Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Türkiye 5G’ye hazırlanıyor

Yayımlandı

üzerinde

Türkiye’de bu yıl ihalesi yapılarak gelecek yıl hizmete sunulması planlanan 5G teknolojisi, iletişim süreçlerini hızlandırarak daha yüksek veri hızı, daha düşük gecikme ve daha geniş kapasiteyle birçok yeni imkanın kapısını aralayacak.

Türkiye’de 2G, 3G ve 4,5G ile gelişen mobil haberleşme teknolojileri gelecek yıl 5G ile devrim niteliğinde dönüşüme sahne olacak.

Resmi Gazete’nin 16 Ağustos 2025 tarihli sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile mobil haberleşme alanında 5G ihalesinin resmi süreci asgari değerlerin belirlenmesiyle başladı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da ihale ilanının eylül-ekim döneminde yayımlanabileceğini ve 2026 yılı içinde 5G kullanımının yurt genelinde sunulabileceğini bildirdi.

Türkiye’de şu an 5G teknolojisi, 4 büyük takımın stadyumları, İstanbul Havalimanı ve aralarında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bulunduğu 30 civarındaki tesiste deneyimlenebiliyor.

2026 DÖNÜŞÜM YILI OLACAK

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) büyük veri ve yapay zekaya ilişkin hazırladığı raporunda yer alan 5G ve ötesi teknolojilere ilişkin tespitler, yaşanacak dönüşümü ortaya koydu.

Rapora göre, dünya genelinde kullanıcı sayısı giderek artan bu teknolojinin sağlayacağı kolaylıklar özetle şöyle:

– 5G, yeni teknolojilerin kullanımına imkan verecek. Son dönemde popüler hale gelen VR uygulamaları, nesnelerin interneti kavramının, otonom araçların ve Metaverse tecrübesinin, 5G teknolojisiyle ivme kazanması bekleniyor. Büyük veri, yapay zeka, bulut bilişim, sanal/artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti gibi teknolojiler son dönemde hızla yaygınlaşmıştı.

– İnternette 5G ile daha yüksek hıza geçilecek. Bu teknolojide geçen yıl laboratuvar ortamında 7,5 Gbit/saniye hıza ulaşıldı. Gerçek şebekelerde ölçülen hız 4,7 Gbit/saniyeyi geçti. Türkiye’de 2026 itibarıyla sunulacak 5G, kullanıcılara yüksek veri hızı, daha düşük gecikme ve daha geniş kapasite imkanı sağlayacak. Veri indirme hızı süresinin 1-10 milisaniyeler seviyesine inmesi bekleniyor.

– Kapasite artacak. Yüksek kapasiteyle çalışabilme özelliğine sahip olacak 5G, 20 milyardan fazla bağlı cihaza 1 gigabayta kadar iletim hızı sunacak. Bu da birçok sektörde önemli değişiklikleri beraberinde getirecek.

– Daha verimli frekans kullanımı ve bant genişlikleri farklı imkanlar ortaya çıkaracak. 5G’nin getireceği ultra hız ve kapasite, minimum gecikme süreleriyle birleşince kullanılan servislerin yetenekleri de tamamen kişiselleştirilebilecek.

– 5G, kullanılan servise göre kapasite planlaması imkanı verecek. “Slicing” adı verilen şebeke kapasitesinin bölümlenerek sunulmasıyla şebeke farklı ihtiyaçlara göre kaynak ayırabilir hale gelecek. Bu özellik sayesinde bir bina içinde farklı katlara veya aynı evin içinde farklı odalara dahi uygun şebeke özellikleri tanımlanabilecek.

– Bu teknolojiyle yüksek hızla hareket halindeyken bile kesintisiz iletişim olacak. Saatte 500 kilometre ve üzeri hızlarda hareket halindeyken dahi akıllı cihazlar iletişimlerine kesintisiz olarak devam edebilecek.

– 5G ile enerji tasarrufu da artacak. Akıllı cihazlar, 5G şebekesi sayesinde daha verimli pil kullanımına sahip olacak. Böylece enerji kullanımında yüzde 90’lara varan tasarruf sağlanacak.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Okyanusun altından sızıyor: Antarktika’da şaşırtan keşif

Yayımlandı

üzerinde

Gezegeni ısıtan güçlü bir sera gazı olan metan, deniz tabanında yeni çatlaklardan atmosfere karışıyor.

Yeni Zelanda Yer Bilimleri Enstitüsü’nden deniz bilimci Sarah Seabrook’un da aralarında bulunduğu uluslararası bir ekip, Ross Denizi’nde yaptığı araştırmada 40’tan fazla metan çıkışı tespit etti.

Bu sızıntıların çoğu, daha önce defalarca incelenmiş bölgelerde ortaya çıktı. Bu da bölgede metan salımında “temel bir değişimin” yaşanıyor olabileceğine işaret ediyor.

KÜRESEL ISINMAYI TETİKLEYEN DÖNGÜ

Metan, karbondioksitten yaklaşık 80 kat daha güçlü bir ısı tutma kapasitesine sahip.

Bu nedenle tabanındaki sızıntıların hızla atmosfere karışması, iklim değişikliğini tahmin edilenden çok daha fazla hızlandırabilir.

Araştırmacılar, Antarktika’daki bu sızıntıların neden oluştuğunun henüz net olmadığını belirtiyor. Ancak Kuzey Kutbu’ndaki benzer olaylarda, küresel ısınmanın, deniz seviyesi değişimlerinin ve buzul erimelerinin etkili olduğu biliniyor.

Seabrook, “İklim değişikliği metan sızıntılarını artırabilir. Bu da ısınmayı daha da hızlandıran bir döngü yaratabilir” ifadelerini kullandı.

Kaliforniya Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Andrew Thurber, Antarktika’daki devasa metan rezervuarlarının “küresel ısınmanın yeni bir tehlike merkezi” haline gelebileceği uyarısında bulundu

Okumaya Devam Et

Teknoloji

ABD’li gökbilimci araştırdı: İnsanlar evrende bir istisna olabilir

Yayımlandı

üzerinde

Kopernik İlkesi, adını Dünya’nın ve insanın evrende özel bir konumda olmadığını öne süren Nicolaus Copernicus’tan alıyor. Bu ilkeye göre Dünya, evrende sıradan bir gezegen ve yaşamın dışarıda da yaygın olma ihtimali yüksek.

Ancak Dünya dışı yaşamı araştıran astrobiyoloji alanında bugüne kadar somut bir bulgu elde edilemedi. Bu nedenle bilim insanları, yaşamın varlığını sadece yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen olan Dünya üzerinden değerlendirmek zorunda kalıyor.

ASLINDA İSTİSNA MIYIZ?

Son yıllarda, kırmızı cüce yıldızların yaşanabilir bölgelerinde çok sayıda kayalık gezegen keşfedildi. Bu da bilim insanları arasında, Dünya dışı yaşamı aramak için bu sistemlerin en iyi adaylar olup olmadığı konusunda tartışmalara yol açtı.

Columbia Üniversitesi’nden Prof. David Kipping, yeni çalışmasında insanlığın aslında evrende bir istisna olabileceğine dair iki temel gerçeğe dikkat çekiyor.

Birincisi, evrendeki yıldızların yaklaşık yüzde 80’ini M-cüce yıldızlar oluşturuyor ve bunların çoğu yaşanabilir bölgelerinde kayalık gezegenlere sahip. Ancak biz bu tür bir yıldız çevresinde yaşamıyoruz.
İkincisi, evrenin yıldız üretme dönemi 10 trilyon yıl kadar sürecekken, insanlık bu dönemin ilk yüzde 0,1’inde bulunuyor. Bu da insanlığın evrende “erken gelen” bir tür olabileceğini düşündürüyor.

Kipping, Columbia Üniversitesi Cool Worlds Laboratuvarı’nın lideri olarak, potansiyel yaşanabilir gezegenleri incelemek ve teknolojik izler (technosignature) aramak için yenilikçi yöntemler geliştiren bir bilim insanı.

GÜNEŞ ASLINDA NADİR

Güneş, milyarlarca yıldızdan biri olsa da Kipping’e göre G-tipi yıldızlar nadir ve Güneş, sakin ve tek bir yıldız sistemi olmasıyla da sıra dışı.

Güneş Sistemi’ndeki Jüpiter ve diğer gaz devleri, iç sistemdeki cisimlerin yönlendirilmesine ve yaşam için güvenli bir ortamın oluşmasına yardımcı olarak, yaşamın varlığında kritik rol oynuyor.

Bilim insanına göre evrenin zaman çizelgesi de önemli. Dünya’daki yaşam yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıktı, ancak evrende yıldızlar ve yaşam için gerekli koşullar çok daha önce vardı ve M-cüce yıldızlar trilyonlarca yıl boyunca stabil kalacak. Dolayısıyla insanlık, evrende oldukça erken bir dönemde yaşıyor olabilir.

KIRMIZI CÜCELER YANLIŞ ADRES Mİ?

Öte yandan Universe Today’in konuyla ilgili bir makalesine göre, astronomların umutla baktığı kırmızı cüce yıldızlar, gezegenlerinde yaşam için uygun koşullar sunamayabilir.

Zira bu yıldızlar istikrarsız, büyük güneş lekeleri ve güçlü süper parlama aktiviteleri sergiliyor. Bu da gezegen atmosferlerini yok edebilir.

Kipping’in istatistiksel analizine göre, G-tipi yıldızlar çevresindeki gezegenlerde gözlemcilerin (bizim gibi) ortaya çıkma olasılığı daha yüksek ve bu da evrende gözlemci türlerin ortaya çıkma şansını sınırlıyor.

Yine de Kipping, M-cüce yıldızlar çevresinde yaşam arayışının tamamen gereksiz olduğunu söylemiyor, ancak bu gezegenlerin yaşam barındırma olasılığı konusunda sağlıklı bir şüphe olduğunu vurguluyor. Ayrıca astrobiyoloji çalışmalarının, Güneş benzeri yıldızlar çevresindeki Dünya benzeri gezegenlere odaklanması gerektiğini belirtiyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

TIME, 2025’in en iyi buluşlarını seçti

Yayımlandı

üzerinde

Uncaged Innovations, bitki bazlı deri alternatiflerini kökten yeniden tanımlıyor.

Kurucu ortak Stephanie Downs, “Deri’yi deri yapan şey nedir?” sorusundan yola çıkarak, bu kez kolajen yerine buğday, soya, pirinç gibi bitkisel proteinlerden oluşan bir malzeme geliştirdi.

Elevate adı verilen bu yeni malzeme, geleneksel derinin görünümünü ve hissini taklit ediyor; ancak üretimi yüzde 95 daha az sera gazı, yüzde 89 daha az su ve yüzde 71 daha az enerji gerektiriyor.

Jaguar Land Rover ve Hyundai, araç iç tasarımlarında Elevate kullanımı üzerinde çalışıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar