Sanat
İstanbul Film Festivali bugün başlıyor: Hangi filmler sanatseverlerele buluşacak?

Vakıftan yapılan açıklamaya göre festival, Türkiye ve dünyadan nitelikli ve ödüllü filmleri, özel gösterimleri, yıldız oyuncuları ve usta yönetmenleri sanatseverlerle buluşturacak. Bu yıl 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmin yer alacağı festivalde usta yönetmenlerin son eserleri ve dünya festivallerinden filmler görülebilecek.
Festivalde öne çıkan yapımlar arasında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ve FIPRESCI Ödülü’nü kazanan, Dag Johan Haugerud imzalı “Hayaller”, San Sebastian’da Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Gia Coppola’nın “The Last Showgirl”, Cannes Eleştirmenler Haftası’nın büyük ödülünü alan “Dağların Simon’u” ve Berlin’de Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan “Mavi İz” yer alıyor.
Yönetmenler François Ozon, Tom Tykwer, Michel Franco, Burhan Qurbani, Mahdi Fleifel ve Gary Hustwit’in son filmlerinin yanı sıra David Lynch, Wim Wenders, Jacques Demy, Robert Bresson ve Quentin Tarantino gibi sinema tarihine yön veren kült yönetmenlerin restore edilmiş yapımları da festivalde izleyicilerle buluşacak.
Ayrıca Max Richter, Brian Eno ve Charles Aznavour gibi müzik dünyasının ikonik isimlerini odağına alan belgesel ve filmler, festivalin özel yapımları arasında yer alıyor.
“KÖLN 75” İLE FESTİVAL BAŞLIYOR
Festivalin açılış filmi, Ido Fluk’un yönettiği, 2025 Berlin Film Festivali’ndeki özel galada prömiyeri yapılan “Köln 75” olacak. Norveçli yönetmen Dag Johan Haugerud, 16 Nisan Çarşamba saat 12.00’de Yapı Kredi Kültür Sanat’taki festival sohbetinde sinemaseverlerle buluşacak. Ödüllü yönetmen, 13, 14 ve 15 Nisan’da filmlerinin gösterimlerine de katılacak.
Fotoğrafçı, yazar ve vakanüvis olarak Nikaragua’dan Meksika ve Kanada’ya, Filistin’den Afganistan’a birçok tarihi olayı, insan haklarını ve çatışmaları belgeleyen Larry Towell, 19 Nisan Cumartesi saat 15.00’te Yapı Kredi Kültür Sanat’ta söyleşi yapacak. 20. Köprüde Buluşmalar kapsamında Yamaç Okur’un moderatörlüğünde “Rekabetçilik, Telif Hakları ve Sinemada İşbirliğini Yeniden Düşünmek” başlıklı panel düzenlenecek. HOPE Alkazar’da 15 Nisan Salı saat 15.30’da gerçekleştirilecek panelde Melis Behlil, Rossato Fernandes, Pelin Turan ve Antonios Vlassis konuşmacı olacak.
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta 16 Nisan Çarşamba saat 14.00’te Gerhard Maier’in konuşmacı olacağı “Sinema ve Yapay Zeka: Geleceğe Bakış” söyleşisi yapılacak.
Yine Yapı Kredi Kültür Sanat’ta Jay Weissberg’in moderatörlüğünde 17 Nisan Perşembe saat 14.00’te Ada Solomon, Burak Çevik, Kirsten Niehuus ve Mads Wolner Voss’un katılımıyla “Kimin Hikayesi? Film Fonları ve Yaratıcı Kararlar”, 16.00’da Çiğdem Öztürk’ün moderatörlüğünde, Anke Petersen, Aleksandra Derewienko, Louise Martin Papasian ve Anne Delseth’in katılımıyla “Doğru Hikayeyi Bulmak: Belgesel Anlatımında Güncel Yaratıcı Eğilimler” paneli gerçekleştirilecek.
YARIŞMALAR VE ÖDÜLLER
Festivalin resmi seçkisinde Altın Lale Yarışması, Kısa Film Yarışması ve Yeni Bakışlar bölümleri yer alıyor.
Yerli ve yabancı filmlerin bir arada uluslararası jüri tarafından değerlendirileceği Altın Lale Yarışması’nda 15 uzun metrajlı film izlenebilecek. Hint sinemacı Shekhar Kapur’un başkanlığını yürüteceği Altın Lale Yarışması’nın jürisinde yapımcı Ada Solomon, senarist ve yönetmen Ebru Ceylan, oyuncu Saadet Işıl Aksoy ve Toronto Uluslararası Film Festivali Başkanı Cameron Bailey yer alıyor.
YENİ BAKIŞLAR İLE GENÇ YÖNETMENLERE DESTEK VERİLMESİ PLANLANIYOR
Genç yönetmenleri desteklemek ve yeni çalışmaları daha görünür kılabilmek için yalnızca ilk ve ikinci filmlerini çeken yerli yönetmenlere açık olan Yeni Bakışlar bölümünde 11 film izlenebilecek. En iyi filme verilen ödül, Seyfi Teoman’ın adını taşıyor.
Bu yıl festivalde Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonunun (FIPRESCI) verdiği ödüllere ek olarak Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB), Film Yönetmenleri Derneği (Film-Yön) ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), festivaldeki filmleri bağımsız jürilerle değerlendirerek ödüller takdim edecek.
Altın Lale Yarışması ve Yeni Bakışlar bölümlerinde yer alan yerli kurmaca filmleri değerlendiren Film-Yön, bu yıl En İyi Yönetmen Ödülü’nü yakın zamanda vefat eden usta yönetmen Şerif Gören anısına verecek.
Emine Emel Balcı’nın “Buradayım, İyiyim”, Mehmet Akif Büyükatalay’ın “Histeri”, Pelin Esmer’in “O da Bir Şey mi”, Kohei Igarashi’nin “Super Happy Forever”, Sahand Kabiri’nin “Tayfa”, Tolga Karaçelik’in “Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikayesi”, Gürcan Keltek’in “Yeni Şafak Solarken”, Alireza Khatami’nin “Öldürdüğün Şeyler”, Damian Kocur’un “Yanardağın Altında”, Tayfun Pirselimoğlu’nun “İdea”, Balint Szimler’in “Ders Olsun”, Athina Rachel Tsangari’nin “Hasat”, Fabrice du Welz’in ise “Maldoror” adlı filmleri Altın Lale için yarışacak.
2026’DAN İTİBAREN BALKAN PRÖMİYERİ ŞARTI ARANACAK
İstanbul Film Festivali, 2026 yılından itibaren yarışmalarında yer alacak filmlerde Balkan prömiyeri şartı arayacak. Festival ,Türkiye’de film alanında çalışan farklı meslek birlikleriyle iletişim halinde planladığı tüm bu değişikliklerle kariyerinin başındaki, dikkat çeken yönetmenleri daha güçlü şekilde desteklemeyi, yenilikçi ve yaratıcı seslere ifade alanları açmayı, karşılıklı kültürel etkileşim ve bölgesel tanıtım imkanları yaratmayı ve Türkiye’deki sinema kurumları ve sinema profesyonelleriyle ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor.
Festival filmleri “Altın Lale Yarışması”, “Kısa Film Yarışması”, “Yeni Bakışlar”, “Devrialem”, “Cinemania”, “Galalar”, “Genç Ustalar”, “Belgesel Kuşağı”, “Mayınlı Bölge”, “Heyula” ve Antidepresan”, “Dünden Bugüne Türk Klasikleri”, ve “Retrospektifler” başlıklarında gösterime girecek.
Dünden Bugüne Türk Klasiklerinde Ömer Kavur’un “Amansız Yol” filmi, Retrospektifler bölümünde de Dag Johan Haugerud ve Ayhan Ergürsel’in yapıtları sinemaseverlerle buluşacak.
Festival filmleri, Beyoğlu’nda Atlas 1948 ve Beyoğlu Sineması, Şişli’de CineWAM Premium+ City’s Nişantaşı ve Kadıköy’de Kadıköy Sineması, Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi ve Paribu Cineverse Nautilus’da izlenebilecek.
KÖPRÜDE BULUŞMALAR 15 NİSAN’DA BAŞLIYOR
Türkiye’den yapımcı, yönetmen ve senaristleri uluslararası sinema profesyonelleriyle buluşturan ortak yapım, eğitim ve ağ kurma platformu Köprüde Buluşmalar, 15-17 Nisan’da Hope Alkazar, Borusan Müzik Evi, Yapı Kredi Kültür Sanat ve Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirilecek.
20. Köprüde Buluşmalar seçkisinde yer alan ilk filmlerden birine “İlk Film Teşvik Ödülü” verilecek. Bu yıl 20 projenin yer aldığı Köprüde Buluşmaların ödül töreni 17 Nisan’da yapılacak.
Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu, Goethe-Institut Istanbul, German Films, İtalyan Kültür Merkezi, Institut Français, Unifrance, Hindistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, Norveç Krallığı Büyükelçiliği, Avusturya Kültür Ofisi, Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi ve Brezilya’nın İstanbul Başkonsolosluğu-Instituto Guimaraes Rosa festivale destek veriyor.
Sanat
Frida Kahlo rekor kırdı: El sueño (La cama) 54,7 milyon dolara satıldı
Frida Kahlo rekor kırdı: El sueño (La cama) 54,7 milyon dolara satıldı
FatihDoganMedya / Haber Merkezi — 21 Kasım 2025, 11:00 (Europe/Istanbul) · Okuma süresi: ~3 dakika
Özet (: Meksikalı ikonik ressam Frida Kahlo’nun 1940 tarihli otoportresi El sueño (La cama), New York’taki Sotheby’s müzayedesinde 20 Kasım 2025’te 54,7 milyon dolar (komisyonlarla birlikte ilan edilen nihai tutar) karşılığında satılarak açık artırmada bir kadın sanatçının en yüksek satış rekorunu kırdı.

Detaylar — neler oldu?
-
Eser: El sueño (La cama) / The Dream (The Bed), 1940, yağlıboya, 74 × 98 cm. Eser, yatakta uyuyan Kahlo’yu, dört direkli yatağın üstünde dinlenen iskelet ve çiçek-bombalara gönderme yapan sembollerle betimliyor.
-
Müzayede: Sotheby’s — “Exquisite Corpus” (New York). Satış gece seansında gerçekleşti; lot Sotheby’s tarafından açık artırmaya sunulmuştu.
-
Satış fiyatı ve tarih: 20 Kasım 2025, satış sonunda El sueño 54,7 milyon USD’ye alıcı buldu. Bu rakam eserle ilgili medyada ve müzayede evinin sonuç raporlarında belirtilen nihai tutardır.
-
Rekor anlamı: Bu satış, açık artırmada bir kadın sanatçının ulaşmış olduğu en yüksek satış fiyatı olarak kayda geçti; önceki rekor Georgia O’Keeffe’ın 2014’te Sotheby’s’te aldığı 44,4 milyon USD’lik tutardı. Ayrıca Kahlo’nun kendi açık arttırma rekoru olan 2021’deki Diego y yo (34,9 milyon USD) rakamı da geride kaldı.
-
Alıcı/provenans: Alıcı resmen açıklanmadı; eser daha önce Nesuhi ve Selma Ertegun koleksiyonunda yer aldığı ve Sotheby’s kataloğunda bu koleksiyonun parçalarından biri olarak listelendiği bildirildi.
Neden önemli?
Frida Kahlo eserleri nadiren piyasaya çıkar; Meksika’nın kültürel mirası ve sınırlı sayıda özel sahipli çalışması, piyasa değerini artıran faktörler arasında. El sueño hem boyut hem de eser dili bakımından Kahlo külliyatında öne çıkan işlerden; ölüm, acı ve kişisel travma temalarını yoğun sembollerle işler. Bu yüzden eser, hem koleksiyonerler hem de müzeler için büyük çekim gücü taşıyor.
Piyasa ve yorumlar
Sanat piyasası gözlemcileri, Kahlo’ya yönelik talebin hem kültürel hem de yatırım amaçlı seyrinin güçlendiğini; ayrıca kadın sanatçılara ve Latin Amerika sanatına olan ilginin son yıllarda belirgin biçimde arttığını belirtiyor. Sotheby’s’in satış haftasındaki güçlü performansı ve nadir eserlerin pazara sunulması bu tür rekorların çıkmasına zemin hazırladı.
Kısa kronoloji
-
1940 — Frida Kahlo, El sueño (La cama)’yı tamamladı.
-
1980 — Eserin daha önceki bir açık satış kaydı (daha düşük rakamlarla) bulunuyor; fiyat artışının tarihi bir örneği büyük ilgi uyandırdı.
-
20 Kasım 2025 — Sotheby’s, El sueño’yu 54,7 milyon USD’ye satıldı.
Sanat
Ormandan toplayıp dönüştürüyor: Her parçasında duygusal bir anlam var

Kentte yaşayan driftwood sanatçısı Osman Dönmez, orman, dağ ve dere yataklarında doğanın kendi döngüsüyle devrilmiş veya dağılmış ağaç parçalarını toplayarak heykeller yapıyor. Doğadan aldığı parçaları yeniden doğaya kazandıran Dönmez, “Doğayı sevdiğim için doğadan ilham alıyorum. Bu malzemeleri birleştirip, hayvan figürlerine dönüştürüyorum” dedi. Atık ağaçlardan yaptığı heykellerin yapım sürecinin uzun ve titiz bir çalışma gerektirdiğini anlatan Dönmez, “Topladığımız parçaları temizleme aşamasından geçiriyoruz, sonra kaide veya iskelet üzerine yerleştirme süreci başlıyor. Günde 3 ila 5 parça üzerinde çalışıyorum. Bir heykelin tamamlanması yaklaşık 1 ayı buluyor” diye konuştu.
“DOĞANIN YAPTIĞINA DOKUNMUYORUM”
Doğal dokuyu korumaya özen gösterdiğini belirten Dönmez, “Doğanın yaptığına dokunmuyorum. Görünmeyen kısmı değil, doğanın bıraktığı yüzeyi alıyorum. O yüzeydeki damarları, kas hatlarını ve kıvrımları olduğu gibi figürün dış kısmına yerleştiriyorum. Hiçbir şekilde oynama yapmıyorum” dedi. Ağaçların ormandan kesilmediğini, tamamen doğanın döngüsünde devrilmiş yaşlı ağaçlardan toplandığını vurgulayan Dönmez, “300- 400 yıllık sedir ağaçları yaşlandığında doğada devriliyor, yıllar içinde parçalanıyor. Biz o parçaları topluyoruz. Doğadan bir şeyi koparmıyoruz, doğanın bize bıraktığı parçaları değerlendiriyoruz. Bu, aynı zamanda olası bir yangın öncesinde doğaya yardım etmek anlamına geliyor çünkü bu parçalar yanmaya daha meyilli” diye konuştu.
“HER PARÇA DUYGUSAL BİR ANLAM TAŞIYOR”
Hayvan figürleriyle çalışmasının duygusal bir yönü olduğunu dile getiren Osman Dönmez, “Biraz doğa aşığıyım. Hayvanlara ayrı bir sevgim var. Doğaya gittiğimde kendi hayvanım olmasa da oradaki hayvanlara yiyecek ve su bırakıyorum. Her yaptığım heykelde doğaya ve hayvanlara duyduğum saygıyı yansıtıyorum” dedi. Boyutuna göre fiyatları değişen heykelleri 1000 ila 4 bin lira arasında satışa sunduğunu belirten Dönmez, “Eserlerimden bazıları otellerde sergileniyor, bazıları meydanda. Her bir heykel, doğanın bana anlattığı bir hikayeyi temsil ediyor” diye konuştu.
MARANGOZLUKTAN SANATA UZANAN YOLCULUK
Marangozlukla başladığı mesleğini zamanla sanata dönüştürdüğünü kaydeden Dönmez, “İlk olarak mobilya ve marangozlukla ilgileniyordum. Bu işe hobi olarak başladım, sonra figür heykellerine yöneldim. Sosyal medya platformunda gördüğüm bir çalışmadan esinlenip at figürü yaparak başladım. Yaklaşık 12 yıldır marangozluk yapıyorum, son 1 yıldır ise bu işi yapıyorum” dedi. İlk yıllarda ustasız ilerlediğini, son 1 yıldır aldığı eğitimle realist çalışmalara geçtiğini aktaran Dönmez, “12 yıl boyunca kendi başıma denedim, bir ustadan el aldıktan sonra realist figürler üretmeye başladım. Şu anda daha gerçekçi, duyguyu yansıtan eserler ortaya koyuyorum. İnsanlardan gelen ilgiden çok memnunum. Hedefim, bu sanatı daha ileri taşımak” diye konuştu.
Sanat
Dünyanın en büyük el yazması: İstanbul’da yazıldı

“Değerli olduğunu görünce bizim için de bir mutluluk hissi oluşturdu”
Projeye başlamadan önce dünyadaki en büyük Kur’an-ı Kerim’in ölçülerini araştırıp, çalışmalara başladıklarını ifade eden Zaman, “Şu anda var olan en büyük Kur’an-ı Kerim, bizimki haricinde, 2 metre 28 santim uzunluğunda ve 1,55 metre genişliğinde. Ama bu 4 metre uzunluğunda ve 1,5 metre genişliğinde, yan yana koyduğumuz zaman 3 metre oluyor. Bu Kur’an-ı Kerim ile 6 sene babam tek başına uğraştı ve çok güzel bir sonuç elde ettik.” dedi.
Babasının böyle bir eseri kaleme almasından çok mutlu ve gururlu olduğunu dile getiren Zaman, tarihe geçebilmenin çok güzel olduğunu söyledi.
Babasının Kur’an-ı Kerim’i yazdığı odanın kapısını genellikle kapalı tuttuklarını, bazen hava alması için açık bıraktıklarında içeri girip bakanların şaşırdığını belirten Zaman, şunları kaydetti:
“Mesela medresede bir tane hoca var. İlk kez gördüğünde çok şaşırmıştı, ‘Maşallah’ demişti, gözleri büyümüştü. Sonra 10 kere daha gördü, her seferinde aynı tepkiyi verdi. Camide öğrencilere gösterirken öğrenciler de bayağı sevmişlerdi, beğenmişlerdi. Geldiler babamın yanına, tebrikler olsun, el öpme olsun… İrademizi yükseltiler, sağ olsunlar. Değerli olduğunu görünce bizim için de mutluluk hissi oluştu.”
Eseri kapatıp, başına bir şey gelmemesi için korunaklı hale getireceklerini dile getiren Zaman, “Çünkü bunlar kağıt sonuçta. Herhangi bir yangında ya yırtılır ya da yanar. Sergilenmesini elbet isteriz. Ama Türkiye’de mi dışarıda mı? Bunu bilemeyiz. Biz sadece şu an bitirdikten sonra yayımlayacağız. Almak isteyen ulaşır, sergilemek isteyen ulaşır.” ifadelerini kullandı.
Zaman, eserin Türkiye’de kalmasının kendileri için de daha güzel olacağını belirterek, “Çünkü biz, bunu Türkiye adına yaptık. Türkiye’nin sanata verdiği değer adına yaptık. Tarihe baktığımız zaman Osmanlı döneminde hat sanatı çok büyük ilgi görmüş. Tabii ki bu Kur’an olarak değerlidir zaten ancak hat sanatı daha çok Türkiye’de değer gördüğü için Türkiye’de kalsın isteriz. Türkiye’nin arşivine bir eser eklemek bizim için daha güzel olur.” değerlendirmesinde bulundu.
-
Gündem2 gün önceGenç Rümeysa, nişanlısının evinde silahlı saldırıda hayatını kaybetti
-
Gündem1 hafta önceKörfez’de dehşet: Eski eşini darbedip, ilişkisi olduğunu iddia ettiği arkadaşını cadde ortasında bıçaklayarak öldürdü — Şüpheli tutuklandı
-
Ekonomi1 hafta önceZorunlu kış lastiği uygulaması başladı: Fiyatlar ne kadar, cezalar ve tasarruf rehberi
-
Teknoloji1 hafta önceSamsung’a şok iddia: Galaxy A/M serilerinde “kaldırılamayan” İsrail yapımı AppCloud tartışması
-
Magazin1 hafta önceMuazzez Abacı’ya veda: Torunu konuşmasında gözyaşlarına boğuldu — AKM’de duygusal tören
-
Teknoloji1 hafta önceÇin fabrikalarında endüstriyel robot kurulumlarında rekor — Insansı robot üretimi hızlandı
-
Ekonomi1 hafta önceDoğum izni artıyor; babaların izni de iki katına çıkacak
-
Sağlık1 hafta önceAnkara’da ‘sigara’ kabusu: 35 yıl içti, 3. evre gırtlak kanseri çıktı — Gırtlağının yarısı alındı, sesini korudu
