Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede

Yayımlandı

üzerinde

Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede

Yayın: 07 Ekim 2025, 12:00 (TSİ)
Okuma süresi: ~4 dakika

ABD’li çip devi Qualcomm, İngiltere’de tüketiciler adına açılan 480 milyon sterlin (yaklaşık 647 milyon ABD doları) tutarındaki toplu davayla karşı karşıya. Dava, şirketin akıllı telefon üreticilerinden rakip çipler kullanılsın ya da kullanılmasın haksız lisans bedelleri talep ettiği iddiasına dayanıyor. Qualcomm iddiaları reddediyor; dava Rekabet Temyiz Mahkemesi’nde (Competition Appeal Tribunal) görülecek.


Olayın özeti ve iddialar

İngiltere merkezli tüketici kuruluşu Which? tarafından açılan ve hukuk firması Hausfeld tarafından yürütülen opt-out (otomatik katılım) toplu dava, Qualcomm’un akıllı telefon üreticilerine yönelik lisanslama uygulamalarının tüketicilere ek maliyet yüklediğini savunuyor. Dava, 1 Ekim 2015–9 Ocak 2024 döneminde iPhone ve Samsung cihazı satın alan yaklaşık 29 milyon İngiltere tüketicisini kapsadığı iddiasıyla tanımlanıyor. Davacı taraf, Qualcomm’un uygulamasını “no licence, no chips” adıyla tanımlıyor ve bunun bir tür gizli endüstri vergisi gibi tüketici fiyatlarını yükselttiğini ileri sürüyor.

Davanın kapsamı ve hukuki süreç

Dava tutarı yaklaşık £480 milyon (yaklaşık $647M) olarak belirtiliyor. İlk aşama olan sorumluluk (liability) duruşması Competition Appeal Tribunal’de yaklaşık beş haftalık bir süre için planlandı; eğer davacılar sorumluluğu ispatlarsa, daha sonra tazminat miktarının belirlenmesine yönelik ayrı bir dava açılabilecek. Qualcomm, güvenlik talepleri ve dava yönetimine ilişkin çeşitli usul başvuruları da yaptı; bu süreçler daha önceki duruşma aşamalarında mahkeme tarafından değerlendirilmişti.

Qualcomm ne diyor?

Qualcomm, iddiaları reddediyor ve lisanslama şartlarının sektörde standart olduğunu, büyük üreticilerle güçlü pazarlık konumuna sahip olduklarını savunuyor. Şirket, savunmasında uygulamalarının rekabet hukuku ile uyumlu olduğunu ve tüketicilere zarar verdiğine dair iddiaların temelsiz olduğunu belirtiyor.

Neden önemli?

Bu dava, sadece Qualcomm için değil, tüm çip lisanslama ve akıllı telefon tedarik zinciri için emsal oluşturma potansiyeli taşıyor. Eğer Which? başarılı olursa, üreticilerden talep edilen lisans bedellerinin hesaplanması, geçmiş döneme dönük tazminat talepleri ve patent-lisans modellerinin yeniden değerlendirilmesi gündeme gelebilir. Uzun vadede mobil cihaz fiyatlandırması ve lisans anlaşmaları üzerinde sektör çapında etkileri olabilir.

Bağlam — Qualcomm’un diğer hukuki cepheleri

Qualcomm, son dönemde Arm ile ABD’deki lisans anlaşması ihtilafı gibi başka hukuki mücadeleler de yaşadı; bazı davalarda lehine kararlar aldı, bazıları temyize taşındı. Bu küresel hukuki mücadeleler, şirketin lisanslama stratejilerinin hem ticari hem de hukuki tartışmaların odağında olduğunu gösteriyor.

Tüketiciler için ne anlama geliyor?

Davanın ilerleyen aşamalarında Which? lehine karar çıkarsa, dava kapsamındaki tüketicilere (opt-out olduğu için otomatik olarak davaya dahil edilenlere) tazminat ödemeleri veya hak dağılımı yapılması gündeme gelebilir. Hâlihazırda iddiaya konu dönem içinde akıllı telefon satın alan tüketiciler, dava web sitesi üzerinden (smartphoneclaim.co.uk) süreç hakkında bilgi alabiliyor.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Çok konuşulacak yeni özellik: X, kullanıcıların hangi ülkede bulunduğunu göstermeye başladı

Yayımlandı

üzerinde

Çok konuşulacak yeni özellik: X, kullanıcıların hangi ülkede bulunduğunu göstermeye başladı

FatihDoganMedya | 24.11.2025 O1:30 (Europe/Istanbul)
Okuma süresi: 3 dk

Elon Musk yönetimindeki X (eski Twitter), kullanıcı profillerinde artık “Bu hesap hakkında / About this account” bölümünde kullanıcının bulunduğu ülke veya bölgeyi göstermeye başladı. Özellik; hesapların katılma tarihi, kullanıcı adı değişiklik geçmişi ve uygulama mağazası bağlılığı gibi bilgileri de açığa çıkararak sahte veya manipülatif ağların tespitini kolaylaştırmayı hedefliyor. Yaygın açılım, bazı popüler hesapların beklenmedik ülke bağlantılarını ortaya çıkardı.


Detaylar — Neden önemli?

X’in yeni “Bu hesap hakkında” açılır penceresi, profil sayfasındaki “Katılma tarihi / Joined” kısmına dokunulduğunda kullanıcının hangi ülkede veya hangi bölgede bulunduğunu; hesabın kaç kez kullanıcı adı değiştirdiğini ve hesabın hangi ülkenin uygulama mağazasından bağlandığını gösteriyor. Şirket yetkilileri bu adımı, platformdaki sahte hesap, yabancı müdahale ve yanlış bilgi yayılımını tespit etmeyi kolaylaştırmak için attıklarını belirtiyor.

Kademeli olarak başlayan dağıtımın bu hafta içinde hızlandığı, 21–23 Kasım 2025 tarihlerinde kullanıcıların çoğu için görünür hale geldiği bildiriliyor. Türkiye’den haber siteleri de 23 Kasım itibarıyla özellik geniş ölçüde erişilebilir olduğunu duyurdu.


Uygulamada neler yaşandı?

Yeni etiketlemeler, özellikle siyasal veya krize ilişkin içerik üreten bazı popüler hesapların “gerçekte başka ülkelerden yönetildiğini” ortaya çıkarınca sosyal medyada tartışma yarattı. Gazze ile ilgili sahte influencer ağlarının, farklı bölgelerden paylaşımlar yaparken gerçek konumlarını sakladığına dair vakalar rapor edildi; bu da platform içi güvenilirlik ve moderasyon tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Ayrıca bazı ters etki örnekleri de oldu: Yüksek takipçili kimi hesapların ABD merkezli oldukları iddia edilirken X üzerinden açığa çıkan konumların başka ülkeler göstermesi, takipçi kitlesinde şaşkınlığa neden oldu ve bazı hesap sahipleri açıklama yapmaya zorlandı. Bu tür vakalar özellikle siyasi içerik üreten hesaplarda dikkat çekti.


Gizlilik ve ayarlar

TechCrunch ve diğer kaynaklar, X’in kullanıcılara konum bilgisini ülke veya bölge olarak seçme imkânı verdiğini; bazı hassas bölgeler için bölge/ kıta seçeneğinin öntanımlı olabileceğini ve ayrıca VPN kullanımı tespit edildiğinde uyarı gösterme gibi ek denetim işaretlerinin kodda bulunduğunu bildiriyor. Kullanıcılar profillerindeki “Hesabınız hakkında / About your account” ayarlarından gösterimi düzenleyebiliyor.


Uzman yorumu (kısa)

Bu tür şeffaflık araçları bilgi manipülasyonunu azaltma potansiyeli taşısa da, yanlış etiketleme riski, VPN/ proxy kullanımının yanlış yorumlanması ve mahremiyet kaygıları tartışılmaya devam edecek. Platformun uygulama ayrıntılarını ve hata/itibar yönetimini nasıl yöneteceği kritik olacak


Ne yapmalı? (Kullanıcı rehberi)

  1. Profilinizde “Katılma tarihi / Joined” kısmını kontrol edin; görünüyorsa ülke/bölge bilgisini nasıl gösterdiğini inceleyin.

  2. Ayarlar → Gizlilik / About your account bölümünden gösterim tercihinizi düzenleyin.

  3. VPN kullanıyorsanız bunun profilinizde nasıl görünebileceğini değerlendirin; gerektiğinde açıklama ekleyin.


Sonuç

X’in ülke/bölge etiketleri, platform içi doğrulama araçları açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak uygulamanın genişlemeye devam etmesiyle beraber hem sahte ağların ifşası hem de kullanıcı mahremiyeti arasındaki hassas denge uzun süre tartışılacak gibi görünüyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

RTÜK, yayın içeriklerini 2026’da “yapay zeka” ile denetleyecek

Yayımlandı

üzerinde

RTÜK, yayın içeriklerini 2026’da “yapay zeka” ile denetleyecek

Yayın izleme teknolojiyle hızlanıyor — İhbar ve şikayetler daha çabuk değerlendirilecek

arih: 20 Kasım 2025
Saat: 03:15 (TSİ)
Okuma süresi: 3 dk
Yazar: Fatih Doğan / FatihDoganMedya

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), yayın denetim süreçlerinde yapay zeka destekli analiz ve değerlendirme sistemlerini 2026 yılında devreye almayı planladığını açıkladı. Kurulun hedefi, radyo, televizyon ve dijital platformlardaki yayın içeriklerinin teknoloji yardımıyla daha etkin, hızlı ve kapsamlı şekilde izlenmesini sağlamak; izleyici ihbar ve şikayetlerinin değerlendirme süresini kısaltmak.


Ne değişecek? (Neler planlanıyor)

RTÜK’ün sunum ve açıklamalarına göre 2026’da kullanılacak yapay zeka sistemleri şu alanlarda görev alacak:

  • Sürekli izleme ve otomatik analiz: Yayın akışındaki konuşma, görüntü ve metin içeriklerinin otomatik olarak transkribe

  • İhbar/şikayet yönetiminde hız: Vatandaşların yaptığı başvuruların önceliklendirilmesi ve ilk değerlendirmesinin otomatik destekle yapılması, böylece insan incelemesi gerektiren dosyaların daha hızlı elenmesi.

  • Kapsam genişletme: Sadece geleneksel yayınlar değil, dijital platformlardaki içeriklerin de izleme kapsamına alınması hedefleniyor.

RTÜK Başkanı ve kurumdaki yetkililer, yapay zekânın düzenleme kapasitesini artıracağını ancak aynı zamanda yeni düzenleme ve şeffaflık gereksinimleri doğuracağını daha önce vurgulamıştı


Uzmanlar ve kritik riskler

Uzmanlar, yapay zekânın denetimi hızlandıracağı görüşünde olsa da bazı önemli risklere dikkat çekiyor:

  • Yanlış sınıflandırma: Otomatik sistemlerin bağlamı kaçırarak hatalı sınıflandırma yapma ihtimali.

  • Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Hangi verinin nasıl analiz edildiğinin açıkça belirlenmesi, hatalı kararların düzeltilebilmesi için gereklilik.

  • İfade özgürlüğü endişeleri: Teknoloji ile otomatik takibin sınırları ve yayıncılık özgürlüğü açısından dengelenmesi gerektiği uyarıları var.

RTÜK yetkilileri, bu riskleri azaltmak için insan denetiminin ve itiraz mekanizmalarının korunacağını; yapay zekânın sadece destekleyici bir araç olarak kullanılacağını belirtiyor.


Yayıncılar ve dijital platformlar ne yapmalı?

Uzman değerlendirmelerine göre yayıncılar ve dijital içerik sağlayıcıları şu adımları göz önünde bulundurmalı:

  1. Uyum süreçlerini gözden geçirmek — otomatik tespitlere karşı iç itiraz ve düzeltme politikaları oluşturmak.

  2. Şeffaflık raporları hazırlamak — varsa algoritmik değerlendirmelerin etkisini izleyiciyle paylaşmak.

  3. Teknik hazırlık — içerik meta verilerinin (altyazı, etiket, segment zamanları vb.) düzenlenmesiyle otomatik sistemlerin doğruluğunu artırmak.

Bu hazırlıkların hem yayıncının hem de düzenleyicinin hak ve sorumluluklarını netleştireceği vurgulanıyor.


Sonuç — Ne zaman, ne beklemeli?

RTÜK’ün planı 2026 başında yapay zeka destekli analiz sistemlerini devreye almak yönünde. Uygulamanın ayrıntıları, hangi teknolojilerin kullanılacağı, veri koruma/saklama politikaları ve itiraz süreçleri önümüzdeki aylarda RTÜK tarafından netleştirilecek açıklamalarla belli olacak. Medya sektörünün ve izleyicinin fayda ve riskler arasında nasıl bir denge kurulacağını yakından izlemesi gerekiyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Yayımlandı

üzerinde

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Tarih: 19 Kasım 2025 · Saat: 11:30 (TSİ) · Okuma süresi: 4 dakika
Yazar: FatihDoganMedya Haber Merkezi

Bilim insanları, 3,3 milyar yıllık bazı tortul kayalarda yaşamın ayırt edici kimyasal izlerine rastlandığını açıkladı. Çığır açan çalışma; gelişmiş kimyasal analizler ve makine öğrenmesi modellerini birleştirerek, milyarlarca yıl önce yaşam tarafından üretilmiş moleküler “parmak izlerini” ayırt edebiliyor. Bulgular Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlandı.


Haberin ayrıntıları — ne bulundu, nasıl bulundu?

Araştırmacılar, laboratuvarda organik maddeleri ayrıştırıp bu maddelerden açığa çıkan çok sayıda küçük moleküler parçanın dağılım örüntülerini incelediler. Daha sonra bu büyük veri kümesini “random forest” tipi makine öğrenmesi modeli ile eğiterek, biyolojik kökenli moleküller ile abiyotik (canlı dışı) kaynaklı moleküller arasındaki farkı yüzde 90’ın üzerinde doğrulukla ayırt edebildiler. Bu yöntem, artık orijinal biyomoleküllerin (yağlar, şekerler vb.) yok olduğu veya parçalandığı çok eski kayaçlarda bile yaşamın “kimyasal yankılarını” tespit etmeyi mümkün kıldı.

Araştırma kapsamında incelenen 400’den fazla örnek arasında 3,33 milyar yaşındaki Güney Afrika tortulları (ör. Josefsdal Chert) biyolojik iz gösterdi; ayrıca 2,52 milyar yıllık Gamohaan formasyonundan alınan örneklerde fotosenteze işaret eden moleküler izler tespit edildi. Bu, organik moleküller düzeyindeki fotosentez kanıtını şu ana kadar bildiğimizden yaklaşık 800 milyon yıl daha geriye itiyor.


Niçin önemli?

  • Zamana dayanıklı kanıt: Daha önce organik moleküllerle yapılan tespitlerin üst sınırı ~1,6–1,7 milyar yıl civarındaydı; bu yöntemle tespit edilebilen yaş aralığı yaklaşık iki katına ulaştı.

  • Astrobiyoloji için umut: Yöntem, Mars veya Satürn’ün uydusu Enceladus gibi cisimlerden gelecek örneklerde biyolojik kökenli molekülleri ayırt etmeye uygulanabilir; çalışma NASA tarafında da destekleniyor.

  • Yaşamın erken evrimi: Eğer 3,3 milyar yıl önce Dünya’da mikropların yaygın olduğuna dair kimyasal kanıt kuvvetlenirse, yaşamın Dünya üzerinde çok daha erken evrede (ve belki farklı ortamlarda) ortaya çıkmış olduğu tartışması güçlenecek.


Yöntem: Teknik olarak neler yapıldı?

Araştırmacılar, organik maddece zengin kayaçlardan kimyasal fragmanları serbest bırakmak için ileri spektrometri teknikleri kullandı; elde edilen binlerce “pik” makineye gösterildi. Model, biyolojik kaynaklı örnekleri (modern bitkiler, hayvanlar, fosiller) ve abiyotik kontrolleri (meteorik organikler, sentetik örnekler) öğrenerek eğitildi. Modelin bazı doğruluk rakamları şöyle verildi: bilimi/abiyoti ayırt etme başarısı bazen %90’ın üzerinde, fotosentetik izleri tespit etme ~%93 doğruluk, belli örnek türlerini sınıflandırmada bazen %95’e varan başarım. Araştırma ekibi, sonuçların yanıltıcı olmaması için olası yanlış pozitifleri minimuma indiren ihtiyatlı eşik değerleri kullandı.


Araştırmanın sınırları ve bilim dünyasının yorumu

Çalışma, “kimyasal izlerin” yorumlanmasında güçlü bir adım olsa da tek başına mutlak bir kanıt olarak sunulmuyor; jeolojik bağlam, mineraloji, izotop analizleri ve makroskopik fosil kanıtlarıyla desteklenmesi gerekiyor. Bilim insanları, özellikle çok eski ve ısıl/jeolojik olarak değiştirilmiş kayaçlarda korunmanın düzensiz olduğunu; bu nedenle tek bir yönteme aşırı güvenmek yerine çoklu kanıtın önemini vurguluyor.


Ne zaman yayımlandı, kim yürüttü?

Çalışma, 17–18 Kasım 2025 tarihlerinde yayımlandı ve Carnegie Institution for Science başta olmak üzere birçok kurumdan jeolog, kimyager ve veri bilimcisinin ortak çalışması olarak sunuldu. Araştırmayı Robert Hazen, Michael L. Wong, Anirudh Prabhu gibi isimler koordine etti. Bulgular PNAS’ta yer aldı.


Kısa not — ne izlemeli?

  • Bilim dünyası bu yöntemi farklı yataklarda ve farklı kıtalardan kayaçlarda da test etmeye başladı; ilerleyen aylarda benzer çalışmaların genişleyerek gelmesi bekleniyor.

  • Astrobiyoloji programları ve Mars örnek dönüşü planları, bu tür kimyasal ayırt edicileri analiz etmek üzere yöntem geliştirmeyi hızlandırabilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar