Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Politika

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Macaristan’a Dava Açtı: Netanyahu Ziyaretinde Tutuklama Yok

Yayımlandı

üzerinde

Uluslararası hukuk, adalet ve hesap verebilirlik konularında sarsıcı bir gelişme yaşandı. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), Macaristan makamlarının İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ülkeye resmi ziyareti sırasında var olan tutuklama emrini yerine getirmemesi üzerine ülkeye dava açtı.


Giriş

Kasım 2024’te, ICC, Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında, Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gerekçesiyle tutuklama emri çıkarmıştı. Ancak, Netanyahu’nun 3–6 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Macaristan ziyareti sırasında Budapeşte yetkilileri, uluslararası yasal yükümlülüklerine rağmen tutuklama işlemini uygulamadı. Bu gelişme, uluslararası hukuk camiası ve insan hakları kuruluşları arasında büyük tepki ve tartışmalara yol açtı.


Olayın Gelişimi ve Temel Gerçekler

Netanyahu’nun Macaristan Ziyareti
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ICC tarafından kasım ayında karşısına çıkarılması için çıkarılan tutuklama emrine rağmen, Macaristan’a resmi bir devlet ziyareti gerçekleştirdi. Netanyahu’nun Macaristan’a gelişi sırasında, ülkenin başkenti Budapeşte’de yetkililerden beklenen “yakalama ve teslim etme” işlemi uygulanmadı. Bu durum ICC’nin taraf devletlere yüklediği yasal zorunlulukların ihlali olarak değerlendiriliyor.

Macaristan’ın Yükümlülükleri
ICC’nin kurucu belgesi olan Roma Statüsü’ne göre, statüte taraf olan tüm ülkeler, mahkemenin geçerli bir tutuklama emrine tabi olan şahısları kendi topraklarına aldıklarında tutuklamak ve Lahey’deki mahkemeye teslim etmekle yükümlüdür. Macaristan, 2001 yılından beri statüte taraf bir ülke olmasına rağmen, Netanyahu’nun ziyareti sırasında bu yükümlülüğü yerine getirmedi. Buna ek olarak, ülke Başbakanı Viktor Orbán, Netanyahu’yu ağırlarken tutuklama emrinin “etkili olmayacağını” iddia ederek uluslararası hukukun temel ilkelerini hiçe saydığı yönündeki eleştirilere maruz kaldı.


Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ve Roma Statüsü

ICC’nin Görevi ve İşleyişi
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 2002 yılında kurulmuş olup, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım ve saldırganlık suçları işleyen kişileri yargılamak amacıyla faaliyet göstermektedir. Mahkemenin kurucu belgesi olan Roma Statüsü, statüte taraf olan ülkelerin, mahkemenin geçerli tutuklama emirlerini uygulama zorunluluğunu getirir.

Taraf Devletlerin Yükümlülükleri
Roma Statüsü uyarınca, statüte taraf devletlerin, mahkemenin çıkarılan tutuklama emirlerine karşı işbirliği yapmaları zorunludur. Ancak, bazı ülkelerin bu yükümlülüklere ilişkin uygulamalarda eksiklik göstermeleri, ICC’nin etkinliğini ve uluslararası adaletin sağlanmasını zayıflatmaktadır. Macaristan’ın Netanyahu ziyareti esnasında tutuklama işlemini gerçekleştirmemesi de bu çerçevede ciddi bir uluslararası hukuk ihlali olarak değerlendiriliyor.


Netanyahu ve İddiaların Hukuki Dayanağı

Alınan Tutuklama Emri
ICC, Netanyahu’nun Gazze’deki operasyonları ve sivil halka yönelik eylemleri nedeniyle, onun “savaş suçları” ve “insanlığa karşı suçlar” kapsamında sorumluluk taşıdığına dair gerekçeler sunarak tutuklama emri çıkarmıştı. Bu emirde, özellikle “savaş yöntemi olarak açlık uygulaması” suçlaması öne sürülmekte; bu durum, uluslararası insancıl hukukun kesinlikle yasakladığı eylemler arasında sayılmaktadır.

İddiaların Reddi ve Siyasi Tepkiler
İsrail hükümeti ve Netanyahu, ICC’nin suçlamalarını tamamen reddederek, bu tür iddiaların politik amaçlarla gündeme getirildiğini ve antisemitik ögeler barındırdığını savunmaktadır. Bu durum, Netanyahu’nun uluslararası arenada yargılanmasına yönelik politik ve hukuki tartışmaları da beraberinde getirmiştir.


Macaristan’ın Tavrı: ICC’ye Karşı Siyasi ve Hukuki Yaklaşım

Viktor Orbán’ın Açıklamaları
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Netanyahu’nun ülkesine gelişi sırasında, ICC’nin kararlarının “politik” bir nitelik taşıdığını ve “adil” bir yargı organı olmaktan uzaklaştığını dile getirdi. Orbán, ülkesinin ICC’den çekilme prosedürünü başlatacağını açıkladı; ancak Roma Statüsü gereği çekilme kararı, resmi olarak yürürlüğe girmeden önce geçen bir yıl süresince, Macaristan hâlâ ICC’nin yasal yükümlülüklerine tabidir.

Hukuki Süreç ve Uluslararası Tepkiler
ICC, Macaristan’ın bu davranışını uluslararası hukuka aykırı bularak, ülkeye dava açtı. Uluslararası insan hakları kuruluşları ve bazı AB ülkeleri, Macaristan’ın yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesinin, uluslararası adalet ve hesap verebilirlik konusunda tehlike oluşturduğunu vurgulamaktadır. Özellikle Avrupa Birliği içinde, Fransa, Hollanda ve Finlandiya gibi ülkeler, tutuklama emirlerinin uygulanması gerektiğini savunurken, Macaristan’ın yaklaşımına tepki göstermektedir.


Uluslararası Tepkiler ve Gelecek Beklentileri

Uluslararası Hukuk ve Adalet Tartışmaları
Macaristan’ın ICC yükümlülüklerini ihmal etmesi, uluslararası adalet sisteminin zayıfladığı ve büyük güçlerin bu düzeni hiçe sayarak kendi politik ajandalarını ön plana çıkardığı eleştirilerine yol açmaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Amnesty International ve diğer birçok sivil toplum kuruluşu, Macaristan’ın davranışını “hukukun üstünlüğüne ve uluslararası adaletin temeline ciddi bir darbe” olarak nitelendirmiştir.

Netanyahu’nun Uluslararası Seyahatleri ve Geleceği
Çıkarılan tutuklama emri, Netanyahu’nun uluslararası alanda seyahat özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik ciddi bir unsur olmakla birlikte, bazı ülkeler arası tutarsız uygulamalar da dikkat çekmektedir. Örneğin, ABD, Netanyahu’yu resmi ziyaretlerine engel olmadan ağırlamakta, ancak Avrupa’nın bazı üye devletleri, ICC’nin talimatlarına bağlı kalma konusunda farklı yaklaşımlar sergilemektedir. Bu durum, uluslararası arenada politik ve hukuki belirsizliklere yol açarken, ilerleyen dönemlerde ICC’nin yargı yetkisi ve uygulama gücü üzerine daha derin tartışmaların yaşanması beklenmektedir.


Sonuç

Macaristan’ın Netanyahu ziyareti sırasında ICC tutuklama emrini uygulamaması, uluslararası hukuk ve adalet sistemi açısından geniş yankılar uyandıran çarpıcı bir olaydır. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Roma Statüsü’nün tarafı olan ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda yasal yollara başvurma hakkına sahiptir. Viktor Orbán’ın ICC’ye yönelik eleştirileri ve ülkesinin çekilme sürecini başlatma kararı, hem Avrupa Birliği içinde hem de uluslararası arenada tartışmalara neden olmaktadır.
Bu gelişme, uluslararası hukuk düzeninin geleceği, güç dengeleri ve hesap verebilirlik konularında daha fazla soru işareti yaratırken, net olarak görülmektedir ki; adalet ve hukukun üstünlüğü meseleleri, küresel siyasetin ve devletlerin kendi iç dinamikleriyle ne kadar örtüştüğünü yeniden değerlendirmeyi gerektirmektedir.

Netanyahu ve diğer iddia edilen şahıslarla ilgili dava süreci devam ederken, uluslararası toplumun bu konuda nasıl bir tutum sergileyeceği ve ICC’nin etkinliğinin ne ölçüde korunabileceği büyük merak konusudur.

Politika

Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı

Yayımlandı

üzerinde

Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı

📅 Yayın Tarihi: 9 Aralık 2025
⏰ Yayın Saati:09:30
⌛ Okuma Süresi:4 dakika

Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, futbolda bahis ve sanal kumarı “bir pandemi” olarak nitelendirerek, en sert ve tavizsiz şekilde mücadele edileceğini açıkladı. Çelik, Suriye’de ise SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyması ve silah bırakması gerektiğinin altını çizdi.

 

 Haberin Kısa Özeti

· Sanal Kumar Tehdidi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bahis ve sanal kumarın toplum için milli güvenlik ve ahlak problemi haline geldiğini belirtti.
· Futbolda Operasyon: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında onlarca şüpheli gözaltına alındı.
· Suriye’den Net Mesaj: Çelik, Suriye’de barışın yolunun SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyarak silah bırakmasından ve terör örgütü kimliğinden vazgeçmesinden geçtiğini vurguladı.
· Bölgesel Tehditler: Suriye’nin, Esad artıkları, Siyonist rejim yanlısı gruplar ve SDG/PYD yapılanması olmak üzere üç iç tehditle karşı karşıya olduğu ifade edildi.

 

 MYK Toplantısı Sonrası Kritik Açıklamalar

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basına önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, toplantının gündem maddeleri ve Türkiye’nin güncel meselelerine dair net mesajlar verdi.

Toplantıda, Mali ve İdari İşler Başkanlığı, Teşkilat Başkanlığı ve Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığının sunumlarının yapıldığını belirten Çelik, TBMM çalışmalarının da değerlendirildiğini kaydetti.

 Futbolda Bahis Skandalı: “En Sert Mücadele” Vurgusu

Ömer Çelik’in açıklamalarının odağında, son aylarda Türk futbolunu derinden sarsan bahis ve şike soruşturması yer aldı. Çelik, bu konuyu “sanal kumar pandemisi” olarak tanımladı.

Çelik’in konu ile ilgili çarpıcı ifadeleri şöyle:

· “Bahis ve sanal kumar meselesi adeta bir pandemi halini almıştır.”
· “Bazı aile facialarının, bazı intiharların arkasında bu ve benzeri yanlışlıklar olduğunu tespit ediyoruz.”
· “Bu, milli güvenlik problemi, ahlak problemi ve gelecek nesillerle ilgili bir problemdir.”
· “Cep telefonlarıyla kolay ulaşılabilir olması tehdidin büyüklüğünü artırıyor.”

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili talimat verdiğini, hazırlanan bir eylem planı çerçevesinde “en sert, en tavizsiz mücadelenin” hukuk içinde yürütüleceğini bildirdi.

Futbolda Bahis Soruşturması: Kronolojik Gelişmeler

Skandalın boyutu ve soruşturmanın gelişim aşamaları şu şekilde özetlenebilir:

· 27 Ekim 2025: TFF Başkanı, yaptığı açıklamada 571 hakemden 371’inin bahis hesabı olduğunu, 152’sinin ise aktif bahis oynadığını duyurdu.
· 31 Ekim 2025: TFF, bahis oynadığı tespit edilen 152 hakemden 149’u hakkında 8 ila 12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verdi.
· 5 Aralık 2025: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyonuyla aralarında ünlü futbolcular, hakemler ve yorumcuların olduğu 46 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı, 38’i gözaltına alındı.
· Güncel Süreç: Soruşturma, organize suç bağlantıları da araştırılarak genişletilmiş durumda. TFF ayrıca 1000’den fazla futbolcuyu da soruşturmaya dahil etti.

 Suriye’de Kalıcı Barışın Şartı: “10 Mart Anlaşması ve Silah Bırakma”

Çelik, açıklamalarının ikinci önemli ayağında Türkiye’nin Suriye politikasına ve “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedefine odaklandı.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun omurgasını oluşturduğu belirtilen PYD/YPG yapılanmasına yönelik net bir tutum sergileyen Çelik, “Hiçbir terör örgütünün varlığı meşru kavramlarla maskelemez” dedi.

Çelik’e göre, Suriye’de kalıcı barış ve istikrarın yolu açıktır:

1. 10 Mart Anlaşmasının Uygulanması: Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinin ardından yeni Şam yönetimi ile SDG arasında imzalanan entegrasyon anlaşmasının hayata geçirilmesi.
2. Silah Bırakmanın Tamamlanması: SDG’nin bir terör örgütü olmaktan çıkıp silahlı varlığına son vermesi.

Türkiye, bu anlaşmanın SDG’nin askeri kabiliyetlerini ortadan kaldırması, yapıyı feshederek merkezi hükümete bağlanması ve Suriyeli olmayan unsurların bölgeden ayrılmasını içermesini beklemektedir.

⚠️ Suriye’yi Bekleyen Üçlü Tehdit

Çelik, Suriye’nin içinden geçtiği bu kritik dönemde üç ana tehditle karşı karşıya bırakıldığını öne sürdü:

· Esad Artığı Unsurlar: Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı kalkışma planladığı iddia edilen gruplar.
· Siyonist Rejim Yanlısı Gruplar: Dürzi toplumu içinde, Suriye’nin birliğini hedef alan ve İsrail yanlısı olduğu belirtilen bir kanaat önderliğindeki yapı.
· SDG/PYD Terör Örgütü: Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de faaliyet gösteren ve eylemlerini Kürtlerin kazanımı olarak göstermeye çalıştığı ifade edilen yapı.

 Kıbrıs ve AB’ye Sert Tepki

Ömer Çelik, açıklamalarında Kıbrıs meselesine de değinerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Lübnan ile imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmasını “baştan sona hukuksuz” ve “işgalcilik” olarak nitelendirdi.

Çelik, Avrupa Birliği’ni (AB) de sert bir dille eleştirerek, “Avrupa Birliği, yıllarca Güney Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklığına direnememiş, bu şımarıklığın peşinden sürüklenmiştir” ifadelerini kullandı. AB’nin önümüzdeki dönemde Konsey Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Rum kesiminin bu tutumunun, AB’nin güvenlik mimarisine darbe vuracağını savundu.

Okumaya Devam Et

Politika

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”

Yayımlandı

üzerinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”

Haber Tarihi: 09.12.2025 – 15:00
Okuma Süresi:4 dakika

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen “İnsanlık İçin Güçlü Türkiye” programında konuşan Erdoğan, “Suriye’de en zor dönem geçti” ifadesini kullanarak, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte de Suriye halkının yanında olacağını duyurdu.

 

Yeni Dönemin Mesajı: “Yalnız Bırakmayacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Suriye’ye yönelik dayanışma mesajı verdi. Uzun yıllardır devam eden çatışma ortamının en zor safhasının geride kaldığını vurgulayan Erdoğan, “Yeni dönemde de kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Bir daha eski kötü günlere dönüş olmayacaktır” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin savaş döneminde Suriyelilere gösterdiği desteğin, barış ve imar sürecinde de devam edeceğini şu sözlerle taahhüt etti:

“Biz de nasıl Suriye’den gelen mazlumlara Ensar ruhuyla sahip çıktıysak, nasıl Suriye’nin kuzeyinde mazlumlar için güvenli alanlar inşa ettiysek… savaşta onlara sırtımızı dönmedik. Barışta da daima yanlarında olacağız”.

Kritik Vurgu: 10 Mart Mutabakatı

Açıklamalarının odağında, Suriye’nin geleceği için kritik olarak görülen 10 Mart Mutabakatı yer aldı.

· Mutabakat Nedir? 10 Mart 2025’te, Şam merkezli geçici yönetim ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan 8 maddelik bu anlaşma, SDG’nin kontrol ettiği kuzeydoğu bölgelerinin Suriye yönetimine entegrasyonunu amaçlıyor.
· Türkiye’nin Beklentisi: Erdoğan, “Mutabakatın altında imzası olanlar tarafından ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir” diyerek, anlaşmanın bir an önce uygulanması çağrısında bulundu.
· Siyasi Hedef: Cumhurbaşkanı, mutabakatın uygulanmasının, “istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye’ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edeceğini” ifade etti.

Çözüm Vizyonu: Birlikte İmar ve İnşa

Erdoğan, Suriye’nin toparlanma sürecine dair vizyonunu paylaştı. 60 yıllık dikta rejiminin yıkıldığını ve Suriyeli kardeşlerin hürriyetlerine kavuştuğunu belirterek, geleceğe dair iyimser bir tablo çizdi.

Türkiye’nin rolünü ise “Türkler, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler omuz omuza verecek, Suriye’yi birlikte ayağa kaldıracak, birlikte imar ve inşa edeceğiz” sözleriyle tanımladı. Bu ifade, ülkenin toprak bütünlüğü içinde ve tüm bileşenleriyle kalkınmasına verdiği önemi gösteriyor.

Konuşmanın Diğer Boyutları: İnsan Hakları ve Siyasi Polemik

Program, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle düzenlendi. Erdoğan konuşmasında, Türkiye’nin dünyanın her yerinde mazlumların yanında olduğunu ve insan hakları savunuculuğunu misyon edindiğini tekrarladı.

Konuşma, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile yaşanan polemiklere de değinildi. Erdoğan, Özel’in kendisine yönelik bir eleştirisine atıfta bulunarak, “CHP Genel Başkanı her köşeye sıkıştığında ya topu taca atıyor ya saldırganlaşıyor ya saçmalıyor” şeklinde yanıt verdi.

Okumaya Devam Et

Politika

Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı

Yayımlandı

üzerinde

Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı

· Tarih: 8 Aralık 2025
· Okuma Süresi: 4 dakika

İSTANBUL – İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve partisinin milletvekilleri, Filistinli tutuklulara idam cezası getiren yasanın görüşüldüğü Meclis oturumuna, infazı sembolize eden “yağlı urgan” rozetleriyle katılarak insanlık dışı bir gösteri yaptı. Bu skandal gelişme yaşanırken, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde ateşkes ihlallerini sürdürdüğü ve yüzlerce sivilin daha hayatını kaybettiği bildirildi.

Yasalaşma Yolu Açılan ‘İdam Yasası’ ve Meclis’teki Utanç Verici Sahne

İsrail Meclisi (Knesset), 11 Kasım’da yaptığı ön oylamada, “milliyetçi saiklerle” bir İsrailliyi öldüren Filistinlilere ölüm cezası verilmesini öngören tartışmalı yasa tasarısını kabul etti. Oylamada 120 milletvekilinden 39’u ‘evet’, 16’sı ‘hayır’ oyu kullandı.

Tasarının yasalaşması için Meclis’te üç oylamadan geçmesi gerekiyor. Yasa, sadece Filistinlileri kapsıyor; aynı fiili işleyen bir İsrailli için idam cezası öngörülmüyor. Bu düzenleme, insan hakları örgütleri tarafından “açık bir ayrımcılık” ve “apartheid rejiminin yasallaştırılması” olarak nitelendiriliyor.

Tasarının görüşüldüğü oturumda ise İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Yahudi Gücü Partisi milletvekilleri, yakalarına taktıkları sarı “yağlı urgan” rozetleriyle poz verdi. Ben-Gvir, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafla bu rozetin, idam yasası konusundaki ısrarlarının bir göstergesi olduğunu savundu. Bu davranış, yerel ve uluslararası kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı.

Gazze’de Ateşkes Dinleyen Yok: Saldırılarda 373 Can Kaybı

Meclis’te bu tartışmalar yaşanırken, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde süren saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi’nin verilerine göre, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, ateşkesi yüzlerce kez ihlal etti ve bu saldırılarda en az 373 Filistinli hayatını kaybederken, 973 kişi yaralandı.

Son saldırıların bilançosu

· Refah ve Han Yunus kentlerinde binaların havaya uçurulduğu, topçu ve helikopter saldırıları düzenlendi.
· Gazze kentine bağlı Zeytun Mahallesi’ne düzenlenen hava saldırısında bir kadın ve çocuk yaşamını yitirdi.
· İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 70 bini aştı.

Sağlık Çalışanlarına Yönelik ‘Zorla Kaybetme’ Politikası

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun sağlık personeline yönelik sistematik saldırılarını ve “zorla kaybetme” politikasını bir kez daha kınadı. Açıklamada, sağlık görevlisi Muhlis Muhammed Hafface’nin insani görevi başındayken alıkonulduğunun İsrail tarafından kabul edildiği belirtildi.

Gazze’deki sağlık sistemini çökertmeye yönelik bu politikanın bir parçası olarak, 362 sağlık çalışanının İsrail güçlerince halen alıkoyulduğu ve çok sayıda personelin “zorla kaybedildiği” ifade edildi. İnsan hakları kuruluşlarına, bu çalışanların serbest bırakılması için İsrail’e baskı yapılması çağrısında bulunuldu.

İç ve Dış Tepkiler: ‘Rehineleri Tehlikeye Atıyor’

Tasarı, yalnızca uluslararası çevrelerden değil, İsrail içinden de ciddi tepkilerle karşılaştı. Hükümetin esir işlerinden sorumlu koordinatörü Gal Hirsch, idam cezası gündeminin Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerin hayatını tehlikeye atabileceği uyarısında bulunarak Başbakan Netanyahu’ya süreci durdurma çağrısı yaptı.

Rehine aileleri de benzer endişeleri dile getirdi. Esir tutulan Omri Miran’ın eşi, “Her idam cezası açıklaması, esirlere yönelik şiddeti artırıyor” ifadelerini kullandı. Demokratlar Partisi milletvekili Gilad Kariv ise, aynı gün komisyondan geçen ve Arap vatandaşların savcılık onayı olmadan gözaltına alınmasını kolaylaştıran diğer bir yasa tasarısı için, “Bu yasa, Arap yurttaşların sistematik biçimde hedef alınmasına yol açacak” dedi.

Siyasi Analiz: Netanyahu’nun İktidar Mücadelesi ve Aşırı Sağ

Uzmanlar, bu sert ve ayrımcı yasal adımların arkasında, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun iktidarını koruma çabasının yattığını belirtiyor. Analistlere göre Netanyahu, yolsuzluk davaları nedeniyle içeride Ben-Gvir’in partisi gibi aşırı sağcı ortaklarının desteğine muhtaç durumda.

Eski Cumhurbaşkanı danışmanı Nimrod Novik, “Netanyahu, İsrail aşırı sağı ile çok güçlü bir Amerikan başkanı arasında hassas bir oyun oynuyor… Karşılığında onların tehlikeli ajandalarına alan açıyor” değerlendirmesini yapıyor. Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eyal Zisser ise, Netanyahu’nun ateşkese yönelik dış baskılar nedeniyle içerideki aşırı sağ ortağını yasalar vasıtasıyla tatmin etmeye çalıştığını öne sürüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar