Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Bilim insanları bebek gezegeni görüntüledi: “İnanılmaz bir şans”

Yayımlandı

üzerinde

Avrupalı gökbilimciler, ilk kez çok halkalı toz ve gaz diski içinde doğmakta olan bir gezegeni net biçimde gözlemledi. WISPIT 2b adı verilen genç gezegen, Şili’deki Avrupa Güney Gözlemevi’ne (ESO) bağlı Çok Büyük Teleskop (VLT) kullanılarak keşfedildi.

Bu bulgu, bilim insanlarına gezegen oluşumunun en erken evrelerini inceleme fırsatı sunuyor.

Yaklaşık 5 milyon yaşında olduğu tahmin edilen WISPIT 2b, Dünya’nın 4,5 milyar yıllık yaşıyla karşılaştırıldığında kozmik anlamda bir “bebek” sayılıyor.

Genç bir Güneş benzeri yıldızın yörüngesinde dönen gezegenin, Jüpiter’in beş katı kütleye sahip büyük bir gaz devi olduğu ve kızılötesi ışıkta hâlâ parladığı belirtiliyor.

GEZEGENLERİN DOĞUMU

Yıldızların etrafında genellikle öngözegen diski adı verilen gaz ve toz bulutları bulunuyor. Bu disklerdeki küçük parçacıklar zamanla birleşerek gezegenlere dönüşüyor.

Astronomların aktardığına göre, WISPIT 2b de ev sahibi yıldızının etrafındaki bu dev diskin içinde dönerek çevresindeki malzemeyi süpürüyor ve kendi yörüngesinde bir boşluk açıyor. Bu süreçte hidrojen gazını çekerek kalın bir atmosfer oluşturmaya devam ediyor.

WISPIT 2b’nin yıldız sistemi, Dünya ile Güneş arasındaki mesafenin yaklaşık 380 katı genişliğinde bir diske sahip. Çok halkalı yapısıyla dikkat çeken bu disk, gezegenin oluşum sürecini adeta gözler önüne seriyor.

İLK KEZ BU KADAR NET GÖZLEMLENDİ

insanları daha önce genç gezegenlerin ipuçlarını yakalamıştı, ancak WISPIT 2b, çok halkalı disk içinde doğrudan tespit edilen ilk gezegen oldu. Ayrıca Güneş benzeri bir yıldız etrafında bu kadar erken evrede doğrulanan yalnızca ikinci gezegen olma özelliğini taşıyor.

VLT’nin SPHERE cihazı gezegenin kızılötesinde parlayan noktasını yakalarken, Şili’deki Magellan teleskobu üzerine düşen hidrojen gazını tespit etti. Bu, gezegenin hâlâ aktif olarak oluştuğunun güçlü bir kanıtı.

BBC Sky Night Magazine’e konuşan araştırmacı Richelle van Capelleveen ise, “Böyle bir sistemi bulmak inanılmaz bir şanstı. WISPIT 2, genç Güneş’imizin adeta erken versiyonu. Bu keşif, yıllarca gezegen oluşumunu inceleyenler için referans noktası olacak” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Okyanusun altından sızıyor: Antarktika’da şaşırtan keşif

Yayımlandı

üzerinde

Gezegeni ısıtan güçlü bir sera gazı olan metan, deniz tabanında yeni çatlaklardan atmosfere karışıyor.

Yeni Zelanda Yer Bilimleri Enstitüsü’nden deniz bilimci Sarah Seabrook’un da aralarında bulunduğu uluslararası bir ekip, Ross Denizi’nde yaptığı araştırmada 40’tan fazla metan çıkışı tespit etti.

Bu sızıntıların çoğu, daha önce defalarca incelenmiş bölgelerde ortaya çıktı. Bu da bölgede metan salımında “temel bir değişimin” yaşanıyor olabileceğine işaret ediyor.

KÜRESEL ISINMAYI TETİKLEYEN DÖNGÜ

Metan, karbondioksitten yaklaşık 80 kat daha güçlü bir ısı tutma kapasitesine sahip.

Bu nedenle tabanındaki sızıntıların hızla atmosfere karışması, iklim değişikliğini tahmin edilenden çok daha fazla hızlandırabilir.

Araştırmacılar, Antarktika’daki bu sızıntıların neden oluştuğunun henüz net olmadığını belirtiyor. Ancak Kuzey Kutbu’ndaki benzer olaylarda, küresel ısınmanın, deniz seviyesi değişimlerinin ve buzul erimelerinin etkili olduğu biliniyor.

Seabrook, “İklim değişikliği metan sızıntılarını artırabilir. Bu da ısınmayı daha da hızlandıran bir döngü yaratabilir” ifadelerini kullandı.

Kaliforniya Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Andrew Thurber, Antarktika’daki devasa metan rezervuarlarının “küresel ısınmanın yeni bir tehlike merkezi” haline gelebileceği uyarısında bulundu

Okumaya Devam Et

Teknoloji

ABD’li gökbilimci araştırdı: İnsanlar evrende bir istisna olabilir

Yayımlandı

üzerinde

Kopernik İlkesi, adını Dünya’nın ve insanın evrende özel bir konumda olmadığını öne süren Nicolaus Copernicus’tan alıyor. Bu ilkeye göre Dünya, evrende sıradan bir gezegen ve yaşamın dışarıda da yaygın olma ihtimali yüksek.

Ancak Dünya dışı yaşamı araştıran astrobiyoloji alanında bugüne kadar somut bir bulgu elde edilemedi. Bu nedenle bilim insanları, yaşamın varlığını sadece yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen olan Dünya üzerinden değerlendirmek zorunda kalıyor.

ASLINDA İSTİSNA MIYIZ?

Son yıllarda, kırmızı cüce yıldızların yaşanabilir bölgelerinde çok sayıda kayalık gezegen keşfedildi. Bu da bilim insanları arasında, Dünya dışı yaşamı aramak için bu sistemlerin en iyi adaylar olup olmadığı konusunda tartışmalara yol açtı.

Columbia Üniversitesi’nden Prof. David Kipping, yeni çalışmasında insanlığın aslında evrende bir istisna olabileceğine dair iki temel gerçeğe dikkat çekiyor.

Birincisi, evrendeki yıldızların yaklaşık yüzde 80’ini M-cüce yıldızlar oluşturuyor ve bunların çoğu yaşanabilir bölgelerinde kayalık gezegenlere sahip. Ancak biz bu tür bir yıldız çevresinde yaşamıyoruz.
İkincisi, evrenin yıldız üretme dönemi 10 trilyon yıl kadar sürecekken, insanlık bu dönemin ilk yüzde 0,1’inde bulunuyor. Bu da insanlığın evrende “erken gelen” bir tür olabileceğini düşündürüyor.

Kipping, Columbia Üniversitesi Cool Worlds Laboratuvarı’nın lideri olarak, potansiyel yaşanabilir gezegenleri incelemek ve teknolojik izler (technosignature) aramak için yenilikçi yöntemler geliştiren bir bilim insanı.

GÜNEŞ ASLINDA NADİR

Güneş, milyarlarca yıldızdan biri olsa da Kipping’e göre G-tipi yıldızlar nadir ve Güneş, sakin ve tek bir yıldız sistemi olmasıyla da sıra dışı.

Güneş Sistemi’ndeki Jüpiter ve diğer gaz devleri, iç sistemdeki cisimlerin yönlendirilmesine ve yaşam için güvenli bir ortamın oluşmasına yardımcı olarak, yaşamın varlığında kritik rol oynuyor.

Bilim insanına göre evrenin zaman çizelgesi de önemli. Dünya’daki yaşam yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıktı, ancak evrende yıldızlar ve yaşam için gerekli koşullar çok daha önce vardı ve M-cüce yıldızlar trilyonlarca yıl boyunca stabil kalacak. Dolayısıyla insanlık, evrende oldukça erken bir dönemde yaşıyor olabilir.

KIRMIZI CÜCELER YANLIŞ ADRES Mİ?

Öte yandan Universe Today’in konuyla ilgili bir makalesine göre, astronomların umutla baktığı kırmızı cüce yıldızlar, gezegenlerinde yaşam için uygun koşullar sunamayabilir.

Zira bu yıldızlar istikrarsız, büyük güneş lekeleri ve güçlü süper parlama aktiviteleri sergiliyor. Bu da gezegen atmosferlerini yok edebilir.

Kipping’in istatistiksel analizine göre, G-tipi yıldızlar çevresindeki gezegenlerde gözlemcilerin (bizim gibi) ortaya çıkma olasılığı daha yüksek ve bu da evrende gözlemci türlerin ortaya çıkma şansını sınırlıyor.

Yine de Kipping, M-cüce yıldızlar çevresinde yaşam arayışının tamamen gereksiz olduğunu söylemiyor, ancak bu gezegenlerin yaşam barındırma olasılığı konusunda sağlıklı bir şüphe olduğunu vurguluyor. Ayrıca astrobiyoloji çalışmalarının, Güneş benzeri yıldızlar çevresindeki Dünya benzeri gezegenlere odaklanması gerektiğini belirtiyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

TIME, 2025’in en iyi buluşlarını seçti

Yayımlandı

üzerinde

Uncaged Innovations, bitki bazlı deri alternatiflerini kökten yeniden tanımlıyor.

Kurucu ortak Stephanie Downs, “Deri’yi deri yapan şey nedir?” sorusundan yola çıkarak, bu kez kolajen yerine buğday, soya, pirinç gibi bitkisel proteinlerden oluşan bir malzeme geliştirdi.

Elevate adı verilen bu yeni malzeme, geleneksel derinin görünümünü ve hissini taklit ediyor; ancak üretimi yüzde 95 daha az sera gazı, yüzde 89 daha az su ve yüzde 71 daha az enerji gerektiriyor.

Jaguar Land Rover ve Hyundai, araç iç tasarımlarında Elevate kullanımı üzerinde çalışıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar