Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Sağlık

Cennet hurmasının kabuğunu atıyor musunuz? Meğer en sağlıklı yeriymiş

Yayımlandı

üzerinde

Cennet hurmasının kabuğunu atıyor musunuz? Meğer en sağlıklı yeriymiş

Cennet hurması bir diğer adıyla Trabzon hurması, lif, vitamin ve antioksidanlarla dolu besleyici meyvelerdir. Flavonoidler ve polifenoller açısından zengin olan bu meyve, iltihap önleyici özellikler ve kalp hastalığı önleme dahil olmak üzere çok sayıda sağlık yararı sunar. C vitamini açısından zengindir, çekirdekleri genellikle yenmez ve yaprakları sindirime olan faydaları için bitki çaylarında kullanılır.

Cennet hurması, temel besinler ve sağlık yararları ile dolu canlı, tatlı meyvelerdir. Meyvenin tamamı yenilebilirken, belirli kısımları daha yüksek konsantrasyonlarda faydalı bileşikler içerir. Hurmalar, lif, vitamin ve antioksidanlar açısından zengindir ve bu da onları sağlıklı bir diyete harika bir katkı yapar.
Hurmanın farklı kısımları arasında, yüksek besin ve biyoaktif bileşik konsantrasyonu nedeniyle kabuğu en sağlıklı olarak kabul edilir.Hurmanın kabuğu, flavonoidler, karotenoidler ve polifenoller gibi güçlü antioksidanlarla doludur. Bu bileşikler oksidatif stresle savaşacak, iltihabı azaltacak ve hücrelerde serbest radikallerin neden olduğu hasarı önlemeye yardımcı olacaktır. Beta-karoten ve lutein gibi karotenoidler göz sağlığını destekler ve yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini azaltır.
Hurma, sindirime yardımcı olacak ve sağlıklı bir bağırsağı destekleyecek zengin bir diyet lifi kaynağıdır. Lif ayrıca kabızlığın önlenmesine, kan şekeri seviyelerinin korunmasına ve tokluğun artırılmasına yardımcı olur. Bu nedenle lif, kilo yönetimi için de önemlidir.
Hurma kabuğu, kötü kolesterolü (LDL) düşürmeye, vücuttaki kan dolaşımını iyileştirmeye ve yüksek tansiyon seviyelerini düşürmeye yardımcı olan flavonoidler ve tanenler içerir. Düzenli olarak hurma kabuğu yemek, kalbi etkileyen hastalıkların başlama riskini azaltmaya katkıda bulunur.
Hurma kabuğunda bulunan polifenoller güçlü anti-inflamatuar özellikler sergiler ve böylece artrit, diyabet ve kalp hastalıklarıyla ilişkili kronik iltihabı azaltır. Bazı bileşiklerin kanser karşıtı etkiye sahip olduğu ve zararlı hücrelerin büyümesini engellediği çalışılmıştır. Meyvenin eşit derecede sağlıklı ve lezzetli olan diğer kısımları
İçi: Cennet hurmasının içi yumuşak, tatlı ve besin açısından yoğun. Bağışıklığı artıran, kolajen üretimini destekleyen ve yara iyileşmesini hızlandıran C vitamini açısından zengindir. İçi ayrıca kas fonksiyonunu, sinir sinyalizasyonunu ve elektrolit dengesini destekleyen temel bir mineral olan potasyum sağlar.Çekirdek: Cennet hurmasının tohumları sert ve sindirilemez oldukları için yenilebilir değildir. Ancak bazı kültürlerde tıbbi amaçlar için kavrulur ve öğütülür. Eser miktarda faydalı bileşik içerirler ancak kabuk veya için besin yoğunluğuna uymazlar.
Yapraklar: Hurma yaprakları kurutulur ve bitkisel çay yapmak için kullanılır. Hurma yaprakları yüksek düzeyde tanen, flavonoid ve C vitamini içerir ve bunlar sindirimi iyileştirme ve bağışıklık fonksiyonunu geliştirme gibi diğer sağlık yararlarını da sağlar.Bu makale sadece genel bilgi verme amacıyla yazılmıştır ve doktor tavsiyesi olarak ele alınmaması gerekir.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Enerji içecekleri gençleri hedefliyor — Uzmanlardan “kalp ve damar riski” uyarısı

Yayımlandı

üzerinde

Enerji içecekleri gençleri hedefliyor — Uzmanlardan “kalp ve damar riski” uyarısı

FatihDoganMedya / Sağlık Servisi
Tarih: 4 Kasım 2025   Saat: 16:34 (Europe/Istanbul)
Okuma süresi: 4 dakika

Son yıllarda özellikle gençler ve üniversite öğrencileri arasında popülerliği artan enerji içecekleri, kardiyologlar ve halk sağlığı uzmanlarından gelen uyarılarla yeniden gündemde. Uzmanlar, kısa vadeli canlılık hissi sağlayan bu içeceklerin yüksek kafein, şeker ve uyarıcı bileşen kombinasyonunun kalp atış hızını, kan basıncını ve elektriksel iletimi etkileyerek ciddi aritmi ve diğer kardiyovasküler sorunlara yol açabileceğini belirtiyor.

Neler var içinde — neden tehlikeli?

Enerji içeceklerinin formülleri markaya göre değişse de ortak paydada kafein, taurin, guarana, ginseng, B vitaminleri ve yüksek miktarda şeker bulunuyor. EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) gibi kuruluşlar, standart bir enerji içeceği kutusunun 80 mg civarı kafein içerebileceğini; bazı ürünlerde ise porsiyon başına çok daha yüksek dozlara ulaşılabildiğini hatırlatıyor. Bu bileşenlerin bir arada ve yüksek miktarda tüketilmesi, özellikle genç ve sağlıklı görünümlü kişilerde bile beklenmedik ritim bozukluklarına yol açabiliyor.

Bilim ne diyor? — Akut ve kronik etkiler

Yapılan klinik incelemeler ve derlemeler, enerji içeceklerinin kısa süre içinde sistolik ve diyastolik kan basıncını, kalp hızını artırabildiğini; bazı durumlarda EKG’de QT uzaması gibi aritmiye yatkınlık göstergeleri ortaya çıkarabildiğini gösteriyor. Bu bulgular, özellikle yoğun/ardışık tüketim, spor/egzersizle eş zamanlı kullanım, alkol veya bazı ilaçlarla kombinasyon halinde riskin yükseldiğine işaret ediyor.

Bunun yanında son yıllarda yayımlanan gözlemsel çalışmalar ve derlemeler, sürekli ve yüksek doz enerji içeceği tüketiminin uzun vadede kan basıncı, metabolik parametreler ve elektrokardiyografik değişkenler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini öne sürüyor; genç nüfustaki yüksek tüketim oranları halk sağlığı açısından endişe yaratıyor

Türkiye’de uzman uyarıları ve düzenleme tartışmaları

Türk kardiyologlar ve çocuk sağlığı uzmanları, enerji içeceklerinin özellikle 16–25 yaş aralığındaki tüketicilerde risk oluşturduğunu belirterek satış sınırlamaları ve etiketleme düzenlemelerinin gerekliliğini gündeme getiriyor. İngiltere’de getirilen yaş sınırlaması uygulaması gibi örnekler, Türkiye’de de benzer düzenlemelerin tartışılmasına neden oldu. Türk hekimler halkı “ailede kalp hastalığı ya da aritmi öyküsü olanların, hamilelerin, çocukların ve kontrolsüz hipertansiyonu bulunanların enerji içeceği tüketmemesi” yönünde uyarıyor.

Hangi durumlarda acil müdahale gerekebilir?

Uzmanlar şu şikâyetleri yaşayanların derhal sağlık kuruluşuna başvurmasını öneriyor:

  • Şiddetli çarpıntı, düzensiz kalp atışı (bayılma hissi), göğüs ağrısı, nefes darlığı, ani baş dönmesi veya bilinç kaybı.
    Bu yakınmalar enerji içeceği tüketimiyle ilişkilendirilebileceği gibi altta yatan başka bir kalp hastalığının belirteci de olabilir — bu yüzden ihmal edilmemeli.

Pratik öneriler — kimler kaçınmalı, nasıl sınırlanmalı?

Uzmanların öne çıkardığı temel öneriler:

  • 18 yaş altı gençlere enerji içeceği önerilmemesi, mümkünse satışların sınırlandırılması.

  • Kalp hastalığı, ritim bozukluğu, kontrolsüz hipertansiyon veya hamilelik durumunda tüketmeme.

  • Spor veya yoğun fiziksel aktivite sırasında enerji içeceği almaktan kaçınma; susuzluk için su veya elektrolit dengeli içecekleri tercih etme.

  • Günde bir kutuyu geçen tekrar tüketimlerden kaçınma; kafein alımını gün içinde diğer kaynaklarla (kahve, çay, çikolata) birlikte hesaplama.

Uzmanlara kulak verin — kısa not

Enerji içecekleri “anlık performans” hissi verse de içerdikleri bileşenlerin etkileşimi kalp-damar sisteminde sessiz ama tehlikeli etkiler yaratabilir. Özellikle genç tüketiciler arasında moda haline gelmiş bu içeceklerin yaygın kullanımının izlenmesi, okullarda ve perakende satışta bilgilendirme/etiketleme uygulamalarının güçlendirilmesi uzmanların ortak görüşü.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Erkek farelerin ömrü %73 uzadı: UC Berkeley’den OT + A5i kombinasyonuyla dikkat çeken sonuçlar

Yayımlandı

üzerinde

Erkek farelerin ömrü %73 uzadı: UC Berkeley’den OT + A5i kombinasyonuyla dikkat çeken sonuçlar

Tarih: 04 Kasım 2025 • Saat: 10:30
Okuma süresi: ~4 dakika

UC Berkeley öncülüğündeki bir çalışma, yaşlı ve halsiz (frail) erkek farelerde oksitosin (OT) ile bir ALK5 inhibitörü (A5i) kombinasyonunun, tedavi başlangıcından sonraki kalan yaşam süresini yaklaşık %73 artırdığını bildirdi. Bulgular; fiziksel dayanıklılık, kas gücü ve kısa süreli hafıza gibi sağlık göstergelerinde düzelme gösterse de etki dişi farelerde kalıcı olarak 


Çalışmanın özü — ne yapıldı, ne bulundu?

Araştırmada 24–26 aylık (insandaki ~75 yaşa eşdeğer) C57BL/6J fareler kullanıldı. Farelere altı haftalık döngüler halinde subkutan (deri altı) enjeksiyonlarla oksitosin (OT, 1 μg/g-gün) ve ALK5 inhibitörü (A5i, 0.02 nmol/g-gün) verildi; her iki haftada bir iki hafta tedavi/iki hafta dinlenme döngüsü uygulandı. Denek sayıları erkek grupları için kontrol n=12, OT+A5i n=14; dişi gruplarda kontrol n=13, OT+A5i n=10 idi.

Sonuçlar: Tedavi edilen erkek fareler, çalışma başlangıcından (tedavi başlangıcı) sonra ölçüldüğünde kontrole göre kalan yaşam süresinde ortalama %73 artış gösterdi; toplam medyan yaşam (doğumdan itibaren) ise yaklaşık %14 artmıştı. Ayrıca tedavi gören erkeklerde ölüm riski (hazard ratio) önemli ölçüde azaldı. Ancak dişi farelerde uzun vadeli bir yaşam uzaması gözlenmedi.


Sağlık süresi (healthspan) ve mekanizmalar

Araştırma yalnızca yaşam süresini değil, sağlık göstergelerini de ölçtü. OT+A5i uygulanan erkek farelerde:

  • Treadmill (koşu) performansı ve dayanıklılık arttı,

  • Asılı kalma (hanging) testi ile kas gücü/koordinasyon gelişti,

  • Yeni nesne tanıma testlerinde kısa süreli bellek performansı iyileşti.

Bu faydalar, tedavinin yaşa bağlı kronik iltihap (inflammaging) ve doku fibrozisini düzenleyen TGF-β/ALK5 yolunu baskılaması ile oksitosinin yenileyici etkilerinin birleşiminden kaynaklanıyor olabilir; kısacası inflammasyon azalması ve gençleşmeye yönelik sistemik protein profili değişimleri tespit edildi.


Neden sadece erkek farelerde işe yaradı?

Yazarlar, tedavinin başlangıçta her iki cinsiyette de akut (kısa süreli) biyokimyasal gençleştirici etkiler gösterdiğini, ancak uzun vadede proteomik normalizasyonun yalnızca erkeklerde kalıcı olduğunu belirtiyor. Cinsiyete özgü hormonel farklılıklar, immün yanıtlar ve yaşlanma yollarındaki farklılıklar bu ayrımı açıklayabilir; fakat kesin mekanizma henüz net değil. Araştırmacılar, bu tür cinsiyet farklılıklarının insanlar için de önemli sonuçları olabileceğine dikkat çekiyor.


Bilimsel değerlendirme ve dikkat edilmesi gerekenler

  • Öncelikle bu bir hayvan çalışmasıdır. Farelerdeki başarı insanlarda otomatik olarak tekrarlanmaz; güvenlik, doz, uygulama yolu ve uzun dönem etkiler için çok sayıda ek deney gerekir.

  • Çalışmadaki örneklem görece küçüktür; sonuçların genellenebilmesi için bağımsız laboratuvarlar tarafından tekrarı ve farklı fare soyları/model popülasyonlarda doğrulama gerekir.

  • Tedavi cinsiyet-özgü etki gösterdiği için, gelecekteki çalışmalar kadın-erkek biyolojisi farklılıklarını hedef almalı.


Ne zaman insan denemeleri olur?

Şu an için bu sonuçlar preklinik (hayvan) aşamasında; insanlara yönelik klinik denemeler ancak güvenlik ve etkinlik verileri bir dizi modelde ve ön klinik çalışmada teyit edildikten sonra gündeme gelir.Önce toksikoloji, doz-cevap çalışmaları, sonra faz I güvenlik çalışmaları gerekir — bu süreç yıllar alabilir.

Okumaya Devam Et

Sağlık

Kellik tedavisinde yeni umut: 20 günde saçları uzattı

Yayımlandı

üzerinde

Tayvanlı bilim insanları, yağ hücrelerini uyararak saç köklerini yeniden aktive eden bir yöntemle hayvan deneylerinde 20 gün içinde saç çıkışını başardı.

Fareler üzerinde yapılan bu çalışma, tedavisinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Araştırma, Ulusal Üniversitesi’nde görev yapan sistem biyoloğu Kang-Yu Tai ve ekibi tarafından yürütüldü. Ekip, uzun süredir bilinen bir biyolojik olgu olan deri tahrişi veya yaralanmasının saç büyümesini tetiklemesi olayının ardındaki mekanizmayı anlamaya ve bu süreci tedavi amaçlı kullanmaya çalıştı.

DERİ HASARI SİNYAL GÖNDERİYOR

Bilim insanları makalelerinde, “Memelilerin çoğu vücutlarını kaplayan yoğun bir tüy tabakasına sahiptir; bu tabaka dış etkilere karşı ilk koruyucu bariyerdir” dedi ve ekledi:

“Epidermisin (derinin üst tabakası) tahrişi veya yaralanması, bu ilk bariyerin yeniden oluşturulması için vücuda sinyal gönderir.”

İnsanların evrim sürecinde bu yoğun kıl örtüsünü büyük ölçüde kaybetmiş olmasına rağmen, araştırmacılar deri yüzeyinde oluşan tahrişin aşırı kıllanmayı (hipertrikozis) tetikleyebilmesinin, insanlarda hâlâ bu yenileyici kapasitenin korunduğunu gösterdiğini belirtiyor.

20 GÜNDE YENİDEN UZADI

Deneylerde, farelerin sırtındaki tüyler tıraş edilerek deriye kimyasal maddeler veya hafif ısı uygulanarak küçük yaralanmalar oluşturuldu.

Ardından bu bölgelerdeki saç büyümesi, normal ciltle karşılaştırıldı.
Sonuçlar, tahrişin iltihaplanmayı tetiklediğini, bu süreçte makrofaj adı verilen bağışıklık hücrelerinin bölgeye geldiğini ortaya koydu.

Makrofajlar daha sonra adiposit (yağ hücresi) adı verilen hücreleri uyararak yağ asitleri salmalarını sağladı. Bu yağ asitleri, saç köklerindeki kök hücreler tarafından emilerek büyüme sürecini yeniden başlattı.

Araştırmacılar, “Bu bağlamda, yağ hücresi aktivasyonunun, cilt yaralanmasının tetiklediği olay zincirinde, bağışıklık hücreleri aracılı yerel iltihabın ardından gerçekleştiğini gösteriyoruz” diye yazdı.

“EVDE DENEMEYİN”

Bilim insanları daha sonra, aynı yağ asitlerinden oluşan bir serumu doğrudan farelerin derisine uyguladı. Bu kez herhangi bir yara veya tahriş olmadan da yaklaşık 20 gün içinde yeni tüylerin çıktığı gözlemlendi.

Ancak araştırma bazı sınırlamalara da işaret ediyor. Bu yöntemin yalnızca “dinlenme evresinde” bulunan saç köklerinde etkili olduğu belirtildi.

İnsanlardaki kellik ise genellikle saç köklerinin büyüme döngülerinin bozulmasından kaynaklandığı için, uygulamanın insanda daha karmaşık olabileceği ifade edildi.

Bu yüzden insanların saç çıkarma umuduyla kendi derilerine hasar vermesi çok tehlikeli olabilir. Uzmanlara göre süreç bu şekilde işlemiyor.

KLİNİK DENEMELER YOLDA

Araştırma ekibi, yöntemin insanlarda da işe yarayıp yaramayacağını görmek için klinik denemelere hazırlanıyor. Bilim insanları, saç kökü kök hücrelerini yeniden uyandırmaya dayalı bu yaklaşımın güvenli, pratik ve hızlı bir tedavi alternatifi olabileceğini söylüyor.

Ekip ayrıca, makrofajların yağ asidi salınımını neyin tetiklediği ve bağışıklık sistemi ile deri arasındaki etkileşimin nasıl işlediği konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor.

Çalışmanın sonuçları Cell Metabolism adlı hakemli bilimsel dergide yayımlandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar