Modern yaşam temposu, ilişkiler üzerinde hiç olmadığı kadar baskı oluşturuyor. Sürekli çalan telefonlar, ardı arkası kesilmeyen bildirimler ve günün her anında “ulaşılabilir” olma zorunluluğu, çiftlerin birbirinden uzaklaşmasına neden oluyor. Uzmanlara göre aşk, çoğu zaman büyük krizlerle değil, ihmal edilen küçük anlarla yavaş yavaş kayboluyor.

Yeşilçam’ın usta ismi Ahmet Mekin’in (93) kalça kemiği kırıldı. Hastaneye kaldırılan Mekin’in ameliyata alınacağı bildirildi.

1980 yılından beri Erdek ilçesine bağlı Ocaklar Mahallesi’nde yaşayan Türk sinemasının usta isimlerinden Ahmet Mekin yürüyüş yaparken koşan bir çocukla çarpıştı.

Yere düşen Mekin’in kalça kemiği kırıldı.

Bandırma Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Ahmet Mekin’in ameliyata alınacağı öğrenildi.

AHMET MEKİN KİMDİR?

Ahmet Mekin, doğum adıyla Ahmet Kurteli, 17 Ağustos 1932 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Sinema ve tiyatro oyuncusudur. Bakırköy Halkevi’nde sahneye çıktı. 1957’de Mahşere Kadar filmiyle sinemaya geçti. Zaman zaman tiyatroya da dönerek 200’e yakın filmde oynadı. Karakter rollerinde başarılı oldu. Önemli filmleri arasında Osman F. Seden’in Aşktan da Üstün (1961), Tarık Dursun’un Kelebekler Çift Uçar (1964), Halit Refiğ’in Gurbet Kuşları (1964) ve Bir Türk’e Gönül Verdim (1969), Lütfi Ö. Akad’ın Düğün (1973), Atıf Yılmaz’ın Selvi Boylum Al Yazmalım (1978) ve Feyzi Tuna’nın Seni Kalbime Gömdüm (1982) ile Kuyucaklı Yusuf (1985) adlı yapıtları sayılabilir. Mekin, 1969’da Güngör Dilmen’in İttihat ve Terakki oyununda rol aldı. 1972’de Dostlar Tiyatrosu’nda sahnelenen Abdülcanbaz’da Turhan Selçuk’un ünlü çizgi roman kahramanını canlandırdı. 1980’lerden itibaren televizyon dizilerinde gözüken Mekin, Geçmiş Zaman Elbiseleri, Bir Yürek Satıldı, Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep, Bir Adam Yaratmak, Denizin Kanı, Bugünün Saraylısı, Tatar Ramazan ve Not Defteri gibi televizyon film ve dizilerinde oynadı. 1957-2020 yılları arasında oyuncu Şükran Sabuncu ile evli kaldı.

Erzurum’da, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü öncülüğünde Cumhuriyet’in 102. yılı dolayısıyla hazırlanan “3 Bin Yıl Önce Demir Çağda Erzurum” sergisi açıldı.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un lansmanını gerçekleştirdiği “100+2 Süreli Müze Sergileri Projesi” kapsamında, Erzurum Müzesi’nde hazırlanan sergide, 3 bin yıl önce bölge insanının yaşam mücadelesini anlatan ve ilk kez sergilenen 144 eser yer aldı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Bora Dündar, programda yaptığı konuşmada, Anadolu coğrafyasının birçok kadim kültüre ev sahipliğini sergilediğini söyledi. Bu topraklarda yaşayan insanların doğada elde edebildiği her maddeyi alete ve eşyaya dönüştürebildiğini bildiren Dündar, “Erzurum’daki müzemizin depolarından seçilen ve restorasyonları yapılarak ilk kez sergilenen 144 eserden oluşan bu koleksiyon, 3 bin yıl önce bölge insanının yaşam mücadelesini kolaylaştıran ve hayatına estetik katan tüm unsurları bir arada görmemizi sağlamaktadır.” ifadelerini kullandı.

Dündar, 3 bin yıl önce beyliklerin imparatorluklara dönüştüğü, uygarlıkların kurulup yıkıldığını anlatarak, şunları dile getirdi: “Zaman zaman şiddet ve savaşların hüküm sürdüğü tarih sürecinde gezerken taşı toprağı şekillendirip ekmeğini yapan, tükettiği hayvanın kemiğinden delici alet üretip kıyafetini diken insanoğlunun hayat serüvenine eşlik ediyoruz. İnsanın hayatına kattığı teknolojik gelişmeleri, biçimlendirdiği madeni eserlerde ve silahlarda izlerken, 3 bin yıl önce gününü güzelleştirmek için bakım ve estetik unsurlarını da hayatına dahil ettiğini görüyoruz. İnsana dair her şeyi hissedeceğimiz bu sergi, sanatın ve estetiğin kültürel kodlar ile günümüze nasıl yansıdığını göstermesi bakımından anlamlıdır.” İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer ise müzelerin medeniyetlerin hafızasını taşıyan, milletlerin kimliklerini yansıtan mekanlar olduğunu belirtti. Erzurum’da binlerce yılın izini taşıyan eserlerin müzeler sayesinde gün yüzüne çıktığını ve koruma altına alındığını aktaran Yer, şunları kaydetti: “Biz de müzelerimizi yalnızca sergi alanı değil, aynı zamanda eğitim, araştırma ve toplumsal bilinçlenme merkezi olarak görüyor, bu anlayışla hem mevcut müzelerimizin daha işlevsel hale getirilmesi hem de müze projelerinin hayata geçirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Genç ve çocuklarımızın müzelerle ortak bağ kurması gerekiyor. Onların geçmişle bağ kurmaları, tarihe ilgi duymaları ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaları ancak bu gibi etkinliklerle mümkün olabilir. Bu yüzden okullarımızla işbirliği halinde öğrencilerimizin müzeleri ziyaret etmeleri ve tarih bilincini kazanmaları için çeşitli etkinlikler düzenliyoruz.” Konuşmaların ardından çok sayıda katılımcı özel bölmelerde sergilenen 144 eseri gezerek, yetkililerden bilgi aldı.