Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Sanat

Yemen türküsü gerçekten Muş’a mı ait? Türk halk müziği sanatçısı belgelerle konuştu

Yayımlandı

üzerinde

Türk halk müziği sanatçısı ve araştırmacı-yazar Aygün Çam, türkülerine yönelik yaptığı derleme ve araştırma çalışmalarında önemli bir ayrıntıya ulaştı. Çam, TRT repertuvarında yöresine ait olarak geçen “Yemen türküsünün”, aslında ‘ın Harput yöresine ait olduğunu tespit ettiklerini belirtti.

“Türkü, 1905 yılında Elazığ’da Yemen’e giden redif alaylarının söylediği bir ağıttır” diyen Çam, “Bu eserin Elazığ’da yazıldığı ve söylendiği, yerel kaynaklarda açıkça kayıtlıdır. Ancak TRT repertuvarında türkünün 1944 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından derlendiği, kaynak kişinin Duriye Keskin olduğu ve yörenin Muş olarak geçtiği bilgisi yer alıyor” ifadelerini kullandı.

Yaptıkları kapsamlı araştırmalar sonucu önemli belgelere ulaştıklarını belirten Çam, konuyla ilgili en eski resmi belgenin 1936 yılında Elazığ Valiliği tarafından yayımlanan ‘Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları’ adlı kitap olduğunu vurguladı. 50 tane Elazığ yöresine ait türkünün yer aldığı eserin Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yer aldığını söyleyen Çam, Yemen türküsünün de bu eserde yer aldığını belirterek, “Eser için kaynak kişi olarak Hafız Osman Öge gösterilmiş, derlemeyi Elazığ Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi yapmış ve Vasfi Akyol notaya almıştır” şeklinde konuştu.

Öte yandan, bu kitabın Türkiye Cumhuriyeti Maarif Derleme Müdürlüğünün logosunu taşıdığını belirten Çam, bunun da eserin Elazığ’da resmi olarak derlendiğini açıkça ortaya koyduğunu söyledi. 1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Elazığ Halkevi ziyaretinde, Hafız Osman Öge’nin Atatürk’ün sevdiği türkülerden biri olan “Aş Yedim Dilim Yandı” eserinin ardından “Yemen türküsünü” seslendirdiğini anlatan Çam, “Bu bile türkünün Harput ezgisi olduğunu kanıtlayan tarihi bir detaydır” dedi.

Yemen türküsü gerçekten Muş'a mı ait? Türk halk müziği sanatçısı belgelerle konuştu - 1

Atatürk’ün sevdiği ve Türk tarihine damga vuran en önemli eserlerden biri olan Yemen türküsünün, değil ‘ın Harput yöresine ait olduğu belgelerle ortaya çıktığını dile getiren Çam, türkünün yöresinin yeniden olarak düzeltilmesi adına TRT’den gerekli düzenlemeleri yapması için dilekçe ve gerekli raporları gönderdiklerini belirtti.

”TÜRKÜYÜ YAZANIN DA SESLENDİRENİN DE KİMLER OLDUĞU KAYITLI”

Elazığ yöresine ait türküler ile ilgili derleme çalışmaları ve araştırmaları yürüttüğünü ifade eden Çam, şu ifadeleri kullandı:

”Yaptığım çalışmalarda bir Elazığ türküsünün TRT repertuvarında Muş yöresine olarak geçtiğini gördüm. Bununla ilgili geniş çaplı bir araştırma gerçekleştirdim. Bizler Elazığ’da bu türkünün Harput yöresinde 1905 yılında redif alaylarının kışlanın önünde toplanıp Yemen’e giden askerin türküsü olduğunu biliyoruz. Bu türküyü yazanın da seslendirenin de kimler olduğu Elazığ’da kayıtlıdır. Bununla ilgili bir çalışma gerçekleştirdik. Elime ilk ulaşan belge İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nde de var. 1936 yılında Elazığ Valiliği tarafından bastırılan Elaziz Halk Türküleri ve Oyunları adlı bir kitap var. Bu eser, 1936 yılında derlenmiş ve içerisinde 50 Elazığ türküsü var. Bu 50 Elazığ türküsünden birisi de Yemen türküsü olarak geçiyor. Kaynak kişi, Hafız Osman Öge, Elazığ Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi ise derlemiş ve Vasfi Akyol da notaya almış.”

Yemen türküsü gerçekten Muş'a mı ait? Türk halk müziği sanatçısı belgelerle konuştu - 2

”Böylesi önemli bir belgeye ulaştık ama TRT repertuvarında yer alan bilgide ise 1944 yılında kaynak kişinin Duriye Keskin olduğu, Muzaffer Sarısözen tarafından derlendiği ve yörenin ise olarak geçtiği söylenmektedir. ‘da bu türkü söylenen tarihten 8 yıl önce resmi bir şekilde yine sağ üste köşesinde yazılana göre, TC Maarif Derleme Müdürlüğü’nün de logosu bulunmaktadır. Resmi olarak ‘da derlenen bir eser olduğunu söyleyebiliriz.”

”GEREKLİ İTİRAZLARIMIZI YAPTIK”

”Yaptığımız çalışmalarda da tarih boyunca redif kışlalarının hiçbir zaman Muş’tan hareket etmediği, özellikle Yemen cephesinin tamamen Harput’taki o dönemki ismiyle Ma’mûretü’l-Azîz vilayetindeki askeri birliklerin buradan hareket ettiği açıkça bilinmektedir. Biz TRT’ye gerekli itirazlarımızı yaptık, dilekçelerimizi ve raporlarımızı sunduk. Eserin yeniden düzenlenerek yörenin tekrardan Elazığ yazmasını talep etmekteyiz. Ayrıca, 1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Elazığ ziyaretinde Elazığ Halkevi’nde düzenlenen bir gecede Hafız Osman Öge, kent yöresine ait türküleri seslendirirken, Atatürk’ün en sevdiği iki türkü olan ” Aş Yedim Dilim Yandı” türküyü ardından ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk için bir Harput ezgisi olarak Yemen türküsünü seslendiriyor.”

NTV’yi sosyal medyadan takip edin

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sanat

İznik’te Tarihi Keşif: Roma Dönemine Ait Mozaikli Bazilika ve Mezar Alanları Gün Işığına Çıktı

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması
İznik Hisardere Nekropolü’nde süren kazılarda, Roma dönemine ait renkli mozaiklerle bezeli bazilika bölümü ve üç yeni mezar alanı ortaya çıkarıldı. Arkeologların bulguları, kent tarihine ışık tutarken bölge turizmine de büyük katkı sağlayacak.

Giriş

Bursa’nın tarihi kenti İznik, Hisardere Nekropolü’ndeki kazı çalışmalarında Roma dönemine tarihlenen mozaikli bir bazilika kalıntısı ile üç yeni mezar alanının keşfine ev sahipliği yaptı. Yeni Papa’nın ziyaret edeceği olarak duyurulan bu bölge, 4 medeniyete başkentlik yapmasıyla da dünya kültür mirası açısından büyük önem taşıyor .

Kazı Çalışmaları ve Alanın Konumu

İznik Müze Müdürlüğü tarafından yürütülen kurtarma kazıları, bölgedeki altyapı çalışmaları sırasında 2014’te ortaya çıkan mozaik taban kalıntısına bağlı olarak yoğunlaştırıldı. Hisardere Nekropolü, antik Roma kent planlamasında ören yerlerinin hemen dışında konumlanan mezar alanlarından biri olarak biliniyor .

Mozaikli Bazilika Bölümü

Kazı heyeti, tabanındaki erkek ve yılan figürleriyle renkli bir mozaik zemin tespit etti. Figürler ve kullanılan seramik malzemelerin kalitesi, yapının bölgeye atanan üst düzey bir Roma yetkilisi ya da generali sarayıyla bağlantılı olabileceğini işaret ediyor .

  • Figürler: Dairesel düzen içinde erkek ve yılan motifleri

  • Teknik: Küçük kesme taş ve renkli seramik tesserae

  • Tahmini Boyut: 5×4 metre taban alanı

Mezar Alanları ve Buluntular

Alan üç farklı mezar odasını içeriyor:

  1. Ana Mezar: Kemerli girişe sahip, tuğla duvarlarla çevrili

  2. Yardımcı Mezarlar: Çeşitli eşyalarla birlikte gömü biçiminde

  3. Üçüncü Mezar: Mozaikli zemin devam ettiği için bazilika yapısının bir parçası olarak değerlendiriliyor .

Mezarların içinde sikkeler, çömlek parçaları ve bronz obje kalıntılarına rastlandı; bunlar henüz konservasyon sürecinde.

Keşfin Önemi

  • Tarihî Doku: İznik’in Roma dönemindeki sosyal ve kültürel yapısına ışık tutuyor.

  • Turizm Potansiyeli: Yeni Papa ziyaretinin hareketlendireceği bölgeye ek bir cazibe katacak.

  • Bilimsel Katkı: Mozaik ve mezar tipi analojileri, dönemin mimari ve sanat anlayışını gün yüzüne çıkaracak.

Sonuç

İznik Hisardere Nekropolü’ndeki bu yeni keşifler, hem akademik camiada hem de kültür turizmi alanında büyük heyecan yarattı. Arkeologlar ve restoratörler, önümüzdeki aylarda mozaikler ve mezarlar üzerinde detaylı çalışmalarını sürdürecek; kamuoyuna ayrıntılı bulgular sunacaklar. Bölgenin ziyarete açılmasıyla birlikte İznik, dünya mirası rotalarında daha da öne çıkacak.

Okumaya Devam Et

Sanat

Hobi olarak başladılar, binlerce kişi sevdi: 50 bin kişiye ulaştılar

Yayımlandı

üzerinde

Ankara ve İstanbul’da bireysel olarak seramik sanatıyla ilgilenmeye başlayan, ziraat ve iktisat mezunu Beyza Tunç ile Esra Özsoy, memleketleri Erzurum’a döndüklerinde bu alandaki eksikliği fark edip 2023 yılında kendi atölyelerini kurdu. Küçük bir alan ve sınırlı ekipmanla yola çıkan iki arkadaş, zamanla çömlekçi tornası, seramik fırını gibi teknik donanımlarını artırarak profesyonel hale geldi. Tunç ve Özsoy, kurdukları seramik atölyesinde şimdiye dek 50 bine yakın kişiye bu sanatla tanışma fırsatı sundu.

Okumaya Devam Et

Sanat

Türkiye’ye dönen Marcus Aurelius heykelinin ilk durağı Beştepe

Yayımlandı

üzerinde

Türkiye, arkeoloji tarihinin en çarpıcı buluşmasına hazırlanıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı, arkeoloji temalı bir programa ev sahipliği yapacak. Açılış konuşmasını da bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirecek.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, aynı gün “Arkeolojinin Altın Çağı” sergisi ile arkeolojik mirasın en nadide örneklerini ağırlayacak. Evine dönen Marcus Aurelius da serginin en dikkat çekici konuğu olacak.

Anadolu’nun kadim izlerinin konuşulacağı Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ise dünyanın dört bir yanından akademisyenleri milletin evinde bir araya getirecek.

ABD’DEN YURDA DÖNDÜ

Yıllar sonra Türkiye’ye iade edilen yaklaşık iki bin yıllık Marcus Aurelius heykeli, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’ndaki özel bir alanda ziyaretçilerini selamlayacak.

Geçmişin izini süren bilim insanlarını Cumhurbaşkanlığında buluşturacak bu özel açılış, sadece bir sergi olarak değil; arkeoloji, kültürel miras ve tarih araştırmaları alanında Cumhuriyet tarihinin en iddialı buluşmalarından biri olarak kayda geçecek.

Cumhurbaşkanlığının ev sahipliğinde düzenlenecek uluslararası arkeoloji sempozyumu ile alanında uzman yerli ve yabancı bilim insanları Ankara’da bir araya gelecek.

Türkiye'ye dönen Marcus Aurelius heykelinin ilk durağı Beştepe - 1

Sempozyumda Marcus Aurelius heykelinin taşıdığı tarihsel ve sanatsal değer, bulunuş süreci ve Anadolu arkeolojisi içindeki önemi de bilimsel sunumlarla ele alınacak.

Bilimsel derinliğiyle akademiyi, toplumsal etkisiyle kamuoyunu etkileyen bu eş zamanlı organizasyon Türkiye’nin kültürel mirasını dünyaya açma iradesindeki kararlılığı da ortaya koyacak.

Bu tarihi adım, kültürel diplomaside yalnızca bir dönüm noktası değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel egemenlik alanını yeniden tanımladığı stratejik bir eşik olacak.

Türkiye'ye dönen Marcus Aurelius heykelinin ilk durağı Beştepe - 2

DÜNYANIN GÖZÜ ANKARA’DA

Beştepe’de, 6 Ağustos’ta düzenlenecek olan sergi ve sempozyum yalnızca akademik çevrelerin değil, uluslararası basının da odağında.

Türkiye’de yerleşik yabancı basın mensuplarının yanı sıra, dünyaca ünlü medya kuruluşlarının arkeoloji editörleri programı yerinde takip edecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sergi açılışının ardından açılış konuşmasını yapacağı “Arkeolojinin Altın Çağı” Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu üç gün sürecek.

Sempozyuma 29’u yabancı, 250’yi aşkın bilim insanı katılacak ve 17’si yabancı, toplam 33 akademisyen sunum yapacak. Türkiye genelindeki tüm kazı başkanları da yine Ankara’da olacak.

Türkiye'ye dönen Marcus Aurelius heykelinin ilk durağı Beştepe - 3

80’DEN FAZLA ESER İLK KEZ SERGİLENECEK

Mitoloji, diplomasi ve bilimi aynı zeminde buluşturacak olan Geleceğe Miras sergisinde her eser kendi hikâyesini anlatacak.

Sergide, Gelece Miras Projesi kapsamında yürütülen kazılarda bulunan ve dünyada ses getiren birçok buluntu yer alacak.

Bilimsel bir keşfin ya da kültürel bir mücadelenin sonucunda doğdukları topraklarda arkeoloji tutkunlarıyla buluşarak Beştepe’deki sergiye taşınan eserlerin yüzde 80’den fazlası ilk kez sergilenecek.

YAKLAŞIK 6 AY ZİYARETÇİ AĞIRLAYACAK

Neolitik Çağ için asrın keşfi olarak nitelendirilen ve adeta mitolojik bir hikâyenin üç boyutlu halini oluşturan Karahantepe’deki bir odada gün ışığına kavuşan eserlerden binlerce yıllık tabak ile Hatay’da bulunan 3 bin 500 yıllık kil tablet ve Antalya’da su altından çıkartılan bin yıllık parfüm şişesi seti serginin en önemli eserleri olacak.

Laodikeia kazılarında bulunan ve mitolojik bir deniz canavarının ayrıntılı tasvirini yansıtan Skylla Başı, Karacahisar Kalesi Kazısı’nda bulunarak Eskişehir Eti Müzesi’nde muhafaza edilen Orhan Gazi’ye ait gümüş sikke, Gordion’da bulunan sfenks, Metropolis’teki sıra dışı geri dönüşüm atölyesi buluntuları ve Roma Dönemi’ne ait Kybele Heykeli ise sergide ziyaretçilerle buluşacak pek çok eser arasında yerini alacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yapacağı sergi ve sempozyumda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da yer alacak.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda geçici süreyle sergilenecek arkeolojik miras yaklaşık 6 ay süreyle ziyarete açık olacak.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar