Gündem
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni anayasa ve adaylık açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan ziyaretinden dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
NTV ekibinden Burcu Kaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajlarını aktardı.
Budapeşte’de Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın ev sahipliğinde Türk Devletleri Teşkilatı Gayriresmi Zirvesi’ne katıldıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek zirvemiz gerek bu vesileyle kardeş ülkelerden muhataplarımla yaptığım temaslar son derece faydalı ve verimli geçti.” dedi.
O dönemki adıyla ilk zirvenin 2011’de Kazakistan’da yapıldığını anımsatan Erdoğan, “Teşkilatımız, istikrar üretemeyen küresel konjonktürde gerilimin azaltılması, arabuluculuk ve çatışmaların önlenmesi alanlarında bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunan bir kuruluş haline geldi.” şeklinde konuştu.
“80 MİLYAR DOLAR BÜYÜKLÜĞÜNDE HACME ULAŞILDI”
Türk Devletleri Teşkilatı tam üyesi dört ülkeyle ticaret hacminin son beş yılda yüzde 40 oranında artış kaydettiğini anlatan Erdoğan, “Bir başka ifadeyle bugün gelinen aşamada, 4 kardeş ülkemizde takribi 80 milyar dolar büyüklüğünde bir hacme ulaştığımızı memnuniyetle müşahede ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Zirve kapsamında gerçekleşen Devlet Başkanları Konseyi toplantısında, iş birliğini derinleştirmeye yönelik adımları ele aldıklarını söyledi.
Dışişleri bakanlarının dört belge üzerinde anlaştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Dünyası’nın ayrılmaz parçası olarak çalışmalarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle karşılayan, Türk Dünyası’nın Kıbrıs Türklerinin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan, Türk devletleri arasındaki birliğe zarar vermeyi amaçlayan her türlü girişimin engellenmesinin önemini teyit eden, üye ülkelerin Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünlüğüne kurumsal ve karar alma kapasitesine bağlılıklarını yineleyen ifadeler üzerinde mutabık kaldık.”
Gazetecilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelttiği sorular ve cevapları ise şöyle:
SORU: Macaristan’ın Avrupa Birliği üyesi olması ve Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci statüsünde olması birlikte düşünüldüğünde, hem Macaristan hem de Türkiye bağlamında her iki ülkenin de ilişkilerinin daha da verimli hale gelmesi için neler yapılabilir?
Macaristan ile köklü bir dostluğa sahibiz ve yakın iş birliği halindeyiz. Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban’la da çok iyi ilişkilerimiz var. Son yıllarda attığımız adımlarla Türkiye Macaristan arasındaki bağları kuvvetlendirme yolunda önemli mesafe aldık. Lider diplomasisi bağlamında ilişkilerimiz pozitif yönde ilerliyor. Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’ın teşkilatımızın gözlemci üyesi olması Teşkilatımız açısından bir zenginlik. İlk defa bir gözlemci üye ülkede böyle bir toplantı yapılıyor, bu çok çok önemli. Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Macaristan’la birlikte bulunmaktan bizler de çok mutluyuz. Atılacak adımlarla, Türkiye-Macaristan arasındaki bu dayanışmanın güçlenerek devamı, inanıyorum ki bizi çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda en önemli destekçilerinden biri de biliyorsunuz Macaristan. Ülkelerimiz arasındaki yakın ilişkilerin daha da çeşitlendirilmesi için yoğun çaba harcıyoruz. Şu anda mesela hayvancılıkta Macaristan ciddi bir sıçrama yapıyor. Macaristan’ın ovaları, yaylakları çok verimlidir. Macaristan ile NATO’da da beraberiz, savunma sanayii alanındaki iş birliğimizi somut projelerle derinleştiriyoruz ve bunda kararlıyız. Enerji, tarım, savunma sanayi, küçük ve orta ölçekli işletmeler konularında anlaşmalarımız mevcut, bu anlaşmaları daha da ileriye taşıyacak kararlığımız var.
SORU: Biz ülkece yıllarca terör eylemleriyle büyük acılar yaşadık. Hem Başbakanlığınız döneminde hem Cumhurbaşkanlığınızda siz bütün şehit cenazelerinde yer aldınız. Yüreğimiz yandı yıllarca. Şimdi gelinen aşamada terör örgütü hem silah bırakma hem de fesih kararı aldı. “Ben burada baldıran zehri de içerim” diyen sizin döneminizde gerçekleşti bu. Bundan sonraki süreci merak ediyoruz. Nasıl bir yol haritası izlenecek? Silah bırakmak için tarih netleşti mi? Ayrıca sizin önderliğinizde böyle bir adım atıldı. Duygu ve düşüncelerinizi merak ediyoruz.
Bu sorun ortaya çıktığında doğan bebekler bugün 40 yaşın üzerinde. Birkaç nesil bu sorunun içine doğdu ve uzun yıllar boyunca çözümsüz kaldı. Biz ilk andan itibaren samimiyetle, çözüm perspektifi ile meseleye yaklaştık. Çünkü Terörsüz Türkiye’nin ülkemizi nasıl şaha kaldıracağını biliyoruz. Evlatlarımıza bırakacağımız en önemli miras Terörsüz Türkiye olacak. Yıllarca süren acıların, kayıpların ve mücadelelerin ardından bu noktaya gelmek, gerçekten umut verici. Şehit cenazelerinde hissettiğim tarifsiz acıların, yüreklerimizi dağlayan terör eylemlerinin gölgesinde, bugün bu başarıyı görmek benim için tarifsiz bir gurur kaynağı. Terörle mücadelenin kahramanları, güvenlik güçlerimizle gurur duyuyorum, şehit ailelerimizin metanetleri ile iftihar ediyorum. Her bir acının, her bir kaybın ardında güçlü bir dayanışma, sabır, dirayet ve kararlılık yatıyor. Diyarbakır annelerini bir kenara koyamayız. Diyarbakır annelerini ihmal edemeyiz. Diyarbakır annelerinin artık gözü yaşlı değil, onlar da artık mutluluğu tatsınlar, yaşasınlar istiyoruz. Yakında anneler evlatlarıyla kucaklaşacaklar. Bu müjdeleri de alacağımıza inanıyorum. Bu konuları rahmetli Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan ziyaretimize geldikleri zaman kendileriyle görüşmüştük. Milli İstihbarat Teşkilatımız, diğer kurumlarımızla iş birliği içinde, Terörsüz Türkiye ile ilgili çalışmaları kontrollü bir şekilde devam ettiriyor. Başbakanlığım döneminde ben silahların gömülmesinden bahsetmiştim. Şimdi gelinen noktada bu ifade silahların bırakılmasına ve teslimine döndü. Bu adımlar atıldığında şehitlerimiz de inşallah huzura kavuşur. Diğer taraftan, silah vesayetinden kurtuldukça, DEM Parti de siyasi mücadelesini çok daha farklı bir şekilde sürdürme fırsatını yakalıyor. Mecliste 50’nin üzerinde milletvekilleri bulunuyor. Siyaseti çok daha güçlü bir şekilde sürdürebilmesi DEM’e yeni avantajlar sağlayacaktır. DEM’in de yeni dönemde farkını ortaya koyması hem kendi tabanları için, hem ülkemiz için hayırlı olacaktır.
SORU: Türkiye’nin neden yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır? Siz 1924 Anayasası’ndan 101 yıl sonra Türkiye’nin ikinci sivil anayasasını yapmak için Meclis’te ve toplumda bir mutabakat olduğunu düşünüyor musunuz? Yeni bir anayasanın, yani sivil anayasanın öneminin idrak edildiği kanaatinde misiniz?
Türkiye değişiyor, dünya değişiyor. Yeni bir çağda yaşıyoruz, daha yeni bir çağa doğru ilerliyoruz. Bu kadar hızlı değişen dünyada, eski Türkiye’nin üstelik de darbenin şartlarında hazırlanmış, ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın darbeci zihniyetin satırlarında gezindiği bir anayasa ile bir yere varmak mümkün müdür? Darbecilerin yazdığı anayasa ile toplumu birleştirmenin ne kadar zor olduğunu 40 yıldır yaşayarak görmüyor muyuz? Bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde darbe anayasasının olduğunu bilmeyen var mı? Siyasi hayatım boyunca Türkiye’nin sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dile getirdim. Bugün de aynı noktadayım. Artık darbecilerin yazdığı, darbecilerin ortaya koyduğu bir anayasayla Türkiye geleceğe yürüyemez. Artık darbecilerin değil, sivillerin ortaya koyduğu bir anayasaya ihtiyacımız var. Bunun için de AK Parti olarak biz bir çalışma yapıyoruz. Bununla ilgili bazı arkadaşlarımıza görevler de verdik. Bütün mesele, acaba Cumhuriyet Halk Partisi de bizlerle ortak, müşterek bir sivil anayasa yapma yolculuğuna çıkar mı? Önemli olan bu. Diyoruz ki; gelin el ele verelim. Komisyonlarımızı kuralım ve bu komisyonlarla beraber sivil anayasayı bir an önce oluşturalım ve milletimize takdim edelim. Hem milli olsun hem yerli olsun. Böyle bir anayasayı inşallah Türkiye görsün, yaşasın. Olmaması için hiçbir sebep yok. İlk dört madde ile ilgili herhangi bir sorun yok. Yani AK Parti olarak bizim böyle bir sorunumuz yok ve diğer siyasi partilerin de hemen hemen birçoğunun böyle bir sorunu yok. Ortada ilk dört madde ile ilgili bir sorun olmadığına göre, sadece yol haritasını belirleyeceğiz. Süratle heyetlerimizi oluşturabiliriz. Başbakanlığım döneminde böyle bir çalışmayı yapmıştık, yine yapabiliriz, fazla vaktimizi almaz. Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok. Atacağımız adımlarla ülkemizin itibarını nasıl yükseltiriz, derdimiz bu. Şu anda artık Türkiye’nin milli geliri hamdolsun güçlü bir konuma ulaştı. Göreve geldiğimizde rakamlar neydi, şu anda rakamlar nerede? İhracata bakıyorsun, ihracatta hamdolsun 265-270 milyar dolar seviyelerini yakaladık. Öbür tarafta kişi başı milli gelirimiz o yıllara göre tavan yapmaya başladı. Rezervimiz de tırmanmaya başladı. Döviz rezervi noktasında şu anda hazinemiz güçlü.
SORU: Batı cenahından sürekli Türkiye aleyhine eleştiriler geliyor. Muhalefet de her seferinde bunları alıp içeride “İnsan haklarından, demokrasi dersinden yine sınıfta kaldık” şeklinde gündeme taşıyor. Diğer tarafta da 20 aydır İsrail’in Gazze’deki soykırımı karşısında üç maymunu oynayan bir Batı var. Gerçi son zamanlarda biraz kıpırdanma söz konusu. Bunca insan öldü, kılını kıpırdatmadılar. Bu açmazları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu açmazlar, dünyanın açmazları. Gazze meselesi sadece bir insani kriz değil, aynı zamanda uluslararası sistemin samimiyet sınavı oldu. Batılı kuruluşlar maalesef Gazze sınavından geçebilmiş değildir. İnsan hakları, uluslararası hukuk ile ilgili kurdukları bütün cümleleri İsrail zulmü karşısındaki suskunlukları ile boşa çıkartmışlardır. Düşünün bebeklerin kurşunlarla, bombalarla ve şimdi de açlıktan öldüğü bir dünyada susulur mu? Gazze’deki zulme sessiz kalmak, oradan yükselen çığlıklara kulak tıkamaktan büyük körlük ve sağırlık olabilir mi? Tarih, Gazze sınavından geçemeyenleri yargılayacaktır. Türkiye olarak, insanlığın, insan onurunun yanında yer aldık, almaya devam edeceğiz. İmkanlarımızı geliştirerek, elimizden gelen her şeyi yaparak bölgeye gıda yardımını sürdüreceğiz. Gazze’ye insani yardımların girişini engelleyen İsrail, küresel düzeyde gittikçe yalnızlaşıyor. Geç de olsa Avrupa ülkelerinde İsrail’e karşı bir aydınlanma, hareketlilik yaşanıyor. Bizim tek derdimiz Gazze’deki, Filistin’deki bu gelişmeleri süratle olumlu bir şekle dönüştürmektir.
SORU: ABD Başkanı Donald Trump ile Körfez turunun ilk ayağı olan Riyad’da çevrimiçi görüşme yaptınız. Sonrasında da Suriye ile ilgili yaptırımların kaldırılması kararı çıktı. Burada Donald Trump size atıfta bulunmuştu. Avrupa Birliği de peşi sıra aynı yolu izleyeceğini duyurdu. Bir de YPG meselesi var, terörle bağlantı ve silah bırakmayla ilgili Suriye yönetimiyle yapılan bir anlaşma var. Son zamanlarda MİT Başkanının Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile temaslarının arttığını görüyoruz. Suriye ayağında bir sıkıntı var mı?
Sayın Trump’la telefon görüşmemizde çok odaklı olarak Suriye’deki yaptırımların kaldırılması konusuna değinmiştik. Daha sonra Sayın Trump Riyad’a gittiğinde, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın oraya gelmesi söz konusu oldu. Biz de oradaki toplantıya çevrimiçi katıldık. Orada oluşturulan vizyonu Dışişleri Bakanlarımız yaptıkları görüşmeler neticesinde hayata geçirdi. ABD’nin deklarasyonundan sonra Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi de bir karar aldı. Onlar da yaptırımlarını kaldırdıklarını ilan ettiler. Bunlar Suriye’nin bölgede istikrara kavuşması için fevkalade önemli adımlar. Yürüttüğümüz yapıcı diplomasinin, çok katmanlı diplomasinin nasıl sonuç ürettiğini de gösteriyor. Riyad Zirvesi, ülkemizin bu tür kritik süreçlerde ne denli katkısı aranan bir aktör olduğunu bir kez daha göstermiştir. Diğer taraftan YPG konusunun birkaç bileşeni var. Bunlardan biri YPG’nin uzun zamandır elinde tuttuğu DEAŞ tutukluları meselesi… Amerikalılarla, Suriye yönetimiyle ve Irak yönetimiyle oluşturduğumuz bir komite var. Bunlarla bir araya gelerek “DEAŞ’lı tutuklular ve kampta yaşayan siviller, özellikle kadın ve çocuklara ne olacak?” konusunu ele alıyoruz. Onlarla ilgili ayrıntılı bir çalışma devam ediyor. Diğer taraftan bir başka konu da YPG, Türkiye’de yapılan çağrıya mı cevap verecek? Yoksa Şam’da yapılan 8 Mart mutabakatına mı sadık kalacak? Yoksa her ikisini beraber mi yapacak? PKK’nın silah bırakma ve fesih süreci örgütün Suriye kolunu da kapsamaktadır. 8 Mart’taki mutabakatın Ankara’dan gelen çağrıyla, İran’dan gelen çağrıyla daha çok desteklendiğini düşünüyoruz. Onlar da şu anda böyle bir geçiş ve arayış içerisindeler. Önümüzdeki günlerin çok kritik olduğunu değerlendiriyoruz. İlgili kurumlarımız muhataplarıyla bütün silahlı grupların Suriye ordusuna dahil olma sürecini izliyor. Özellikle YPG ile ilgili konuyu çok ama çok yakından takip ediyoruz. Şam yönetiminin bu konudan dikkatini ayırmaması önemli. Çünkü şu anda konuşmaları gereken çok konu var. Onları bu konuya odaklandırmaya çalışıyoruz. Kamplar meselesinde Irak’ın odaklanması lazım. Özellikle El Hol kampındaki kadın ve çocukların büyük çoğunluğu Irak ve Suriye’ye ait. Onlar kendilerine düşeni almalılar. Bunlar çözüldükçe YPG’nin önemi azalacak ve entegrasyonu daha kolay olacak.
SORU: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in “Meclis’te boş sandalye sayısının 30’a yaklaşması durumunda anayasal çerçevede ara seçim kaçınılmaz olur” şeklindeki bir çıkışı vardı. Her ne kadar kendileri “milletvekillerini istifa ettirme planımız yok” dese de bu açıklama sizce erken seçim tartışmalarını yeniden alevlendirdi mi? Siz bu çıkışı nasıl değerlendirirsiniz? Aynı zamanda muhalefetin meclis üzerinden bir erken seçim stratejisi geliştirmesi sizce ne kadar doğru? Gerçekçi ya da demokratik teamüllere uygun mu? Bu hamlenin siyasi bir karşılığı olur mu?
CHP’nin milletin verdiği ödevi yerine getirmek gibi bir niyeti hiç olmadı. Her seçim sonrası, onlar açısından bakarsak her yenilgi sonrası, aradan bir zaman geçtikten sonra erken seçim borazanını öttürmeye başlıyorlar. Fakat CHP budur. Hatırlayın, CHP’nin erken seçim olayı yeni bir tez değil. Yatıyorlar kalkıyorlar “erken seçim” diyorlar. Yani erken seçim olduğu zaman ne olacak? Bunlar iktidara mı gelecekler? Şu anda elindeki boş veya dolu sandalye sana yeter. Tepe tepe kullan. Erken seçim hesaplarıyla ile heba ettikleri vakitleri, millete hizmete harcasalar, belki milletin gönlüne girebilmenin bir yolunu bulabilirler. Kaldı ki Özgür Bey’in anlattığı erken seçim değil başka bir konu. Buna erken seçim denmez. Buna ara seçim denir. İkisini birbirine karıştırmamak gerekir. Dahası şu anda TBMM’deki tabloya bakıldığında ara seçimi gerektiren bir durum da yoktur. Millet, bundan 2 sene önce vekilleri 5 yıl görev yapsınlar diye Meclis’e göndermiştir. Diğer yandan Sayın Özel’in anladığı manada erken seçimi bugüne kadar çok dillendirdiler. Türkiye’yi böyle bir badirenin içerisine sokmayız, sokamayız, buna gerek de yok. Türkiye şu anda tarihinin en istikrarlı, güçlü zamanlarını yaşıyor. Tam bir birliktelik ruhuyla terörü bitirmenin arifesindeyiz. Enflasyona karşı topyekûn mücadeleyi başarıyla yürütüyoruz. Dış politikada hamdolsun yıldızımız giderek parlıyor. Cumhur İttifakı olarak birilerinin keyfi için bunların zarar görmesine müsaade etmeyiz.
SORU: Amerika’da yayınlanan Newsweek dergisi sizinle ilgili çok çarpıcı bir makale yayımladı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyanın en güçlü adamlarından biri ve Trump’ın müttefiki” başlıklı makalede özetle şunlar söyleniyor. “Erdoğan birçok cephede kilit aktör, küresel diplomasideki güçlü adımlarıyla küresel bir lidere dönüştü. Trump, Türkiye’ye muhtaç.” Bu makalenin yayımlandığı gün, CHP lideri Özgür Özel’in de size yönelik bir açıklaması oldu. Özel sizin için “yerel diktatör” dedi. Hem bu Newsweek’in makalesini hem de Özel’in açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye güçleniyor, güçlendikçe de etkinliği artıyor. Bu değerlendirmeler, Türkiye’nin uluslararası arenadaki stratejik önemini ortaya koyuyor. Gelinen nokta, kuşkusuz siyasetteki istikrarın neticesi. 23 yılda ülkemizin ekonomi, siyaset, dış politika, ulaşım ve sağlık gibi alanlarda nereden nereye geldiğini hepimiz görüyoruz. Biz Türkiye’yi güçlendirmeye devam edeceğiz. İleriye doğru attığımız her adım ülkemizin de bizim de sözümüzü kuvvetlendiriyor. Sadece Sayın Trump ile değil birçok liderle iyi ilişkiler kurduk. Belki bir Amerika seyahatim olabilir. Sayın Trump’la yüz yüze görüşmemizi orada yapma şansımız olur diye düşünüyorum. Türkiye-Amerika ilişkileri birilerinin zannettiği gibi önemsiz değildir. Sayın Trump’ın Türkiye’ye bakışı çok olumlu. Bizim onlara bakışımız da aynı şekilde. Karşılıklı saygı ve samimiyete dayalı güçlü bir ilişkimiz var. Diğer konuya gelince biz bunları nazarı dikkate almıyoruz, çünkü milletimiz, kimin ne yaptığını ve kimin ne söylediğini çok iyi biliyor.
SORU: Karadeniz’de uzun bir aradan sonra bir doğal gaz keşfi yapıldı ve doğalgaz faturasının yüzde 65’i de devlet tarafından sübvanse ediliyor. Diğer taraftan da doğal gaz keşfini itibarsızlaştırmaya çalışan CHP’li bazı milletvekilleri ve CHP medyasını gördük. Bazı argümanlar geliştirdiler ve bu argümanlarla doğal gaz keşfini itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Yine İstanbul’da da suya son 6 yılda yüzde 1065 oranında zam yapıldı. Muhalefet, doğal gaz keşfini ve devletin sübvanse ettiği bu faturaları itibarsızlaştırmaya çalışırken kendi belediyelerinin yönetiminde son 6 yılda suya yüzde 1065 oranında zam yaptıklarını gördük. Bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar milleti kandırmayı adet haline getirdi. Millete seçim öncesi suyu bedava verecekleri vadedip, seçim sonrası zam üzerine zam yapıyorlar. Geçmişte milleti altın, traktör vadederek oy almaya çalışan, sonra bu sözleri sorulunca “çarpıcı olsun diye söyledik” diyen Sayın Özel değil miydi? Biz milletimize ne vadettiysek onu yaptık. Yapamayacağımızı da vadetmedik. Biz söz vermenin sorumluluğunu idrak eden ve milletimize verdiğimiz sözü namus borcu kabul eden bir hareketiz. Allah bizi hiç mahcup etmedi. Enerji alanında devrim niteliğinde adımlar attık. Türkiye’nin her alanda olduğu gibi enerjide de bağımsızlığını kazanması için mücadele ediyoruz. Bu alanda çok ciddi yatırımlar yaptık. Bir yandan ülkemizin enerji köprüsü olma özelliğini güçlendirmeye çalışırken diğer taraftan da enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmeye ve enerji alanında kendi ihtiyacımızı karşılayacak seviyeye ulaşmaya çabalıyoruz. Akkuyu Nükleer Enerji santralini ülkemizi farklı bir lige taşıdık. Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşfimiz milletimiz için bir dönüm noktası oldu. Biz diyoruz ki süratle daha fazla doğal gaz çıkaralım da buradan vatandaşımıza daha ucuz şartlarda doğal gazı verelim. Bunu da başaracağız. Hele hele şimdi sismik araştırma ve sondajlar için yeni gemiler alıyoruz. Bu aldığımız sismik sondaj gemileriyle sadece Karadeniz değil, dünyanın değişik yerlerinde araştırmalar yapacağız. Örneğin şu anda Oruç Reis nerede? Somali’de. Somali’de çalışmalarımız devam ediyor. Biz bunlarla da kalmayı düşünmüyoruz. Daha nerelere açılabiliriz bunun arayışı içindeyiz. Elinde sismik araştırma, sondaj yapabilen bu tür gemileri olmayan bir Türkiye’den, şu anda hamdolsun bu tür çalışmaları yapabilen 6-7 gemiye sahip bir Türkiye’ye ulaştık. Muhalefet ne kadar karamsarlık yayarsa yaysın. Biz milletimizle yol yürüyor, onlara hep doğruları söylüyoruz. CHP’nin görevi maalesef her ne olursa olsun eleştirmek, bizim görevimiz ise her şartta milletimize hakkıyla hizmet etmek.
SORU: Ekonomide olumlu gelişmelerin yanında reel sektörün özellikle krediye erişimi ve maliyetle ilgili de yakınmaları da daha sık duyulmaya başlandı. Belki bunu yakın zamandaki toplantıda daha belirgin şekilde gözlemleyeceksiniz. Daha önce Kredi Garanti Fonu üzerinden KOBİ’ler başta olmak üzere krediye erişimi konusunda özellikle nefesi kesilenlere doğrudan bir destek paketi açıklamıştınız. İhracatçı bakımından da zaman zaman bunun yetersiz kaldığı şeklinde eleştiriler ya da yakınmalarla birlikte Eximbank limitlerini de arttırmıştınız. Dolayısıyla bir bütün olarak bakıldığında görece reel sektörün desteklenmesine ilişkin hem Eximbank hem kredi garanti fonu yönüyle birtakım adımlar atmayı düşünüyor musunuz?
Ekonomi programımızı kararlılıkla uyguluyoruz. Enflasyonda düşüş dikkat çekici biçimde görülüyor. Bu bir süreç ve devam ediyor. Kredi Garanti Fonunu ben de önemsiyorum. Yani bu noktada adım atıp Kredi Garanti Fonundan tulumbaya suyu dökmekte fayda var ki hareketlensin. İnşallah yeni dönemde çok daha farklı bir adımı atacağız. Bu konuyla ilgili olarak da ilgili arkadaşlarımıza gerekli uyarıları da yaptım. Şu anda bunun hazırlığı içerisindeyiz. Bu adımı atmaya mecburuz. Ekonomide uyguladığımız reçetenin olumlu sonuçlar vermesi doğru yolda olduğumuzun göstergesi. Enflasyondaki düşüş öngörülebilirliği artırıyor. Son 40 ayın en düşük seviyesini gördük. Bu gelişmeler yurtiçinde beklentilerin iyileşmesini sağlarken dış finansmana erişim açısından Türkiye’nin kredi notuna olumlu yansıyor. Bu olumlu tablonun devamı için fiyat istikrarına olduğu kadar finansal istikrar ve büyüme dinamiklerine de çok dikkat ediyoruz.
Gündem
Ticaret Bakanlığı’ndan İsrail ile ticaret iddialarına ilişkin açıklama

Ticaret Bakanlığınca, Türkiye‘nin İsrail ile ticaretinin devam ettiğine yönelik haberlerin yalan ve çarpıtmalar üzerine kurulu olduğu belirtilerek, 2 Mayıs 2024’ten bu yana İsrail ile ticaretin sıfır olduğu bildirildi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in, Gazze-Batı Şeria-Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırılarına ve Gazze’deki soykırımına karşı, Türkiye‘nin, dünyada, diplomasi, ticaret, hukuk, sağlık ve insani yardımlar alanında en yiğitçe mücadeleyi veren ülke olduğu belirtildi.
Haberin İngilizce orijinal halinde Türkiye’nin adı geçmemesine rağmen, “Türkiye 2024’te İsrail ile ticareti devam ettiriyor” imajı vermeye çalışmasının ve buna bazı medya organlarının sahip çıkmasının terör kaçkını biriyle işbirliklerini açıkça ortaya koyduğu ifade edilen açıklamada, bu konudaki yalanlarla mücadele etmeye daha güçlü şekilde devam edileceği bildirildi.
“2,8 MİLYAR DOLARLIK İSRAİL’E İHRACAT RAKAMI TAMAMEN YANLIŞ”
Açıklamada, Türkiye’nin 7 Ekim 2023’ten 2 Mayıs 2024 tarihine kadar olan 7 aylık dönemde, bölgede ateşkes sağlanır ve durum düzelir çabaları devam ederken İsrail ile ticaretini yüzde 30 civarında azalttığı anımsatılarak, şu ifadelere yer verildi:
“Hükümetimizin kararıyla, ilk aşamada 9 Nisan 2024’te 54 başlık altındaki 1019 üründe İsrail’e ihracatı durdurmuştuk. Bu arada, 7 Ekim 2023’ten sonraki dönemde İsrail ile ticareti özel sektör kuruluşları ve yabancı sermayeli yatırımcıların yaptığı da defaatle vurgulanmıştır. 3 hafta sonra 2 Mayıs 2024’te hükümetimizin aldığı kararla, Türkiye’den İsrail’e bütün ürün gruplarında ihracat, ithalat, transit ticaret tamamen durdurulmuştur. Gümrüklerde ve serbest bölgelerimizde İsrail ile ticaret işlemi yapılamaz. 2 Mayıs 2024’ten bu yana İsrail ile ticaret sıfırdır. Haberde verilen 2024’te 2,8 milyar dolarlık Türkiye’den İsrail’e ihracat rakamı da tamamen yanlıştır. Ticareti 2 Mayıs 2024’te durdurma kararımız öncesinde, 2024’ün ilk 4 ayında, ihracat 1 milyar 522 milyon dolar olup, buna Filistin’e yapılan ihracat da dahildir.”
“Türkiye-Filistin devleti protokolü” uyarınca, özgün bir kontrollü ticaret mekanizmasının geliştirildiği anımsatılan açıklamada, “Sadece ithalatçının Filistinli, varış yerinin Filistin adresi olmak ve Ticaret Bakanlığımız tarafından her başvuru sıkıca kontrol edilerek, sınırlı izin verme uygulaması uyarınca yapılan Türkiye’den Filistin’e ihracat da 2024 yılı toplamında 797 milyon dolardır.” bilgisi verildi.
“TÜRKİYE İSRAİL İLE 9,5 MİLYAR DOLARLIK DIŞ TİCARETİNDEN FERAGAT ETTİ”
Çarpıtma haberin tamamen “Türkiye sanki halen İsrail’e ihracat yapıyormuş” algısı oluşturmaya yönelik iftira mahiyetinde olduğunun altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Türkiye’nin, hükümetimizin İsrail’in soykırımlarına karşı aldığı politika ve tedbirlerini itibarsızlaştırmayı ve düpedüz İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeyi amaçladığı açıktır. Türkiye, 2022 yılı verileriyle İsrail ile 9,5 milyar dolarlık dış ticaretinden, ki bunun 7 milyar doları ihracat olmak üzere Filistin davasını ve masum Filistinlileri desteklemek için feragat etmiştir. Hükümetimizin, Ticaret Bakanlığımızın, bu konudaki resmi, gerçek ve istatistiki verilere dayalı açıklamalarına itibar edilmesi, İsrail’e hizmet eden etki ajanı terör kaçkınlarının yalanlarına, çarpıtma, cımbızlama haberlerinin dikkate alınmaması hususunu kamuoyumuzun dikkatine sunarız.”
Gündem
İBB’ye Yönelik 3. Dalga Operasyonda 13 Kişi Tutuklandı: Rüşvet ve İhale Usulsüzlüğü İddiaları Gündemde
Açıklaması
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Medya AŞ ve Kültür AŞ’de usulsüz ihale ve rüşvet iddialarıyla yürüttüğü üçüncü dalga operasyonda gözaltına alınan 20 şüpheliden 13’ü tutuklandı, 7’si adli kontrolle serbest bırakıldı. Operasyonun ayrıntıları ve tutuklanan isimler haberimizde.
Detaylı Haber Analizi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk soruşturmasının üçüncü dalga operasyonu kapsamında 20 şüpheliyi gözaltına aldı. Soruşturma, Medya AŞ ve Kültür AŞ bünyesinde “usulsüz ihaleler düzenleme” ve “rüşvet alma” iddialarına odaklanıyor.
Operasyonun Kapsamı ve İddialar
-
Tarih ve Yetkililer: Operasyon, 20 Mayıs 2025’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şubesi koordinesinde gerçekleştirildi.
-
Soruşturma Konusu: Şüphelilerin, İBB’ye bağlı Medya AŞ ve Kültür AŞ şirketlerinde ihale dosyalarında müdahale ederek usulsüz ihaleler tertip ettikleri; bu süreçte aralarında yüksek meblağlı rüşvet alındığı iddia ediliyor.
-
Suçlamalar: “Suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap”, “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak” başlıklı çok sayıda ağır suçlama yöneltildi.
Tutuklanan ve Adli Kontrolle Serbest Bırakılanlar
Mahkemeye sevk edilen 20 şüpheliden 16’sı hakkında tutuklama, 4’ü hakkında ise adli kontrol talebi yapıldı. Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla:
-
13 şüpheli tutuklandı.
-
6 şüpheli “yurt dışına çıkış yasağı” ve “imza atma” şartıyla adli kontrol hükümlerine tabi serbest bırakıldı.
-
1 şüpheli ise “ev hapsi” ve “yurt dışına çıkış yasağı” adli kontrol tedbirleriyle tahliye edildi.
Tutuklanan öne çıkan isimler arasında;
-
Taner Çetin (İBB Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı)
-
Arzu Can (Daire Başkanı Asistanı)
-
Serap Karay (Halkla İlişkiler Müdürü)
-
Mustafa Karaoğlu (Halkla İlişkiler Müdür Yardımcısı)
-
Onur Gülin (Çeşme Belediye Başkan Yardımcısı)
-
Musa Özışık (Ayniyatçı)
ve iş insanı Engin Gönül gibi isimler yer alıyor.
Soruşturmanın Geçmişi ve Siyasi Yansıması
Bu operasyon, İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasının üçüncü dalgası. Önceki dalgalarda aralarında Murat Ongun gibi yöneticilerin de bulunduğu çok sayıda şüpheli ifadesi alındı ve tutuklamalar gerçekleşti. Soruşturma, Ekrem İmamoğlu’nun görevden uzaklaştırılması kararını da beraberinde getiren geniş çaplı iddiaları içeriyor.
Siyasi Yansımalar:
-
İktidar kanadı, operasyonu “yolsuzlukla mücadele” olarak sunarken muhalefet, işlemlerin “seçim öncesi belediye yönetimine baskı” amacı taşıdığını savunuyor.
-
Ekrem İmamoğlu’nun uzaklaştırılma süreciyle birlikte soruşturma, Türkiye gündeminde uzun süre tartışılacak gibi görünüyor.
Sonuç ve Beklentiler
-
Hukuki Süreç: Tutuklu 13 şüphelinin soruşturma savcılığındaki işlemleri sürüyor; iddianame düzenlendikten sonra İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilecekler.
-
Belediye Çalışmaları: Operasyon, İBB’nin Medya AŞ ve Kültür AŞ projelerinde aksamalara yol açabilir; şeffaflık talepleri artacak.
-
Toplumsal Etki: Yolsuzluk ve kayırmacılık iddiaları, vatandaş güvenini zedeleyen temel unsurlar olarak öne çıkıyor.
Gündem
Hulusi Akar’ın acı günü: Kayınvalidesinin cenaze törenine katıldı

TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı AK Parti Kayseri Milletvekili Hulusi Akar‘ın kayınvalidesi Türkan Samur, yaşlılığa bağlı organ yetmezliği sebebiyle İzmir’de yaşamını yitirdi.
Türkan Samur için bugün ikindi vakti Karşıyaka ilçesindeki Mevlana Camii’nde cenaze töreni düzenlendi.
Törene; Hulusi Akar, eşi Şule Akar, Samur’un torunları ile yakınları, İzmir Valisi Süleyman Elban, Ege Ordusu ve Garnizon Komutanı Orgeneral İrfan Özsert, AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, AK Parti İzmir İl Başkanı Bill Saygılı katıldı.
Kılınan namazın ardından Samur’un bir süre omuzlarda taşınan cenazesi Örnekköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
-
Gündem1 hafta önce
Mersin Bozyazı’da Kan Donduran Olay: “Herkes Namuslu Olacak” Diyerek Darp ve Bıçaklama
-
Gündem6 gün önce
ABD’den Tartışmalı Adım: Gazze’den 1 Milyon Filistinliyi Libya’ya Taşıma Planı
-
Gündem1 hafta önce
Osmaniye’de Evlat Dehşeti: Suriye Uyruklu Oğul, Annesi Nura Zemzem’i Dövüp Boğarak Öldürdü
-
Gündem1 hafta önce
“Küçük Yürekleri Yaralayan Skandal: Ağrı’da 17 Yaşındaki Şüpheli Anaokulunda Gözaltına Alındı”
-
Gündem2 gün önce
Kocaeli’de Solaryum Kabininde Unutulan Kadın 22 Dakika Boyunca Yanıklarla Hastanelik Oldu: Hukuki Süreç Başladı
-
Gündem1 hafta önce
Hamitler Barınağı’nda Skandal: “T61” Zehriyle Katliam ve Çuvallara Atılan Canlar
-
Magazin1 hafta önce
Metin Arolat’ın Otopsi Raporu Bomba Gibi Düştü: Kalp Krizi Ortaya Çıkardı, “Sarı Serum” Spekülasyonu Çürüdü
-
Gündem1 hafta önce
Ceyhan Devlet Hastanesi’ndeki ‘Bıçak Parası’ Skandalı: Ortopedi Doktoru A.E. Gözaltında