Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’den Ortak Bildiri: BMGK’ya İsrail Çağrısı ve Bölgesel İşbirliği Vurgusu

Yayımlandı

üzerinde

Giriş

Bölgesel istikrarın korunması, terörle mücadele ve uluslararası hukukun savunulması amacıyla gerçekleştirilen diplomatik girişimler, Orta Doğu’da önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Ürdün’ün başkenti Amman’da, Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’den üst düzey diplomatik, askeri ve istihbari temsilcilerin katılımıyla düzenlenen toplantı sonrasında yayımlanan ortak bildiride, özellikle İsrail’in Suriye topraklarındaki uygulamalarına karşı güçlü bir tepki ortaya kondu. Bu makalede, bildirinin ana başlıkları, toplantının önemi ve geleceğe yönelik atılacak adımlar detaylı olarak ele alınıyor.

Toplantının Amman’daki Önemi

Amman’da gerçekleştirilen toplantı, sadece bölgesel bir işbirliği örneği olmakla kalmayıp, aynı zamanda uluslararası arenada Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması yönünde önemli bir mesaj veriyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın yanı sıra Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’den gelen üst düzey temsilciler, bölgedeki terör, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadele gibi konuları masaya yatırdı. Bu toplantının temel amacı; sınır güvenliğini sağlamak, bölgesel tehditlere karşı koordinasyonu artırmak ve Suriye’de yaşanan kriz ortamında barışçıl çözümler üretebilmek oldu.

Ortak Bildirinin Ana Başlıkları

1. İsrail’in Sınır İhlalleri ve Uluslararası Hukuk

Ortak bildiride en çok vurgulanan konulardan biri, İsrail’in Suriye topraklarındaki agresif tutumudur. Bildiride;

  • İsrail’in saldırgan tutumu: İsrail’in işgali altındaki Suriye topraklarına yönelik saldırgan eylemleri, uluslararası hukuk ve insancıl hukukun ihlali olarak nitelendiriliyor.
  • BMGK’ya çağrı: Bildiride, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK), İsrail’in ihlallerine son vermesi ve işgal altındaki bölgelerden çekilmesi yönünde çağrıda bulunuluyor.

Bu açıklamalar, bölge ülkelerinin İsrail’e karşı ortak bir duruş sergileme ve Suriye’nin egemenliğinin korunmasını sağlama yönündeki kararlılığını ortaya koyuyor.

2. Terörle ve Organize Suçlarla Mücadelede Ortak Operasyon

Toplantıda, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin bölgeye yönelik faaliyetlerine karşı ortak bir strateji geliştirilmesi kararlaştırıldı. Bildiride, terörle mücadele kapsamında istihbarat paylaşımının ve müşterek operasyon odalarının kurulmasının gerekliliği vurgulanıyor. Bu sayede, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve bölgesel istikrarın sağlanması hedefleniyor.

3. Suriye Halkının Desteklenmesi

Bildiride, Suriye halkının ulusal bütünlüğünü, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyan temel değerlere vurgu yapılarak;

  • Yeniden inşa çabaları: Suriye halkının, güvenlik, istikrar ve egemenlik temelleri üzerinde vatanlarını yeniden inşa etme çabaları destekleniyor.
  • Siyasi çözüm çağrısı: Suriye içinde tüm toplumsal kesimlerin temsil edileceği kapsamlı bir siyasi sürecin başlatılması gerektiği ifade ediliyor.

Bu destek mesajı, Suriye’de devam eden kriz ortamına kalıcı ve adil bir çözüm bulunabilmesi için uluslararası toplumun da dikkatine sunuluyor.

4. Bölgesel Ekonomik ve Stratejik İşbirliği

Toplantı kapsamında sadece güvenlik ve siyasi konular değil, aynı zamanda ekonomik işbirliği de gündeme alındı. Bölge ülkeleri, Irak ve Ürdün arasındaki ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi, ortak altyapı projelerinin hayata geçirilmesi ve ticari ilişkilerin artırılması gibi konularda da mutabakata vardı. Bu adımlar, hem ekonomik kalkınmayı destekleyecek hem de bölgesel entegrasyonu güçlendirecek.

Bölgesel Güvenlik ve İşbirliği: Geleceğe Yönelik Adımlar

Toplantıdan elde edilen sonuç bildirisi, bölgesel işbirliğinin artması için atılması gereken somut adımları da içeriyor. Aşağıda, bildiride öne çıkan bazı önemli kararlar yer alıyor:

  • İstihbarat Paylaşımı ve Müşterek Operasyonlar: Terör örgütlerine ve sınır ihlallerine karşı, üye ülkeler arasında gerçek zamanlı istihbarat paylaşımının sağlanması ve ortak operasyon odalarının kurulması.
  • Diplomatik Çabaların Koordinasyonu: Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla, uluslararası hukuka uygunluk ve Suriye’nin egemenliğinin korunması yönünde diplomatik adımların atılması.
  • Ekonomik İşbirliği Projeleri: Ortak altyapı projeleri, ticari anlaşmalar ve bölgesel kalkınma programlarıyla ekonomik istikrarın desteklenmesi.

Bu adımlar, bölgedeki mevcut krizlerin ve tehditlerin aşılmasında önemli rol oynayacak, ülkelerin karşılıklı güven ve işbirliği ortamını güçlendirecektir.

Uluslararası Tepki ve Geleceğe Bakış

Ortak bildirinin uluslararası arenada nasıl yankı bulacağı merak konusu. Bildirideki güçlü mesajlar ve somut öneriler, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde tartışılacak konular arasında yer alıyor. Ayrıca, bölge ülkeleri arasındaki işbirliğinin artması, gelecekte benzer krizlere karşı daha etkin ve koordineli adımların atılabilmesi için zemin hazırlayacaktır.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, açıklamalarında;

“Bölge ülkeleri olarak, istikrarı bozucu hiçbir inisiyatifi desteklemiyoruz. Suriye halkının güvenliği ve toprak bütünlüğü, uluslararası hukuk çerçevesinde korunmalıdır.”
ifadesiyle, bildirinin arkasındaki temel motivasyonu ortaya koydu.

Sonuç

Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’den yayımlanan ortak bildiri, bölgedeki mevcut güvenlik ve siyasi krizlere karşı ortak duruş sergileme amacını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bildiride yer alan çağrılar; İsrail’in saldırgan politikalarına son verilmesi, terörle mücadelede müşterek operasyonların hayata geçirilmesi ve Suriye halkının yeniden inşa sürecine destek verilmesi gibi önemli noktaları kapsıyor. Bu adımlar, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde daha istikrarlı ve güvenli bir ortamın oluşturulmasına katkı sağlayacak.

Bölgedeki gelişmeler ve ortak stratejiler, gelecekte daha kapsamlı diplomatik ve ekonomik işbirliklerinin de kapısını aralayacak. Ortak bildirinin, uluslararası hukukun ve Suriye’nin egemenliğinin korunması konusunda bir mihenk taşı olması bekleniyor.

Gündem

“Eşim ve ben bir ağaçtan kopmuş dallar gibiyiz. Dayanılmaz acılarla yaşıyoruz.”

Yayımlandı

üzerinde

“Eşim ve ben bir ağaçtan kopmuş dallar gibiyiz. Dayanılmaz acılarla yaşıyoruz.”

hazırlayan: Fatih Doğan

Gazze’ye dönen bir aile, buldozerlerle yıkılmış mezarlar ve çok az umutla karşılaşır.
Hiba ve Muhammed, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşında çok acı çekmişlerdir ve geleceğe dair pek bir beklentileri yoktur.

Gazze Şehri – Hiba el-Yazji ve eşi Muhammed, son iki yıldır cehennem azabı çektiler ve geri döndüler. İsrail saldırılarında onlarca aile üyesini kaybettiler. Evleri yok oldu. Birçok kez yerlerinden edildiler. Ve şimdi, geleceğin kendilerine ve 10 yaşındaki kızları İman’a ne getireceğinden emin olmadan bekliyorlar.

Aile, Gazze ateşkesinin başlamasından birkaç gün sonra, ancak İsrail saldırılarının anlaşmayı çökertmekle tehdit etmesinden sadece bir gün önce, geçen Cumartesi günü Kuzey Gazze’ye geri döndü.

Hiba, çadırının yanında dağınık eşyalarını düzenlerken uzaktan gelen patlamaları duyduğunu ve savaşın geri dönüp dönmediğini merak ettiğini söyledi. Bu durum, aileyi muhtemelen güneye geri dönmeye ve savaş sırasında defalarca yaptıkları bir yolculuğu tekrarlamaya zorlayacaktı.

Hiba, günler sonra Al Jazeera’ya, ailesinin çadırının kurulu olduğu kum yığınının üzerine bir sandalye çekip otururken, “Dürüst olmak gerekirse artık hiçbir şey anlamıyoruz,” dedi.

Aile öldürüldü
İsrail’in geçen Pazar günü en az 42 kişiyi öldürdüğü şiddetli şiddet olaylarının ardından ateşkes büyük ölçüde sürdürüldü.

Ancak Hiba ve Muhammed son iki yılda o kadar çok acı çektiler ki, gelecekleri konusundaki belirsizlikleri anlaşılabilir.

Çift, savaş başladığında Kuzey Gazze’de kalmıştı. Ancak savaşın başlamasından iki aydan kısa bir süre sonra bu karar onlara pahalıya mal oldu.

“Bütün ailemi kaybettim: Babamı, annemi, tüm kardeşlerimi. Aynı zamanda kuzenim olan kocam da tüm ailesini kaybetti,” dedi. Gözleri yaşlarla doluyken, Mohammad sessizce yanında oturuyordu ve kendi gözleri kıpkırmızıydı.

3 Aralık 2023’te, Gazze Şehri’nin Şeyh Rıdvan semtindeki dört katlı aile evleri bombalandı. Bu ev, diğer bölgelerden gelen birkaç akrabanın da sığındığı evdi.

Hiba, Mohammad, kızları İman ve Hiba’nın küçük erkek kardeşi, enkazın altından hafif yaralı olarak çıkarılan tek kurtulanlardı.

Saldırıda, geniş ailelerinden 60 kişi hayatını kaybetti.

“Neredeyse tüm ailem yok oldu: annem, babam, altı kardeşim, eşleri ve çocukları. Eşimin ailesi de -anne babası, kardeşleri ve çocukları. Amcalarım ve ailelerinin hepsi öldürüldü,” dedi Mohammad.

Mohammad, anne babası, altı kardeşi, çocukları ve eşleri de dahil olmak üzere toplam 36 akrabasını kaybetti.

Hiba aynı grevde anne babasını, dört kardeşini ve iki yeğenini kaybetti.

 

Buldozerle yıkılmış mezarlar
Dışarıdan bakan biri için Hiba ve Muhammed’in yaşadığı kayıplar neredeyse akıl almaz. Savaş sona ermiş olsa bile, bu öylece geçip gidebilecekleri bir şey değil.

“Ölmek istiyordum,” dedi. “Kocam ve ben bir ağaçtan koparılmış dallar gibiyiz. Dayanılmaz bir acıyla yaşıyoruz. Keşke bir saldırı bizi de alsaydı. Hayatta kalmak bir ceza gibi.”

Eylül ayında, İsrail tankları yaklaşırken çift, güneye gitmek üzere Gazze Şehri’nden ayrıldı. Ancak bildikleri her şeyden uzakta, mülteci kamplarındaki hayatın dayanılmaz olduğunu gördüler.

Ateşkes nedeniyle İsrail’in Gazze Şehri’ne ilerlemesi durdurulunca geri dönmeye karar verdiler.

Ama hiçbir şey onları bulacakları şeye hazırlamamıştı.

Gazze’de emlak işleriyle tanınan ailesinden Muhammed, “Tüm aile evlerimiz yıkıldı, hatta yakın zamanda taşındığımız ev, eşimin ailesinin evi bile yok oldu. Arabalarımız, düğün salonu işletmemiz, hepsi yerle bir oldu,” dedi.

FatihDoganMedya

 

 

Okumaya Devam Et

Gündem

Donald Trump’tan Hamas’a 48 saatlik uyarı: “Esir cenazelerini geri verin, aksi halde diğer ülkeler harekete geçecek”

Yayımlandı

üzerinde

Tarih: 26 Ekim 2025
Saat: 03:10 
Okuma süresi: ~4 dakika

Eski ABD Başkanı ve o günkü yetkili açıklamalarında etkin rol oynayan isim Donald Trump, Truth Social üzerinden paylaştığı mesajda Hamas’a 48 saatlik bir süre vererek elinde tuttuğu “ölü esir cenazelerini” iade etmesi gerektiğini; aksi hâlde “barış anlaşmasına taraf diğer ülkelerin harekete geçeceğini” söyledi. Trump, açıklamasında aralarında iki Amerikan vatandaşının cenazelerinin de bulunduğunu belirtti.

PALM BEACH, FLORIDA – DECEMBER 16: U.S. President-elect Donald Trump speaks at a news conference at Trump’s Mar-a-Lago resort on December 16, 2024 in Palm Beach, Florida. In a news conference that went over an hour, Trump announced that SoftBank will invest over $100 billion in projects in the United States including 100,000 artificial intelligence related jobs and then took questions on Syria, Israel, Ukraine, the economy, cabinet picks, and many other topics. (Photo by Andrew Harnik/Getty Images)


Başlık altı (lead)

Trump, Gazze-İsrail hattında sağlanan barış/ateşkes mutabakatının işlemesi için Hamas’ın kalan ölü esir cenazelerini derhal iade etmesini talep etti ve “48 saat içinde somut bir ilerleme” beklediğini vurguladı; aksi durumda anlaşmaya taraf ülkelerin adımlar atacağını belirtti.


Haber Detayı

Trump’ın mesajı ve platformu

Trump, söz konusu uyarıyı Truth Social hesabından yaptı; mesajında “Hamas, ölü esir cenazelerini hemen iade etmeye başlayacak; bazı cenazeler ulaşılması zor yerlerde olabilir ama birçoğunu hemen verebilirler” ifadelerini kullandı ve sürecin yakın takibinde olduğunu yazdı.

Neden bu talep önemli?

Son dönemde yürütülen ateşkes/ceasefire görüşmeleri kapsamında karşılıklılık esasına dayanan bir protokol üzerinde anlaşma sağlanmıştı: canlı esirlerin ve ölü cenazelerin iadesi, karşılığında belirli sayıda mahkûmun serbest bırakılması ve kademeli tavizler öngörülüyordu. Trump’ın açıklaması, bu takvimin aksaması halinde anlaşmanın işlemez hâle gelme riskine işaret ediyor.

“Diğer ülkeler harekete geçecek” iddiası

Trump, mesajında anlaşmaya taraf diğer ülkelerin—özellikle sürece arabuluculuk eden veya garantör pozisyonundaki ülkelerin—Hamas’ın işbirliği yapmaması hâlinde müdahaleye veya yaptırımlara yönelebileceğini ima etti. Haber ajansları ve bölge medyası, Trump’ın bu ifadelerini “uyarı/ultimatom” olarak değerlendirdi.

Sürecin mevcut durumu ve belirsizlikler

Bazı haber kaynaklarına göre (resmî kaynak açıklamaları ile karşılaştırıldığında), Gazze içindeki kaotik durum ve farklı silahlı grupların varlığı nedeniyle tüm cenazelerin hemen iade edilmesi lojistik ve güvenlik sorunları doğuruyor; buna rağmen Trump ve anlaşma ortakları geri dönüş bekliyor. Uzmanlar, zaman baskısının hem siyasi gerilimi tırmandırabileceği hem de tanımlama ve adli süreçleri zorlayabileceği uyarısında bulunuyo


Olası sonuçlar

  • Hamas’ın iade talimatına uyması: Ateşkes hattında güvenin güçlenmesi; esir aileleri için hızlı bir sonuç; anlaşma mekanizmalarının devreye girmesi.

  • Hamas’ın isteksiz veya gecikmeli yanıtı: Anlaşma ortaklarının yaptırım veya daha geniş diplomatik/askeri baskı araçlarını konuşmaya başlaması; bölgesel gerilimin tırmanması.


Bölge uzmanları, “48 saatlik baskının pratikte kısa” olduğunu; ancak siyaseten bir hareketlilik yaratma amacı taşıdığını belirtiyor. Uzmanlar ayrıca tespit, adli inceleme ve kimliklendirme süreçlerinin aceleye getirilmemesi gerektiğini; aksi hâlde insani ve hukuki problemlerin derinleşebileceğini vurguluyor.


Trump’ın 48 saatlik uyarısı, hem sahadaki insani drama hem de diplomatik sürecin kırılganlığını bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Önümüzdeki 48 saat içinde Hamas’tan somut bir iade adımı gelirse süreç rahatlayabilir; gelmezse bölgesel aktörlerin devreye girme ihtimali güçlenecektir.

Okumaya Devam Et

Gündem

İstanbul’un 4 ilçesinde 1 günlük gösteri yasağı: Valilik “sanal devriye” raporuna göre önlem aldı

Yayımlandı

üzerinde

İstanbul’un 4 ilçesinde 1 günlük gösteri yasağı: Valilik “sanal devriye” raporuna göre önlem aldı

Tarih: 26 Ekim 2025 — Saat: 01:13 (İstanbul).
Okuma süresi: ~2 dakika

İstanbul Valiliği, İl Emniyet Müdürlüğü’nün “sanal devriye” çalışmalarıyla elde edilen istihbarat doğrultusunda Beyoğlu, Bayrampaşa, Kağıthane ve Şişli ilçelerinde 26 Ekim 2025 günü (00:01–23:59) süreyle her türlü açık alan toplantısı, gösteri yürüyüşü, çadır/stand kurma, oturma eylemi, imza kampanyası, anma töreni, el ilanı dağıtımı ve pankart/afiş asma gibi etkinlikleri yasakladı. Kararda, olası provokatif eylemlerin önlenmesi ve kamu güvenliğinin sağlanması amaçlandığı belirtildi.


Haber Detayı

İstanbul Valiliği tarafından yapılan basın açıklamasında, İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin yürüttüğü sanal devriye faaliyetleri kapsamında bazı grupların izinsiz toplanma, yürüyüş ve protesto hazırlığında olduğu tespit edildiği vurgulandı. Valilik, bu tespitler ışığında toplumun huzur ve güvenliğini korumak amacıyla geçici bir yasak kararı alındığını bildirdi.

Yasak kararının hukuki dayanakları olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ilgili maddeleri gösterildi. Kararın belirtilen saatler arasında uygulanacağı ve ihlallerin ilgili mevzuat çerçevesinde işlem gerektireceği ifade edildi.

Valiliğin açıklaması ayrıca vatandaşlardan ve sivil toplum kuruluşlarından yasaklanan faaliyetlere uymaları, kamu düzenini zedeleyici davranışlardan kaçınmaları ve güvenlik güçlerine yardımcı olmaları yönünde çağrı içeriyor. Güvenlik makamları da sahada gerekli tedbirleri alacaklarını duyurdu.


Etkilenen ilçeler ve kapsam

  • Beyoğlu — açık alan toplantıları ve gösteriler yasak.

  • Bayrampaşa — aynı düzenlemeler geçerli.

  • Kağıthane — tüm açık etkinlikler 1 günlüğüne durdurul

  • Şişli — yürüyüş ve gösteri yasağı kapsamında.

Yasak, 26 Ekim 2025 günü saat 00:01’den 23:59’a kadar uygulanacak şekilde duyuruldu.


Vatandaşa kısa bilgilendirme

  • Yasak kapsamındaki etkinlikler duyurulduğu saatler içinde yapılmamalıdır.

  • Kamu düzenini bozacak herhangi bir toplanma güvenlik güçlerince engellenebilir ve yasal işlem başlatılabilir.

  • Vatandaşlar çevrelerindeki gelişmeleri resmi kaynaklardan takip etmeli; Valilik veya Emniyet’in ek duyuruları varsa onlara göre hareket etmelidir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar