Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Kartalkaya otel faciası: Araştırma Komisyonu, Tanju Özcan’ı dinledi

Yayımlandı

üzerinde

Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki Otel Yangınını Araştırma Komisyonu, AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok başkanlığında toplandı.

Bolu Belediye Başkanı , Özcan, otelin bulunduğu alanın Bolu’nun Seben ilçesinin mülki sınırları içinde olduğunu belirterek, “Bu otel, emlak vergisini dahi Seben Belediye Başkanlığına ödüyor.” dedi.

Otelin 1990’lı yılların sonunda 3 bin 224 metrekare olarak Bayındırlık İl Müdürlüğü tarafından ruhsatlandırıldığını söyleyen Özcan, “Yanan otele baktığımızda yaklaşık 16 bin 300 metrekare. Burada 4 kez tadilat yapılmış. Yani 3 bin metrekareden 16 bin metrekareye 4 ayrı tadilatla büyütülmüş. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesinde açık olarak şu söyleniyor; ‘Belediye, kendi sınırlarında ve meclis kararı alması halinde mücavir sahaya hizmet götürmekten sorumlu’.” diye konuştu.
Otelin bulunduğu alanın Bolu Belediyesinin mücavir sahasına bile oldukça uzak olduğunu dile getiren Özcan, şöyle devam etti:
“Biz, bu otelin 1997’deki inşaat ruhsatını da sonra iskan ruhsatını da vermedik. Sonrasındaki tadilat ruhsatlarına da onay vermedik, yapı kullanım onayını da biz vermedik çünkü bizim sınırlarımız dışında. Otele işletme ruhsatı veren de Özel İdare. Burası kesinlikle bizim yetki ve sorumluluk sahamızda değil. Hukukçu arkadaşlarımız bilir, bizim bu oteli de hiçbir şekilde resen denetleme yetkimiz yok. Sadece talep halinde bu tür yerlere gidip, inceleyip, şartları uyuyorsa ‘Yangına Uygunluk Raporu’ verme şansımız var. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu var. Burada il genelindeki bu tür olaylarla ilgili sorumluluk tamamen Vali’ye ve onun başkanı olduğu Özel İdare’ye verilmiş.”

Özcan, Kültür ve Turizm Bakanlığının ise “Turizm Sertifikası” vererek “işe dahil olduğunu” söyledi. Özcan, “Onu nereden söylüyorum? 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu var… Turizm Teşvik Kanunu incelendiğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının Turizm İşletme Belgesi’ni verdiği yerlerde insan, çevre ile can ve mal güvenliğinin sorumluluğunun Kültür ve Turizm Bakanlığında olduğu açıkça 30. 34. 37. maddelerinde, hatta 1. ve 3. maddelerinde tarif edilmiş.” dedi.

Özcan, Turizm Teşvik Kanunu’nun 30. maddesine dikkati çekerek, “Burada, Turizm Belgesi verilmiş otellerin tamamının denetim yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığına ve/veya akredite edilmiş denetim firmalarında olduğu açık bir şekilde yazılıdır. Ben burada kimseyi suçlamak veya kendi kurum çalışanlarımı aklamak için bunları söylemiyorum.” ifadesini kullandı.

“KONTROL ETME VE DENETLEME GÖREVİ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINDA”

Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik uyarınca yangındaki en büyük sorumlunun yapı sahibi olduğunu belirten Özcan, şunları söyledi:

“En büyük sorumlu o tabii ki… ‘Yapı ruhsatı vermeye yetkili idare’ diyor. Bu idare kim? İl Özel İdaresi, onun yetki alanına giriyor. Yine yönetmelik, sigorta şirketlerini denetimlerde yetkili saymış. Yine denetimle ilgili de şunu söylemiş, ‘ilgili olduğu bakanlık’, yani Turizm İşletme Belgesi veren bakanlık, ‘ruhsat vermeye yetkili kamu kurum ve kuruluşlarının müfettişleri’ ki bu Özel İdare müfettişleri veya ‘denetim elemanları tarafından gerçekleştirilir’ diyor. Turizm Yatırım, İşletme Ve Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Yönetmelik’te açık bir şekilde Turizm Belgeli işletmelerin her yıl rutin olarak can ve mal güvenliği dahil olmak üzere her konuda denetleneceği hüküm altına alınmış. Yani bu otelde bir rutin denetim yapma yetkisine haiz olan Özel İdare. Her yıl periyodik olarak kontrol etme ve denetleme görevi Kültür ve Turizm Bakanlığında.”
Başkan Altınok’un, ilgili yönetmeliğe göre “periyodik denetim” ibaresinin olup olmadığına dair sorusuna Özcan, “Var efendim, her yıl yapmak zorunda ve zaten 16 Aralık’ta, yani yangından yaklaşık 1 ay önce Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolörleri gelip oteli denetlemişler, yangından 1 gün sonra rapor vermişler. Yangın 22 Ocak. Kültür ve Turizm Bakanlığının o gün tarihli raporu var. Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolörleri her yönden incelemesine rağmen yangın önlemleriyle hiçbir bulgu ortaya koymuyor.” yanıtını verdi.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bu tip yapıların yılda en az bir defa can, mal ve iş güvenliği açısından kontrol edilmesi gerektiğini belirten Özcan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da bilirkişi raporunda bu yüzden “etkili olduğunun” ifade edildiğini dile getirdi.

Özcan, otelin “mevcut bina” sayıldığını ifade ederek, “Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğe 2021 yılında bir ek yapılmış ve mevcut binalardaki eksikliklerin giderilmesiyle ilgili 31 Aralık 2023’e kadar süre verilmiş. Bu süre daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2 sefer uzatılmış ve bunlara en son demiş ki ‘hangi tarihte olursa olsun bir yangın uygunluk raporu ibraz edin bu sorun çözülsün’ ama yine de bu sorun çözülmemiş.” dedi.
– “Hukuki durumu aynı insanlarla ilgili ayrı bir uygulama yapılıyor”
Yangından sonra hazırlanan bilirkişi raporuna değinen Özcan, tespitlerin yangınla ilgili kısımlarına itirazının olmadığını belirterek, raporun teknik olarak çok doğru yazıldığı değerlendirmesinde bulundu.

Özcan, raporun hukuki kısımlarına dair şöyle konuştu: “Bu tür davalarda ‘asli kusur’ ve ‘tali kusur’ ibareleri kullanılır ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Özel İdaresi ve Bolu Belediyesi ile ilgili ‘birinci derece etkili oldukları’ diye bir tabir kullanmışlar. Şu anda 4 kurum için ‘etkilidir’ diyor ama sadece 2 kurumla ilgili adli süreç yürüyor. Özel İdare’den, belediyemizden tutuklu arkadaşlarımız var. Soruşturma izni verilmemesi, davanın da açılamamasıyla sonuçlanıyor. Burada aynı şekilde konumlandırılan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından tek bir kişiyle ilgili dahi şu anda adli soruşturma yürümüyor. Aynı derecede etkili oldukları yazıyor ama görevi kötüye kullanmaktan, ihmalden veya görevi ihmal suretiyle kötüye kullanmaktan dolayı Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileriyle ilgili soruşturma izni isteniyor ama aynı konumda olan İl Özel İdaresi ve belediye çalışanları, soruşturma izni istenmeksizin ‘bilinçli taksir’den tutuklanıyor. Burada hukuki durumu aynı olan insanlarla ilgili ayrı bir uygulama yapılıyor.”

Belediye yetkililerinin yangından önce otele gidip inceleme yaptıklarını ve eksikliklerin giderilmesi için otele 15 gün süre verdiklerini söyleyen Özcan, şunları kaydetti: “Rapor falan yok, ortada sadece form var. Bu süre içinde taleple bağlı olduğu için ilgili otel yönetimi talebini geri çektiğinden, talep ortadan kalkınca işlem de ortadan kalkıyor. Yani bize diyorlar ki ‘madem böyle bir rapor vardı niye bunu Bakanlığa bildirmediniz?’ Sayın Başkanım, ortada rapor yok, bir form var. Talep geri çekilince de rapor düzenlenememiş. Zaten raporun uygunsuz olarak düzenlenmesi diye bir şey de yok. Dolayısıyla belediye çalışanlarının herhangi bir kusuru olduğunu düşünmüyorum.”

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Enkazdan Saraya: Ümran Bebek, Esad’ın Sarayında Zafer Konuşması Yaptı

Yayımlandı

üzerinde

Enkazdan Saraya: Ümran Bebek, Esad’ın Sarayında Zafer Konuşması Yaptı

Tarih: 10 Aralık 2025| saat: 07:00
Okuma Süresi: 4 dakika

Suriye’de, Beşar Esad rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü olan 8 Aralık Hürriyet Günü coşkuyla kutlandı. Kutlamaların en çarpıcı anı ise, 2016’da Halep’te bir hava saldırısı sonrası enkaz altından çıkarılan ve savaşın sembol yüzü haline gelen Ümran Dakneş‘in, Başkanlık Sarayı’nda yaptığı duygusal konuşma oldu.

Artık 13 yaşında olan Ümran, “Kalbimde bir boşluk var” diyerek yaşadığı travmayı anlatırken, “Zafer geldiğinde hayatıma büyük bir ışık geri döndü” sözleriyle de umudunu paylaştı.

Bir Sembolün Hikayesi: Toz, Kan ve Şok

Ümran Dakneş, 2016 yılında henüz 5 yaşındayken Halep’teki evlerine düzenlenen bir hava saldırısında enkaz altında kalmıştı. Kurtarıldıktan sonra, üstü başı toz, yüzü kan içinde ve şok geçirir halde bir ambulansın arka koltuğunda otururken çekilen görüntüleri, Suriye’deki savaşın ve sivillerin çektiği acıların evrensel bir sembolü haline gelmişti.

O anları çeken gazeteci, Ümran’ın “elini yüzüne götürdüğünü ve kanı gördüğünü, neler olup bittiğine dair hiçbir fikri olmadığını” aktarmıştı. Kendisini tedavi eden doktor ise onun “tam bir şok halinde” olduğunu, çığlık bile atamadığını belirtmişti. Bu saldırıda Ümran, 10 yaşındaki kardeşini de kaybetmişti.

“Hikayemi Videolardan Öğrendim”

9 yıl sonra, bu kez Esad rejiminin sembolik kalbi olan Başkanlık Sarayı’nda konuşan Ümran, duygularını şu sözlerle ifade etti:

· “Bombardıman ve kuşatmayı yaşadığımı söylüyorlar ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Büyüdüm ve kalbimde bir boşluk var. Bunun ağlamak mı yoksa korku mu olduğunu bilmiyorum.”

· “Hikayemi o videolardan öğrendim. Kendime baktım, toz ve toprak içindeydim.”

· “Zafer geldiğinde hayatıma büyük bir ışık geri döndü.”

Ümran’ın bu ifadeleri, saraydaki törene katılan yüzlerce kişiyi ve töreni takip edenleri duygulandırdı.

Coşkulu Kutlamalar ve Yeni Bir Sayfa

Ümran’ın konuşmasına ev sahipliği yapan Hürriyet Günü kutlamaları, Suriye genelinde büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Kutlamalar kapsamında:

· Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, aynı gün sabah namazını Şam’daki tarihi Emevi Camii’nde kıldı ve halka “kardeşlik” mesajı verdi.
· Şam’ın Mezze Caddesi‘nde tanklar ve zırhlı araçların yer aldığı askeri bir geçit töreni düzenlendi.
· Emevi Meydanı’nda ise havai fişek gösterileri ve konserlerle halk bayram havasında kutladı.

Savaşın Diğer Çocukları da Unutulmadı

Saraydaki etkinlikte konuşan bir diğer isim de, çocukken çekildiği bir videoda “Biz Beşar Esad’e ne yaptık? Ölünce sizi Allah’a şikayet edeceğim” diyerek hafızalara kazınan Ali Mustafa Muhammed oldu.
Muhammed,”Çocuktum, okulu bilmiyordum ama uçak seslerini ve bombalardan saklanılacak köşeleri öğrendim” diyerek kayıp çocukluğuna vurgu yaptı. “Eskiden gözyaşlarımız hüzün ve korkudandı. Şimdi ise sevinç gözyaşları” sözleriyle de mevcut barış ortamına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, geceyi dolduran gözlerle dinlediği gençlerin hepsine tek tek sarılarak, yeni dönemin “birlik ve şefkat” vurgusunu yaptı.

Türkiye’den Kardeşe Destek Mesajı

Suriye’deki yeni yönetim ve barış süreci, uluslararası alanda da destek gördü. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, sosyal medya paylaşımında Suriye halkının Hürriyet Günü’nü kutlayarak, “Türkiye olarak bize düşen bu ışığın sönmemesi için yardım etmek, gerektiğinde evimizi ve ekmeğimizi paylaşmaktı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim BaşkanıBurhanettin Duran da yaptığı açıklamada, “Türkiye olarak, savaşın yıkımından çıkan Suriye’nin yeniden ayağa kalkacağına inanıyoruz” mesajını verdi.

Savaştan Barışa Uzanan Zorlu Yol

61 yıllık Baas rejiminin ardından gelen yeni yönetim, hem ülke içinde yeniden inşa hem de uluslararası ilişkileri normalleştirme sınavı veriyor. Cumhurbaşkanı Şara, dört yıl sonra seçimlere gidileceğini duyurarak demokratik sürece işaret etti.
ABD ile ilişkilerin düzelmesi ve Batı yaptırımlarının büyük ölçüde kalkması,ekonomik toparlanma için umut vaat ediyor. Ancak geçiş döneminde yaşanan çatışmalar ve derin yaralar, Suriye’nin önündeki zorlukların boyutunu da gösteriyor.

Ümran bebeğin tozlar içindeki ambulans koltuğundan, Başkanlık Sarayı’ndaki kürsüye uzanan hikayesi, bir ülkenin yaşadığı trajediyi ve umudu aynı anda simgeliyor. Suriye, sembollerin değiştiği bu yeni dönemde, kayıp nesillerin kalbindeki boşluğu dolduracak bir gelecek inşa etmeye çalışıyor.

Okumaya Devam Et

Gündem

MERSİN’DE “YAĞMA” PLANI: ÇALIŞTIĞI İŞ YERİNİ ANLAŞTIĞI KİŞİLERE SOYDURAN ŞÜPHELİ VE İŞBİRLİKÇİLERİ GÖZALTINDA

Yayımlandı

üzerinde

MERSİN’DE “YAĞMA” PLANI: ÇALIŞTIĞI İŞ YERİNİ ANLAŞTIĞI KİŞİLERE SOYDURAN ŞÜPHELİ VE İŞBİRLİKÇİLERİ GÖZALTINDA

Tarih.Saat: 09 Aralık 2025, 22:46 (yayınlanma / polis açıklaması zaman aralığına göre).
Okuma süresi: 1—2 dakika

Mersin’de bir iş yerinde “silahlı yağma” süsü verilerek gerçekleştirilen soygunun, içeriden bir çalışanın organize ettiği ortaya çıktı. Soruşturmayı yürüten ekipler, organize şekilde hareket eden 3 şüpheliyi gözaltına aldı; olayla bağlantılı yüklü miktarda döviz ve TL ele geçirildi


Olayın özeti

Mersin polisinin Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, kentte bir iş yerine silahlı ve maskeli iki kişinin girdiği, çalışanların etkisiz hale getirildiği ve iş yerinden yüksek miktarda döviz ile TL’nin çalındığı ihbarı üzerine çalışma başlattı. Yapılan teknik ve fiziki takip sonucu olayın içeriden desteklenerek planlandığı değerlendirildi; çalışanlardan biri (M.S.A. olarak geçiyor) “sözde mağdur” rolüyle eyleme yardım etmekle şüphelenildi.

Polis operasyonunda, örgütü planladığı tespit edilen E.K.K. ve A.Ş. isimli şüpheliler kiralık bir araçla kentten ayrılırken yakalandı; soruşturma kapsamında M.S.A. da gözaltına alındı. Şüphelilerin gözaltına alındığı anlar ve iş yeri çıkışı güvenlik kameralarına yansıdı

Ele geçirilenler ve deliller

Aramalarda ve araçta, suçtan elde edildiği belirlenen 801.153 ABD doları, 1.340 avro ve 462.395 TL ele geçirildiği bildirildi. Emniyet birimleri, ele geçen paranın, yağma suçu kapsamında önemli delil teşkil ettiğini açıkladı.

Soruşturmayı Gasp Büro Amirliği yürütüyor. Şüpheliler hakkında “nitelikli yağma” suçundan işlem başlatıldığı, soruşturmanın derinleştirilerek devam ettiği ve zanlıların emniyetteki işlemlerinin sürdüğü bildirildi. Zanlıların Adana’daki bir dinlenme tesisi yakınlarında, destek ekiplerle birlikte yakalandığı aktarıldı.

  • Şüphelilerin emniyetteki ifadeleri,knik takip kayıtları ve güvenlik kamerası görüntüleri soruşturmanın merkezinde bulunuyo

  • Savcılık talimatıyla soruşturma derinleştirildi; gözaltındaki zanlıların adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Gündem

ABD Elçisi Net Konuştu: F-35’ler İçin Kesin Şart “S-400’ler Artık Kullanılmayacak ve Bulundurulmayacak”

Yayımlandı

üzerinde

ABD Elçisi Net Konuştu: F-35’ler İçin Kesin Şart “S-400’ler Artık Kullanılmayacak ve Bulundurulmayacak”

Tarih: 10 Aralık 2025 | Saat: 00:38 | Okuma Süresi: 3 dk.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Türkiye’nin F-35 programına geri dönüşü için net ve kesin bir şartı resmen açıkladı. Barrack, “Amerikan yasalarına göre, Türkiye’nin F-35 programına geri dönmesi için S-400 sistemini artık kullanmaması ve sahip olmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Büyükelçi Barrack, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki olumlu ilişkinin, bu konuda yıllardır yapılan “en verimli görüşmelere” yol açtığını belirterek, önümüzdeki aylarda bir dönüm noktası yaşanacağı umudunu dile getirdi.

Görüşmelerde Kritik Eşik: 4-6 Ay İçinde Çözüm Bekleniyor

Barrack, daha önce Abu Dabi’de katıldığı bir zirvede de konuya ilişkin iyimser bir zaman çizelgesi paylaşmıştı. Buna göre, S-400’lerin kullanılmamasının “operasyonel uyumluluk” sorununu büyük ölçüde çözdüğünü, ancak sistemin Türkiye’de bulunmaya devam etmesinin temel sorun olduğunu vurgulayan Barrack, “Bu meselenin önümüzdeki dört ila altı ay içinde çözüleceğini düşünüyorum” demişti.

Barrack, Türkiye’nin Rus hava savunma sisteminden tamamen vazgeçmeye yakın olup olmadığı sorusuna da “Evet” yanıtını vermişti.

Trump-Erdoğan Görüşmesi Süreci Hızlandırdı

İki ülke arasındaki gerilimin çözümünde, liderler arasındaki doğrudan diyaloğun etkili olduğu gözleniyor.

· Beyaz Saray’daki Görüşme: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump, Eylül ayında Beyaz Saray’da bir araya geldi ve görüşmelerinde S-400/F-35 dosyası ele alındı.
· Trump’ın Açık Kapı Sinyali: Görüşmenin ardından Trump, Türkiye’ye F-35 satışına sıcak baktığı yönünde sinyaller verdi. Amerikan medyası, Trump’ın, Türkiye’nin S-400’leri “çalışamaz hale getirecek bir anlaşmaya” varması halinde satışa açık olduğunu belirttiğini aktardı.
· Erdoğan’dan “Güzel Adımlar” Açıklaması: Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptığı açıklamada, “F-35 konusunda ABD Başkanı Sayın Trump’la yaptığımız son görüşmelerde güzel adımlar attık. Temenni ediyorum ki verilen sözler yerine getirilsin” ifadelerini kullanmıştı.

Arka Plan: Neden F-35’lerden Çıkarıldık?

Türkiye, 2017’de Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alma kararı aldı. ABD, bu sistemlerin, F-35 gibi 5. nesil savaş uçaklarının gizlilik (stealth) kabiliyetini tehdit edebileceği ve NATO savunma sistemleriyle uyumlu olmadığı gerekçesiyle şiddetle karşı çıktı.

· Programdan Çıkarılma: Bu anlaşmazlık, 2019 yılında Türkiye’nin F-35 Ortak Üretim Programı’ndan çıkarılmasıyla sonuçlandı.
· CAATSA Yaptırımları: Aynı gerekçeyle, ABD, Türkiye’ye karşı CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) kapsamında yaptırımlar uyguladı. Bu yaptırımlar, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve bazı Türk yetkilileri de kapsadı.
· Depodaki Uçaklar: Programdan çıkarılmadan önce Türkiye için üretilmiş 6 adet F-35A uçağı, yıllardır ABD’de bir depoda bekletiliyor.

Uzlaşı Yolu: F-16 Onayı ve Teknik Diyalog

Son dönemde ilişkileri yumuşatan adımlar da atıldı. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesinin ardından, ABD Kongresi, Ankara’nın 40 adet yeni F-16 Block 70 savaş uçağı ve 79 mevcut F-16’sının modernizasyonu talebini onayladı. Bu gelişme, savunma işbirliği kanalını canlı tuttu.

Büyükelçi Barrack’tan Türkiye’ye Övgü

Barrack, açıklamalarında Türkiye’nin bölgesel ve savunma sanayii kapasitesine de vurgu yaptı.

· Türkiye’yi “ABD’den sonra NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip müttefiki” olarak nitelendirdi.
· Güçlü savunma sanayisine dikkat çekerek, “Ankara, Ukrayna’nın drone tedarikçisi, kendi savaş uçakları var” dedi.
· Ayrıca, Gazze’de oluşturulması planlanan yabancı asker gücüne Türkiye’nin katılımının “harika” olacağını ifade etti.

SONUÇ: ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın yaptığı açıklamalar, F-35 krizinde somut ve çözüme yönelik bir sürecin aktif olarak işlediğini gösteriyor. ABD tarafının şartı net: S-400’lerin kullanılmaması ve nihai olarak elden çıkarılması. Liderler düzeyindeki olumlu hava ise, önümüzdeki 4-6 aylık periyotta bu on yıllık anlaşmazlığın giderilmesi ve Türk Hava Kuvvetleri’nin 5. nesil uçak filosuna kavuşması yönünde önemli bir umut ışığı yakıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar