye eri bayıldı

Yayımlandı

üzerinde

Kayak Merkezi’ndeki Grand Kartal Otel’de 21 Ocak sabaha karşı çıkan yangında 78 kişi yaşamını yitirdi, 133 kişi yaralandı.

Facianın ardından 19’u tutuklu 32 sanığa açılan davada 4. gün dün tamamlandı. Davanın 5’inci celsesi bugün devam ediyor.

Otel sahibi Halit Ergül’ün savunmasına devam ettiği duruşmada daha sonra dinlenen Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde görevli tutuksuz sanık itfaiye eri İrfan A, savunmasını yaparken fenalık geçirerek bayıldı.

“TUTUKLARIM”

Duruşma, otel sahibi Halit Ergül’ün çapraz sorgusuyla devam etti. Çapraz sorgu öncesi mahkeme başkanı, dün akşam mahkeme salonunda yaşanan arbede nedeniyle katılımcıları uyardı ve bir daha yaşanmamasını istedi.

Başkan, “Duruşmanın düzenini bozanlara disiplin hapsi uygulayacağım. Söz verilmeden konuşanları, düzeni bozanları tutuklarım. Avukatlardan izin almadan söz alanlar dışarı atılacak.” dedi.

“KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSETTİM”

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 16 Aralık 2024’teki denetiminde nerede olduğu sorulan Ergül, “Emir, ‘Baba bunlar burada her şeye bakıyorlar, sanki kusur arıyorlar.’ dedi. Bolu’daydım.” dedi.

Ergül’ün, “Denetlemede tutanak tutuldu mu?” sorusuna, “Tutulmuştur herhalde” cevabı üzerine avukatın, “Tutanak tarihi 22 Ocak 2025 olarak yazılmış. Odalarda duman dedektörünün olduğu yazılmış, duman dedektörü var mı?” sorusuna Ergül, “Uygun denildiği için kendimizi güvende hissettik, duman dedektörü var.” karşılığını verdi.

“Kültür ve Turizm Bakanlığının denetmenlerini neden ücretsiz ağırlıyorsunuz, şirinlik mi yapıyorsunuz?” sorusunu Ergül, “Hayır öyle bir şey yapmadım, fatura kesilip kesilmediğini bilmiyorum.” şeklinde cevapladı.

Ergül, “Kültür ve Turizm Bakanlığı denetmenlerinden ücret almamanız normal mi?” sorusu üzerine, “Ücret almazsak kusurlarımızı yok mu gösterecekler?” dedi.

“GÜVENLİ OLMADIĞINI BİLSELERDİ BİZİ MÜHÜRLERLERDİ”

“Denetmenlerin Grand Kartal Otel’de kalma istememe sebebi otelin güvenli olmadığını bilmeleri miydi?” sorusuna Ergül, “Güvenli olmadığını bilselerdi bizi mühürlerlerdi.” cevabını verdi.

Ergül, “22 Ocak’tan sonra banka hesaplarında ciddi hareket olmuş, hesaplarda ihtiyati tedbir kararı aldırdığımız için 1 lira bile bulamadık,” beyanına karşı, “Otel kapandı, personel ödemeleri, tazminat ödemeleri yapıldı.” dedi.

“Kimseyi şikayet etmeyi düşündünüz mü, bunun sorumlusu sizce kim?” sorusunu Ergül, “Denetimi yapmayanlar.” şeklinde yanıtladı.

Ergül, “Bilirkişi raporunda yangının çıkış sebebi değil ama LPG konusu ölümlerin artmasının birinci sebebi olarak belirtiliyor.” beyanı üzerine, “Bilirkişi raporunda ‘LPG kontrol edilseydi yangın birkaç dakika içinde kendi kendine sönebilirdi.’ diyor. Biz onun eksiğini bilmiyorduk. Aygaz’la olan sözleşmede ‘Aygaz, yılda iki kez denetler.’ diyor. Yangınla ilgili eksiklik olursa gazı keser. Biz de tam zannettik.” diye konuştu.

“DENETİMLERDEN TAM GEÇTİK”

“Aygaz’ın 2022’den beri gelmediğinin farkında mısınız, farkında olması gereken kim? sorularına, Ergül, “Hayır.” ve “Biz denetimlerden tam geçtik.” cevaplarını verdi.

Ergül, müşteki avukatının “bilirkişi raporunda yangın kontrol panelinin yerinde olmadığı ibaresini olduğu” beyanına, “Kriminalciler, birileri almış diye düşünüyorum.” şeklinde cevapladı.

“Sizin görevlerinizden en önemlisi denetlemek. Yangının başlamasına sebep olan ‘grill plate’ cihazındaki termostat bozuk muydu, denetim yaptınız mı, bilginiz var mı?” sorusunu Ergül, “Bilgi sahibi değilim, arkadaşlar bozuk olmadığını söyledi. Bozuk olsaydı gerekli işlem yapılırdı.” cevabını verdi.

Ergül, otele ait bir kafenin kiraya verilmesiyle ilgili soruya, kiralandığını bildiğini ama hangi işlemlerin gerçekleştirildiğini bilmediğini savundu.

Sanık Ergül, yönetici olarak oteli denetleyip denetlemediğinin sorulması üzerine, denetleme şeklinde değil de ara ara oteli dolaştığını kaydetti.

“MALİYETLER NE KADAR OLURDU?” SORUSU

“Sprinkler (yağmur söndürme sistemi) ve itfaiyenin belirlediği eksiklikleri gidermenin bedeli ne kadar olurdu?” sorusuna Ergül, “Bilmiyorum ama çok fazla olmazdı.” yanıtında bulundu.

Ergül, “Grand Kartal Otel size Gazelle Otel kadar kazanç sağlamadığı için mi yatırımda bulunmadınız?” sorusuna, “Grand Kartal Otel’e yatırımda bulunmadık diye beyanım yoktur. Yatırım tutarı muhasebe kayıtlarından çıkar.” cevabını verdi.

Daha sonra sanık avukatlarının da sorularını cevaplayan Ergül, “Sürdürülebilir turizmle ilgili denetimi Bakanlık neden kendi yapmıyor da şirketleri akredite ediyor?” sorusu üzerine, “Sürdürülebilir turizm belgesi olduğundan gelen yabancı misafirlere güvenli imajı vermek için” dedi.

“BU EKSİKLİKLERİ TESPİT EDİP MÜDÜRLÜĞE BİLDİRDİM”

Davanın duruşmasında Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde görevli tutuksuz sanık itfaiye eri İrfan A’nın savunması alındı. İrfan A. savunmasında şunları söyledi:

“2016 yılında itfaiyeye başladım. 2020 yılında ruhsat biriminde görevlendirildim. 12 Aralık 2024’te Grand Kartal Otel’e gittim ve en üst katına çıkarak yaptığım denetimde girmediğim yer kalmadı. Acil çıkış kapıları ve diğer kapılar uygun değildi. Sprinkler sistemi yoktu, yalnızca yangın dolapları vardı. Yangın algılama sistemi mevcuttu ancak duman tahliye sistemi yoktu. Havuz ve SPA bölgesinde acil çıkış bulunmuyordu. Bu eksiklikleri tespit edip müdürlüğe bildirdim. 28 Aralık’ta kafe ve restorana gittim. Beni iptal dilekçesiyle arayan olmadı; iptal edildiğini sonradan öğrendim. Yasal süre olarak 15 gün verdik. 28 Aralık’ta 70 metrekarelik kafeye gittim. Bir adet kuru kimyevi toz tüpü kafede mevcuttu. 2021 veya 2022 yılında adliyedeki kafeyi denetledik ve orayı da uygun bulduk. Benim yaptığım işler bunlardı. Eksiklikleri tespit ettim. Gidip eksiklikleri ben belirledim; ben tespit etmesem kimse öğrenemezdi. Oteldeki eksiklikleri İtfaiye Müdürü Kenan Coşkun da biliyordu.”

HTS kayıtlarında, Gazelle Otel Muhasebe Müdürü Kadir Özdemir’in aradığı hatırlatıldığında, İrfan A., “Ben onu tanımam. Biz gitmeden önce onları arıyoruz, bu kadar” dedi.

FENALIK GEÇİREREK BAYILDI

İrfan A, mahkeme başkanının “Daha önce denetlemeye gidip iptal ettiğin oldu mu? 15 gün süre verip de denetlemeye gitmediğin, iptal edilen yer oldu mu?” soruları üzerine fenalık geçirerek bayıldı. Sağlık ekipleri İrfan A’ya müdahale ederken, duruşmaya 15 dakika ara verildi.

1998’ER YIL HAPİS TALEBİ

Facianın ardından başlatılan soruşturma kapsamında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede otel sahipleri, şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri Halit Ergül, Emine Murtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu, Elif Aras, Emir Aras, Zeki Yılmaz, Ahmet Demir, Kadir Özdemir, Cemal Özer, Mehmet Salun ile Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener, İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun ve İtfaiye Eri İrfan Acar hakkında 78’er kez ‘Olası kastla öldürme’ suçu ile ‘Olası kastla kasten yaralama’ suçlarından toplam 1998’er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Yayımlandı

üzerinde

Gazze’deki bombalar durduğunda, asıl acı başlar

KÖŞE YAZISI : FATİHDOGAN

Ateşkes, Gazze’nin en derin yaralarını, savaşın sadece gömdüğü kederi, kaybı ve bitkinliği gözler önüne seren bir sessizliği beraberinde getirdi.

 

Perşembe sabahı, Başkan Donald Trump, ABD’nin Mısır, Türkiye ve Katar ile birlikte çalışarak Gazze için nihayet bir ateşkes anlaşmasına vardığını duyurdu. Bir an için Gazze’nin uzun kâbusu sona eriyormuş gibi göründü.

Ancak ateşkes barış getirmedi; sadece acıyı daha sessiz, daha sinsi bir hale getirdi ve enkazın gerçek hasarı Gazze’nin yorgun ruhuna yerleşmeye başladı. Yıllardır süren amansız bombardıman, hiçbir yabancının silemeyeceği bir korku ve yürek burkan bir acı yaratmıştı.

Bombalama ve neredeyse tam bir yıkımla geçen o iki acımasız yıl boyunca, Gazze’deki herkes tek bir şeye odaklanmıştı: Hayatta kalmak. Her dakika mücadele ediyor, yıkılmamak, aç kalmamak veya öldürülmemek için çabalıyorduk. Hayat, bitmek bilmeyen bir terör döngüsüne ve bir sonraki saldırıyı beklemeye dönüşmüştü. Kimsenin yarını hayal etme, hatta kaybettiğimiz insanlar için yas tutma lüksü yoktu. Eğer bir sığınak varsa, ki bu büyük bir “eğer”di, amaç sadece bir parçalanmış sığınaktan diğerine, bir ipliğe tutunarak geçmekti. Ölümün her an gelebileceği gerçeğinin bu sürekli farkındalığı, her günü bir hayatta kalma eylemine dönüştürdü.

Sonra, patlamalar nihayet dindiğinde, daha sessiz bir acı çöktü: Kaosun içinden geçmek için gömdüğümüz tüm keder. Neredeyse herkesin birileri elinden alınmıştı ve o kenara itilmiş anılar, nefesimizi kesen bir güçle geri geldi. Roketler susar susmaz, insanların göğüslerinde yas, geçmişe dönüşler ve amansız zihinsel ızdırapla dolu yeni bir savaş başladı. Yüzeyde savaş bitmiş gibi görünüyordu, ama bitmemişti. Durum bundan çok daha karmaşıktı. Bombardıman dindiğinde bile, duygusal yaralar kanamaya devam etti.

Gürültü nihayet dindiğinde, insanlar kendilerini görmezden gelmeye zorladıkları soruları sormaya başladılar. Cevapları zaten biliyorlardı – kim gitmişti, kim geri dönmeyecekti – ama kelimeleri yüksek sesle söylemek, gerçeği gerçeğe dönüştürdü. Ardından gelen sessizlik, hayatta kaldıkları herhangi bir patlamadan daha ağırdı. Bu sessizlik, gerçeğin kaçınılmazlığını ortaya koydu. Kaybın kalıcılığını ve kaybolan şeyin boyutunu gözler önüne serdi. Her yerde delikler vardı; evlerde, sokaklarda, kalplerde ve onları doldurmanın bir yolu yoktu.

Gazze halkı, ateşkes haberi geldiğinde rahat bir nefes aldı, ancak önümüzdeki günlerin savaşın kendisinden daha fazla acı verebileceğini biliyorlardı. Haritadan silinmişlik hissiyle geçen 733 günün ardından, gözlerinin ardındaki yaşlar nihayet akmaya başladı ve gömülü acının her zerresini de beraberinde taşıdı. Her gözyaşı, katlandıkları şeyin kanıtıydı. Ateşkesin acıyı sona erdirmediğini, sadece farklı bir tür azaba kapı araladığını hatırlatıyordu.

Silahlar sustuğunda, Gazze halkı yıkımın tüm boyutlarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Yüzlerinde görebiliyordunuz – şok, öfke, keder – ateş altında geçen yılların ağırlığı.

Bir zamanlar hayatla uğuldayan yollar sessizliğe gömülmüştü. Ailelere ev sahipliği yapan evler toza dönüşmüş, çocuklar harabelerde dolaşıp büyüdükleri sokakları tanımaya çalışıyordu. Her yer, her şeyi yutan bir boşluk gibiydi; bastırılmış keder patlayıp herkesi çaresizlik içinde çırpınırken. İşgalciler, saldırı sırasında Filistinlilerin yas tutmak için bile durmalarına izin vermemişti. Ancak ateşkesle birlikte, gerçekte ne kadar çok şeyin kaybedildiği, sıradan hayatın nasıl silindiği dayanılmaz bir şekilde fark edildi. Sevdiklerinin yokluğuyla yüzleşmek, silinmeyecek yaralar bıraktı ve sonunda gözyaşları döküldü. O gözyaşları, hatırlanan her şeyin tüm ağırlığını taşıyarak bitkin yüzlerden ve kırık kalplerden aşağı aktı.

Acı çeken sadece zihinleri değildi. Filistinlilerin fiziksel ve sosyal dünyası da harabeye dönmüştü. Bombardıman hafiflediğinde, insanlar derme çatma çadırlarından sürünerek çıktıklarında evlerini ve kasabalarını moloz yığınına dönmüş halde buldular. Bir zamanlar huzur veren yerler yok olmuş, bir zamanlar hayat dolu olan sokaklar artık enkaz yığınlarına dönüşmüştü.

Aileler, eski yaşamlarının izlerini, kaybolmuş yolları ve tabelaları, hâlâ enkaz altında kalmış akrabalarını bulmak için enkazın arasında çaresizce kazıyorlardı. Enkazın ortasında şu sorular beliriyordu: Bundan nasıl yeniden inşa edeceğiz? Nerede bir umut ışığı bulabiliriz? Koca bir dünya yerle bir olmuşken, nereden başlamalı? İsrail’in stratejisi açıktı ve sonuçları apaçık ortadaydı. Bu bir kaos değildi; Gazze’yi çorak bir araziye çevirmek için kasıtlı bir çabaydı. Hastaneleri, okulları ve su şebekelerini -hayatta kalmanın temellerini- vurarak amaç, yaşamı mümkün kılan şeyi paramparça etmekti. Bu grevler her şeye sızan bir umutsuzluk ekti, topluluk bağlarını kopardı, güveni aşındırdı ve aileleri kendilerini yok etmek için kurulmuş bir sisteme dayanıp dayanamayacaklarını sorgulamaya zorladı.

Yıkım, tuğlalardan ve bedenlerden daha derinlere işledi. Ölümün sürekli gölgesi, her yere düşebilen bombalar ve psikolojik yıkım, korkuyu sıradan, umudu aptalca kıldı ve toplum çözülmeye başladı. Çocuklar öğrenmeyi bıraktı, para kayboldu, sağlık çöktü ve toplulukları bir arada tutan kırılgan tutkal çözüldü. Filistinliler sadece her gün hayatta kalmak için mücadele etmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceklerinin yavaş yavaş çürümesiyle de mücadele ediyorlardı; bu, zihinlere ve ruhlara nesiller boyu kazınacak bir hasardı.

Okumaya Devam Et

Gündem

Rojin Kabaiş soruşturmasında çarpıcı gelişme: Vücudunda 2 ayrı erkeğe ait DNA tespit edildi

Yayımlandı

üzerinde

Rojin Kabaiş soruşturmasında çarpıcı gelişme: Vücudunda 2 ayrı erkeğe ait DNA tespit edildi

Tarih: 11 Ekim 2025 · Saat: 16:30 (TSİ) · Okuma süresi: 3 dakika

Van’da geçen yıl kaybolan ve daha sonra göl kıyısında ölü bulunan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş olayına ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından hazırlanan rapor soruşturma dosyasına girdi. Raporda, genç kadının vücudunda iki ayrı erkeğe ait DNA örneği tespit edildiği belirtildi; bir örneğin göğüs (sternal) bölgesinde, diğerinin ise vajinanın iç kısmında bulunduğu ifade ediliyor. Bu bulgu, soruşturmada cinsel saldırı ihtimalini gündeme getirdi.


Detaylar

  • ATK raporu dosyaya girdi: İstanbul Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan raporun 10 Ekim itibarıyla soruşturma dosyasına konduğu bildirilmiştir.

  • Tespit edilen DNA örnekleri: Avukatlar ve baro temsilcilerinin açıklamasına göre raporda, Rojin Kabaiş’in vücudunda iki ayrı erkeğe ait DNA bulunduğu; bu DNA’lardan birinin göğüs/sternal bölgesinde, diğerinin ise vajinanın iç bölgesinde tespit edildiği ifade edildi. Bu bulgu, dosyada şimdiye kadar öne sürülen “intihar” iddialarına karşı yeni soru işaretleri oluşturdu.

  • Barolar ve aile tepkisi: Diyarbakır ve Van baroları ile Kabaiş ailesinin avukatları, raporun dosyaya girmesinin ardından ortak açıklama yaparak ATK hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ve soruşturmanın etkin yürütülmediğini savundular. Avukatlar, bulguların cinsel saldırı olasılığını gündeme getirdiğini belirtti.

  • Önceki otopsi ve soru işaretleri: İlk otopsi raporlarında ölüm nedeni olarak boğulma belirtilmişti; ancak son ATK bulguları ve raporun bazı ayrıntılarının kamuoyu ile paylaşılmaması aile ve barolar tarafından “soruşturmanın kapatılmaya çalışıldığı” iddialarını güçlendiriyor.

  • Soruşturmanın aşaması: Resmi makamlar tarafından henüz şüpheli veya zanlı olarak açıklanmış isimler bulunmamakta; ATK raporu ve baroların açıklamaları soruşturmanın yönünü değiştirebilecek nitelikte. Yetkililerden gelen resmi bir adli karar ya da iddianameye dair bir duyuru olmadığı sürece, konuyla ilgili haberler sorgulayıcı ve hukuka uygun bir dille aktarılmaya devam edecektir.


Avukatların ve sivil toplumun çağrısı

Rojin Kabaiş davasını takip eden baro ve kadın örgütleri, adli bulguların kamuoyu ile şeffaf paylaşılmasını, delillerin titizlikle incelenmesini ve eğer deliller cinsel saldırıya işaret ediyorsa fail/faillerin adli sürece hızla dahil edilmesini talep etti. Aile de “gerçeğin ortaya çıkarılmasını” istiyor.


Ne anlama gelebilir? (Kısa değerlendirme)

Bu tür DNA bulguları — doğru zincirleme, örneklerin kontaminasyona uğramaması ve laboratuvar prosedürlerinin belgelenmesi halinde — soruşturmanın seyrini kökten etkileyebilir. Ancak kesin suçlamalar için savcılık soruşturması, laboratuvar raporlarının ayrıntıları ve adli tıp uzmanlarının yorumları gereklidir. Basında yer alan bilgiler avukat ve baro açıklamalarına dayanmaktadır; resmi makamların ek açıklamaları beklenmektedir.

Okumaya Devam Et

Gündem

İsrail, Gazze’yi enkaza çevirdi

Yayımlandı

üzerinde

İsrail, Gazze’yi enkaza çevirdi

Tarih: 11 Ekim 2025 — Saat: 14:30 (TSİ)
Yayın: FatihDoğanMedya — Okuma süresi: ~4 dakika

İki yılı aşkın süren savaşın ardından Gazze Şeridi, yoğun hava ve kara saldırılarıyla büyük oranda yıkıldı; on binlerce bina hasar gördü veya tamamen yok oldu, yüzbinlerce insan evsiz kaldı. Bölgeye ulaşmaya çalışan insani yardım ise altyapı tahribatı ve sınır kısıtlamaları nedeniyle yetersiz kalıyor.


Hasarın büyüklüğü: moloz, yıkım ve maliyet

Birleşmiş Milletler uydu analizleri ve saha raporları, Gazze şehirlerinin büyük bölümünde yapıların ağır hasar gördüğünü veya tamamen yıkıldığını gösteriyor. BM ve uluslararası kuruluşların tahminlerine göre şehir merkezlerinin çoğunda yüzde düzeyinde yüksek oranda hasar var; temizlenecek milyonlarca ton moloz bulunduğu ve yeniden inşa maliyetlerinin onlarca milyar doları bulacağı belirtiliyor. Dünya Bankası ve BM kaynakları, yeniden inşa ihtiyacının onlarca milyar doları bulabileceğini raporladı.

İnsan kaybı ve insani durum

Savaşın insani bilançosu ağır: farklı kaynaklarda değişmekle birlikte Gazze tarafında on binlerce sivilin yaşamını yitirdiği, yaralı ve kayıpların çok yüksek olduğu bildiriliyor. İsrail tarafında da operasyonlar ve saldırılar nedeniyle kayıplar rapor edildi. Hastaneler, okullar ve barınaklar ağır hasar aldı; bazı sağlık tesisleri çalışamaz hale geldi veya tahliye edildiği bildirildi. Bu durum, acil tıbbi bakım ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanmasını güçleştiriyor.

Sivil altyapı ve hizmetlerin çöküşü

Elektrik, su ve kanalizasyon altyapıları ile ana yolların büyük kısmı hasar gördü; bu da temiz su, elektrik ve sağlık lojistiğini ciddi şekilde aksatıyor. Okullar ve UNRWA tesisleri dahil birçok kamu binası yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi; insani yardım hareketliliği ve lojistik de bu tahribat yüzünden sınırlanıyor.

Ateşkes ve geri dönüşler

Son günlerde devreye giren ve arabulucular tarafından sağlanan sınırlı süreli ateşkese ilişkin haberler, bazı bölgelerde İsrail güçlerinin çekilmesiyle binlerce yerinden edilmiş kişinin evlerine dönmeye başladığını gösteriyor. Ancak dönenlerin büyük kısmı evlerini kullanamaz durumda buluyor; enkaz, güvenlik endişesi ve temel hizmet eksikliği geri dönüşü engelliyor. Ateşkes ve esir takası müzakereleri, bölgedeki insani durumun iyileşmesi için şart olarak gösteriliy

Yardımın önündeki engeller ve temizleme sorunu

Moloz miktarı ve ağır ekipman eksikliği, enkaz temizliğini neredeyse imkânsızlaştırıyor. BM çevre/insani raporlarında, molozun ve tehlikeli atıkların kaldırılmasının yıllar alabileceği; bunun altyapı onarımını ve ikamet edilebilirliğin yeniden sağlanmasını geciktireceği vurgulanıyor. Sınırdan giriş-çıkış kısıtlamaları, yakıt ve inşaat malzemesi akışını kısıtlayarak yardım ve yeniden inşa çalışmalarını sekteye uğratıyor

Uluslararası tepkiler ve hukuki tartışmalar

Uluslararası kuruluşlar, sivil hedeflerin korunması ve insani hukuka saygı çağrıları yapıyor; bazı hukukî organlar ve insan hakları kurumları operasyonları eleştiriyor ve belirli eylemleri hukuki çerçevede sorguluyor. İnsanî yardım örgütleri, geniş çaplı insani ihtiyacı vurgulayarak acil fon çağrıları yapıyor.

Sahadan kareler ve tanıklıklar

Gazze’ye ulaşan görgü tanıkları ve saha görüntüleri, yıkımın boyutunu gözler önüne seriyor: sokaklar enkazla dolu, aileler küçük eşyalarını arıyor, kurtarma ekipleri zaman zaman göçük altında kalanları çıkarmaya çalışıyor. Drone görüntüleri ve ajans fotoğrafları, özellikle Gaza City, Khan Younis ve Rafah bölgelerindeki ağır tahribatı belgeledi. AP News


Ne bekleniyor?

Kısa vadede insani yardım erişiminin artırılması, sınırlı onarım ve enkaz kaldırma çalışmalarının planlanması öne çıkıyor. Uzun vadede ise siyasi müzakereler, güvenlik garantileri ve dış finansman olmadan geniş çaplı yeniden inşa mümkün görünmüyor. Uluslararası aktörler, insani yardımın güvenli erişimini ve sivillerin korunmasını uluslararası platformlarda gündemde tutuyo

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar