Teknoloji
James Webb Teleskobu patlamanın eşiğindeki süper devi gözlemledi: Yıllar süren gizem çözülüyor

ABD’deki Northwestern Üniversitesi öncülüğündeki araştırma ekibi, “SN 2025pht” adlı süpernovanın kaynağını tespit ederek patlayan yıldızın toz bulutlarıyla çevrili dev bir kırmızı süper dev olduğunu doğruladı. Bulgular, 8 Ekim’de The Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlandı.
TOZ BULUTLARININ ARDINDAKİ DEVLER
JWST’nin kızılötesi gözlemleri, yıldızın patlamadan önceki halini ortaya koydu. Hubble teleskobunun görünür ışık verileriyle birleştirilen bu görüntüler, yıldızın gözle görülemeyecek kadar yoğun bir toz tabakasıyla kaplı olduğunu gösterdi.
Araştırmayı yöneten astrofizikçi Charlie Kilpatrick, şunları söyledi:
“Onlarca yıldır kırmızı süper devlerin nasıl patladığını anlamaya çalışıyoruz. Şimdi, JWST sayesinde bu yıldızların gerçek doğasını ve çevrelerini ilk kez net biçimde görebiliyoruz.”
Yıldızın ışığı, bulunduğu NGC 1637 adlı galaksiden —Dünya’dan yaklaşık 40 milyon ışık yılı uzaklıktan— geliyor. Bu kırmızı süper dev, Güneş’ten yaklaşık 100 bin kat parlak olmasına rağmen, çevresindeki toz nedeniyle görünür ışıkta 100 kat daha sönük görünüyordu.
“EN KIRMIZI, EN TOZLU SÜPER DEV”
Araştırmanın yazarlarından Aswin Suresh, yıldızı “şimdiye kadar patlarken gözlemlenmiş en kırmızı ve en tozlu kırmızı süper dev” olarak tanımladı.
Evrimlerinin son evresinde olan kırmızı süper devler, çekirdekleri çöktüğünde Tip II süpernova olarak patlar ve geride bir nötron yıldızı ya da kara delik bırakırlar. En bilinen örneklerinden biri, Orion takımyıldızındaki Betelgeuse yıldızıdır.
KAYIP YILDIZLARIN GİZEMİ ÇÖZÜLÜYOR
Yeni gözlemler, birçok dev yıldızın neden patlamadan önce tespit edilemediğini açıklıyor: Bu yıldızlar kalın toz bulutlarıyla örtülü olduklarından görünür ışıkta algılanamıyor. JWST’nin kızılötesi görüşü sayesinde bu “gizli ölümler” artık açığa çıkabiliyor.
Kilpatrick, “Bu bulgu, büyük kütleli süper devlerin aslında patladığını ama çoğunun toz nedeniyle saklandığını kanıtlıyor” ifadelerini kullandı.
TOZUN KİMYASI DA SÜRPRİZ OLDU
Yıldızın çevresindeki tozun bileşimi de dikkat çekiciydi. Normalde bu tür yıldızlarda oksijen açısından zengin silikat tozu görülürken, SN 2025pht’in çevresindeki toz karbon açısından zengin çıktı. Bu da yıldızın son yıllarında iç katmanlarından karbonun yüzeye taşındığını gösteriyor.
YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR
Bu çalışma, JWST’nin bir süpernovanın kaynağını ilk kez doğrudan tanımladığı araştırma olarak tarihe geçti. Araştırmacılar şimdi benzer tozlu süper devleri bulmak için yeni gözlemler planlıyor.
Yakında fırlatılacak Nancy Grace Roman Uzay Teleskobu da bu tür yıldızları patlamadan önce tespit etme olasılığını artıracak.
Teknoloji
Avustralya’da hükümete çalışan şirket yapay zeka kullanmış: Parayı geri ödeyecekler

Denetim ve danışmanlık devi Deloitte Australia’nın raporu, İstihdam ve İş İlişkileri Bakanlığı için hazırlanmış ve Temmuz ayında kurumun internet sitesinde yayımlanmıştı. Ancak Sidney Üniversitesi’nden hukuk araştırmacısı Dr. Chris Rudge, raporda “uydurulmuş alıntılar ve sahte akademik kaynaklar” tespit ettiğini medyaya bildirince, belge yenilenmiş versiyonuyla Cuma günü yeniden yayımlandı.
Bakanlık, Deloitte’un 237 sayfalık raporu yeniden incelediğini ve bazı dipnotlar ile kaynakların yanlış olduğunu doğruladığını açıkladı. Deloitte, bu hatalar üzerine sözleşmenin son taksitini iade etmeyi kabul etti.
AZURE KULLANILDIĞI ORTAYA ÇIKTI
Raporun hazırlanmasında Microsoft’un Azure OpenAI adlı yapay zeka sisteminin kullanıldığı ortaya çıktı.
Güncellenen sürümde, uydurma mahkeme alıntıları ve var olmayan akademik çalışmalara yapılan göndermeler kaldırıldı.
Dr. Rudge, ilk raporda yaklaşık 20 hata bulduğunu ve en dikkat çekici örneklerden birinin, bir akademisyene var olmayan bir kitap atfedilmesi olduğunu belirtti. Ayrıca, bir federal yargıcın sözlerinin uydurulmuş biçimde rapora girmesini “ciddi bir hukuki yanlış beyan” olarak nitelendirdi.
“SON DERECE SORUMSUZCA”
Olayın ardından Avustralya Yeşiller Partisi senatörü Barbara Pocock, Deloitte’un yalnızca bir kısmını değil, tüm 440 bin doların iadesini talep etti.
Pocock, “Deloitte yapay zekayı son derece sorumsuz şekilde kullandı: bir yargıcı yanlış alıntıladı, olmayan kaynaklar ekledi. Bu, birinci sınıf bir üniversite öğrencisinin bile ağır ceza alacağı türden bir hata.” dedi.
Deloitte ise yaptığı kısa açıklamada, “konunun doğrudan müşteriyle çözüldüğünü” belirtmekle yetindi ve hataların yapay zeka kaynaklı olup olmadığına ilişkin bir açıklama yapmadı.
Teknoloji
Uzmanlar uyardı: Yapay zeka ile biyolojik silah tehdidi gerçek olabilir

Bilim insanları, yapay zekadan yararlanarak doğada daha önce bulunmayan, tamamen yeni virüsler geliştirmeyi başardı.
Bu gelişme, yapay zekanın yeni yaşam formları tasarlamasının önünü açarken, teknolojinin kötüye kullanılarak biyolojik silah üretilmesi riskine ilişkin kaygıları da beraberinde getirdi.
Geliştirilen virüslerin, genetik olarak mevcut türlerden kayda değer ölçüde farklı olduğu ve “yeni bir tür” sayılabileceği belirtiliyor.
Bakterileri hedef alan ve “bakteriyofaj” olarak adlandırılan bu virüsler, insanlara değil, bakterilere saldırıyor.
Araştırmayı yürüten ekip, geliştirdikleri modellerin insanlar, hayvanlar ya da bitkiler için bulaşıcı virüsler tasarlamasını önlemek amacıyla özel güvenlik önlemleri aldıklarını açıkladı.
Ancak bu hafta yayımlanan bir başka çalışma, yapay zekanın biyolojik silah geliştirilmesini önlemeye yönelik mevcut güvenlik tedbirlerini kolaylıkla aşabileceğini gösterdi.
GÜVENLİK FİLTRELERİ AŞILABİLİR DURUMDA
Microsoft araştırmacıları, Science dergisinde yayımladıkları çalışmada, yapay zekanın toksik moleküllerin talep edilmesini engelleyen güvenlik filtrelerini nasıl atlatabildiğini detaylandırdı.
Biyoteknoloji şirketleri normalde, zararlı moleküllerin genetik dizilimlerini tanıyarak bu tür siparişleri reddediyor.
Fakat yapay zekanın, aynı işlevi gören ama genetik olarak tamamen farklı dizilimler tasarlayarak bu denetimlerden sıyrılabildiği tespit edildi.
Daily Mail gazetesinin haberine göre araştırmacılar, bu güvenlik açığını fark ettikten sonra riski kayda değer ölçüde azaltan yazılım yamaları geliştirdi.
Bu yamalar şimdilik yalnızca uzman bilgisine ve özel laboratuvar araçlarına sahip kişiler tarafından kullanılabiliyor.
İki çalışma birlikte değerlendirildiğinde, yapay zekanın bir gün insanlar için tehdit oluşturabilecek yeni bir canlı türü ya da biyolojik silah tasarlayabileceği ihtimali ortaya çıkıyor.
En kötü senaryoda bu durumun yeni bir pandemiyi tetikleyebileceği, ancak yapay zekanın şimdilik bu kapasiteye sahip olmadığı belirtiliyor.
ETİK İKİLEM: ÇİFTE KULLANIM SORUNU
Yapay zeka ile tasarlanan biyolojik ürünlerin merkezinde, “çifte kullanım sorunu” olarak bilinen etik ikilem yatıyor.
Söz konusu kavram, faydalı bir teknolojinin aynı zamanda kasıtlı olarak zarar vermek için de kullanılabileceği anlamına geliyor.
Örneğin, bir bilim insanı bulaşıcı hastalıkları anlamak amacıyla bir virüsü daha bulaşıcı hale getirebilirken, kötü niyetli bir kişi aynı araştırmayı ölümcül bir patojen yaratmak için kullanabilir.
Bu ikilemin farkında olan Stanford Üniversitesi doktora öğrencisi Sam King ve danışmanı Brian Hie, enfekte hastalardaki bakterileri yok edebilecek yeni bakteriyofajlar geliştirmeyi hedefledi.
Eylül ayında bioRxiv veri tabanına yüklenen ve henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş ön çalışmada, deneylerin detayları paylaşıldı.
King ve Hie’nin ekibi, riski azaltmak için yapay zeka modellerini yalnızca bakterileri enfekte eden virüslerle eğitti.
Modele bitki, hayvan veya insan hücrelerini etkileyen hiçbir virüs verisi dahil edilmedi.
Tüm güvenlik önlemleri alındıktan sonra yapay zekadan, laboratuvar çalışmalarında yaygın olarak kullanılan bir bakteriyofaj türünü temel alarak yeni tasarımlar üretmesi istendi.
King, mevcut teknolojiyle ilgili olarak, “Bu yöntem şu anda oldukça zorlayıcı ve yüksek uzmanlık gerektiriyor. Dolayısıyla kötü niyetli biri için bu yol, geleneksel yöntemlere kıyasla daha zahmetli olur” dedi ve ekledi: “Bu teknoloji şu an için tehlikeli uygulamaları kolaylaştırmıyor.”
“GÜVENLİK MERKEZE ALINMALI”
Hızla ilerleyen bu alanda güvenlik tedbirleri neredeyse eş zamanlı geliştirilse de hangi standartların yeterli olacağı henüz net değil.
Stanford Tıp Fakültesinden Prof. Tina Hernandez-Boussard, “Bu modeller zeki. En yüksek performansa ulaşmak için eğitildikleri verileri kullanarak güvenlik kısıtlarını aşabilirler” diye konuştu.
Microsoft’tan Eric Horvitz ve Bruce Wittman, mevcut yazılımların yalnızca bilinen toksik proteinlerin dizilimlerini taradığını, yapay zekanın ise farklı dizilimlerle aynı toksik etkiyi yaratabilecek yeni kombinasyonlar tasarlayarak bu sistemleri aldatabildiğini keşfetti.
Ekip, siber güvenlikten esinlenen bir yöntemle bu zafiyeti ilgili kurumlara bildirdi ve yazılımları güçlendirmek için uluslararası bir işbirliği başlattı.
Horvitz, “Aylar sonra bu yamalar dünya genelinde devreye alındı ve biyogüvenlik filtreleri güçlendirildi” değerlendirmesini yaptı.
Buna rağmen, dört yaygın yazılım aracında yapılan testlerde, potansiyel olarak tehlikeli genetik dizilerin ortalama yüzde 3’ünün güvenlik kontrolünden kaçabildiği görüldü.
YENİ DENETİM MEKANİZMALARI YOLDA
Yapay zeka alanında henüz bağlayıcı bir uluslararası düzenleme bulunmuyor ve mevcut tarama sistemleri gönüllülük esasına dayanıyor.
ABD’de geçen yıl çıkarılan kararname, yapay zeka sistemlerinin güvenlik değerlendirmelerinin standartlaştırılmasını öngörüyor.
Birleşik Krallık’ta ise devlet destekli Yapay Zeka Güvenliği Enstitüsü, bu alandaki riskleri azaltmaya yönelik standartlar geliştiriyor.
Microsoft ekibi ayrıca hükümetlerle birlikte, yapay zekanın yasa dışı biyolojik faaliyetlerde kullanılıp kullanılmadığını tespit etmeye yönelik izleme sistemleri geliştiriyor.
Horvitz, kanalizasyon ve hava kalitesi verilerinde toksin veya virüs üretimine dair izler arayacak algoritmalar üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Bununla beraber Sam King, yapay zekanın tamamen yeni bir organizma tasarlaması mümkün olsa da bunu laboratuvarda hayata geçirmenin henüz pratik bir yolu olmadığını belirtti.
King, “Yapay zekanın tasarladığı yaşam biçimlerinin yakın vadede tehdit oluşturması düşük ihtimal, ancak bu ihtimal giderek artıyor” diye ekledi.
Teknoloji
Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede
Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede
Yayın: 07 Ekim 2025, 12:00 (TSİ)
Okuma süresi: ~4 dakika
ABD’li çip devi Qualcomm, İngiltere’de tüketiciler adına açılan 480 milyon sterlin (yaklaşık 647 milyon ABD doları) tutarındaki toplu davayla karşı karşıya. Dava, şirketin akıllı telefon üreticilerinden rakip çipler kullanılsın ya da kullanılmasın haksız lisans bedelleri talep ettiği iddiasına dayanıyor. Qualcomm iddiaları reddediyor; dava Rekabet Temyiz Mahkemesi’nde (Competition Appeal Tribunal) görülecek.
Olayın özeti ve iddialar
İngiltere merkezli tüketici kuruluşu Which? tarafından açılan ve hukuk firması Hausfeld tarafından yürütülen opt-out (otomatik katılım) toplu dava, Qualcomm’un akıllı telefon üreticilerine yönelik lisanslama uygulamalarının tüketicilere ek maliyet yüklediğini savunuyor. Dava, 1 Ekim 2015–9 Ocak 2024 döneminde iPhone ve Samsung cihazı satın alan yaklaşık 29 milyon İngiltere tüketicisini kapsadığı iddiasıyla tanımlanıyor. Davacı taraf, Qualcomm’un uygulamasını “no licence, no chips” adıyla tanımlıyor ve bunun bir tür gizli endüstri vergisi gibi tüketici fiyatlarını yükselttiğini ileri sürüyor.
Davanın kapsamı ve hukuki süreç
Dava tutarı yaklaşık £480 milyon (yaklaşık $647M) olarak belirtiliyor. İlk aşama olan sorumluluk (liability) duruşması Competition Appeal Tribunal’de yaklaşık beş haftalık bir süre için planlandı; eğer davacılar sorumluluğu ispatlarsa, daha sonra tazminat miktarının belirlenmesine yönelik ayrı bir dava açılabilecek. Qualcomm, güvenlik talepleri ve dava yönetimine ilişkin çeşitli usul başvuruları da yaptı; bu süreçler daha önceki duruşma aşamalarında mahkeme tarafından değerlendirilmişti.
Qualcomm ne diyor?
Qualcomm, iddiaları reddediyor ve lisanslama şartlarının sektörde standart olduğunu, büyük üreticilerle güçlü pazarlık konumuna sahip olduklarını savunuyor. Şirket, savunmasında uygulamalarının rekabet hukuku ile uyumlu olduğunu ve tüketicilere zarar verdiğine dair iddiaların temelsiz olduğunu belirtiyor.
Neden önemli?
Bu dava, sadece Qualcomm için değil, tüm çip lisanslama ve akıllı telefon tedarik zinciri için emsal oluşturma potansiyeli taşıyor. Eğer Which? başarılı olursa, üreticilerden talep edilen lisans bedellerinin hesaplanması, geçmiş döneme dönük tazminat talepleri ve patent-lisans modellerinin yeniden değerlendirilmesi gündeme gelebilir. Uzun vadede mobil cihaz fiyatlandırması ve lisans anlaşmaları üzerinde sektör çapında etkileri olabilir.
Bağlam — Qualcomm’un diğer hukuki cepheleri
Qualcomm, son dönemde Arm ile ABD’deki lisans anlaşması ihtilafı gibi başka hukuki mücadeleler de yaşadı; bazı davalarda lehine kararlar aldı, bazıları temyize taşındı. Bu küresel hukuki mücadeleler, şirketin lisanslama stratejilerinin hem ticari hem de hukuki tartışmaların odağında olduğunu gösteriyor.
Tüketiciler için ne anlama geliyor?
Davanın ilerleyen aşamalarında Which? lehine karar çıkarsa, dava kapsamındaki tüketicilere (opt-out olduğu için otomatik olarak davaya dahil edilenlere) tazminat ödemeleri veya hak dağılımı yapılması gündeme gelebilir. Hâlihazırda iddiaya konu dönem içinde akıllı telefon satın alan tüketiciler, dava web sitesi üzerinden (smartphoneclaim.co.uk) süreç hakkında bilgi alabiliyor.
-
Gündem1 gün önce
“Cehennem Necati” Lakaplı Necati Arabacı Türkiye’de Gözaltına Alındı — Son Durum / FATİHDOGANMEDYA
-
Ekonomi4 gün önce
İstanbul’da 6 Ekim 2025 (Pazartesi) toplu ulaşım ücretsiz — İETT ve Metro İstanbul duyurdu
-
Sanat1 hafta önce
Makineyle bir günde üretiliyor ama 1 yıl beklemeyi göze alıyor
-
Teknoloji1 hafta önce
Titanik’in kardeşi Ege’de batmıştı: Türk hamamı gün yüzüne çıkarıldı
-
Spor1 hafta önce
San Siro Stadı için Milan ve Inter kararı
-
Spor1 hafta önce
Amedspor’a formasındaki Kürtçe ifadeler nedeniyle bir kez daha para cezası verildi
-
Spor1 hafta önce
Selçuk İnan’lı Kocaelispor 7 maçta alip gelemedi
-
Sanat7 gün önce
32’nci Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali sona erdi