Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Politika

Donald Trump: “ABD Neredeyse Dünyadaki Her Ülke Tarafından Soyuldu”

Yayımlandı

üzerinde

ABD Başkanı Donald Trump, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği bir görüşme sırasında çarpıcı bir açıklama yaptı: “ABD neredeyse dünyadaki her ülke tarafından soyuldu.” Bu ifade, Trump’ın uluslararası ticaret politikalarına olan yaklaşımını ve ABD’nin küresel ticaretteki pozisyonuna dair görüşlerini bir kez daha gözler önüne serdi. Trump, bu sözleriyle, ABD’nin geçmişte ticaret anlaşmalarında zayıf kaldığını ve bunun ülkeye ekonomik zarar verdiğini ima etti. Peki, bu açıklama ne anlama geliyor, hangi politikaları yansıtıyor ve uluslararası alanda nasıl yankı buldu? Bu makalede, Trump’ın iddiasını detaylı bir şekilde ele alacak,

Giriş: Trump’ın Ticaret Gündemi ve Çarpıcı İddiası

Donald Trump, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile Beyaz Saray’da bir araya geldiğinde, uluslararası ticaret konusundaki görüşlerini net bir şekilde ortaya koydu. “ABD neredeyse dünyadaki her ülke tarafından soyuldu” diyerek, ABD’nin mevcut ticaret anlaşmalarında dezavantajlı olduğunu ve bu durumun değişmesi gerektiğini savundu. Bu açıklama, Trump’ın “Önce Amerika” (America First) politikasının bir yansıması olarak görülüyor ve onun ticaret stratejisinin temel taşlarından birini oluşturuyor. Makalemizde, bu iddianın arka planını, detaylarını, tepkilerini ve olası sonuçlarını ele alarak, Trump’ın ticaret politikalarının ABD ve dünya ekonomisi üzerindeki etkilerini analiz edeceğiz.

Arka Plan: Trump’ın Ticaret Politikalarına Genel Bakış

Donald Trump, 2016 başkanlık kampanyasından bu yana uluslararası ticaret anlaşmalarına yönelik eleştirileriyle tanınıyor. NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) ve TPP (Trans-Pasifik Ortaklığı) gibi anlaşmaları, ABD’de iş kayıplarına yol açtığı gerekçesiyle sert bir şekilde eleştirdi. Göreve gelir gelmez TPP’den çekilen Trump, NAFTA’yı da yeniden müzakere ederek ABD-Meksika-Kanada Anlaşması’nı (USMCA) hayata geçirdi. USMCA, otomotiv sektöründe Kuzey Amerika’da daha fazla üretim yapılmasını teşvik eden kurallar ve Meksika’daki işçiler için asgari ücret düzenlemeleri içeriyor. Bu değişiklikler, Trump’ın Amerikan sanayisini ve işçilerini koruma hedefini yansıtıyor.
Trump’ın ticaret politikaları, “Önce Amerika” sloganıyla şekilleniyor. Ona göre, ABD yıllardır diğer ülkeler tarafından “istismar edildi” ve bu durum, ticaret açıkları ve sanayi kayıpları olarak kendini gösterdi. Özellikle Çin, Meksika ve Avrupa Birliği gibi büyük ticaret ortakları, Trump’ın eleştiri oklarının hedefinde yer alıyor. Bu politikalar, hem taraftarlarından hem de eleştirmenlerinden farklı tepkiler aldı ve uluslararası ticaretin geleceği hakkında geniş bir tartışma başlattı.

Açıklamanın Detayları: “Soyulma” İddiası Ne Anlama Geliyor?

Trump’ın “ABD neredeyse dünyadaki her ülke tarafından soyuldu” ifadesi, ABD’nin uluslararası ticarette haksızlığa uğradığına dair uzun süredir savunduğu bir görüşü özetliyor. Peki, Trump bu iddiasını hangi örneklerle destekliyor?

Çin ve Ticaret Açığı

Trump, Çin ile olan ticaret açığını sıkça gündeme getiriyor. 2017 yılında, ABD’nin Çin ile ticaret açığı 375 milyar dolara ulaştı. Trump, bu durumu Çin’in “haksız ticaret uygulamaları” – örneğin döviz kuru manipülasyonu ve fikri mülkiyet hırsızlığı – olarak nitelendiriyor. Bu açık, Trump’ın Çin’e karşı gümrük vergileri uygulamasının temel gerekçelerinden biri oldu. Yüz milyarlarca dolarlık Çin ithalatına ek vergiler getirildi, ancak bu adım Çin’in misilleme yapmasına ve ABD tarım ürünlerine gümrük vergisi koymasına yol açtı.

Avrupa Birliği ve Otomotiv Sektörü

Trump, Avrupa Birliği’ni de eleştiriyor. AB’nin ABD’den ithal edilen araçlara %10 gümrük vergisi uyguladığını, buna karşılık ABD’nin AB araçlarına yalnızca %2,5 vergi koyduğunu belirtiyor. Bu dengesizlik, Trump’a göre, ABD’nin “soyulduğunun” bir başka kanıtı. Otomotiv sektörü, Trump’ın AB ile yeni bir ticaret anlaşması yapma hedefinin merkezinde yer alıyor.

Meksika ve Japonya

Meksika, NAFTA döneminde ABD sanayisinin iş kayıplarına uğradığı bir ülke olarak Trump’ın radarında. USMCA ile bu durumun düzeltildiğini savunan Trump, Japonya ile de benzer bir yaklaşım sergiliyor. Japonya ile yapılan ticaret görüşmelerinde ilerleme kaydedildiğini ve daha “adil” anlaşmalar hedeflendiğini ifade ediyor.
Trump, bu örneklerle, ABD’nin geçmişteki ticaret anlaşmalarında yeterince korunmadığını ve diğer ülkelerin bu zayıflıktan faydalandığını öne sürüyor.

Tepkiler: Destek ve Eleştiriler

Trump’ın bu açıklaması, farklı kesimlerden çeşitli tepkiler aldı.
Destekçiler
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Trump’ın ticaret politikalarını destekleyenlerden biri. Graham, Trump’ın gümrük vergileri ve anlaşma müzakerelerindeki sert tutumunun, ABD’nin uluslararası ticaretteki konumunu güçlendirdiğini savunuyor. Ona göre, bu politikalar Amerikan işçilerini ve sanayisini koruyor.
Eleştirmenler
Demokrat Senatör Elizabeth Warren ise Trump’ın ticaret stratejisini “dengesiz” buluyor. Warren, Çin’in misilleme gümrük vergilerinin Amerikan çiftçilerine zarar verdiğini ve bu politikaların uzun vadede ABD ekonomisine fayda sağlamayacağını söylüyor. Ekonomist Paul Krugman da benzer bir görüşte. Krugman, Trump’ın gümrük vergilerinin küresel bir ticaret savaşına yol açabileceği ve nihayetinde Amerikan tüketicilerinin bu maliyeti ödeyeceği uyarısında bulunuyor.
Bu tepkiler, Trump’ın ticaret politikalarının hem iç politikada hem de uluslararası arenada kutuplaştırıcı bir konu olduğunu gösteriyor.

Analiz: Trump’ın Politikalarının Ekonomik ve Politik Etkileri

Trump’ın ticaret politikaları, hem kısa vadeli hem de uzun vadeli etkiler doğurdu.
Kısa Vadeli Etkiler
Çin’e uygulanan gümrük vergileri, Çin’in misillemesiyle sonuçlandı. ABD’nin soya fasulyesi ihracatı gibi tarım ürünleri bu durumdan olumsuz etkilendi ve çiftçilere milyarlarca dolarlık yardım yapılmak zorunda kalındı. Ayrıca, çelik ve alüminyum ithalatına getirilen gümrük vergileri, otomotiv ve inşaat sektörlerinde maliyetleri artırdı. Örneğin, Chicago Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre, çamaşır makinesi fiyatları bu vergiler sonrası %12 yükseldi.
Uzun Vadeli Etkiler
Trump’ın destekçileri, bu politikaların ticaret açıklarını azaltacağını ve yerli sanayiyi güçlendireceğini savunuyor. USMCA, bu hedef doğrultusunda atılmış bir adım olarak görülüyor. Ayrıca, Japonya ve AB ile yapılan müzakereler, ABD’nin daha avantajlı ticaret anlaşmaları elde etme potansiyelini artırabilir. Ancak eleştirmenler, bu politikaların küresel tedarik zincirlerini bozabileceğini ve ABD’nin müttefikleriyle ilişkilerini zedeleyebileceğini öne sürüyor.
Tüketiciler Üzerindeki Etki
Gümrük vergileri, ithal ürünlerin fiyatlarını artırarak Amerikan tüketicilerini doğrudan etkiliyor. Bu durum, Trump’ın politikalarının uzun vadede halk desteği üzerinde nasıl bir etkisi olacağı sorusunu gündeme getiriyor.

Sonuç: ABD’nin Ticaret Geleceği

Donald Trump’ın “ABD neredeyse dünyadaki her ülke tarafından soyuldu” iddiası, onun ticaret politikalarındaki kararlılığını ve “Önce Amerika” vizyonunu yansıtıyor. Bu yaklaşım, ABD’nin uluslararası ticaretteki rolünü yeniden tanımlamayı amaçlıyor. Kısa vadede ekonomik dalgalanmalara yol açsa da, Trump’ın destekçileri bu politikaların uzun vadede ABD’nin çıkarlarını koruyacağını düşünüyor. Eleştirmenler ise küresel ticaret savaşları ve müttefiklerle bozulan ilişkiler konusunda uyarıyor.
Önümüzdeki dönemde, Japonya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerle yapılan ticaret görüşmeleri ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ile ilişkiler, Trump’ın politikalarının yönünü belirleyecek. Ayrıca, 2024 başkanlık seçimleri yaklaşırken, ticaret politikaları ABD’nin siyasi ve ekonomik gündeminde önemli bir yer tutacak. Trump’ın bu iddiası, yalnızca bir retorik olmaktan öte, ABD’nin küresel ticaretteki yeni yol haritasını şekillendiren bir manifesto olarak görülebilir.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Politika

Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı

Yayımlandı

üzerinde

Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı

📅 Yayın Tarihi: 9 Aralık 2025
⏰ Yayın Saati:09:30
⌛ Okuma Süresi:4 dakika

Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, futbolda bahis ve sanal kumarı “bir pandemi” olarak nitelendirerek, en sert ve tavizsiz şekilde mücadele edileceğini açıkladı. Çelik, Suriye’de ise SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyması ve silah bırakması gerektiğinin altını çizdi.

 

 Haberin Kısa Özeti

· Sanal Kumar Tehdidi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bahis ve sanal kumarın toplum için milli güvenlik ve ahlak problemi haline geldiğini belirtti.
· Futbolda Operasyon: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında onlarca şüpheli gözaltına alındı.
· Suriye’den Net Mesaj: Çelik, Suriye’de barışın yolunun SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyarak silah bırakmasından ve terör örgütü kimliğinden vazgeçmesinden geçtiğini vurguladı.
· Bölgesel Tehditler: Suriye’nin, Esad artıkları, Siyonist rejim yanlısı gruplar ve SDG/PYD yapılanması olmak üzere üç iç tehditle karşı karşıya olduğu ifade edildi.

 

 MYK Toplantısı Sonrası Kritik Açıklamalar

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basına önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, toplantının gündem maddeleri ve Türkiye’nin güncel meselelerine dair net mesajlar verdi.

Toplantıda, Mali ve İdari İşler Başkanlığı, Teşkilat Başkanlığı ve Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığının sunumlarının yapıldığını belirten Çelik, TBMM çalışmalarının da değerlendirildiğini kaydetti.

 Futbolda Bahis Skandalı: “En Sert Mücadele” Vurgusu

Ömer Çelik’in açıklamalarının odağında, son aylarda Türk futbolunu derinden sarsan bahis ve şike soruşturması yer aldı. Çelik, bu konuyu “sanal kumar pandemisi” olarak tanımladı.

Çelik’in konu ile ilgili çarpıcı ifadeleri şöyle:

· “Bahis ve sanal kumar meselesi adeta bir pandemi halini almıştır.”
· “Bazı aile facialarının, bazı intiharların arkasında bu ve benzeri yanlışlıklar olduğunu tespit ediyoruz.”
· “Bu, milli güvenlik problemi, ahlak problemi ve gelecek nesillerle ilgili bir problemdir.”
· “Cep telefonlarıyla kolay ulaşılabilir olması tehdidin büyüklüğünü artırıyor.”

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili talimat verdiğini, hazırlanan bir eylem planı çerçevesinde “en sert, en tavizsiz mücadelenin” hukuk içinde yürütüleceğini bildirdi.

Futbolda Bahis Soruşturması: Kronolojik Gelişmeler

Skandalın boyutu ve soruşturmanın gelişim aşamaları şu şekilde özetlenebilir:

· 27 Ekim 2025: TFF Başkanı, yaptığı açıklamada 571 hakemden 371’inin bahis hesabı olduğunu, 152’sinin ise aktif bahis oynadığını duyurdu.
· 31 Ekim 2025: TFF, bahis oynadığı tespit edilen 152 hakemden 149’u hakkında 8 ila 12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verdi.
· 5 Aralık 2025: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyonuyla aralarında ünlü futbolcular, hakemler ve yorumcuların olduğu 46 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı, 38’i gözaltına alındı.
· Güncel Süreç: Soruşturma, organize suç bağlantıları da araştırılarak genişletilmiş durumda. TFF ayrıca 1000’den fazla futbolcuyu da soruşturmaya dahil etti.

 Suriye’de Kalıcı Barışın Şartı: “10 Mart Anlaşması ve Silah Bırakma”

Çelik, açıklamalarının ikinci önemli ayağında Türkiye’nin Suriye politikasına ve “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedefine odaklandı.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun omurgasını oluşturduğu belirtilen PYD/YPG yapılanmasına yönelik net bir tutum sergileyen Çelik, “Hiçbir terör örgütünün varlığı meşru kavramlarla maskelemez” dedi.

Çelik’e göre, Suriye’de kalıcı barış ve istikrarın yolu açıktır:

1. 10 Mart Anlaşmasının Uygulanması: Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinin ardından yeni Şam yönetimi ile SDG arasında imzalanan entegrasyon anlaşmasının hayata geçirilmesi.
2. Silah Bırakmanın Tamamlanması: SDG’nin bir terör örgütü olmaktan çıkıp silahlı varlığına son vermesi.

Türkiye, bu anlaşmanın SDG’nin askeri kabiliyetlerini ortadan kaldırması, yapıyı feshederek merkezi hükümete bağlanması ve Suriyeli olmayan unsurların bölgeden ayrılmasını içermesini beklemektedir.

⚠️ Suriye’yi Bekleyen Üçlü Tehdit

Çelik, Suriye’nin içinden geçtiği bu kritik dönemde üç ana tehditle karşı karşıya bırakıldığını öne sürdü:

· Esad Artığı Unsurlar: Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı kalkışma planladığı iddia edilen gruplar.
· Siyonist Rejim Yanlısı Gruplar: Dürzi toplumu içinde, Suriye’nin birliğini hedef alan ve İsrail yanlısı olduğu belirtilen bir kanaat önderliğindeki yapı.
· SDG/PYD Terör Örgütü: Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de faaliyet gösteren ve eylemlerini Kürtlerin kazanımı olarak göstermeye çalıştığı ifade edilen yapı.

 Kıbrıs ve AB’ye Sert Tepki

Ömer Çelik, açıklamalarında Kıbrıs meselesine de değinerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Lübnan ile imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmasını “baştan sona hukuksuz” ve “işgalcilik” olarak nitelendirdi.

Çelik, Avrupa Birliği’ni (AB) de sert bir dille eleştirerek, “Avrupa Birliği, yıllarca Güney Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklığına direnememiş, bu şımarıklığın peşinden sürüklenmiştir” ifadelerini kullandı. AB’nin önümüzdeki dönemde Konsey Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Rum kesiminin bu tutumunun, AB’nin güvenlik mimarisine darbe vuracağını savundu.

Okumaya Devam Et

Politika

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”

Yayımlandı

üzerinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”

Haber Tarihi: 09.12.2025 – 15:00
Okuma Süresi:4 dakika

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen “İnsanlık İçin Güçlü Türkiye” programında konuşan Erdoğan, “Suriye’de en zor dönem geçti” ifadesini kullanarak, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte de Suriye halkının yanında olacağını duyurdu.

 

Yeni Dönemin Mesajı: “Yalnız Bırakmayacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Suriye’ye yönelik dayanışma mesajı verdi. Uzun yıllardır devam eden çatışma ortamının en zor safhasının geride kaldığını vurgulayan Erdoğan, “Yeni dönemde de kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Bir daha eski kötü günlere dönüş olmayacaktır” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin savaş döneminde Suriyelilere gösterdiği desteğin, barış ve imar sürecinde de devam edeceğini şu sözlerle taahhüt etti:

“Biz de nasıl Suriye’den gelen mazlumlara Ensar ruhuyla sahip çıktıysak, nasıl Suriye’nin kuzeyinde mazlumlar için güvenli alanlar inşa ettiysek… savaşta onlara sırtımızı dönmedik. Barışta da daima yanlarında olacağız”.

Kritik Vurgu: 10 Mart Mutabakatı

Açıklamalarının odağında, Suriye’nin geleceği için kritik olarak görülen 10 Mart Mutabakatı yer aldı.

· Mutabakat Nedir? 10 Mart 2025’te, Şam merkezli geçici yönetim ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan 8 maddelik bu anlaşma, SDG’nin kontrol ettiği kuzeydoğu bölgelerinin Suriye yönetimine entegrasyonunu amaçlıyor.
· Türkiye’nin Beklentisi: Erdoğan, “Mutabakatın altında imzası olanlar tarafından ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir” diyerek, anlaşmanın bir an önce uygulanması çağrısında bulundu.
· Siyasi Hedef: Cumhurbaşkanı, mutabakatın uygulanmasının, “istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye’ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edeceğini” ifade etti.

Çözüm Vizyonu: Birlikte İmar ve İnşa

Erdoğan, Suriye’nin toparlanma sürecine dair vizyonunu paylaştı. 60 yıllık dikta rejiminin yıkıldığını ve Suriyeli kardeşlerin hürriyetlerine kavuştuğunu belirterek, geleceğe dair iyimser bir tablo çizdi.

Türkiye’nin rolünü ise “Türkler, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler omuz omuza verecek, Suriye’yi birlikte ayağa kaldıracak, birlikte imar ve inşa edeceğiz” sözleriyle tanımladı. Bu ifade, ülkenin toprak bütünlüğü içinde ve tüm bileşenleriyle kalkınmasına verdiği önemi gösteriyor.

Konuşmanın Diğer Boyutları: İnsan Hakları ve Siyasi Polemik

Program, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle düzenlendi. Erdoğan konuşmasında, Türkiye’nin dünyanın her yerinde mazlumların yanında olduğunu ve insan hakları savunuculuğunu misyon edindiğini tekrarladı.

Konuşma, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile yaşanan polemiklere de değinildi. Erdoğan, Özel’in kendisine yönelik bir eleştirisine atıfta bulunarak, “CHP Genel Başkanı her köşeye sıkıştığında ya topu taca atıyor ya saldırganlaşıyor ya saçmalıyor” şeklinde yanıt verdi.

Okumaya Devam Et

Politika

Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı

Yayımlandı

üzerinde

Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı

· Tarih: 8 Aralık 2025
· Okuma Süresi: 4 dakika

İSTANBUL – İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve partisinin milletvekilleri, Filistinli tutuklulara idam cezası getiren yasanın görüşüldüğü Meclis oturumuna, infazı sembolize eden “yağlı urgan” rozetleriyle katılarak insanlık dışı bir gösteri yaptı. Bu skandal gelişme yaşanırken, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde ateşkes ihlallerini sürdürdüğü ve yüzlerce sivilin daha hayatını kaybettiği bildirildi.

Yasalaşma Yolu Açılan ‘İdam Yasası’ ve Meclis’teki Utanç Verici Sahne

İsrail Meclisi (Knesset), 11 Kasım’da yaptığı ön oylamada, “milliyetçi saiklerle” bir İsrailliyi öldüren Filistinlilere ölüm cezası verilmesini öngören tartışmalı yasa tasarısını kabul etti. Oylamada 120 milletvekilinden 39’u ‘evet’, 16’sı ‘hayır’ oyu kullandı.

Tasarının yasalaşması için Meclis’te üç oylamadan geçmesi gerekiyor. Yasa, sadece Filistinlileri kapsıyor; aynı fiili işleyen bir İsrailli için idam cezası öngörülmüyor. Bu düzenleme, insan hakları örgütleri tarafından “açık bir ayrımcılık” ve “apartheid rejiminin yasallaştırılması” olarak nitelendiriliyor.

Tasarının görüşüldüğü oturumda ise İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Yahudi Gücü Partisi milletvekilleri, yakalarına taktıkları sarı “yağlı urgan” rozetleriyle poz verdi. Ben-Gvir, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafla bu rozetin, idam yasası konusundaki ısrarlarının bir göstergesi olduğunu savundu. Bu davranış, yerel ve uluslararası kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı.

Gazze’de Ateşkes Dinleyen Yok: Saldırılarda 373 Can Kaybı

Meclis’te bu tartışmalar yaşanırken, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde süren saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi’nin verilerine göre, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, ateşkesi yüzlerce kez ihlal etti ve bu saldırılarda en az 373 Filistinli hayatını kaybederken, 973 kişi yaralandı.

Son saldırıların bilançosu

· Refah ve Han Yunus kentlerinde binaların havaya uçurulduğu, topçu ve helikopter saldırıları düzenlendi.
· Gazze kentine bağlı Zeytun Mahallesi’ne düzenlenen hava saldırısında bir kadın ve çocuk yaşamını yitirdi.
· İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 70 bini aştı.

Sağlık Çalışanlarına Yönelik ‘Zorla Kaybetme’ Politikası

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun sağlık personeline yönelik sistematik saldırılarını ve “zorla kaybetme” politikasını bir kez daha kınadı. Açıklamada, sağlık görevlisi Muhlis Muhammed Hafface’nin insani görevi başındayken alıkonulduğunun İsrail tarafından kabul edildiği belirtildi.

Gazze’deki sağlık sistemini çökertmeye yönelik bu politikanın bir parçası olarak, 362 sağlık çalışanının İsrail güçlerince halen alıkoyulduğu ve çok sayıda personelin “zorla kaybedildiği” ifade edildi. İnsan hakları kuruluşlarına, bu çalışanların serbest bırakılması için İsrail’e baskı yapılması çağrısında bulunuldu.

İç ve Dış Tepkiler: ‘Rehineleri Tehlikeye Atıyor’

Tasarı, yalnızca uluslararası çevrelerden değil, İsrail içinden de ciddi tepkilerle karşılaştı. Hükümetin esir işlerinden sorumlu koordinatörü Gal Hirsch, idam cezası gündeminin Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerin hayatını tehlikeye atabileceği uyarısında bulunarak Başbakan Netanyahu’ya süreci durdurma çağrısı yaptı.

Rehine aileleri de benzer endişeleri dile getirdi. Esir tutulan Omri Miran’ın eşi, “Her idam cezası açıklaması, esirlere yönelik şiddeti artırıyor” ifadelerini kullandı. Demokratlar Partisi milletvekili Gilad Kariv ise, aynı gün komisyondan geçen ve Arap vatandaşların savcılık onayı olmadan gözaltına alınmasını kolaylaştıran diğer bir yasa tasarısı için, “Bu yasa, Arap yurttaşların sistematik biçimde hedef alınmasına yol açacak” dedi.

Siyasi Analiz: Netanyahu’nun İktidar Mücadelesi ve Aşırı Sağ

Uzmanlar, bu sert ve ayrımcı yasal adımların arkasında, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun iktidarını koruma çabasının yattığını belirtiyor. Analistlere göre Netanyahu, yolsuzluk davaları nedeniyle içeride Ben-Gvir’in partisi gibi aşırı sağcı ortaklarının desteğine muhtaç durumda.

Eski Cumhurbaşkanı danışmanı Nimrod Novik, “Netanyahu, İsrail aşırı sağı ile çok güçlü bir Amerikan başkanı arasında hassas bir oyun oynuyor… Karşılığında onların tehlikeli ajandalarına alan açıyor” değerlendirmesini yapıyor. Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eyal Zisser ise, Netanyahu’nun ateşkese yönelik dış baskılar nedeniyle içerideki aşırı sağ ortağını yasalar vasıtasıyla tatmin etmeye çalıştığını öne sürüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar