Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Kedi idrarından baruta: Uzayın tuhaf kokuları araştırılıyor

Yayımlandı

üzerinde

BBC Future’da yayımlanan bir makaleye göre, bilim insanları uzayın kokusunu araştırarak evrenin kimyasal yapısını anlamaya çalışıyor.

ASTRONOTLAR “YANIK METAL” KOKUSU DİYOR

Astronotlar, uzay yürüyüşlerinden sonra kıyafetlerinde ve ekipmanlarında “yanık metal” veya “barut” benzeri kokular hissettiklerini bildiriyorlar.

Bu kokuların, uzayda maruz kalınan radyasyonun etkisiyle oluştuğu düşünülüyor.

UZAYIN HER YERİ FARKLI KOKUYOR

Uzayın farklı bölgeleri, çeşitli kokularla ilişkilendiriliyor. Örneğin, Satürn’ün uydusu Titan’ın atmosferi, badem, benzin ve çürük balık karışımı bir kokuya sahip olabilir.

Jüpiter’in ise “koku bombasına benzediği” ileri sürülüyor.

JÜPİTER KEDİ İDRARI KOKUYOR OLABİLİR

insanları, kokuyu kedi idrarına benzeterek, “Bulutun en üst katmanının yüksek ihtimalle amonyak buzundan oluştuğunu” ifade ediyor.

HD 189733 b adlı ötegezegenin atmosferinde ise hidrojen sülfür bulunduğu tespit edildi; bu gaz, çürük yumurta kokusuyla bilinir. Ayrıca, K2-18b adlı ötegezegenin atmosferinde deniz kokusunu andıran dimetil sülfür (DMS) izlerine rastlandı.

LABORATUVARDA YENİDEN YARATILACAK

Marina Barcenilla adlı bir bilim insanı ve parfüm tasarımcısı, uzayın kokularını laboratuvar ortamında yeniden yaratmaya çalışıyor.

Barcenilla, yıldızların ölümüyle oluşan bazı moleküllerin, yeryüzünde yanmış plastik veya asfalt gibi koktuğunu belirtiyor.

Ayrıca, Samanyolu’nun merkezindeki bazı moleküler bulutlarda etanol, metanol ve aseton gibi maddeler bulunduğu, bu nedenle bu bölgelerin alkol veya oje gibi kokabileceği ifade ediliyor.

UZAYDA YAŞAM VAR MI?

Bu araştırmalar, sadece uzayın kokusunu anlamamıza yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda evrenin kimyasal bileşimini ve potansiyel yaşam izlerini de ortaya çıkarıyor. James Webb Teleskobu gibi gelişmiş araçlar sayesinde, uzak gezegenlerin atmosferlerindeki kimyasal bileşenler analiz edilerek, yaşamın izleri araştırılıyor.

Uzayın kokusu, bilim insanlarına evrenin sırlarını çözmede yeni bir bakış açısı sunuyor. Bu kokular, sadece merak uyandırmakla kalmıyor, aynı zamanda evrenin kimyasal yapısını ve potansiyel yaşam alanlarını anlamamıza da yardımcı oluyor.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Gizemli Uzay Nesnesi ASKAP J1832−091: Dünya’ya Her 44 Dakikada Bir Radyo ve X-Işını Sinyali Gönderiyor

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması:
15.000 ışık yılı uzaklıktaki ASKAP J1832−091 adlı yeni nesne, her 44 dakikada bir iki dakikalık radyo ve X-ışını patlaması yayıyor. Bilim insanları hâlâ ne olduğunu çözemedi.

Giriş

Astronomlar, Samanyolu’nda yaklaşık 15.000 ışık yılı uzaklıkta yer alan ve daha önce hiç görülmeyen bir nesne keşfetti. ASKAP J1832−091 olarak adlandırılan bu cisim, yüksek aktivite dönemlerinde tam 44 dakikada bir, yaklaşık iki dakika boyunca aynı anda radyo dalgaları ve X-ışınları yayımlıyor. Ne olduğu hâlen bir muamma olarak bilim dünyasını heyecanlandırıyor


Keşfin Detayları

  • Keşif Araçları: NASA’nın Chandra X-ray Observatory’si ve Avustralya’daki ASKAP (Australian Square Kilometre Array Pathfinder) teleskopu iş birliğiyle tesadüfen bulundu .

  • Periyodik Davranış: Cisim, aktif olduğu yaklaşık bir aylık dönemde her 44 dakikada radyo ve X-ışını patlamaları yayımladı; aktif dönem dışında kayda değer sinyal gözlemlenmedi

  • Konum ve Uzaklık: Samanyolu’nun yoğun yıldız, gaz ve toz bulutları arasındaki bu bölge, Dünya’dan 15.000 ışık yılı uzaklıkta yer alıyor


Olası Kaynaklar ve Hipotezler

  1. Magnetar veya Nötron Yıldızı: İçinde yoğun manyetik alan taşıyan ölü yıldız kalıntıları, daha önce X-ışını ve radyo darbeleri yayımlamıştı; ASKAP J1832−091 da bu kategoride değerlendiriliyor .

  2. Beyaz Cüce İkilisi: Bir beyaz cüce–nötron yıldızı ikilisinin etkileşiminden kaynaklanan periyodik sinyaller olasılığı üzerinde duruluyor.

  3. Bambaşka Bir Tür: Bilim insanları “henüz tanımlanmış en egzotik nesne” olabileceğini ve mevcut kuramları zorladığını vurguluyor .


Bilime Katkısı ve Gelecek Adımlar

  • Yeni Nesne Sınıfı: Bu tür uzun periyotlu radyo geçici (LPT) nesnelerden X-ışını gözlemi yapılan ilk örnek olması, astrofizikte yeni bir sınıflandırma doğurabilir .

  • Araştırma Planları: Uzun dönemli izleme ve çok dalgaboylu (multi-messenger) gözlemlerle sinyal kaynağının doğası netleştirilmeye çalışılacak.

  • Teknolojik İlerlemeler: Daha hassas teleskoplar ve yapay zekâ destekli sinyal analiz yöntemleri, benzer nesnelerin bulunma ihtimalini artıracak.


Sonuç

ASKAP J1832−091’in her 44 dakikada bir yayımladığı radyo ve X-ışını patlamaları, evrende hâlâ çözülmeyi bekleyen çok sayıda sırrın olduğuna işaret ediyor. Bilim insanları, bu keşfin hem gökbilim teorilerini test edecek hem de geleceğin teleskop tasarımlarına ilham verecek kilit bir adım olacağını düşünüyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Güneş enerjisiyle havadan su üreten akıllı sünger geliştirildi

Yayımlandı

üzerinde

Melbourne’deki RMIT Üniversitesi ile Çin’deki Zhejiang A&F Üniversitesi liderliğinde yürütülen ortak çalışmada, doğadan ilham alan yeni bir su toplama cihazı geliştirildi.

Sünger benzeri yapıya sahip olan cihaz, güneş ışığıyla çalışıyor, düşük nemli ortamlarda bile havadaki nemi emerek içme suyuna dönüştürebiliyor.

Cihaz, 5 ila 55 derece sıcaklık aralığında ve yüzde 30’dan yüzde 90’a kadar değişen nem oranlarında etkili şekilde çalışabiliyor.

BALSA AĞACI LİFLERİNDEN ÜRETİLDİ

Cihaz, doğal gözenekli yapısı sayesinde nemi emip saklayabilen balsa ağacı liflerinden üretildi. İçeriğinde ayrıca lityum klorür, demir oksit nanoparçacıkları ve karbon nanotüp katmanları bulunuyor. Sistemin içinde bir kubbe kapak, soğutma mekanizması, kirlilik önleyici tepsi ve güneş enerjili tetikleyici de yer alıyor.

Laboratuvar testlerinde, cihaz her gramında 2 mililitreye kadar su toplayabildi.

DOĞAL AFETLERDE SU İHTİYACI İÇİN KULLANILABİLİR

Baş araştırmacı Dr. Derek Hao cihazın acil durumlar, doğal afetler ve uzak bölgelerdeki su ihtiyacı için büyük potansiyele sahip olduğunu kaydetti. Hao, cihazın kolay üretilebilmesinin, balsa ağacının ucuz ve biyolojik olarak çözünebilir olmasının seri üretimin önünü açtığını söyledi.

Endüstri ortaklarıyla pilot ölçekli üretim ve saha testleri için görüşmelerin sürdüğünü vurgulayan Hao, sistemin modüler versiyonlarıyla geniş çaplı kullanıma hazır hale gelebileceğini ifade etti.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Göklerdeki düello: İki galaksi arasındaki radyasyon savaşı

Yayımlandı

üzerinde

Astronomlar, evrenin erken dönemine ait iki galaksinin çarpışma sürecinde birbirine radyasyonla saldırdığı “kozmik düello”yu ilk kez doğrudan gözlemledi.

Avrupa Güney Gözlemevi’nin Şili’deki Çok Büyük Teleskopu (VLT) ve ALMA teleskop ağı kullanılarak yapılan gözlemlerde, araştırmacılar birbirine doğru saatte 1,8 milyon kilometre hızla yaklaşan iki galaksiyi izledi. Gözlemler yaklaşık 4 yıl boyunca sürdü.

Galaksilerden biri, merkezindeki kuasar aracılığıyla diğerine yoğun ultraviyole radyasyon gönderiyor. Bu ışınlar, karşı galaksinin yıldız oluşturan gaz bulutlarını dağıtarak yeni yıldızların doğumunu engelliyor.

Araştırmacılardan Pasquier Noterdaeme, bu olayı “kozmik bir düello”ya benzetti. Söz konusu iki galaksi, 11 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunuyor.

Çalışma, çarpışan bu galaksilerin birleşerek daha büyük bir galaksiye dönüşme sürecinde olduğunu gösteriyor.

SÜPER KÜTLELİ KARA DELİK TARAFINDAN BESLENİYOR

Araştırma, evrenin yıldız oluşumunun zirvede olduğu “kozmik öğle vakti” olarak adlandırılan döneme dair önemli bilgiler sağladı.

“Saldıran” galakside yer alan kuasar, süper kütleli bir kara delik tarafından besleniyor. Kara deliğe çekilen gaz ve toz, milyonlarca dereceye kadar ısınıyor ve yoğun radyasyon üretiyor. Bu ışımalar, hedef galaksinin hidrojen moleküllerini parçalıyor ve yıldız oluşumunu durduruyor.

Araştırma ekibinden Sergei Balashev, bu etkinin teorik olarak bilindiğini fakat ilk kez doğrudan gözlemlendiğini belirtti.

Araştırmacılar ilk olarak bu kuasarı, binlerce düşük çözünürlüklü tayf arasında sıra dışı özellikleri sayesinde fark etti. Ancak ışığı çok güçlü olduğu için kuasarın ev sahibi galaksi dışındaki detayları tespit etmek zordu. ALMA’nın yüksek çözünürlüğü, yakınındaki ikinci galaksiyi görünür hale getirdi.

ASLINDA BİNLERCE IŞIK YILI UZAKTALAR

insanları, galaksilerin aslında binlerce ışık yılı uzaklıkta olduğunu tespit etti. Bu, ilk bakışta üst üste gözükmelerine rağmen çarpışmanın henüz erken aşamasında olduklarını gösterdi.

Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Dong-Woo Kim, galaksi birleşmelerinin evrenin erken döneminde çok daha sık yaşandığını kaydetti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar