Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Başarının gizli formülü: Bilim insanları CEO’ların ortak özelliğini açıkladı

Yayımlandı

üzerinde

Dünyanın en başarılı iş insanlarından bazıları olan Steve Jobs, ve ’in ortak noktası sadece teknolojiye yön vermeleri değil aynı zamanda solak olmaları.

Donald G. Costello İşletme Fakültesi’ndeki araştırmacılar, solaklık ile CEO başarısı arasında güçlü bir bağlantı bulduklarını açıkladı.

Araştırma ekibi, 472 şirkette görev yapan 1 bin 8 CEO’nun el kullanımını analiz etti. CEO’ların hangi ellerini baskın olarak kullandıklarını belirlemek için yazma, fırlatma, yemek yeme gibi aktivitelerden elde edilen video ve fotoğraflar incelendi. Bulgulara göre CEO’ların yüzde 7,9’u solak, yüzde 91,4’ü sağlak ve yüzde 0,7’si çift elliydi.

SOLAK CEO’LARIN FİRMALARI DAHA ÖZGÜN

Araştırma sonucunda, solak CEO’ların yönettiği firmaların daha yüksek özgün patent sayılarına, daha fazla inovatif çıktıya ve daha yüksek varlık getirilerine sahip olduğu görüldü. Ayrıca bu şirketlerin “al-tut” stratejilerinde daha güçlü getiriler sağladığı belirtildi.

Bu bulgular, solaklıkla daha önce ilişkilendirilen bazı avantajları da destekliyor. Örneğin önceki yıllarda yapılan çalışmalarda solakların sözel becerilerinin ve hızlı refleks gerektiren sporlardaki performanslarının daha yüksek olduğu ortaya konmuştu. Ancak bu, solaklık ile iş dünyasındaki başarı arasında kurulan ilk somut bağlardan biri oldu.

“DİKKATE ALINACAK BİR FAKTÖR OLABİLİR”

Bill Gates, 2013’te verdiği bir röportajda “Solaklık ile yetenek arasında bir çeşitlilik olabilir, ama bu hiçbir zaman tam olarak açıklanmadı” demişti. Yeni araştırma ise bu bağlantıya bilimsel bir temel sunuyor.

Üstelik solak olan sadece bu üç teknoloji devi değil. Steve Forbes, Oprah Winfrey, IBM’in efsane CEO’su Lou Gerstner, John D. Rockefeller, Henry Ford ve Ratan Tata da solak iş dünyası liderleri arasında yer alıyor.

Profesör Park, “Yatırımcılar yenilikçi şirketlere ilgi duyar. Solaklık, bu noktada dikkate alınabilecek bir faktör olabilir” diyerek bulguların sadece akademik değil, finansal stratejiler açısından da önemli olabileceğini belirtti.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Yayımlandı

üzerinde

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Tarih: 19 Kasım 2025 · Saat: 11:30 (TSİ) · Okuma süresi: 4 dakika
Yazar: FatihDoganMedya Haber Merkezi

Bilim insanları, 3,3 milyar yıllık bazı tortul kayalarda yaşamın ayırt edici kimyasal izlerine rastlandığını açıkladı. Çığır açan çalışma; gelişmiş kimyasal analizler ve makine öğrenmesi modellerini birleştirerek, milyarlarca yıl önce yaşam tarafından üretilmiş moleküler “parmak izlerini” ayırt edebiliyor. Bulgular Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlandı.


Haberin ayrıntıları — ne bulundu, nasıl bulundu?

Araştırmacılar, laboratuvarda organik maddeleri ayrıştırıp bu maddelerden açığa çıkan çok sayıda küçük moleküler parçanın dağılım örüntülerini incelediler. Daha sonra bu büyük veri kümesini “random forest” tipi makine öğrenmesi modeli ile eğiterek, biyolojik kökenli moleküller ile abiyotik (canlı dışı) kaynaklı moleküller arasındaki farkı yüzde 90’ın üzerinde doğrulukla ayırt edebildiler. Bu yöntem, artık orijinal biyomoleküllerin (yağlar, şekerler vb.) yok olduğu veya parçalandığı çok eski kayaçlarda bile yaşamın “kimyasal yankılarını” tespit etmeyi mümkün kıldı.

Araştırma kapsamında incelenen 400’den fazla örnek arasında 3,33 milyar yaşındaki Güney Afrika tortulları (ör. Josefsdal Chert) biyolojik iz gösterdi; ayrıca 2,52 milyar yıllık Gamohaan formasyonundan alınan örneklerde fotosenteze işaret eden moleküler izler tespit edildi. Bu, organik moleküller düzeyindeki fotosentez kanıtını şu ana kadar bildiğimizden yaklaşık 800 milyon yıl daha geriye itiyor.


Niçin önemli?

  • Zamana dayanıklı kanıt: Daha önce organik moleküllerle yapılan tespitlerin üst sınırı ~1,6–1,7 milyar yıl civarındaydı; bu yöntemle tespit edilebilen yaş aralığı yaklaşık iki katına ulaştı.

  • Astrobiyoloji için umut: Yöntem, Mars veya Satürn’ün uydusu Enceladus gibi cisimlerden gelecek örneklerde biyolojik kökenli molekülleri ayırt etmeye uygulanabilir; çalışma NASA tarafında da destekleniyor.

  • Yaşamın erken evrimi: Eğer 3,3 milyar yıl önce Dünya’da mikropların yaygın olduğuna dair kimyasal kanıt kuvvetlenirse, yaşamın Dünya üzerinde çok daha erken evrede (ve belki farklı ortamlarda) ortaya çıkmış olduğu tartışması güçlenecek.


Yöntem: Teknik olarak neler yapıldı?

Araştırmacılar, organik maddece zengin kayaçlardan kimyasal fragmanları serbest bırakmak için ileri spektrometri teknikleri kullandı; elde edilen binlerce “pik” makineye gösterildi. Model, biyolojik kaynaklı örnekleri (modern bitkiler, hayvanlar, fosiller) ve abiyotik kontrolleri (meteorik organikler, sentetik örnekler) öğrenerek eğitildi. Modelin bazı doğruluk rakamları şöyle verildi: bilimi/abiyoti ayırt etme başarısı bazen %90’ın üzerinde, fotosentetik izleri tespit etme ~%93 doğruluk, belli örnek türlerini sınıflandırmada bazen %95’e varan başarım. Araştırma ekibi, sonuçların yanıltıcı olmaması için olası yanlış pozitifleri minimuma indiren ihtiyatlı eşik değerleri kullandı.


Araştırmanın sınırları ve bilim dünyasının yorumu

Çalışma, “kimyasal izlerin” yorumlanmasında güçlü bir adım olsa da tek başına mutlak bir kanıt olarak sunulmuyor; jeolojik bağlam, mineraloji, izotop analizleri ve makroskopik fosil kanıtlarıyla desteklenmesi gerekiyor. Bilim insanları, özellikle çok eski ve ısıl/jeolojik olarak değiştirilmiş kayaçlarda korunmanın düzensiz olduğunu; bu nedenle tek bir yönteme aşırı güvenmek yerine çoklu kanıtın önemini vurguluyor.


Ne zaman yayımlandı, kim yürüttü?

Çalışma, 17–18 Kasım 2025 tarihlerinde yayımlandı ve Carnegie Institution for Science başta olmak üzere birçok kurumdan jeolog, kimyager ve veri bilimcisinin ortak çalışması olarak sunuldu. Araştırmayı Robert Hazen, Michael L. Wong, Anirudh Prabhu gibi isimler koordine etti. Bulgular PNAS’ta yer aldı.


Kısa not — ne izlemeli?

  • Bilim dünyası bu yöntemi farklı yataklarda ve farklı kıtalardan kayaçlarda da test etmeye başladı; ilerleyen aylarda benzer çalışmaların genişleyerek gelmesi bekleniyor.

  • Astrobiyoloji programları ve Mars örnek dönüşü planları, bu tür kimyasal ayırt edicileri analiz etmek üzere yöntem geliştirmeyi hızlandırabilir.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Dünya’nın dönüş ekseni yaklaşık 80 cm kaydı

Yayımlandı

üzerinde

Dünya’nın dönüş ekseni yaklaşık 80 cm kaydı

FatihDoganMedya | 18 Kasım 2025, 12:02 (Europe/Istanbul) · Okuma süresi: 4 dakika

Yeni yapılan çalışmalara göre insan faaliyetleri —özellikle yoğun yeraltı suyu çekimi— Dünya’nın dönme ekseninde son yıllarda yaklaşık 80 santimetrelik bir kaymaya neden oldu. Bilim insanları bunun küresel deniz seviyesine küçük ama ölçülebilir katkıları olduğunu ve kutup kaymalarının izlenmesinde insan etkisinin önemli hale geldiğini belirtiyo


Ne bulundu? Araştırmanın kısa sonucu

Çok uluslu bir araştırma dizisi ve onu haberleştiren bilim kurumlarına göre, 1990’lardan itibaren insan kaynaklı büyük ölçekli yeraltı suyu çekimleri ile su kütlelerinin yeniden dağılımı, gezegenin kütle dengelerini değiştirerek Dünya’nın dönme ekseninin (rotational pole) yaklaşık 0.8 metre (31.5 inç / ~80 cm) doğuya kaymasına katkıda bulundu. Araştırma sonuçları, jeofiziksel verilerle yapılan modellemelere dayanıyor

Daha fazla detay — neden ve ne kadar su?

Bilim insanları, 1993–2010 arasındaki dönemde toplam yaklaşık 2.150 gigaton (yaklaşık 2 trilyon ton) seviyesinde yeraltı suyunun çekildiğini ve bunun deniz seviyesine ve kütle dağılımına etkisi olduğunu hesapladı. Bu büyük çaplı su taşınması, dönme ekseninde ölçülebilir bir sapmaya yol açtı.

Etkileri — deniz seviyesi, uydu ve navigasyon

Araştırmacılar, yeraltı suyu çekiminin deniz seviyesine katkısının mikrometre/ milimetre düzeyinde olduğunu, fakat küresel toplamda yaklaşık 6 mm civarında (çalışma ve kaynaklar arasında hesap farklılıkları var) bir etkiye denk geldiğini belirtiyor; ayrıca kutup konumundaki değişimler navigasyon ve jeodezi hesaplarında takip edilmesi gereken bir faktör haline geliyor.

Bilim insanlarından kısa yorumlar

“Dünya’nın dönme ekseni aslında sık sık değişir; ancak bizim çalışmamız, iklim kaynaklı etkenler içinde yeraltı suyunun kutup sürüklenmesi üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu gösteriyor,” diyor çalışmanın önde gelen araştırmacılarından Ki-Weon Seo. Araştırmacılar, özellikle Kuzeybatı Hindistan ve bazı tarım havzalarının bu etkiye katkısının kayda değer olduğunu vurguluyor.


Ne anlama geliyor? (Kısa çıkarımlar)

  • Günlük hayatımız doğrudan etkilenmez; eksendeki bu tür küçük kaymalar mevsimleri veya günlük hava olaylarını aniden değiştirmez.

  • Bilimsel ve teknik alanlarda etkiler olabilir; hassas uydu konumlama, uzun dönem jeodezik ölçümler ve iklim modellemeleri bu değişimleri hesaba katmalı.

  • Su yönetimi bir jeofizik sorunu haline geldi; yeraltı suyu kullanımı yalnızca tarımı ve su güvenliğini değil, küresel kütle dağılımını ve dolayısıyla gezegenin dönme davranışını da etkileyebiliyor.


Hızlı bilgi kutusu

  • Konunun özü: Yeraltı suyu çekimleri Dünya’nın dönme ekseninde yaklaşık 80 cm kaymaya katkı yaptı.

  • Dönem: Çalışmalar çoğunlukla 1993–2010 dönemini analiz ediyor.

  • Çalışma kaynağı (örnek): Geophysical Research Letters ve ilgili bilimsel raporlar / AGU açıklamaları.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Balığın tazeliğini anında söyleyen cihaz tescillendi: “TVB-N/TMA PROB” Erzurum’dan çıktı

Yayımlandı

üzerinde

Balığın tazeliğini anında söyleyen cihaz tescillendi: “TVB-N/TMA PROB” Erzurum’dan çıktı

Yazan: FatihDoganMedya Haber Merkezi
Yayın Tarihi: 17 Kasım 2025, 15:10
Okuma süresi: 3 dk

Erzurum — Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Alak tarafından geliştirilen ve Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “buluş” olarak tescillenen ölçüm cihazı, elektronik burun sensörleriyle balığın taze olup olmadığını anında belirleyebiliyor. Cihazın laboratuvar analizlerinde harcanan yaklaşık 45 dakikalık standart sürenin çok daha altına indiği, verilerin akıllı yazılımı sayesinde anında sınıflandırma yapabildiği belirtiliyor.

Hızlı, taşınabilir ve “ateş ölçer”gibi kullanım

Prof. Dr. Alak’ın üç yıllık çalışmasını sisteme entegre ettiği “TVB-N/TMA PROB” adlı cihaz; balık dokusundaki TVB-N (Total Volatile Basic Nitrogen) ve TMA (Trimethylamine) düzeylerini elektronik burun sensörleriyle tespit ediyor. Araştırma ekibi, sensörlerden gelen veriyi bir algoritmayla eşleştirerek balığı kalite sınıflarına ayıran bir prob sistemi geliştirdi. Böylece cihaz “bir ateş ölçer gibi” kolay kullanılabilir hâle geliyor.

Prof. Dr. Alak, cihazın hem deniz hem tatlı su balıklarında sonuç verdiğini, probun saplamalı yapısıyla dokunun içine girerek ölçüm yapabildiğini ve sonuçların cep telefonuna mesaj olarak iletilebileceğini aktardı. Cihaz hem laboratuvar hem saha kullanımı için taşınabilir çözüm sunuyor.

Neden TVB-N ve TMA?

Uzmanlar, kimyasal bozulmayı gösteren en geçerli parametrelerden birinin TVB-N, diğerinin ise TMA olduğunu vurguluyor. TVB-N miktarı düşükse ürünün kaliteli; yükseliyorsa bozulmaya yakın olduğu; tüketimin sakıncalı hale geldiği yorumlanıyor. Bu nedenle cihazın hedefi, akademik analiz gerektirmeden saha personelinin veya satıcının “tüketilebilir / tüketilemez” kararını hızlıca verebilmesi.

Nerelerde kullanılacak, ticarileşme ne durumda?

Alak, üniversite desteğiyle cihazın ticarileşmesi ve sanayileşmesi için çalışmaların sürdüğünü söyledi. Cihazın sadece ham balıkta değil, işlenmiş, yarı işlenmiş et ürünleri ve kanatlılarda da kullanılabilecek potansiyelde olduğu belirtiliyor; böylece tedarik zincirinin farklı halkalarında gıda güvenliği ve tüketici güveni artırılabilir.

Geliştiricinin akademik geçmişi

Prof. Dr. Gonca Alak, Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi olarak sektörde uzun yıllardır çalışıyor; akademik profili ve projeleri üniversitenin veritabanında yer alıyor. Araştırmalarında multidisipliner ekiplerle (ör. bilgisayar mühendisliği yazılım desteği) saha ve laboratuvar testlerini birlikte yürüttü.


Kısa değerlendirme (Editör notu)

Gıda güvenliğinde hız ve güvenilirlik ön planda. Laboratuvar gerektiren geleneksel TVB-N/TMA analizleri, zaman ve uzmanlık maliyeti getiriyor. Elektronik burun tabanlı, taşınabilir bir probun tescillenmesi; balıkçılık, perakende ve denetim mekanizmalarında pratik bir araç sunabilir. Ancak ticarileşme ve saha validasyonları, geniş kullanıcı kitlesine ulaşmadan önce önemli adımlar olmaya devam edecek.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar