Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Magazin

Kötülüğün Döngüsü 7 yıl sonra yeniden sahnede

Yayımlandı

üzerinde

Kötülüğün Döngüsü 7 yıl sonra yeniden sahnede

Piyanist, orkestra şefi ve besteci Benjamin Britten’ın bestelediği “Kötülüğün Döngüsü” operası, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) tarafından yeniden sahnelenecek.

Henry James’in aynı isimli hikayesinden uyarlanan ve Myfanwy Piper tarafından librettosu yazılan eser, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Sahnesi’nde izleyiciye sunulacak. Eser, iki çocuğa bakmak üzere işe alınan genç mürebbiyenin, yakın zamanda ölmüş, eski uşak ve mürebbiyenin hayaletlerini gördüğüne inanmaya başlamasını işliyor. Aytaç Manizade’nin rejisörlüğünü üstlendiği operada, ünlü orkestra şefi Richard Hetherington da yer alıyor. “HER ESERİ DÜNYANIN EN ÖNEMLİ USTALARIYLA ORTAYA ÇIKARIYORUZ”

İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün, gösteriye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, eseri tekrar repertuvara katmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, “Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda bizi takip eden önemli bir kitle var. Bütün temsillerimiz doluyor. Biz seyircilerimize farklı operaları, konser içeriklerini ve dans gösterilerini sunuyoruz. Bu bağlamda bu eser çok önemli.” dedi.

Eserin, 1954’te Venedik Bienali için sipariş edilen bir oda operası olduğunu aktaran Akgün, şöyle devam etti: “Çağdaş zamana ve dinamiklere uygun bir eser. Artık büyük sahneler, büyük dekorların yanı sıra günümüz insanına daha kolay ulaşabilmek adına minimal ölçülerde oluşturulmuş eserler de var. Bu eserleri de biz sanatseverlerle paylaşmak durumundayız. Bu bizim sorumluluğumuz. Bu yüzden 20. yüzyılın müziğinden bir örneği, bu sene repertuvarımıza aldık. Çok yetkin solist kadromuz ile Londra’dan gelen şefimiz, bu eseri bizimle beraber tekrar çalıştı.” “SANAT KURULUMUZ BURADA EN İYİ VERİMİ ALACAĞIMIZ ESERLERİ TEK TEK SEÇİYOR”

Caner Akgün, İDOB’un, önemli isimlerle çalışan ve seyirciye en nitelikli eserleri sunan bir kurum olmaya devam ettiğini vurgulayarak, “Biz 1960’tan, İstanbul Şehir Tiyatrosundan beri gerçekleştirdiğimiz her eseri, dünyanın en önemli ustalarıyla fikir alışverişi yaparak ortaya çıkarıyoruz. Aytaç Manizade’nin rejisi ve yaratıcı kadromuzun eserleriyle çok heyecanlı bir şekilde, yeniden prömiyere hazırlanıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Süreyya Operası Sahnesi’nin, mekana ait eserleri seçmeye yönelttiğini dile getiren Akgün, şunları kaydetti: “Sanat kurulumuz burada en iyi verimi alacağımız eserleri tek tek seçiyor. Bu eserleri tekrar döndürmemiz bir yana, bir de yeni gelen eserlere burada yer vermek istiyoruz. Burayı Türkçe eserlerin, operetlerin, Türk eserlerinin yeni prömiyerlerinin yapıldığı, aynı zamanda da evrensel boyutta oda operalarının, barok operaların, bazı klasik ve ilk dönem operalarının da yapıldığı bir merkeze dönüştürmeyi düşünüyoruz.”

Akgün, 1 Mart’a kadar, 6 temsilin blok halinde sanatseverlerin beğenisine sunulacağını söyleyerek, “Sanırım birkaç bilet kaldı. Sanatseverleri, bir an önce bilet almaları için uyarayım.” diye konuştu. “GERİLİMİ FAZLA, DUYGUSU YOĞUN BİR ESER”

Aytaç Manizade de eseri 2011’de sahnelediklerine işaret ederek, “Şimdi tekrar gündeme geldi, repertuvara girdi. 12 kişilik ekibimizin sekizi yeni dahil oldu. Çok kısa sürede yoğun bir çalışma yaptık. James’in çok önemli bir eseri. Britten besteliyor ve 20. yüzyılın en başarılı oda operalarından biri oluyor. Son derece az kadrolu ama içeriği çok yoğun bir eser.” ifadelerini kullandı.

Psikolojik bir gerilim olduğunun altını çizen Manizade, “Çocukların da olduğu bir gerilim eseri. Bu yüzden çok derinliği var. Seyrettiğinizde hep yorum getiriyorsunuz. Ben çalışırken öyle yaptım. ‘Bu da olur. Şu da olabilir.’ gibi. Her cümlesinde bir şeyler bulup, üretebiliyorsunuz. Gerilimi fazla, duygusu yoğun bir eser.” dedi. Manizade, eserde yer alan herkesin heyecanlı olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son derece zor bir müzik. Çocuk solistler beklediğimden çok daha yetenekli çıktı. Başlangıçta asistanlar çalıştırmaya başladı, sonra ben devraldım. Baktım çok güzel bir iş çıkartacaklar. Bir tanesi zaten operamızda çok genç bir soprano. Çok yoğun programın içinde bir çalışma oldu. Hepimiz çok sevdiğimiz için eseri herkes azimle en iyi şekilde yapmaya çalıştı.” Eserin dekor tasarımını Efter Tunç, kostüm tasarımını Ayşegül Alev, ışık tasarımını Cem Yılmazer üstlendiği. İngilizce sahnelenecek eser, Türkçe üst yazı ile de izleyiciye sunulacak. Opera, 2013’te Macaristan’da düzenlenen “Armel Opera Competition” festivalinde “En İyi Prodüksiyon” da dahil olmak üzere 4 farklı ödüle layık görülmüştü. Eser en son 2018’de sanatseverlerle buluştu. Eser, bugün, yarın, 21, 24, 25 ve 28 Şubat’ta Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Sahnesi’nde izlenebilecek.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Magazin

Galataport İstanbul’da Jazz zamanı

Yayımlandı

üzerinde

Galataport İstanbul'da Jazz zamanı

Galataport İstanbul Jazz müziğinin önde gelen isimlerini ağırladı. Konserler bugün de devam edecek ve ücretsiz olacak.

Okumaya Devam Et

Magazin

The Boys dizisinin yıldızı Erin Moriarty hastalığını açıkladı

Yayımlandı

üzerinde

Erin Moriarty hastalığını açıkladı

The Boys dizisiyle şöhreti yakalayan Erin Moriarty, kendisine Graves hastalığı teşhisi konulduğunu açıkladı.

Garth Ennis ve Darick Robertson’ın imzasını taşıyan çizgi romandan uyarlanan “The Boys” dizisi son dönemin en popüler yapımları arasında yer alıyor.

Dizinin başrol oyuncularından Erin Moriarty, sosyal medya hesabından hastalığını duyurdu.

Bir ay önce Graves hastalığı teşhisi aldığını ifade eden 30 yaşındaki ünlü oyuncu, rahatsızlığının tiroid bezini etkileyerek aşırı hormon üretimine yol açtığını belirtti.

Tedaviye başladıktan sonraki 24 saat içinde kendisini daha iyi hissetmeye başladığını ifade eden ünlü isim, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Otoimmün hastalık herkeste farklı şekilde ortaya çıkar. Benim deneyimim sizinkinden farklı olabilir. Söyleyebileceğim bir şey var: Her şeyi strese ve yorgunluğa bağlamasaydım, bunu daha erken öğrenebilirdim. Bir ay önce bana Graves hastalığı teşhisi kondu. Tedaviye başladıktan sonraki 24 saat içinde, ışığın geri geldiğini hissettim. Eğer ışığınız sönüyorsa gidin kontrol ettirin.”

GRAVES HASTALIĞI NEDİR?

Graves hastalığı, toksik (zehirli) guatr adıyla da bilinen otoimmün bir hastalıktır. Bu rahatsızlık, tiroit bezinin çok çalışmasına ve aşırı miktarda hormon üretmesine neden olur.

Okumaya Devam Et

Magazin

Dermatolog açıkladı: Güneş kremi seçerken mutlaka dikkat etmeniz gerekenler

Yayımlandı

üzerinde

Dermatolog açıkladı: Güneş kremi seçerken mutlaka dikkat etmeniz gerekenler

Yaz aylarında artan güneş ışınları, cilt sağlığı için ciddi riskler barındırıyor. Uzmanlar, güneş kremi kullanımının sadece plajda değil, günlük hayatta da ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.

Dr. Lisa Akintilo’ya göre, cilt bakım rutininizin yaz aylarında tamamen değişmesine gerek yok ancak soğuk havalarda kullandığınız yoğun kremler, yerini daha hafif nemlendiricilere bırakabilir.
UVA ışınları cilt yaşlanmasına, lekelere ve istenmeyen cilt oluşumlarına neden olabildiği gibi cilt kanserine de yol açabilir. Düzenli güneş kremi kullanımı, cildimizi zararlı ultraviyole ışınlardan (UV) korur. 
Peki güneş kreminde kaç faktör güçlü bir koruma sağlar?
Dr.  Akintilo, günlük kullanım için SPF 30’un yeterli olabileceğini ancak uzun süre güneşe maruz kalacaksanız, SPF 50 tercih etmeniz gerektiğini söylüyor. Uzman isim, güneş kreminin kapalı havalarda bile kullanılması gerektiğinin de altını çiziyor.
Güneş kremi hakkında sıkça sorulan bir diğer soru ise kimyasal güneş kremi mi yoksa mineral güneş kremi mi? New York Post’a konuşan Dr. Lisa Akintilo, her iki türün de fayda sağlayabildiğini, önemli olanın cildinize uygun ürünü seçmek olduğunu ifade etti.
Kimyasal güneş kremleri, UV ışınlarını emerek ısıya dönüştürür. Mineral güneş kremleri ise bu ışınları cilt yüzeyinde yansıtarak engeller.
Mineral kremler, gözenekleri tıkama ve ciltte tahrişe yol açma ihtimali daha düşük olduğu için hassas ciltler için daha uygundur. Fakat eğer kimyasal güneş kremi tercih ediyorsanız, avobenzone ve oxybenzone içeren ürünleri satın almanız daha doğrudur.
Dr. Akintilo, UV ışınlarının her cilt tipi için zararlı olduğunu ve koyu ten rengine sahip kişilerin de güneş kremi kullanması gerektiğini vurguladı.
ABD’li dermatoloğa göre, eğer lazer ya da ışık tedavisi gördüyseniz, güneşe karşı ekstra dikkatli olmalısınız. Bu tür durumlarda gölgede yürümeye çalışın ve en az SPF 30 içeren geniş spektrumlu bir güneş kremi tercih edin.
Bazı makyaj ürünleri, SPF içerse de genellikle bu oran 10–15 SPF civarındadır. Bu koruma seviyesi tek başına yeterli değildir, mutlaka makyajdan önce güneş kremi uygulanmalıdır.
Güneş kremlerine şüpheyle yaklaşan biriyseniz Japonya veya Kore menşeli ürünleri tercih edebilirsiniz. Bu ürünler, genellikle UVA ve UVB ışınlarına karşı yüksek koruma sağlayan, hafif dokulu seçeneklerdir. Ancak ürünün “non-komedojenik” yani gözenekleri tıkamayan bir formüle sahip olduğundan emin olun.
Güneş kremini her iki saatte bir yenilemelisiniz. Eğer terliyorsanız ya da yüzüyorsanız, bu süre bir saate kadar düşebilir. Etiket üzerinde belirtilen suya dayanıklılık süresi de mutlaka kontrol edilmelidir. Bazı ürünlerde bu süre, 80 dakikanın bile altındadır.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Tarihi geçmiş güneş kremlerini kullanmayın. Etkinliği azalmış olabilir. Açıldıktan sonra ürünler genellikle bir yıl içinde tüketilmelidir.
Ev yapımı güneş kremlerinden kaçının. Cilt için zararlı maddeler içerebilir.
Güneş yanıklarını hafife almayın. Soğuk kompres, ibuprofen ve aloe vera gibi basit tedavi yöntemleri de cildi rahatlatabilir.
Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar