Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Savcıya tehdit ve bilirkişi soruşturması: İmamoğlu hakkında 7 yıla kadar hapis cezası istendi

Yayımlandı

üzerinde

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede, Başsavcı Akın Gürlek “mağdur” sıfatıyla yer aldı.

İddianamede, İmamoğlu’nun katıldığı bir panelde yaptığı konuşmada, Başsavcı Akın Gürlek’e yönelik kullandığı ifadelerde suç içerikli ifadeler olduğunun tespit edilmesi üzerine resen soruşturma başlatıldığı anlatıldı.

Halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yapan Akın Gürlek’in geçmişte de terör suçlarına bakmakla görevli ağır ceza mahkemelerinde başkanlık, sulh ceza hakimliği ve Adalet Bakan Yardımcılığı görevlerinde bulunduğu anımsatılan iddianamede, Gürlek’in görev yaptığı dönemlerde ve halen terör örgütü DHKP/C başta olmak üzere çeşitli terör örgütlerince hedef haline getirildiğinin bilindiğine dikkat çekildi.

“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HEDEFİ HALİNE GETİRİLDİ”

Gürlek’in terör örgütlerinin çeşitli basın ve yayın organları ile sosyal medya hesaplarında açık kimlik bilgileri ve fotoğrafının yayımlanarak tehdit edildiğine dikkati çekilen iddianamede, İmamoğlu’nun söz konusu konuşmasıyla Gürlek’i hedef göstererek, “terörle mücadelede yer almış kişileri hedef gösterme” suçunu işlediği savunuldu.

İddianamede, İmamoğlu’nun aleni şekilde kullandığı söylemlerin, kamu görevini sürdüren mağdur Akın Gürlek’i küçük düşürmeye yönelik ve küçültücü ifade niteliğinde olduğu vurgulandı. Söz konusu ifadenin düşünceyi açıklama sınırlarını aştığı, suça konu ibare ve konuşmanın da ayrıca bir bütün halinde kişinin saygınlığına zarar vermeyi amaçladığı ve görüş açıklama niteliğinde bulunmadığı, eylemin ifade hürriyeti bağlamında hukuki koruma görmesinin mümkün olmadığı belirtildi.

İmamoğlu’nun konuşmasında Başsavcı Gürlek ve aile yakınlarının hedef alındığı, zarara veya kötülüğe uğratılacağını içeren ifadeler kullanıldığı aktarılan iddianamede, “Fiilin mağdur üzerinde korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olduğu, bu haliyle şüphelinin tehdit suçunu işlediği anlaşılmıştır.” değerlendirmesi yer aldı.

İddianamede, İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta düzenlediği basın toplantısında ise mahkemelerde bilirkişi olarak görevli kişilerden birini, görevli tek bilirkişi gibi göstererek gerçeğe aykırı şekilde soruşturma şüphelileri lehine sonuçlanacak şekilde karar verilmesi amacıyla alenen hedef göstererek ve bu amaçla ismini de açıklayarak “yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs etmek” suçunu işlediği tespitine ilişkin soruşturmanın sürdüğü aktarıldı.

İki olay bir arada değerlendirildiğinde ‘nun görevinin getirdiği konumu ve nüfuzunu basın önünde aleni olacak şekilde kullanarak yargı organları ve mensupları üzerinde baskı oluşturmayı ve mensubu olduğu parti lehine etkilemeyi amaçladığının değerlendirildiği ifade edildi.

“BİLİRKİŞİYİ HEDEF GÖSTERDİ”

İddianamede, İmamoğlu’nun “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret”, “tehdit” ve “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlarından 2 yıl 8 aydan 7 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.

SİYASET YASAĞI DA TALEP EDİLDİ

İmamoğlu hakkında ayrıca, Türk Ceza Kanunu 53. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, ‘sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılır.” maddesinin uygulanması talep edildi.

İddianame, değerlendirilmek üzere ağır ceza mahkemesine gönderildi.

Mahkeme heyetinin incelemesi sürüyor.

OLAYIN GEÇMİŞİ 

Başkanı, tehdit, hakaret, görevli kişiyi hedef göstermek ve adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüsle suçlanıyor.

İmamoğlu bu dört ayrı suçlamayla ilgili ifade vermişti.

İMAMOĞLU İFADESİNDE NELER SÖYLEDİ?

İmamoğlu ifadesinde üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Sözlerinde tehdit ya da hedef gösterme olmadığın savunan İmamoğlu, “Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.” dedi.

İmamoğlu şöyle devam etti:

“Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak, yapılan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların hukuka zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır?”

“BÖYLE BİR EYLEM İÇERİSİNDE BULUNMAM MÜMKÜN DEĞİL”

Kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem içerisinde bulunmadığını da söyleyen İmamoğlu “Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğine bahisle bir söz sarf etmedim. Herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hakaret ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu bilirkişi soruşturması kapsamında verdiği ifadede de suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

BAŞSAVCIYI TEHDİT SORUŞTURMASI

Başkanı İmamoğlu hakkında açılan ilk soruşturma, 20 Ocak’ta Yargının Siyasallaşması başlıklı panelde sarf ettiği sözler nedeniyle başlatıldı.

İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i eleştirip, kendisine yönelik soruşturmalarda siyasi bir tavır takınıldığını savunmuştu.

İBB Başkanı İmamoğlu’nun bu açıklamaları sonrası Gürlek’i tehdit iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılmıştı.

İKİNCİ SORUŞTURMA BİLİRKİŞİ AÇIKLAMASI SONRASI BAŞLADI

Bu soruşturmadan bir hafta sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde açıklama yapan İmamoğlu, CHP ve kendisine yönelik soruşturmalarda hep aynı bilirkişinin görev yaptığını savunmuştu.

İmamoğlu’nun burada yaptığı açıklamaların ardından ikinci bir soruşturma başlatıldı.

İBB Başkanı’na yargıyı etkilemeye teşebbüs suçlaması yöneltildi.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Bakan Göktaş: “Nüfus Politikası Artık Milli Güvenlik Konusu” – Doğum Yardımları 31 Temmuz’da Hesaplarda!

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, nüfusun milli güvenlik meselesi olduğunu vurgulayarak 31 Temmuz’da doğum yardımlarının hesaplara yatırılacağını açıkladı

Nüfus Politikası Artık Bir Milli Güvenlik Meselesi

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Türkiye’nin genç ve dinamik nüfus yapısını korumanın “milli güvenlik” boyutuna taşındığını belirtti. Nüfus dengesindeki her sapmanın beka sorunu haline gelebileceğini vurgulayan Göktaş, aileleri güçlendirmeye yönelik çalışmaların hız kesmeden süreceğini söyledi

Genç ve Dinamik Nüfus İçin Alınan Tedbirler

  • Beka ve Milli Güvenlik: Nüfus düşüşünün, ekonomik ve sosyal alanda olduğu kadar savunma-milli güvenlik açısından da kritik önem taşıdığı ifade edildi

  • Aileyi Güçlendirme: Kadınların çalışma hayatı ile anne-kadın rolleri arasındaki uyumu destekleyecek politika ve projeler öncelikli hale getirildi .

Doğum Yardımı Destek Modeli Güncellendi

1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe giren Doğum Destek Sistemi’yle destek tutarları aşağıdaki gibi belirlendi

  • İlk çocuk: 5.000 TL tek seferlik ödeme

  • İkinci çocuk: Aylık 1.500 TL

  • Üçüncü ve sonraki çocuklar: Aylık 5.000 TL

Bugüne kadar 220.268 anneye, toplam 1,75 milyar TL ödeme yapıldı .

31 Temmuz 2025 Ödemeleri Hesaplarda

Bakan Göktaş, Temmuz ayı doğum yardımlarının 31 Temmuz 2025 tarihinde annelerin hesaplarına aktarılacağını duyurdu . Aile Yılı boyunca süren bu ödemeler, aile kurumunu destekleme ve nüfus dengesini sağlamada kritik rol oynuyor.

Geleceğe Bakış ve Beklentiler

  • Sürdürülebilir Destek: Kadın istihdamını ve aile refahını artıracak yeni paketler planlanıyor.

  • Veri Odaklı İzleme: Nüfus, doğurganlık ve göç hareketleri anlık verilerle takip edilerek politika adaptasyonları hızlandırılacak.

Okumaya Devam Et

Gündem

“Tophane’de Havai Fişekli Kundaklama: Bursa’da Yangın Çıkaran 4 Şüpheli Gözaltında”

Yayımlandı

üzerinde

“Bursa Tophane yamaçlarında havai fişek atarak ormanlık alanda yangın çıkaran 4 kişi, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla yakalandı. Olayın tüm detayları ve adli süreç burada.”

Olayın Gelişimi

28 Temmuz 2025 günü, Bursa kent merkezindeki Tophane yamaçlarında aniden yükselen alevler, bölge halkında paniğe yol açtı. Görgü tanıkları, şüpheli bir grup tarafından havai fişek atıldığını ve bunun alevlerin yayılmasına sebep olduğunu bildirdi. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, “havai fişek atarak kundaklama” iddiasıyla derhal soruşturma başlattı

Şüphelilerin Yakalanması

Savcılığın talimatıyla, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Çarşı Polis Merkezi Amirliği ekipleri, olay yerine sevk edildi. Yapılan çalışmalarda, S.D., A.K., M.B. ve M.A. adlı dört kişi, 28 Temmuz akşamı havai fişek atarak ormanlık alana yangına neden olmak suçlamasıyla gözaltına alındı. Havai fişeklerin atılmasının yasaklanmasına dair özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, bu eylem “kundaklama” suçu kapsamında değerlendirildi.

Adli Süreç ve Savcılık Açıklaması

Gözaltındaki dört şüpheli, ifadelerinin ardından adliyeye sevk edildi. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, yürütülen soruşturmanın titizlikle sürdüğünü ve kamu zararının telafisi için gerekli yasal işlemlerin eksiksiz yapılacağını duyurdu . Savcılık, yangına sebebiyet veren tüm şüphelilerin eylemlerinin “bilinçli kundaklama” kapsamında soruşturulduğunu vurguladı.

Bölge Halkının Tepkisi ve Önlemler

Tophane eteklerinde yaşanan bu olay, Bursa’da havai fişek kullanımının denetimsizliğini yeniden gündeme taşıdı. Vatandaşlar, benzer olayların tekrarlanmaması için hem yerel yönetimlerden hem de emniyet yetkililerinden sıkı önlemler alınmasını talep ediyor. Uzmanlar ise, ormanlık ve kuru alanlarda havai fişek kullanımının mutlaka yasaklanması gerektiğini belirtiyor.

Sonuç ve Öneriler

Kesin Yasak Talebi: Özellikle ormanlık ve çamurla kaplı alanlarda havai fişek atılmasına yasak getirilmesi için yasal düzenleme yapılmalı.
Denetim ve Cezai Yaptırım: Yetkililer, denetimleri artırarak benzer eylemleri caydırıcı hale getirecek cezai yaptırımları uygulamalı.
Toplum Bilinçlendirmesi: Sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, “Ateşle Oynamayın” kampanyaları düzenleyerek halkı bilinçlendirmeli.

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın titiz çalışmasıyla hayatı tehdit eden yangına neden olan çetelenin yakalanması, benzer felaketlere karşı erken müdahalenin önemini bir kez daha gösterdi. Kamuoyunu ilgilendiren tüm gelişmeler için resmi kurum duyuruları takip edilmelidir.

Okumaya Devam Et

Gündem

Bruce Lee’nin Gerçek Ölüm Nedeni Ortaya Çıktı: “Kahraman İmajı” İçin Gizlenmişti!

Yayımlandı

üzerinde

“Bruce Lee’nin 1973’teki trajik ölümüyle ilgili resmi açıklamanın arkasındaki gerçek neden nihayet gün yüzüne çıktı. Yeni araştırmalar, kahraman imajını korumak için beyin ödeminin ardındaki asıl tetikleyici koşulların nasıl gizlendiğini gözler önüne seriyor.”

Giriş

Dünya çapında efsaneleşen dövüş sanatları ustası Bruce Lee, 20 Temmuz 1973’te henüz 32 yaşındayken ani bir şekilde hayata veda etti. Resmi otopsi sonucu “cerebral ödem” (beyin ödemi) olarak açıklansa da, efsanevi imajını korumak adına ölüm nedeninin perde arkası hep sır olarak kaldı. Son yıllarda yapılan tıp çalışmaları ve yeni bulgular, bu gizemi nihayet çözüme kavuşturuyor.

Resmi Rapor: Beyin Ödemi ve Equagesic

1973’te Hong Kong’daki otopsiyi yürüten adli patoloji uzmanı Donald Teare, Lee’nin ölümünü “misadventure (talihsiz kaza)” olarak sınıflandırdı. Beynindeki sıvı birikiminin aşırı aspirin ve meprobamat içeren reçeteli ağrı kesici Equagesic’e karşı gelişen aşırı duyarlılıktan kaynaklandığı kaydedildi . Lee’nin beyni normalde ~1.400 gr iken, ölüm anında 1.575 gr’a kadar şişmişti .

Yeni Hipotez: Su Zehirlenmesi (Hiponatremi)

Son dönemdeki tıp makaleleri, Lee’nin “su zehirlenmesi” olarak bilinen hiponatremi nedeniyle beyin ödemi yaşadığını öne sürüyor. 2022’de yayımlanan bir İspanyol böbrek uzmanları çalışması, Lee’nin kronik yüksek sıvı tüketimi, meyve suyu diyeti ve ilaç kullanımı gibi risk faktörleri nedeniyle sodyum dengesini koruyamadığını ve bunun beyin ödemini tetiklediğini savunuyor . Ayrıca, 2024’te BBC Two’da yayımlanan belgesel de bu hipotezi gündeme taşıdı .

Neden Gizlendi?

Lee’nin eşi Linda Lee Cadwell, ailesinin ve sevenlerinin yaralanmaması için gerçek tetikleyicinin Equagesic alerjisi olduğunu vurgulamış; su zehirlenmesi hipotezini “hype” olarak nitelendirmişti. Ancak dönemin tıp otoriteleri, markanın itibar kaybını önlemek için Equagesic’i odak noktasına koymuş; su tüketiminin rolünü geri planda bırakmış olabilir .

Sonuç

Bruce Lee’nin ölüm nedeni hâlen tartışma konusu olsa da, hiponatremi hipotezi resmi açıklamadan tam 50 yıl sonra motivasyonları ve detaylarıyla gün yüzüne çıkıyor. Kahraman imajını zedelememek için ilk aşamada Equagesic hipersensitivitesi vurgulansa da, bugünkü tıbbi veriler, aşırı su tüketiminin tetikleyici olduğunu gösteriyor.

 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar