Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Ekonomi

Dövizde kredi ve mevduat artışı çelişki mi?

Yayımlandı

üzerinde

Son günlerde ekonomik göstergeler ilginç bir tablo çiziyor. Bir yanda yerel seçimlerden bu yana döviz mevduatlarında hızlı bir artış yaşanırken, diğer yanda 2019’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşan döviz kredileri dikkat çekiyor. İlk bakışta, bireylerin ve şirketlerin dövize yönelerek birikimlerini koruma eğiliminde olmasıyla, aynı zamanda döviz kredilerinin artması arasında bir çelişki varmış gibi görünebilir. Ancak ekonomik dinamikler bu iki eğilimin aynı anda nasıl var olabileceğini bize açıklıyor.

DÖVİZE TALEP NEDEN ARTTI?

Seçim sonrası ekonomik politikalar ve piyasa beklentileri, yatırımcıların ve tasarruf sahiplerinin döviz talebini artırmış görünüyor. Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikası kapsamında TL faizleri yükselmiş olsa da, enflasyon ve kur belirsizlikleri nedeniyle döviz birikimi devam ediyor. Şirketler de nakit akışlarını yönetmek ve kur riskine karşı korunmak için döviz tutma eğilimine girmiş olabilir. Nitekim tüzel tarafta döviz artışı daha yüksek.

Bu eğilim, geçmiş yıllarda benzer ekonomik dalgalanmalar yaşandığında da görüldü. Belirsizlik arttığında bireyler ve şirketler güvenli liman olarak gördükleri dövize yönelirler. Dolayısıyla, döviz mevduatlarındaki artış aslında ekonomik beklentilerin bir yansıması.

Peki, Kredileri Neden Artıyor? 

Bankacılık verileri döviz kredilerinde de ciddi bir artış olduğunu gösteriyor. Özellikle 2019’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşan döviz kredileri, bazı şirketlerin finansman ihtiyacını karşılamak için döviz borçlanmasını tercih ettiğini ortaya koyuyor. Bunun birden fazla sebebi olabilir:

• Yüksek TL faizleri: Merkez Bankası’nın faiz artışlarıyla birlikte TL cinsinden kredi maliyetleri yükseldi. Bu durumda, özellikle ihracatçı şirketler, gelirleri döviz cinsinden olduğu için, daha düşük faizle döviz kredisi kullanmayı tercih edebilir.
• Kur istikrarı beklentisi: Bazı şirketler, döviz kurlarında büyük dalgalanmalar yaşanmayacağına inanıyorsa, döviz kredisi almayı daha az riskli görebilir. Ancak, geçmişte bu tür stratejilerin birçok firmayı zora soktuğunu unutmamak gerekir.
• Yurt dışı borçlanma imkanları: Bazı büyük şirketler ve holdingler, uluslararası piyasalardan uygun maliyetli döviz kredisi bulabiliyor. İçeride kredi faizleri yükselirken, dış borçlanma cazip hale geliyor.

Bu Bir Çelişki Mi?

Aslında, döviz mevduatlarındaki artış ve döviz kredilerindeki yükseliş birbirini tamamen dışlayan hareketler değil. Farklı ekonomik aktörlerin farklı motivasyonları bu tabloyu şekillendiriyor. Bireyler ve bazı şirketler döviz birikimlerini artırırken, likiditeye ihtiyacı olan, özellikle ihracatçı firmalar, döviz kredilerine yöneliyor.

Ancak bu dengenin sürdürülebilir olup olmadığı önemli bir soru. Eğer döviz kredileri, ihracat geliri olmayan şirketler tarafından yoğun bir şekilde kullanılıyorsa, bu ciddi bir risk anlamına gelir. 2018’de kur şokunun ardından dövizle borçlanan şirketlerin yaşadığı sıkıntılar hala hafızalarda taze.

SONUÇ: KIRILGAN DENGELER TAKİP EDİLMELİ

Özel sektörün döviz borçlanması, eğer kontrollü bir şekilde yönetilmezse, ilerleyen dönemde ekonomiyi zorlayabilecek yeni kırılganlıklar yaratabilir. Bu nedenle, ekonomi yönetiminin hem kur istikrarını sağlaması hem de şirketlerin borçlanma davranışlarını yakından izlemesi kritik önem taşıyor.
Önümüzdeki dönemde döviz mevduatları artmaya devam edecek mi? Döviz kredilerindeki yükseliş sürdürülebilir mi? Bu soruların yanıtları, Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük risklerden biri olan döviz hassasiyetini anlamak açısından büyük önem taşıyor.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ekonomi

İsrail’in İran’a saldırısı ekonomiyi nasıl tehdit edebiliyor?

Yayımlandı

üzerinde

Bu kriz, Türkiye ekonomisi için de önemli bir tehdit. Son yıllarda yenilenebilir enerjiye yatırımlar artsa da hala en büyük ithalat kalemi petrol ve doğalgaz. İthalatın yaklaşık dörtte birini bu iki ürün oluşturuyor. Bu iki kalemde her yıl 70 milyar dolara yakın ithalat yapılıyor.

Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 2022 yılında enerji fiyatları sert artmıştı. Bu da ithalat faturasını 100 milyar dolara yaklaştırmıştı. Yani o savaş, Türkiye’nin enerji ithalat faturasını 30 milyar dolar kabarttı.

Fatura kabarınca da cari açık yükseliyor. O da cari açığın yüksek olması döviz kurunda baskıya neden oluyor. Döviz kurundaki artışlar da enflasyonu yükseltebiliyor. Üstelik bu uzun vadeli yansıması. Kısa vadede akaryakıt fiyatları da hızlı artabilir. Türkiye’de akaryakıt fiyatı İtalya’nın Cenova kentinde bulunan akaryakıt borsasındaki fiyatlara göre belirleniyor. Petrol fiyatındaki artış ya da düşüş fiyat üzerinde belirleyici oluyor. Akaryakıt fiyatındaki artışlar, taşımacılıktan tarıma pek çok alanda fiyatlara hızlıca yansıyor. Benzin fiyatına bugün 1 lira 47 kuruş zam gelmişti. Çünkü petrol fiyatı halihazırda zaten artıyordu. ‘in saldırısı sonrası 1 lira 70 kuruşluk bir zam daha bekleniyor.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ İTHALATI
Milyar dolar
2022      97,1
2023      69,1
2024      65,6

Merkez Bankası, yılın ikinci Enflasyon Raporu’nda küresel emtia fiyatlarındaki düşük seyre dikkat çekmişti. Bu, enflasyon üzerinde artı bir etki olarak görülüyordu. Banka fiyat tahminini de düşürmüştü. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, hafta başında verdiği bir röportajda enflasyon üzerinde düşürücü etkisi olan üç başlıktan birinin düşük emtia fiyatları olduğunu söylemişti. Son yaşananlar bu beklentiyi terse çevirebilir.

Burada altına da bir parantez açmak gerekiyor. Türkiye’nin dış ticaret açığı vermesinin bir nedeni enerji ise diğer nedeni de altın. Her yıl 100 bin tondan fazla altın ithalatı gerçekleştiriliyor. Fiyat yükseldikçe ithalatın maliyeti de artıyor.

PETROL FİYATI TAHMİNİ MERKEZ BANKASI 

Ortalama fiyat (dolar)

2025   65,8    

2026   60,6

Petrol ve altındaki fiyat yükselişi, enflasyon üzerinde büyük bir artış riski oluştursa da şimdilik korkutucu bir senaryo yok. Eğer ile arasındaki sorun büyümezse fiyatların tekrar önceki seviyelere çekileceği düşünülüyor. Buradaki asıl sorun, bölgesel bir savaşın başlama ihtimali. Eğer İran Hürmüz Boğazı’nı kapatırsa petrolün 100 doların üzerine çıkabileceği dile getiriliyor. Dünya’da her gün 20 milyon varile yakın petrol bu boğazdan taşınıyor. Deniz yoluyla taşınan petrolün neredeyse üçte birine denk geliyor.

Hürmüz Boğazı şu zamana kadar hiç kapanmadı. Ancak 2011 ve 2012 yıllarında kapanma ihtimali doğdu. Bu da fiyatları 120 dolarlara kadar çıkarmıştı. Gerilim düştüğünde 30 dolarlık bir düşüş yaşanmıştı.

Okumaya Devam Et

Ekonomi

Kamu işçisi toplu sözleşme zammı 2025 teklifi ne kadar? Kamu işçisi toplu iş sözleşmesi son dakika gelişmeleri…

Yayımlandı

üzerinde

Kamu kurumlarında çeşitli birimlerde işçi olarak çalışan binlerce kişi kamu işçisi toplu sözleşme zammına odaklandı.

Bakan Işıkhan son yaptığı açıklamada zam teklifinin bayram sonrası sunulacağını ifade etmişti. Kurban Bayramı 10 Haziran’da sona ererken teklif için tarih belli oldu.

2025-2026 dönemi toplu iş sözleşmesi için hükümet zam teklifini bugün13 Haziran) açıklayacak.

Okumaya Devam Et

Ekonomi

Trüf mantarı Türkiye ekonomisine 650 milyon lira katkı sağladı

Yayımlandı

üzerinde

Tarım ve Orman Bakanlığının sosyal medya hesabından, 2024 yılına ait trüf mantarı verilerine ilişkin paylaşım yapıldı.

Yeşil vatanın saklı cevherinin trüf mantarı olduğuna işaret edilen paylaşımda, “Doğal zenginliğimiz olan trüf, hem biyolojik çeşitliliğimizi destekliyor hem de kırsal kalkınmaya ve ekonomimize katkı sağlıyor.” ifadesini kullanıldı.

Paylaşımda, Türkiye’de 1212 hektar alanda trüf ormanı kurulduğu belirtildi.

2024’te 79 ton trüf mantarı üretildiği belirtilen açıklamada, “650 milyon lira ülke ekonomisine katkı sağladı. 5 bin 750 kişiye trüf mantarının doğadan toplanması ve farkındalık eğitimi verildi.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Paylaşımda, II. Trüf Ormanı Eylem Planı kapsamında 2025 yılında y

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar