Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Sağlık

Doktorlar uyarıyor: Basit bir baş ağrısı sandınız ama…

Yayımlandı

üzerinde

Doktorlar uyarıyor: Basit bir baş ağrısı sandınız ama...

Basit bir baş ağrısı sandığınızdan daha ciddi ve tehlikeli olabilir. Yeni bir araştırmaya göre, hafif baş ağrısı çeken kişiler bile intihar riski taşıyor. Daha önce yalnızca migren ve küme baş ağrıları gibi şiddetli ağrılarla ilişkilendirilen intihar eğilimi, gerilim tipi gibi hafif baş ağrılarına sahip kişilerde de gözlemlendi.

Araştırmacılar, sürekli ağrı çeken kişilerin akranlarına kıyasla intihara iki kat daha yatkın olduğunu ortaya koydu. Ayrıca, bu kişilerin intihar girişiminde bulunma olasılığının %40 daha fazla olduğu tespit edildi.JAMA Nöroloji dergisinde yayımlanan çalışmada, baş ağrısı bozukluğu olan hastaların depresyon ve intihar eğilimi açısından taranması gerektiği vurgulandı. Uzmanlar, erken teşhisin yüksek riskli bireylerin belirlenmesine yardımcı olabileceğini belirtti.
Doktorlar, depresyon ve diğer ruh sağlığı sorunlarının, ruh halini düzenleyen hormonların azalmasına yol açarak baş ağrılarını daha da kötüleştirebileceğini ve böylece kişileri intihara sürükleyebileceğini ifade etti.Amerikan Migren Vakfı’nın verilerine göre, ABD’de en az 39 milyon kişi düzenli olarak baş ağrısı veya migren şikayeti yaşıyor. Kadınlar, erkeklere kıyasla bu rahatsızlıktan iki kat daha fazla etkileniyor.
Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi Hastanesi, Pensilvanya Üniversitesi ve Stanford Üniversitesi’nden araştırmacılar, Danimarka’da baş ağrısı teşhisi konmuş 15 yaş ve üzeri yaklaşık 120 bin kişiyle, baş ağrısı olmayan 600 bin kişiyi karşılaştırdı. Katılımcılar 1995-2020 yılları arasında 15 yıl boyunca takip edildi.Araştırma sonuçları, herhangi bir baş ağrısı türüne sahip bireylerin %0,78’inin intihara teşebbüs ettiğini gösterirken, baş ağrısı olmayan grupta bu oran %0,33 olarak belirlendi. Bu, baş ağrısı çekenlerin %136 oranında daha yüksek risk taşıdığını gösteriyor. 15 yıl içinde intihar edenlerin oranı baş ağrısı çekenlerde %0,21 iken, baş ağrısı olmayanlarda %0,15 olarak kaydedildi.
Çalışmada, tüm baş ağrısı türlerinde intihar riskinin arttığı tespit edildi. Ancak en güçlü bağlantının, trigeminal otonomik sefaljiler (TAC) ve travma sonrası baş ağrısı ile olduğu belirlendi. TAC’ler, şiddetli baş ağrılarına ve göz ile burun akıntısı gibi rahatsız edici semptomlara neden olan nadir bir durum olarak tanımlanıyor.
Çalışmaya katılan doktorlar, baş ağrısının erken teşhisi ve etkili tedavisinin, intihar girişimi riskini azaltmada önemli bir rol oynayabileceğini vurguladı. Ayrıca, davranışsal sağlık değerlendirmesi ve tedavisinin de intihar riskini düşürmede yardımcı olabileceği belirtildi.Bu bulgular, bilim insanlarının 35 dolarlık bir migren ilacının ağrı krizlerini önleyebildiğini keşfetmesinden bir yıl sonra geldi. Ubrelvy markasıyla satılan Ubrogepant adlı ilaç, katılımcıların %65’inde migrenle ilişkili ağrıyı hafifletti veya tamamen ortadan kaldırdı.
Migren başladığında çoğu kişi günlük aktivitelerini yerine getiremez, ışığa bakamaz veya yüksek seslere tahammül edemez. Yeni ilaç, beyindeki migren ağrısını tetikleyen molekülleri hedef alarak çalışıyor ve 1,5 saat içinde etkisini gösteriyor.Araştırmacılar, baş ağrısı çeken bireylerin yalnızca fiziksel değil, ruhsal sağlıklarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Baş ağrısı ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak, hem bireylerin yaşam kalitesini artırmak hem de intihar riskini azaltmak için kritik önem taşıyor.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Akneye Karşı Devrim: mRNA Aşısı ile Sivilce Tedavisinde Yeni Dönem

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması:

Sanofi öncülüğünde geliştirilen mRNA tabanlı akne aşısı, Cutibacterium acnes’in patojenik suşlarını hedefleyerek uzun süreli korunma ve azaltılmış yan etki profili vaat ediyor. Klinik Faz I/II sonuçları ve geleceğe dair öngörüler burada.

Bu makalede, aknenin (sivilcenin) temel nedenlerinden biri olan Cutibacterium acnes bakterisinin patojenik suşlarına karşı geliştirilen ilk mRNA temelli aşı çalışmaları ele alınacaktır. Sanofi’nin öncülüğünde Nisan 2024’te başlayan Faz I/II klinik denemeleri, 18–45 yaş arası orta ve şiddetli akne hastalarında güvenlik, etkinlik ve immünojenisiteyi değerlendirmeyi amaçlamaktadır . Bu yaklaşım, mevcut antibiyotik ve retinoid tedavilerinin ötesinde, uzun süreli korunma potansiyeli sunarak aknede devrim yaratma vaadi taşımaktadır

Giriş

Akne vulgaris, ergenlik çağından yetişkinliğe kadar %70–95 oranında görülen kronik bir deri hastalığıdır . Mevcut tedaviler genellikle iltihabı ve sebum üretimini azaltmaya odaklanırken; uzun dönem kullanımda cilt kuruluğu, hormonal dengesizlik ve antibiyotik direnci gibi yan etkiler doğurabilmektedir . Bu zorluklar, patojenik C. acnes suşlarını hedef alan yenilikçi bir aşı yaklaşımını gündeme getirmiştir.

mRNA Aşı Teknolojisinin Temelleri

mRNA aşıları, vücut hücrelerine belirli bir proteinin sentezlenmesi için genetik talimat gönderir ve böylece bağışıklık sistemini eğitir Akne aşısında ise hedef, C. acnes’in virülans faktörlerini kodlayan mRNA’nın vücuda verilmesiyle bu bakteriye özgü antikor yanıtı oluşturmaktır  Bu yöntem, bakterinin sağlıklıda bulunan suşları etkilemeden sadece patojenik suşlara karşı spesifik yanıt geliştirilmesini sağlar .

Klinik Denemeler ve Faz I/II Çalışması

  • Başlangıç ve Katılımcılar: Klinik çalışmanın başlangıç tarihi Nisan 5, 2024 olup; 18–45 yaş arası, orta ve şiddetli yüz aknesi olan 260 katılımcı hedeflenmiştir .

  • Dizayn: Üç farklı doz seviyesinde intramüsküler enjeksiyon; plasebo kontrollü, çift kör dizayn .

  • Amaçlar: Birincil hedefler güvenlik ve tolere edilebilirlik; ikincil hedefler ise lezyon sayısındaki azalma ve immün yanıt ölçümleridir .

  • Beklenen Süre: Deneme Şubat 2026’ya kadar devam edecek şekilde planlanmıştır .

Mevcut Tedavilere Göre Avantajlar

  1. Hedefe Özgü Bağışıklık: Yalnızca C. acnes’in patojenik enzim varyantlarına yönelik antijen sunumu sayesinde yan etki profili daralır .

  2. Antibiyotik Direncini Azaltma: Sistemik antibiyotik kullanım ihtiyacının düşmesi, direnç gelişimini yavaşlatabilir

  3. Uzun Süreli Koruma: Geleneksel tedavilerin aksine birkaç doz sonrası aylar hatta yıllar boyu koruma potansiyeli söz konusudur .

Gelecek Perspektifi

Sanofi, ORI-001 gibi rekombinant protein aşı adaylarını da içeren portföyünü mRNA platformuyla genişletiyor . Faz III çalışmaları için doz seçimi ve rejimi optimize edildikten sonra 2027–2028 döneminde onay başvuruları planlanıyor . Ayrıca, daha hafif akne vakalarını kapsayacak ek denemeler de gündemde .

Sonuç

mRNA tabanlı akne aşısı geliştirme çalışmaları, sivilce tedavisinde köklü bir değişim vaad ediyor. Klinik verilere bağlı olarak birkaç yıl içinde piyasaya sürülmesi halinde, aknenin hem fizyolojik hem psikososyal yükünü azaltarak milyonlarca hastaya umut kaynağı olacağı öngörülmektedir.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Araştırma ortaya koydu: Covid-19 aşısı kalp krizini artırdı mı?

Yayımlandı

üzerinde

“Kalp krizi vakaları arttı mı?” sorusuna uzmanından açıklama geldi.

Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Sargın, son zamanlarda gündeme gelen erken yaşta vakalarının, gençlerde kalp krizinin arttığı anlamına gelmediğini söyledi.

Sargın, bununla ilgili veri olmadığını vurgulayarak, “10 yıl öncesine göre, ‘Gençlerde ciddi anlamda endişe verici oranda bir kalp hastalığı artışı var’ diyecek bir veri yok. Sadece bunların farkındalığı, insanların habere ulaşımı, bunları görmesi, duyması daha da arttığı için biraz daha çok gibi görünüyor.” dedi.

Türkiye’de, 25-45 arası genç nüfusun arttığını ve her üç kişiden birinin bu yaş grubunda olduğunu aktaran Sargın, dolayısıyla 10-20 yıl önceye göre bu sayıda da artış olduğunu dile getirdi.

“ENDİŞE VERİCİ VERİ YOK”

Nüfusla birlikte hastalıkların da arttığını aktaran Sargın, şöyle devam etti:

“Buna ek olarak bu nüfusun obezite, sigara kullanım oranı daha da artıyor. Eşlik eden risk faktörleri, tansiyon da artıyor. Ama bunların sonucunda henüz genç yaşta ölüm oranları direkt olarak arttı demek doğru değil. 10 yıl öncesine göre gençlerin çok daha risk altında olduğuna dair endişe verici bir veri yok. Dünya nüfusunun artmasıyla beraber obezite olan, sigara kullanan, tansiyon hastası olanlar da artıyor. Dolayısıyla bunlar kalp, kalple ilişkili ölümleri de artırıyor. Sonuçta toplam ölümlerin yarıya yakını, dünyanın her yerinde kalp damar hastalıkları yüzde 40 ila 50 oranında. Bu oran değişmiyor ama uzun vadede öyle bir trend var. Kalp hastalıklarına bağlı ölümler yükselme eğiliminde ama insan yaşının uzaması nedeniyle Alzheimer ve demans da artıyor mesela. Dolayısıyla bütün değerleri göz önünde tutarak, sadece kalp hastalıkları artıyor, diye düşünmeden değerlendirmek lazım.”

‘A BAĞLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

Doç. Dr. Murat Sargın, kalp ve damar hastalıklarından ölümleri Covid-19’a bağlamanın mümkün olmadığını söyledi.

İngiltere’de, 46 milyon kişi üzerinde yapılan bir çalışmadan bahseden Sargın, “İngiltere’de, 46 milyon kişinin bütün verilerini inceleyen bir çalışma yayımlandı. Çalışmada Covid-19 aşısı olan kesimde hem kalp hem de damar hastalıklarına bağlı ölümlerin daha az olduğu ortaya koyuldu.

Bu çalışmanın daha uzun süreli sonuçları da gelecek. Bunun aksini gösteren ‘Covid-19 aşısı olmuş kişilerde kalp hastalığı daha fazla oluyor’ diye bir veri yok. Söylentilerle aşıya bağlı kalp hastalıkları artıyormuş gibi yansıtmak hiç bilimsel değil.

İngiltere’deki çalışma sonucuna göre, Covid-19 aşısı olan grupta aşı olmayan gruba göre hem pıhtı hem de kalp krizi, kalp damar hastalıkları çatısı altında bütün parametrelerde daha olumlu sonuçlar var.” ifadelerini kullandı.

Sargın, Türkiye’de de İngiltere’deki çalışmaya benzer çalışmaların yapıldığını ama henüz verilerin yayına dökülmediğini kaydetti.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Sırrı Süreyya Önder kimdir, sağlık durumu nasıl? DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in hayatı

Yayımlandı

üzerinde

Sırrı Süreyya Önder, 7 Temmuz 1962 yılında Adıyaman’da dünyaya geldi. Yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu, gazeteci ve siyasetçidir. DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekilidir.

Yönetmenlik, senaristlik, oyunculuk, müzik yapımcılığı ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku (BDP’nin desteklediği bağımsızlar) saflarında katıldığı 2011 genel seçimlerinde, İstanbul 2. bölgeden milletvekili seçildi.

2014 yerel seçimlerinde HDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı oldu, ancak kazanamadı. HDP saflarında katıldığı Haziran 2015 genel seçimlerinde ve Kasım 2015 genel seçimlerinde ise Ankara 1. bölgeden milletvekili seçildi.

TBMM 24. Dönem İstanbul, 25. Dönem ve 26. Dönem Ankara milletvekili olarak görev yaptı. 2023 Türkiye genel seçimlerinde DEM Parti’den 28. dönem İstanbul milletvekili seçildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar