Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Özgür Özel: Türkiye’yi göçmen deposu olarak gören bir Avrupa Birliği olmamalıdır

Yayımlandı

üzerinde

Özel, Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) grup toplantısında konuştu.

(AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in son Ankara ziyaretinde ile görüşmemesinin kurumsal ilişkiler açısından çok önemli bir riski barındırdığını ve bu tutumu çelişkili bulduğunu belirten Özel, von der Leyen’in kendisiyle tanışmak için “genel seçimleri kazanmalarını beklemesini” eleştirdi.

“Tüm dünyada ve Avrupa’nın her yerinde, tam demokrasi için mücadele veren bütün siyasi aktörlerin, akımların, siyasi partilerin birbiriyle diyalog ve dayanışma içinde olması gerektiği bir dönemdeyiz. ifadelerini kullanan Özel, dünyada popülist liderlerin kurumları doğrudan hedef aldıkları bir dönemin yaşandığını belirterek, “Ortak akıl yerine, sözde güçlü liderliği ön plana çıkarmaya yönelen bu anlayış, tüm dünyaya yayılıyor.” diye konuştu.

Özel, CHP’nin bu anlayışa karşı demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesine liderlik ettiğini belirterek, “Ülkemizde verdiğimiz bu mücadele, partimizin kuruluş ilkelerinin ve hedeflerinin yanı sıra AB’nin ortak değerleriyle de örtüşmektedir. Ortak değer ve hedeflerin yanında ortak risk ve tehditlerimizin olduğunu da söylemek yanlış olmaz.” ifadesini kullandı.

CHP’nin AB’ye tam üyelik konusunda ilkesel ve istikrarlı bir tutum sergilediğini bildiren Özel ‘nin 200 yıldır yüzünü Batı’ya çevirdiğini anımsattı. Özgür Özel, “Avrupa ile ‘nin çok yönlü bir ilişkiye ve karşılıklı dayanışmaya olan gereksinimleri hiç değişmemiştir. Türkiye’nin Avrupa’yı tercihi yalnızca tarihsel, siyasal ve stratejik bir karar değildir. Bu aynı zamanda toplumsal bir tercihtir. İktidarların tutumu ve ülkedeki siyasetin AB ile ilişkileri nasıl konumlandırdığı doğrudan seçmen tercihlerine de yansımaktadır.” diye konuştu.

“TÜRKİYE’YE GÖÇMEN DEPOSU OLARAK GÖREN BİRLİK OLMAMALIDIR”

Türkiye’de AB üyelik talebinin yüzde 66’ya kadar çıktığını belirten Özel, gençlerde ise AB’ye üyelik talebinin daha da yüksek seviyelerde olduğunu belirtti.

Özel, “AB, Türkiye’yle ilişkisini göçmen pazarlıklarına hapseden, Türkiye’yi sınırın ötesindeki bir göçmen deposu olarak gören bir birlik olmamalıdır. Türkiye, savaşlar ve iklim krizleriyle doğudan gerçekleşecek büyük göç baskınını kendi topraklarında tutan, karşılığında Batı’dan ekonomik yardım ve siyasal destek alacak bir ülke olarak görülmemelidir.” ifadelerini kullandı.

Özel, “Dünyanın içinde bulunduğu şartlar, AB ile Türkiye’nin kuracağı ilişkinin savunma işbirliği ayağını da her zamankinden önemli bir zemine oturtmuştur.” dedi.

Dünya siyasetinin sınamalı bir dönemden geçtiğini anlatan Özel, bunun olaylara savunma odaklı bakmayı da gerektirdiğini ifade etti.

Özel, AB ve Türkiye’nin gelecekteki krizleri birlikte göğüslemesi gerektiğini belirterek, krizlere çare ararken kapsayıcı güçlü kurumların, kurumsal ilişkilerin, çok taraflı bir dünya düzeninin ve demokrasisinin ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.

İstikrar ve güven aranırken demokrasiden fedakarlık yapılmamasının önemine işaret eden Özel, “Dün bu kapsamlı ilişki gereksinimini görmezden gelerek, ilişkileri tek ve öncelikli konu görülen sığınmacılar sorununa indirgeyen yaklaşım, daha da gecikmeden terk edilmelidir.” diye konuştu.

Demokrasinin istikrara, insan haklarının ise güvenlik kaygılarına alternatif olarak görülmesini doğru bulmadıklarını kaydeden Özel, şöyle devam etti:

“Hatırlamalıyız ki demokratik değerlere, ilke ve normlara bağlı aktörler müzakere eder, pragmatizmi benimseyen aktörler ise pazarlık eder. Unutmamak gerekir ki kolay yoldan elde edilmiş pazarlıkçı kazançlar, kolay bir şekilde kaybedilebilir. AB ile Türkiye arasındaki ilişki, bir an evvel ilke, norm ve değerler temelli bir zemine dönmeli ve iki taraf karşılıklı olarak, demokratik ideallerin ve demokrasi kültürünün inşası için el ele vermelidir.”

TÜRKİYE’NİN STRATEJİK ÖNEMİ ARTTI

Dünyanın bir belirsizlik çağına girdiğine işaret eden Özel, Ukrayna’da yaşanan savaş, Gazze’deki katliam, Suriye’de yönetim değişimi, ABD’de Donald Trump yönetiminin çok taraflı dünya düzenini ve demokratik kurumları sarsan kararlarının son dönemde yaşanan birkaç önemli gelişme olduğunu hatırlattı.

Özel, “Yaşadığımız belirsizlikler çağında, küresel dengelerin yeniden kurulduğu bir anda Türkiye’nin stratejik öneminin arttığının farkındayız. Türkiye, önemli bir jeopolitik konumdadır. Bu belirsizlik ve küresel jeopolitik gerginlik ortamında Türkiye’nin demokratik, güvenilir ve öngörülebilir, çevreye saygılı, istikrarlı, kurumları güçlü bir ülke olması ve bu ülkenin Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olması, hem bizlerin hem de Avrupa’nın yararınadır. Türkiye, dinamik ekonomisi, genç nüfusu, canlı ve direngen bir sivil toplum dinamizmi ile AB’nin birçok yeni üyesinden daha köklü bir demokratik geleneğe dayanan bir ülkedir.” değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE’YE UYGULANAN VİZE SORUNU

Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin gençlerine, akademisyenlerine, iş insanlarına ve hastalarına haksız vize kısıtlamaları yaşatmaması gerektiğini vurgulayan Özel, Türkiye’nin 86 milyon nüfuslu güçlü bir ülke olduğunu, bir partiden veya kişiden ibaret olmadığını vurguladı.

Özel, CHP’nin Türkiye’yi Avrupa sisteminin ve Batı demokrasilerinin bir parçası olarak gördüğünü, AB ile Türkiye arasında kurulacak sağlıklı ve ilkesel ilişkinin iki tarafın da yararına olacağını söyledi.

İBB BAŞKANI İMAMOĞLU’NUN ADAYLIĞI

Özel, CHP’nin 23 Mart’ta cumhurbaşkanı adayını belirlemek için önseçim yapacağını belirterek, parti üyelerinin sandık başına gideceği bu süreçte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “cumhurbaşkanlığı adaylığı unvanının resmiyet kazanacağını” söyledi.

Öte yandan Özel, Brüksel temasları kapsamında, AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’la da bir araya geldi.

Özel’in ayrıca AP Dışişleri Komitesi (AFET) Başkanı David McAllister, S&D Başkanı Iratxe Garcia Perez, Avrupa Bölgeler Komitesi (CoR) Başkanı Kata Tüttö, Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Grubu Başkanı Luca Menesini, Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Avrupa Sosyalist Partisi Başkanı Stefan Löfven ve Genel Sekreter Giacomo Filibeck ile görüşmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Sidney’de Hanuka kutlamasına terör saldırısı: Bondi Plajı’nda silahlı saldırganlar 12 kişiyi öldürdü

Yayımlandı

üzerinde

Sidney’de Hanuka kutlamasına terör saldırısı: Bondi Plajı’nda silahlı saldırganlar 12 kişiyi öldürdü

Yayın Tarihi: 14 Aralık 2025
 Okuma Süresi:4 DAKİKA SAAT: 17:30

Sidney’in göbeğinde, neşeli bir bayram kutlaması aniden bir kana bulandı. Bondi Plajı’nda Hanuka’nın ilk gecesini kutlayan yüzlerce kişi, siyah giyinmiş iki saldırganın pompalı tüfeklerle açtığı ateşle sarsıldı. Yetkililer, Avustralya’nın en ölümcül ikinci toplu saldırısını “kötülük ve antisemitizm eylemi” olarak nitelendirdi.

Sidney’in ikonik Bondi Plajı’nda, 14 Aralık 2025 Pazar günü akşamüstü, Yahudi toplumunun Hanuka Bayramı kutlamasına yönelik silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda, biri saldırgan olmak üzere 12 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi yaralandı. Yaralılar arasında iki polis memuru da bulunuyor.

New South Wales (NSW) Polisi, olayı “terör saldırısı” olarak nitelendirdi. Saldırganlardan biri, olay yerinde bir sivil tarafından etkisiz hale getirilip silahsızlandırıldıktan sonra öldü. İkinci saldırgan ise vurularak kritik durumda hastaneye kaldırıldı ve gözaltına alındı. Polis, bir saldırgana ait araçta el yapımı patlayıcı düzenek (IED) bulunduğunu ve olası bir üçüncü saldırganı araştırdıklarını açıkladı.

Saldırı Nasıl Gelişti?

Olay, 14 Aralık Pazar günü, yerel saatle 18:45 sularında başladı. Sidney’in doğu banliyölerindeki dünyaca ünlü Bondi Plajı’nda, “Bondi Chabad” tarafından “Denize Nazır Hanuka” (Chanukah by the Sea) adlı yıllık bayram kutlaması düzenleniyordu. Yüzlerce kişinin katıldığı bu aile etkinliği, Yahudi bayramı Hanuka’nın ilk mumunun yakılması için bir araya gelmişti.

· Saldırının Başlangıcı: Kutlama sırasında, siyah giyinmiş iki erkek, Campbell Parade yakınlarındaki bir yaya köprüsü üzerinden kalabalığa pompalı tüfeklerle ateş açmaya başladı.
· Panik ve Kaçış: İlk silah sesleriyle birlikte geniş çaplı bir panik yaşandı. İnsanlar sığınak ararken eşyalarını bırakarak kaçmaya başladı. Olay yerinde bulunan tanıklardan Lachlan Moran, “Birkaç patlama sesi duydum, panikledim ve kaçmaya başladım… Belki beş dakika boyunca aralıklı silah sesleri duyuldu” ifadelerini kullandı. Bir başka tanık Grace ise, “Silah sesi çok yüksekti. Sürekliydi; rahatlıkla 50’den fazla atış oldu” dedi.
· Acil Durum Çağrısı: İlk ihbar üzerine acil servisler bölgeye sevk edildi. NSW Polisi, saat 18:57’de halka bölgeden uzak durma ve sığınak bulma çağrısı yapan bir açıklama yayımladı.

Kurbanlar ve Yaralılar

Saldırının bilançosu ağırdır. NSW Başbakanı Chris Minns tarafından doğrulanan son rakamlara göre:

· Hayatını Kaybedenler: En az 12 kişi öldü. Ölenlerden biri, saldırganlardan biridir.
· Yaralılar: En az 29 kişi yaralandı. Yaralılar arasında, durumları “ciddi, kritiğe yakın” olarak bildirilen iki polis memuru da bulunmaktadır. Hastanelere çocuk yaştaki bireylerin de getirildiği bildirilmiştir.
· Tanınan Bir Kayıp: Yahudi kuruluşu Chabad, hayatını kaybedenlerden birinin, Bondi Chabad’ın yardımcı hahamı ve etkinliğin kilit organizatörlerinden Haham Eli Schlanger olduğunu doğruladı.

Bir Vatandaşın Cesur Müdahalesi

Saldırı sırasında yaşanan en çarpıcı anlardan biri, bir sivilin gösterdiği olağanüstü cesaretti. Sosyal medyaya yayılan ve birçok haber kuruluşu tarafından doğrulanan görüntülerde, sivil giyimli bir kişinin saldırganlardan birine arkadan yaklaşıp onu tackle yaparak etkisiz hale getirdiği ve silahını aldığı görülüyor.

NSW Başbakanı Chris Minns bu kişi için, “O adam gerçek bir kahramandır ve onun cesareti sayesinde bu gece hayatta olan pek çok kişi olduğundan eminim” ifadelerini kullandı. Avustralya Başbakanı Anthony Albanese de, “Hiç tereddüt etmeden kendilerini tehlikeye atarak diğer Avustralyalıları koruyan sıradan Avustralyalılar”ın cesaretini övdü.

Siyasi ve Küresel Tepkiler

Saldırı, Avustralya’dan ve dünyanın dört bir yanından hızlı ve sert tepkileri beraberinde getirdi.

Avustralya’dan Tepkiler:

· Başbakan Anthony Albanese: Saldırıyı “şok edici ve sarsıcı” ve “kötülük, antisemitizm terör eylemi” olarak nitelendirdi. “Yahudi Avustralyalılara yönelik bir saldırı, her Avustralyalıya yönelik bir saldırıdır” dedi.
· NSW Başbakanı Chris Minns: “Bu saldırı, Sidney’deki Yahudi toplumunu hedef almak üzere tasarlandı” açıklamasını yaptı.
· Avustralya Ulusal İmamlar Konseyi (ANIC): Saldırıyı kınayarak, tüm Avustralyalıları şiddeti reddetmeye ve toplumsal uyum için birlik olmaya çağırdı.

Uluslararası Tepkiler:

· İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog: Avustralya hükümetini, “Avustralya toplumunu kasıp kavuran muazzam antisemitizm dalgasına karşı mücadeleyi sürdürmeye” çağırdı.
· Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres: Saldırıdan “dehşete düştüğünü” belirtti.
· ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Yeni Zelanda gibi ülkelerin liderleri de saldırıyı kınayıp taziyelerini ilettiler.

Saldırının Arkasındaki Olası Nedenler ve Tarihsel Bağlam

Yetkililer, saldırganlardan birinin Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) tarafından bilindiğini, ancak “acil bir tehdit perspektifinde” olmadığını açıkladı. ASIO Direktörü Mike Burgess, saldırganların kimlikleri ve bağlantılarının araştırıldığını ifade etti.

Bu saldırı, Avustralya’da son iki yılda yükselişe geçen antisemitizm bağlamında gerçekleşti. Temmuz 2024’te hükümete sunulan bir raporda, Ekim 2023’ten bu yana ülkede antisemitik olayların üç kattan fazla arttığı kaydedilmişti. İsrailli yetkililer, Avustralya makamlarını artan uyarıları dikkate almamakla eleştirdi.

Bondi Plajı saldırısı, 1996’daki Port Arthur katliamından (35 ölü) bu yana Avustralya’daki en ölümcül ikinci toplu silahlı saldırı olarak kayıtlara geçti. Port Arthur’un ardından sıkılaştırılan silah yasaları, ülkede bu tür olayları büyük ölçüde nadir hale getirmişti.

Olay Yerinde ve Hastanelerde Son Durum

Polis, olay yerinde kapsamlı bir suç mahalli oluşturduğunu ve operasyonun acil müdahaleden soruşturmaya evrildiğini duyurdu. Bomba imha ekipleri, ele geçirilen şüpheli patlayıcı düzenekleri incelemeyi sürdürüyor.

Yaralıların kaldırıldığı hastanelerde ise yoğun bir acil durum hali devam ediyor. St Vincent’s Hastanesi’nden bir muhabir, hastane içini “tam bir savaş alanı gibi” diyerek tarif etti.

Anahtar Gelişmelerin Özeti

· Nerede ve Ne Zaman: 14 Aralık 2025, Pazar, ~18:45. Sidney, Bondi Plajı’nda “Chanukah by the Sea” etkinliği.
· Saldırganlar: Siyah giyinmiş iki erkek. Pompalı tüfek kullandılar.
· Bilanço: 12 ölü (1 saldırgan dahil), 29 yaralı (2 polis memuru dahil).
· Resmi Tanım: NSW Polisi tarafından “terör saldırısı” olarak ilan edildi.
· Müdahale: Bir sivil, saldırganlardan birini etkisiz hale getirip silahsızlandırdı. Bir saldırgan öldü, diğeri gözaltında.
· Ek Tehdit: Bir araçta el yapımı patlayıcı bulundu. Olası üçüncü saldırgan araştırılıyor.

Saldırı, yalnızca Avustralya’nın değil, tüm dünyanın gözlerini bir kez daha nefret suçları ve toplum içindeki ayrıştırıcı söylemin tehlikelerine çevirmesine neden oldu. Yetkililer, soruşturmanın her yönüyle derinleştirildiğini ve benzeri olayların önlenmesi için gereken tüm adımların atılacağını taahhüt etti.

SON DAKİKA: Sidney’deki Bondi Plajı’nda silah sesleri! Polis operasyonu devam ediyor

Okumaya Devam Et

Gündem

Bursa’da Tarihi Kapalıçarşı’da 120 Milyon Liralık Dolandırıcılık İddiası: Mağdurlar Arasında Savcı da Var!

Yayımlandı

üzerinde

Bursa’da Tarihi Kapalıçarşı’da 120 Milyon Liralık Dolandırıcılık İddiası: Mağdurlar Arasında Savcı da Var!

14 Aralık 2025 Pazar – 10:38 | Okuma Süresi: 3 dakika

Bursa’nın gözbebeği Tarihi Kapalıçarşı’da yaşanan ve 120 milyon lirayı bulduğu iddia edilen büyük bir dolandırıcılık skandalı, kentte şok etkisi yarattı. ‘Altın işletme’ ve yüksek kâr payı vaatleriyle çok sayıda kişiden para ve altın toplandığı öne sürülen dosyada, mağdurlar arasında bir cumhuriyet savcısının da yer alması dikkatleri üzerine çekti.

İddianın Detayları: “Altınlarınızı İşletip Kâr Payı Ödeyeceğiz” Vaadi

Olay, Kapalıçarşı’da faaliyet gösteren bir kuyumcuya yönelik iddialarla patlak verdi. İddialara göre; M.B.A., H.Ç.A. ve E.B. isimli şüpheliler, müşterilerine güven sağlayarak, kendilerine teslim edilecek altınları işleteceklerini ve belirli dönemlerde düzenli kâr payı ödemesi yapacaklarını vaat etti.

Bu cazip vaade inanan yaklaşık 40 kişi, kimisi düğün için biriktirdiği parayı, kimisi ticari sermayesini, kimisi de satın aldığı ürünlerin bedelini söz konusu kuyumcuya teslim etti. Ancak iddialara göre, bir süre sonra kâr payı ödemeleri durdu ve peşinden ana paralar da iade edilmedi. Toplam mağduriyetin 120 milyon Türk Lirası’na ulaştığı öne sürülüyor.

Mağdurlar Dükkan Önünde Toplandı: “Vaatlerinize Artık İnanmıyoruz”

İddiaların kamuoyuna yansımasının ardından çok sayıda mağdur, kuyumcunun dükkanı önünde bir araya gelerek tepkisini gösterdi. Zaman zaman gergin anların yaşandığı protestoda mağdurlar, kendilerini oyalayan vaatlere artık inanmadıklarını haykırdı.

Protesto sırasında bazı mağdurlar, şüphelilerin topladıkları paralarla yasa dışı bahis faaliyetlerinde bulunduğu yönünde de iddialar ortaya attı. Şüpheliler ise savunmalarında, yaşananların bir dolandırıcılık değil, ticari bir anlaşmazlık olduğunu iddia etti.

Şüphelilerin Savunması ve Süreç

· Şüphelilerin İddiası: Olayın bir dolandırıcılık değil, ticari bir anlaşmazlık olduğu yönünde.
· Mağdurların Geçici Geri Adımı: Şüphelilerin ödeme sözü vermesi üzerine bazı mağdurlar şikayetlerini geçici olarak geri çekti.
· Yeniden Suç Duyurusu: Verilen sözler tutulmayınca mağdurlar yeniden suç duyurusunda bulundu.

Kuyumcular Odası Devrede: “Somut Sonuç Alınamadı”

Konuya ilişkin açıklama yapan Bursa Kuyumcular Odası Başkanı İsa Altıkardeş, çok sayıda mağdurun odalarına başvurduğunu doğruladı. Altıkardeş, “Sorunun çözümü için girişimlerde bulunduk ancak şu ana kadar somut bir sonuç alınamadı” ifadelerini kullandı.

Olayla ilgili soruşturmanın, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından geniş kapsamlı bir şekilde sürdürüldüğü öğrenildi.

Tarihi Kapalıçarşı’da Güvenlik Endişeleri

Bu olay, Bursa Kapalıçarşı’da son aylarda yaşanan ikinci önemli güvenlik vakası. Daha önce, Eylül 2025’te, aynı çarşıda başka bir kuyumcuya, suç örgütü üyeleri tarafından 10 milyon avro haraç istendiği ve tehdit edildiği iddia edilmişti. Bu iddia üzerine, Özel Harekat polisleri çarşıda önlem almış ve devriye gezmeye başlamıştı.

Uzmanından Yatırımcılara Uyarılar

Finansal dolandırıcılıklara karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, vatandaşları yüksek getiri vaat eden, kontrol edilemeyen ve denetlenmeyen yatırım araçları konusunda dikkatli olmaya çağırıyor. Özellikle “altın işletme”, “komisyon karşılığı değerli maden yönetimi” gibi klasik dolandırıcılık yöntemlerine karşı uyanık olunması gerektiğinin altını çiziyorlar. Yatırım yapılacak kurumun yetkili kurumlara kayıtlı olup olmadığı mutlaka teyit edilmeli.

Son Dakika Gelişmesi: Soruşturma kapsamında şüphelilerin mal varlıklarına tedbir konulması için savcılık nezdinde girişimde bulunulduğu öğrenildi.

Okumaya Devam Et

Gündem

ABD’de kanlı üniversite saldırısı: Brown Üniversitesi’nde silahlı saldırıdan 2 ölü, 8 yaralı; şüpheli kaçtı

Yayımlandı

üzerinde

ABD’de kanlı üniversite saldırısı: Brown Üniversitesi’nde silahlı saldırıdan 2 ölü, 8 yaralı; şüpheli kaçtı

Tarih: 14 Aralık 2025 | Okuma Süresi: 3 DAKİKA SAAT: 03:00

ABD’nin gözde eğitim kurumlarından Brown Üniversitesi, silahlı şiddetin pençesine düştü. Saldırganın kampüste terör estirdiği olayda 2 kişi hayatını kaybetti, 8 kişi ağır yaralandı. Tamamen siyah giyinmiş şüpheli, polise ve FBI’a rağmen hâlâ bulunamadı.

ABD’nin Rhode Island eyaletinin Providence şehrinde bulunan seçkin Brown Üniversitesi’nde silahlı bir saldırı meydana geldi. Saldırıda en az 2 kişi öldü, 8 kişi ağır yaralandı. Saldırganın kampüsten kaçtığı ve polisin geniş çaplı bir arama başlattığı bildirildi. Olay, ABD’deki silahlı şiddet salgınına bir yenisi daha eklerken, ülkedeki güvenlik ve silah kontrol tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

 Son Dakika Gelişmeleri ve Olay Yerinden Görüntüler

Providence Polis Teşkilatı Müdür Yardımcısı Tim O’Hara, şüpheliyi tamamen siyah giyinmiş bir erkek olarak tanımladı. Üniversite yetkilileri, öğrencilere ve personelde acil durum uyarısı göndererek, bulundukları yerlerde kalmalarını ve güvenli alanlara sığınmalarını istedi. Bazı öğrenciler kampüsten tahliye edildi.

Olayın ardından bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, FBI’ın olay yerine gönderildiğini duyurdu. Saldırının nedeni ve hedefi henüz netlik kazanmadı. Polis, şüphelinin yakalanması için kampüs ve çevresinde yoğun çalışma yürütüyor.

Brown Üniversitesi’nde silahlı saldırı sonrası polis ekipleri kampüs çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldı. Öğrenciler güvenli bölgelere yönlendirildi.

 ABD’de Silahlı Şiddet: Bitmeyen Bir Kâbus

Bu saldırı, ABD’de giderek kronikleşen bir halk sağlığı krizi haline gelen silahlı şiddetin en son örneği. Independent Türkçe’de yer alan bir analize göre, Amerikalıların silahlı şiddeti azaltmaya yönelik çaresizlik duyguları artıyor ve toplumda bir “teslimiyet” havası hâkim. Sadece geçtiğimiz 4 Temmuz hafta sonunda ülke genelinde en az 22 kitlesel silahlı saldırı meydana geldi ve 20 kişi hayatını kaybetti.

Silahlı şiddet, beyzbol ve elmalı turta kadar “Amerikan” bir olgu haline gelmiş durumda. Uzmanlar, bu durumun arkasında güçlü silah lobilerinin ve siyasi sistemdeki düğümlenmenin yattığını belirtiyor. Bir aktivistin ifadesiyle, “Amerikalıların çoğunluğu silah güvenliği ve silah reformuna inanırken, Cumhuriyetçi Parti onların ölümünde, hayatlarının kurtulmasındakinden daha fazla kâr görüyor”.

Tarihten Yansımalar: Columbine ve Diğerleri

Brown Üniversitesi’ndeki bu saldırı, akıllara ABD’nin en karanlık okul saldırılarını getirdi. Bunların en sembolik olanı, 1999’da Colorado’daki Columbine Lisesi’nde yaşandı. Eric Harris ve Dylan Klebold isimli iki öğrenci, 12 öğrenci ve 1 öğretmeni öldürdü, 24 kişiyi yaraladı. Bu saldırı, ABD’de okul güvenliği konusunda büyük değişikliklere yol açtı ve “aktif saldırgan” durumlarında polis müdahale taktiklerini kökten değiştirdi.

 Brown Üniversitesi: Seçkin Bir Kurumda Travma

Brown Üniversitesi, Ivy League olarak bilinen seçkin üniversiteler liginin bir üyesi. Dünyanın dört bir yanından gelen parlak öğrencilere ev sahipliği yapan üniversite, şimdi derin bir travma yaşıyor. Olayın, akademik takvimi ve öğrencilerin psikolojik sağlığını nasıl etkileyeceği merak konusu.

Üniversite yönetiminin, kriz danışmanlığı ve psikolojik destek hizmetlerini devreye aldığı bildiriliyor. Saldırının, üniversitelerdeki güvenlik protokolleri üzerine ulusal düzeyde bir tartışma başlatması bekleniyor.

 Soruşturma ve Politika Etkileri

FBI ve yerel kolluk kuvvetlerinin ortak soruşturması devam ederken, saldırının siyasi yankıları da büyüyor. Başkan Trump’ın müdahalesi, olayın ulusal güvenlik boyutunu gösteriyor. Her büyük silahlı saldırıdan sonra olduğu gibi, bu olay da silah kontrol yasaları ve ruh sağlığı hizmetlerine erişim konusundaki tartışmaları alevlendirecek.

Ancak numaralı analizde belirtildiği gibi, geçmişte Sandy Hook ve Parkland gibi büyük trajediler bile kalıcı ve etkili federal yasaların çıkmasını sağlayamadı. Ulusal Tüfek Birliği (NRA) gibi lobi gruplarının etkisi ve politik kutuplaşma, her seferinde reform çabalarını baltaladı.

Brown Üniversitesi’ndeki bu trajik olay, ABD’nin silahlı şiddet epidemisiyle mücadelede ne kadar yol kat etmesi gerektiğinin acı bir göstergesi. Öğrenciler, aileler ve tüm toplum, bir kez daha güvenlik ve özgürlükler arasındaki dengeyi düşünmeye zorlanırken, soruşturmanın sonuçları ve şüphelinin yakalanması tüm dünyanın merakla beklediği bir gelişme olmaya devam ediyor.

Brown Üniversitesi’nde Silahlı Saldırı Paniği:  Öğrenciler Kilit Altında

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar