Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Sağlık

67 yaşında sırt ağrısıyla hastaneye gitti, enfeksiyondan öldü: Hayatına mal olan hata

Yayımlandı

üzerinde

67 yaşında sırt ağrısıyla hastaneye gitti, enfeksiyondan öldü: Hayatına mal olan hata

ABD’de yaşayan 67 yaşındaki Steve Schwarz, sırt ağrısı nedeniyle geçirdiği omurga ameliyatının ardından trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Schwarz, ameliyattan iki ay sonra ciltte kızarıklık ve şişlik şikâyetiyle hastaneye başvurdu ve kendisine metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) teşhisi konuldu.

Doktorlar, Schwarz’a güçlü bir antibiyotik reçete etti ve bu tedaviyi birkaç ay boyunca düzenli olarak alması gerektiğini belirtti. Ancak Schwarz, bir bakım evine yatırıldıktan sonra doktoru tarafından antibiyotik tedavisi kesildi. Tedavinin yarıda kesilmesi sonucu enfeksiyonu hızla yayılan Schwarz, üç hafta sonra yeniden hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamayarak 22 Haziran 2020’de hayatını kaybetti.
Steve Schwarz’ın ailesi, tıbbi ihmal nedeniyle doktorlara dava açtı. Mahkeme sürecinde, Schwarz’ın ölümünün doğrudan antibiyotik eksikliğinden kaynaklandığı kesin olarak belirlenmemiş olsa da,hastanın ihtiyacı olan tedaviyi alamaması nedeniyle ailesine 1,65 milyon dolar tazminat ödenmesine hükmedildi.
Schwarz’ın kızı Heather Barrett, babasının bakım evine ilk geldiğinde iyi durumda olduğunu ve kısa sürede evine döneceğini düşündüklerini söyledi. Ancak tedavinin kesilmesiyle birlikte Schwarz’ın durumu hızla kötüleşti. Iowa Üniversitesi Hastaneleri’nde görev yapan bulaşıcı hastalık uzmanları, enfeksiyonun ilerlemiş olmasına şaşırdıklarını belirtti.
Barrett, yaşananları “Babam uzun yolculuklara çıkardı ve emekliliğinin tadını çıkarmaya yeni başlamıştı. Onun sıradan bir enfeksiyondan hayatını kaybetmesi akıl almazdı. Ameliyattan sonra ihtiyacı olan bakımı aldığını düşünüyorduk, ancak gerçek çok farklıydı. Enfeksiyonun tedavi edilmediğini öğrendiğimizde artık çok geçti,” sözleriyle anlattı.
Metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA), birçok antibiyotiğe dirençli olan tehlikeli bir bakteriyel enfeksiyondur. Hastanelerde sık görülen bu enfeksiyon, genellikle bağışıklık sistemi zayıf olan hastaları etkiler Tedavi edilmediğinde sepsis ve endokardit gibi hayati tehlike oluşturabilecek komplikasyonlara yol açabilir.
Omurga ameliyatı sonrası MRSA teşhisi konulan hastaların yaklaşık %80’inin uygun antibiyotik tedavisiyle iyileşebildiği belirtilirken, Steve Schwarz’ın yaşadığı trajedi, tıbbi ihmalin ne denli ölümcül sonuçlara yol açabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Akneye Karşı Devrim: mRNA Aşısı ile Sivilce Tedavisinde Yeni Dönem

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması:

Sanofi öncülüğünde geliştirilen mRNA tabanlı akne aşısı, Cutibacterium acnes’in patojenik suşlarını hedefleyerek uzun süreli korunma ve azaltılmış yan etki profili vaat ediyor. Klinik Faz I/II sonuçları ve geleceğe dair öngörüler burada.

Bu makalede, aknenin (sivilcenin) temel nedenlerinden biri olan Cutibacterium acnes bakterisinin patojenik suşlarına karşı geliştirilen ilk mRNA temelli aşı çalışmaları ele alınacaktır. Sanofi’nin öncülüğünde Nisan 2024’te başlayan Faz I/II klinik denemeleri, 18–45 yaş arası orta ve şiddetli akne hastalarında güvenlik, etkinlik ve immünojenisiteyi değerlendirmeyi amaçlamaktadır . Bu yaklaşım, mevcut antibiyotik ve retinoid tedavilerinin ötesinde, uzun süreli korunma potansiyeli sunarak aknede devrim yaratma vaadi taşımaktadır

Giriş

Akne vulgaris, ergenlik çağından yetişkinliğe kadar %70–95 oranında görülen kronik bir deri hastalığıdır . Mevcut tedaviler genellikle iltihabı ve sebum üretimini azaltmaya odaklanırken; uzun dönem kullanımda cilt kuruluğu, hormonal dengesizlik ve antibiyotik direnci gibi yan etkiler doğurabilmektedir . Bu zorluklar, patojenik C. acnes suşlarını hedef alan yenilikçi bir aşı yaklaşımını gündeme getirmiştir.

mRNA Aşı Teknolojisinin Temelleri

mRNA aşıları, vücut hücrelerine belirli bir proteinin sentezlenmesi için genetik talimat gönderir ve böylece bağışıklık sistemini eğitir Akne aşısında ise hedef, C. acnes’in virülans faktörlerini kodlayan mRNA’nın vücuda verilmesiyle bu bakteriye özgü antikor yanıtı oluşturmaktır  Bu yöntem, bakterinin sağlıklıda bulunan suşları etkilemeden sadece patojenik suşlara karşı spesifik yanıt geliştirilmesini sağlar .

Klinik Denemeler ve Faz I/II Çalışması

  • Başlangıç ve Katılımcılar: Klinik çalışmanın başlangıç tarihi Nisan 5, 2024 olup; 18–45 yaş arası, orta ve şiddetli yüz aknesi olan 260 katılımcı hedeflenmiştir .

  • Dizayn: Üç farklı doz seviyesinde intramüsküler enjeksiyon; plasebo kontrollü, çift kör dizayn .

  • Amaçlar: Birincil hedefler güvenlik ve tolere edilebilirlik; ikincil hedefler ise lezyon sayısındaki azalma ve immün yanıt ölçümleridir .

  • Beklenen Süre: Deneme Şubat 2026’ya kadar devam edecek şekilde planlanmıştır .

Mevcut Tedavilere Göre Avantajlar

  1. Hedefe Özgü Bağışıklık: Yalnızca C. acnes’in patojenik enzim varyantlarına yönelik antijen sunumu sayesinde yan etki profili daralır .

  2. Antibiyotik Direncini Azaltma: Sistemik antibiyotik kullanım ihtiyacının düşmesi, direnç gelişimini yavaşlatabilir

  3. Uzun Süreli Koruma: Geleneksel tedavilerin aksine birkaç doz sonrası aylar hatta yıllar boyu koruma potansiyeli söz konusudur .

Gelecek Perspektifi

Sanofi, ORI-001 gibi rekombinant protein aşı adaylarını da içeren portföyünü mRNA platformuyla genişletiyor . Faz III çalışmaları için doz seçimi ve rejimi optimize edildikten sonra 2027–2028 döneminde onay başvuruları planlanıyor . Ayrıca, daha hafif akne vakalarını kapsayacak ek denemeler de gündemde .

Sonuç

mRNA tabanlı akne aşısı geliştirme çalışmaları, sivilce tedavisinde köklü bir değişim vaad ediyor. Klinik verilere bağlı olarak birkaç yıl içinde piyasaya sürülmesi halinde, aknenin hem fizyolojik hem psikososyal yükünü azaltarak milyonlarca hastaya umut kaynağı olacağı öngörülmektedir.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Araştırma ortaya koydu: Covid-19 aşısı kalp krizini artırdı mı?

Yayımlandı

üzerinde

“Kalp krizi vakaları arttı mı?” sorusuna uzmanından açıklama geldi.

Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Sargın, son zamanlarda gündeme gelen erken yaşta vakalarının, gençlerde kalp krizinin arttığı anlamına gelmediğini söyledi.

Sargın, bununla ilgili veri olmadığını vurgulayarak, “10 yıl öncesine göre, ‘Gençlerde ciddi anlamda endişe verici oranda bir kalp hastalığı artışı var’ diyecek bir veri yok. Sadece bunların farkındalığı, insanların habere ulaşımı, bunları görmesi, duyması daha da arttığı için biraz daha çok gibi görünüyor.” dedi.

Türkiye’de, 25-45 arası genç nüfusun arttığını ve her üç kişiden birinin bu yaş grubunda olduğunu aktaran Sargın, dolayısıyla 10-20 yıl önceye göre bu sayıda da artış olduğunu dile getirdi.

“ENDİŞE VERİCİ VERİ YOK”

Nüfusla birlikte hastalıkların da arttığını aktaran Sargın, şöyle devam etti:

“Buna ek olarak bu nüfusun obezite, sigara kullanım oranı daha da artıyor. Eşlik eden risk faktörleri, tansiyon da artıyor. Ama bunların sonucunda henüz genç yaşta ölüm oranları direkt olarak arttı demek doğru değil. 10 yıl öncesine göre gençlerin çok daha risk altında olduğuna dair endişe verici bir veri yok. Dünya nüfusunun artmasıyla beraber obezite olan, sigara kullanan, tansiyon hastası olanlar da artıyor. Dolayısıyla bunlar kalp, kalple ilişkili ölümleri de artırıyor. Sonuçta toplam ölümlerin yarıya yakını, dünyanın her yerinde kalp damar hastalıkları yüzde 40 ila 50 oranında. Bu oran değişmiyor ama uzun vadede öyle bir trend var. Kalp hastalıklarına bağlı ölümler yükselme eğiliminde ama insan yaşının uzaması nedeniyle Alzheimer ve demans da artıyor mesela. Dolayısıyla bütün değerleri göz önünde tutarak, sadece kalp hastalıkları artıyor, diye düşünmeden değerlendirmek lazım.”

‘A BAĞLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

Doç. Dr. Murat Sargın, kalp ve damar hastalıklarından ölümleri Covid-19’a bağlamanın mümkün olmadığını söyledi.

İngiltere’de, 46 milyon kişi üzerinde yapılan bir çalışmadan bahseden Sargın, “İngiltere’de, 46 milyon kişinin bütün verilerini inceleyen bir çalışma yayımlandı. Çalışmada Covid-19 aşısı olan kesimde hem kalp hem de damar hastalıklarına bağlı ölümlerin daha az olduğu ortaya koyuldu.

Bu çalışmanın daha uzun süreli sonuçları da gelecek. Bunun aksini gösteren ‘Covid-19 aşısı olmuş kişilerde kalp hastalığı daha fazla oluyor’ diye bir veri yok. Söylentilerle aşıya bağlı kalp hastalıkları artıyormuş gibi yansıtmak hiç bilimsel değil.

İngiltere’deki çalışma sonucuna göre, Covid-19 aşısı olan grupta aşı olmayan gruba göre hem pıhtı hem de kalp krizi, kalp damar hastalıkları çatısı altında bütün parametrelerde daha olumlu sonuçlar var.” ifadelerini kullandı.

Sargın, Türkiye’de de İngiltere’deki çalışmaya benzer çalışmaların yapıldığını ama henüz verilerin yayına dökülmediğini kaydetti.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Sırrı Süreyya Önder kimdir, sağlık durumu nasıl? DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in hayatı

Yayımlandı

üzerinde

Sırrı Süreyya Önder, 7 Temmuz 1962 yılında Adıyaman’da dünyaya geldi. Yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu, gazeteci ve siyasetçidir. DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekilidir.

Yönetmenlik, senaristlik, oyunculuk, müzik yapımcılığı ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku (BDP’nin desteklediği bağımsızlar) saflarında katıldığı 2011 genel seçimlerinde, İstanbul 2. bölgeden milletvekili seçildi.

2014 yerel seçimlerinde HDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı oldu, ancak kazanamadı. HDP saflarında katıldığı Haziran 2015 genel seçimlerinde ve Kasım 2015 genel seçimlerinde ise Ankara 1. bölgeden milletvekili seçildi.

TBMM 24. Dönem İstanbul, 25. Dönem ve 26. Dönem Ankara milletvekili olarak görev yaptı. 2023 Türkiye genel seçimlerinde DEM Parti’den 28. dönem İstanbul milletvekili seçildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar