Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Harmony gizli belgelerde: Rus casus ağı, denizin altında ABD’yi İZLİLİYOR

Yayımlandı

üzerinde

Harmony gizli belgelerde: Rus casus ağı, denizin altında ABD’yi İZLİLİYOR

Tarih: 23 Ekim 2025
Saat: 12:19 (TSİ)
Okuma süresi: Yaklaşık 4 dakika 20 saniye
Yazar: FatihDoğanMedya Haber Merkezi

Uluslararası bir gazetecilik ağı tarafından yayımlanan belgeler, Kremlin’e bağlı gizli bir tedarik ve yerleştirme ağı sayesinde “Harmony” adı verilen kapsamlı bir denizaltı gözetleme sisteminin ortaya çıkarıldığını gösteriyor. Sistem; su altı sonarları, deniz altı sensörleri, fiber-optik kablolar ve insansız sualtı araçları kullanarak Kuzey Buz Denizi ve Barents Denizi hattında NATO ve ABD denizaltı faaliyetlerini izliyor şeklinde yorumlanıyor.

TOPSHOT – People with Russian flags look at the Russian nuclear-powered submarine Kazan, part of the Russian naval detachment visiting Cuba, arriving at Havana’s harbour, June 12, 2024. The Russian nuclear-powered submarine Kazan — which will not be carrying nuclear weapons — and three other Russian naval vessels, will dock in the Cuban capital from June 12-17. The unusual deployment of the Russian military so close to the United States — particularly the powerful submarine — comes amid major tensions over the war in Ukraine, where the Western-backed government is fighting a Russian invasion. (Photo by YAMIL LAGE / AFP) (Photo by YAMIL LAGE/AFP via Getty Images)


Detaylar — “Harmony” nedir, nasıl kuruldu?

Araştırmayı yürüten uluslararası ekip (ICIJ ve işbirliği yaptığı medya kuruluşları) belgelerde bu programı Harmony (ya da bazı kaynaklarda “Harmonie/Project Harmony” olarak anılıyor) şeklinde tanımlıyor. Belgeler, programın 2012 civarından başlayarak 2024’e kadar süren ve ikili (civil-military) nitelikteki teknoloji tedarik zincirleriyle inşa edildiğini gösteriyor. Sistemin temel bileşenleri arasında yüksek çözünürlüklü denizaltı sonarları, deniz dibi sensörleri, insansız denizaltı araçları ve denizaltı fiber-optik kablo hatları yer alıyor.

Bazı tedarik zincirlerinin, Kıbrıs merkezli aracı şirketler ve önceden kayıtlı “sahte” ticari alıcılar aracılığıyla Batılı firmalardan ekipman temin ettiği; böylece ambargoların ve ihracat kontrollerinin etrafından dolanıldığı belgelerde yer alıyor. Araştırma, “Mostrello Commercial Ltd.” gibi şirket isimlerine ve bazı operasyonel bağlantılara işaret ediyor.


Hangi ekipmanlar ve ne işe yarıyor?

Harmony ağına ilişkin belgeler, Rusya’nın denizaltı algılama yeteneğini artıracak şu tür ekipmanların tedarik edildiğini gösteriyor: yüksek hassasiyetli pasif/aktif sonarlar, deniz dibi akustik sensörler (hidrofon dizileri), binlerce kilometre sualtı optik kablo ve veri iletim ekipmanları, ayrıca haritalama ve yerleştirme işlerini yapan özel gemi ve insansız sistemler. Bu donanım, belirli deniz bölgelerinde sürekli izleme ve NATO denizaltılarının tespitine yönelik erken uyarı kapasitesi sağlıyor.


Hukuki ve stratejik sonuçlar

Belgeler tedarik zincirinin bazı aşamalarında Batılı tedarikçilerin bilgilendirildiği ya da yanlış bilgilendirildiği ihtimalini ortaya koyuyor; bu durum ihracat kontrolleri ve yaptırım mekanizmalarının etkinliğine ilişkin soru işaretleri doğuruyor. Araştırmada adı geçen aracı şirketlere ve bazı şahıslara yönelik yaptırımlar ile adli işlemler gündeme gelmiş durumda. Uzmanlar bu tip gözetleme ağlarının Rusya’nın stratejik nükleer caydırıcılığını güçlendirebileceğini ve NATO’nun denizaltı takibini zorlaştırabileceğini belirtiyor.

Ayrıca denizaltı altyapısının (sualtı kabloları, sensör ağları) ve deniz tabanı faaliyetlerinin artan jeostratejik riskler doğurduğu vurgulanıyor; bu alanlar, siber ve denizaltı fiziksel saldırılara karşı savunmasız kabul ediliyor.


ABD ve NATO için ne anlama geliyor?

Harmony’ye dair iddialar, ABD ve NATO deniz harekâtleri için iki ana endişe yaratıyor: 1) Denizde izlenme ve iz bırakma riski artıyor; 2) Rusya’nın nükleer denizaltılarının konuşlandırma serbestisi ve gizliliği güçlendirilebiliyor. Bu durum, denizaltı izleme (ASW — anti-submarine warfare) taktiklerinin yeniden değerlendirilmesini, ek sensör ve veri paylaşımı mekanizmalarının artmasını zorunlu kılabilir. Belgelerde aktarılan bazı detaylar, istihbarat servislerinin geçmiş yıllarda bu tedarik ağı konusunda uyarılarda bulunduğuna işaret ediyor.


Ne yapıldı / ne bekleniyor?

Raporları ortaya çıkaran gazetecilik ağı, belgeleri devlet kurumları ve ilgili savcılıklara da iletti. Bazı ülkeler, belgelerde adları geçen şirketlere ve kişilere yönelik yaptırım ve soruşturmalar başlattı veya başlatmayı değerlendiriyor. Uzmanlar, ihracat kontrol rejimlerinin sıkılaştırılması, denizaltı altyapısının korunması için kamu-özel sektör iş birliğinin artırılması ve NATO içinde bilgi paylaşımının derinleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.


Kısa değerlendirme

“Harmony” iddiaları, denizaltı alanında teknolojinin sivilleşmesi ve küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığının nasıl stratejik kırılganlıklara dönüşebileceğini gösteriyor. Haberimiz, uluslararası araştırma ortaklığının yayımladığı belgelere dayanmakta olup, gelişmeler soruşturmalar ilerledikçe güncellenecektir.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Türkiye ile Umman Arasında Anlaşmalar İmzalandı — Erdoğan Maskat’ta Kritik Temaslarda Bulundu

Yayımlandı

üzerinde

Türkiye ile Umman Arasında Anlaşmalar İmzalandı — Erdoğan Maskat’ta Kritik Temaslarda Bulundu

Tarih: 23 Ekim 2025 · Saat: 14:30 (TSİ) · Okuma süresi: ~2 dakika
Kaynak: FatihDoganMedya

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Umman ziyaretinde, iki ülke arasında çok sayıda işbirliği anlaşması ve ortak deklarasyon imzalandı. Anlaşmalar ekonomi, madencilik, savunma sanayii, enerji, vize muafiyeti ve koordinasyon mekanizmalarını kapsıyor; ayrıca iki ülke arasına kurulacak koordinasyon konseyi belirlendi.


Kritik başlıklar

  • Türkiye–Umman arasında bir koordinasyon konseyi kurulmasına dair ortak deklarasyon ve çok sayıda ikili anlaşma imzalandı.

  • Anlaşma paketleri; savunma sanayii, askeri iş birliği, enerji, madencilik, yatırım ve vize muafiyeti gibi alanlarda somut adımlar içeriyo

  • Görüşme Al Alam Sarayı’nda gerçekleşti; Erdoğan ve Sultan Haitham bin Tarik azami düzeyde temsilci eşliğinde heyet görüşmesi ve imza törenine katıldı.


Detaylı haber metni

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Körfez turunun son durağı olan Umman’da Sultan Haitham bin Tarik ile resmi görüşme gerçekleştirdi. Liderler arasındaki ikili görüşme sonrası heyetler arası toplantı düzenlendi ve iki ülke yetkilileri tarafından bir dizi anlaşma ile ortak deklarasyon imzaya açıldı. Görüşmelerde bölgesel konuların yanı sıra ikili ekonomik ve savunma ilişkilerinin derinleştirilmesi öne çıktı.

Resmi kaynaklara göre imzalanan metinler arasında, Türkiye–Umman Koordinasyon Konseyi kurulmasına ilişkin ortak bildiri, savunma sanayii iş birlikleri, askeri eğitim ve bilgi paylaşımı mekanizmaları, enerji ve madencilik alanında ortak projeler ile yatırım işbirliği anlaşmaları yer aldı. Ayrıca iki ülke arasında belirli kategorilerde vize muafiyetleri ve ticari kolaylaştırıcı uygulamalara dair taahhütler metinlerde yer aldı.

Ekonomik iş birliği paketinde, Türk şirketleri ile Umman yatırım kurumları arasında stratejik ortaklıklar kurulması hedefleniyor. Madencilik ve enerji projeleri, ortak yatırım fonları ve teknoloji transferi mekanizmaları öncelikli alanlar olarak belirtiliyor. Türk yetkililer, bu kapsamda özel sektörün de aktif rol alacağı ortak girişimlerin teşvik edileceğini vurguladı.

Dış politika düzeyinde ise Türkiye ile Umman, bölgesel barış ve istikrar konularında yakın tutum sergiledi; özellikle Filistin meselesinde iki tarafın çözüme yönelik ortak irade ortaya koyduğu bildirildi. Liderler, diplomasi ve diyalogla sorunların çözümüne destek verme kararlılıklarını teyit etti.

İmza töreninin ardından yapılan açıklamalarda, anlaşmaların uygulanmasına yönelik teknik komitelerin kısa sürede çalışmaya başlayacağı ve önümüzdeki dönemde ortak projelerin somutlaşması için takvim açıklanacağı belirtildi. Resmi makamlar, imzalanan metinlerin ekonomik büyüme, istihdam yaratma ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılmasına katkı sağlayacağını ifade etti.


Neden önemli?

Bu ziyaret ve imzalanan paket, Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerindeki ivmeyi sürdürmesi ve stratejik çeşitlendirme politikalarının bir parçası olarak okunuyor. Umman’ın bölgesel arabuluculuk rolü ve yatırım kaynaklarıyla Türkiye’nin teknoloji, savunma ve madencilik kapasitesini birleştirecek adımlar, iki ülkenin uzun vadeli iş birliği perspektifini güçlendiriyo

Okumaya Devam Et

Gündem

“Yenidoğan Çetesi” davasını açan savcıya tehdit davasında yüzleşme: “Yavuz beni tutuklattın, yaktın”

Yayımlandı

üzerinde

“Yenidoğan Çetesi” davasını açan savcıya tehdit davasında yüzleşme: “Yavuz beni tutuklattın, yaktın”

Tarih: 23 Ekim 2025 — Saat: 12:30 TSİ (duruşma haberleri öğle saatlerinde servis edildi)
Okuma süresi: 3 dakika

İstanbul Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, “Yenidoğan Çetesi” davasını açan Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’i ölümle tehdit etmekle suçlanan 13 sanığın yargılanmasına başlandı. Tutuklu sanıkların salona getirilişi sırasında yaşanan gerginlikte Aylin Arslantatar’ın “Yavuz beni tutuklattın, yaktın” sözleri salonda tansiyonu yükseltti.


Haber Detayı

Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmada, “Yenidoğan Çetesi” soruşturmasında görev alan ve soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’i makamında ve çeşitli yollarla ölümle tehdit ettiği iddiasıyla haklarında dava açılan 13 sanık ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya müşteki olarak katılan Savcı Engin’in hazır bulunduğu salonda emniyet önlemleri sıkı tutuldu.

Sanıkların kimlik tespit ve duruşma işlemlerinin yapıldığı sırada tutuklu sanık Aylin Arslantatar salona getirildi. Arslantatar’ın, mahkeme salonunda müşteki savcı Yavuz Engin’e doğru bağırarak “Yavuz beni tutuklattın, yaktın. Adalet bir gün tecelli edecek. Ne mutlu Türk’üm diyene” ifadelerini kullandığı, bu sözlerin salonda kısa süreli bir gerginliğe neden olduğu bildirildi. Bazı yakınlarının salon dışında Arslantatar’a alkışlarla destek verdiği aktarıldı.

Duruşmada aralarında Mustafa Kemal Zengin gibi tutuklu şüphelilerin de bulunduğu 6’sı tutuklu toplam 13 sanık hazır bulundu. Soruşturma sürecinde hazırlanan fezlekede şüpheliler hakkında çeşitli tehdit ve suç unsurlarına ilişkin iddialar yer almıştı; fezleke ve daha önceki soruşturma süreçleri basında daha önce ayrıntılı şekilde yer almıştı.

Mahkeme esnasında güvenlik nedeniyle yoğun polis tedbirleri uygulandı; duruşma, sanıkların ve tarafların ifadelerinin alınması için ileri tarihlere ertelenebileceği yönünde notlar düşüldü. Duruşmanın ilerleyen bölümlerinde suçlamalara karşı savunmaların alınması, tanık beyanları ve delillerin değerlendirileceği belirtildi.


Neden önemli?

  • Kamu düzeni ve yargı güvenliği: Savcıların soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde tehdit edilmesi hem bireysel güvenlik hem de yargı bağımsızlığı açısından risk oluşturuyor. Bu dava, savcılara yönelik tehdit iddialarının yargı tarafından nasıl ele alındığını gösterecek.

  • Siyasi ve toplumsal yankı: “Yenidoğan Çetesi” soruşturması kamuoyunda geniş yankı bulmuş, soruşturma süreci ve iddialar çeşitli mecralarda tartışılmıştı; savcıya yönelik tehdit iddiaları davayı yeniden gündeme taşıdı.


Kısa zaman çizelgesi

  • Mayıs–Haziran 2025: Büyükçekmece ve ilgili birimlerde yürütülen soruşturma kapsamında fezlekeler hazırlandı; savcı Yavuz Engin’in tehdit edildiğine ilişkin görüntüler ve iddialar gündeme geldi.

  • 24 Haziran 2025: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 13 kişi hakkında dava açıldı.

  • 23 Ekim 2025 (bugün): İlk duruşma görüldü; tutuklu sanıkların getirilmesi ve salondaki ifadelerle gergin anlar yaşandı.


Alıntılar

  • Mahkemedeki sözlü gerginliği özetleyen ifade: “Yavuz beni tutuklattın, yaktın.” (Aylin Arslantatar’ın duruşma salonundaki sözleri


Sonraki adımlar / ne bekleniyor?

Duruşmanın önümüzdeki oturumlarında sanıkların savunmalarının alınması, varsa ek delillerin değerlendirilmesi ve tanık beyanlarının dinlenmesi bekleniyor. Mahkeme, hüküm öncesi ek bilirkişi veya adli tıp taleplerini değerlendirebilir; duruşma takvimi mahkeme kararına göre ilerleyecek.

Okumaya Devam Et

Gündem

İsrail Basını: “Gazze’deki Türk Tuzağı” — Tel Aviv İçin Hangi Riskleri Getiriyor?

Yayımlandı

üzerinde

İsrail Basını: “Gazze’deki Türk Tuzağı” — Tel Aviv İçin Hangi Riskleri Getiriyor?

Yayın tarihi / saat: 23 Ekim 2025, 11:40 (Europe/Istanbul)
Okuma süresi: 3 dakika

FatihDoganMedya

Times of Israel’de yayımlanan “Gazze’deki Türk Tuzağı” analizi, Türk ekiplerinin ve bayraklarının Gazze’deki görünürlüğünün Tel Aviv’de yarattığı diplomatik endişeleri değerlendiriyor. Türkiye’nin insani rolü, sahadaki sembolik etkiler ve olası senaryoları aktarıyoruz.

: İsrail basınında yayımlanan “Gazze’deki Türk Tuzağı” başlıklı analiz, Türkiye’nin ateşkes sonrası Gazze’deki etkinliğinin Tel Aviv açısından stratejik bir risk oluşturduğunu iddia ediyor. Yazı; Türk bayraklarının bölgede görünürlüğü, Türkiye’den beklenen arama-kurtarma/insani ekiplerin sahaya giriş müzakereleri ve bunun bölgesel diplomasiye etkisini ele alıyor.

Times of Israel analizi ve temel iddia

Times of Israel’de yayımlanan analizde, Mısır’daki ateşkes sonrası Gazze’de görülen Türk bayrakları ve Türkiye’den gelen ya da gelmesi beklenen ekiplerin sahadaki varlığı üzerinden Tel Aviv’de endişe oluştuğu kaydediliyor. Yazıda, Türkiye’nin insani faaliyetlerinin zamanla sahada siyasi nüfuza dönüşebileceği ve bunun İsrail için uzun vadede stratejik bir sorun yaratabileceği öne sürülüyor.

Türkiye’nin insani ve arama-kurtarma ekipleri

Türkiye, AFAD ve ilgili kurumlardan oluşan arama-kurtarma/insani yardım ekiplerini Gazze’ye göndermeye hazırlandığını açıklamış; ancak İsrail’in giriş izni bekleniyor. Financial Times ve diğer kaynaklar, Türk ekiplerinin Mısır sınırında hazır beklediğini ve iznin hâlâ müzakere edildiğini bildiriyor. Bu ekiplerin ana görevleri enkaz altında arama-kurtarma ve insani yardım koordinasyonu olarak belirtiliyor.

İsrail endişesinin arka planı: semboller ve strateji

İsrail medyasındaki yorumlarda iki ana endişe dikkat çekiyor: (1) sahada Türk bayraklarının görünürlüğünün kamuoyunda algı yaratması; (2) insani yardım faaliyetlerinin sahadaki karar alma süreçlerine dolaylı nüfuz kapısı açması. Analiz, bu iki unsurun birleşmesi halinde Tel Aviv’in bölgedeki stratejik dengede kayba uğrayabileceğini iddia ediyor.

Diplomasi ve olası sonuçlar

Diplomatik açıdan bu gelişme, Türkiye-İsrail ilişkilerini yeniden test edebilir; ayrıca bölgesel aktörlerin (Mısır, Katar, ABD ve diğer katkı verebilecek ülkeler) Gazze yeniden yapılanması ve güvenlik koordinasyonu konusundaki rolleri yeniden tartışılır hale gelebilir. Uzmanlar, sahadaki insani varlığın siyasileşmesi halinde uzun vadede sahada daha fazla jeopolitik rekabet doğabileceğini belirtiyor

Uzman görüşü — olası senaryolar

  • Sembolik kazanım: Türk bayrakları ve görünür insani ekipler, Türkiye için diplomatik sermaye sağlayabilir.

  • Pratik katkı: İzin verilirse Türkiye enkaz kaldırma ve arama-kurtarma konusunda doğrudan katkı sunabilir; bu katkı saha üzerinde fiili bir varlık oluşturur.

  • Gerginleşme riski: İsrail, dış aktörlerin sahada güçlenmesini kendi güvenlik planları bakımından risk sayabilir ve politik/askeri tepkiler geliştirebilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar