Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

AMERİKAN “YARASA” UÇAĞI: San Diego’lu Shield AI, yeni yapay zekâlı savaş uçağı X-BAT’in “Çin’in ilk saldırısını alt edebileceğini” ve 2029’a kadar savaşa hazır olacağını açıkladı

Yayımlandı

üzerinde

AMERİKAN “YARASA” UÇAĞI: San Diego’lu Shield AI, yeni yapay zekâlı savaş uçağı X-BAT’in “Çin’in ilk saldırısını alt edebileceğini” ve 2029’a kadar savaşa hazır olacağını açıkladı

Tarih.Saat: 27 Ekim 2025, 10:00 (TSİ)
Okuma süresi: ~5 dakika

San Diego merkezli savunma teknolojileri firması Shield AI, dikey kalkış-iniş (VTOL) kabiliyetine sahip, yapay zekâ odaklı yeni savaş uçağı X-BAT’ı tanıttı. Firma, X-BAT’in GPS’e veya sürekli haberleşmeye bağımlı kalmadan görev yapabildiğini, denizden veya küçük adalardan fırlatılabileceğini ve şirketin iddiasına göre “Çin’in ilk hava saldırısını” etkisiz hâle getirebilecek yetenekte tasarlandığını belirtti.

X-BAT neler yapabiliyor?

Shield AI’nın verdiği teknik ve operasyonel iddialara göre X-BAT:

  • Dikey olarak kalkıp inebiliyor (VTOL).

  • Tam yükle birlikte 2.000 milin (Deniz mili/nautical miles) üzerinde menzile sahip olabilecek şekilde tasarlandı.

  • 50.000 feet yüksekliğe çıkabiliyor.

  • Uçağın “beyni” şirketin Hivemind adlı otonom yazılımı; bu sayede iletişim kesildiğinde veya GPS baskılandığında dahi çevreyi algılayıp karar alabiliyor.

  • Birimler “ucuz ve attritable” (gerekirse feda edilebilecek) şekilde planlanarak maliyet-etkinliği artırmayı hedefliyor.

Bu özellikler Shield AI tarafından, özellikle Pekin’in uzun menzilli hassas vuruş kabiliyetleriyle Amerikan hava üslerini veya pistlerini daha çatışma başlamadan hedef alma stratejisine karşı bir çözüm olarak sunuldu. Şirketin yöneticileri, “pist olmadan hava gücü”nün caydırıcılık açısından kritik olduğunu vurguluyor.

Zaman çizelgesi ve test planı

Shield AI yetkilileri, ilk dikey kalkış-iniş denemelerini “erken sonbahar 2026” civarında gerçekleştirmeyi; kapsamlı uçuş testleri ve operasyonel doğrulamayı takiben 2028-2029 aralığında daha ileri safhalara geçmeyi planladıklarını açıkladı. Firma ayrıca X-BAT’in 2029’a kadar “muhtemelen savaşa hazır” hale getirilebileceğini iddia ediyor; ancak bu takvimler hâlâ test, sertifikasyon ve olası askeri alım süreçlerine tabidir.

Operasyonel konsept: İnsan hâlâ karar veriyor

Shield AI, Hivemind’in özerk hareket ve hedef tespiti yapabildiğini söylerken, öldürücü güç kullanımı kararında insan unsurunun korunacağını vurguladı — yani “insan-onaylı” kullanım ilkesi şirket tarafından öne çıkarılıyor. Bu açıklama, otonom silahlı sistemlere dair etik ve yasal kaygıların yoğun olduğu ortamda firmanın açıklamalarında merkezi bir yer tutuyor.

Teknik ve lojistik tasarım notları

Havacılık haberciliğinde yer alan ayrıntılara göre X-BAT, gövde-konfigürasyonu, F-16 sınıfı bir itme gücüne yakın motor planlaması ve tek bir geleneksel savaş uçağı ayak izi içinde üç X-BAT’ın konuşlandırılabilmesi gibi kompakt operasyonel avantajlar sunuyor. Ayrıca uçağın taşınabilir “başlatma römorkları” ile pist gerektirmeden çeşitli platformlardan fırlatılabileceği ifade ediliyor. Bu tasarım unsurları, özellikle ada-zincirleri ve deniz operasyonları için düşünülmüş.

Muhtemel etkiler ve eleştiriler

  • Stratejik etki: Eğer X-BAT’in iddia edilen yetenekleri ve menzil gerçek testlerle doğrulanırsa, ABD ve müttefikleri için A2/AD (erişimi engelleme/alan reddi) ortamlarında daha esnek konuşlanma ve sürdürme imkânı doğabilir.

  • Maliyet ve kullanım doktrini: Firma, X-BAT’in “ucuz ve attritable” olduğu yönünde iddialar yapıyor; bu, manned-jet’lerin yüksek maliyetlerine karşı bir tamamlayıcı sınıf olarak sunuluyor. Ancak gerçek maliyet, bakım, lojistik ve entegrasyon masrafları ancak detaylı devlet değerlendirmeleriyle netleşir.

  • Etik ve hukuki tartışma: Otonom karar verme ve öldürücü güçte insan denetimi konuları uluslararası hukuk, silah kontrol ve etik açılardan tartışma yaratmaya devam edecek; Shield AI’nın insan-karar vurgusu bu tartışmanın bir parçası.

Sonuç — iddia büyük, sınav testlerde

X-BAT, tanıtımıyla insansız hava harp konseptinde önemli bir adım olarak duyuruldu: VTOL yeteneği, uzun menzil, Hivemind otonom yazılımı ve “pist gerektirmeme” iddiası, özellikle Pasifik sahnesinde ilgi çekiyor. Ancak şu an için paylaşılan bilgiler firmanın tanıtım ve basın açıklamalarına dayanıyor; iddiaların operasyonel gerçekliğe dönüşmesi, planlanan uçuş testleri, sertifikasyon süreçleri ve nihai kullanıcı (askeri) değerlendirmelerinin sonucuna bağlı olacak.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS’tan Sıra Dışı Sinyal: X-Işını Yaymaya Başladı

Yayımlandı

üzerinde

Yıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS’tan Sıra Dışı Sinyal: X-Işını Yaymaya Başladı

Fatih Doğan Medya | Son Güncelleme: 18 Aralık 2025 – 04:30 | Okuma Süresi: 4 dk

Güneş Sistemi’mize başka bir yıldız sisteminden gelen gizemli ziyaretçi 3I/ATLAS, Dünya’ya yaklaştıkça yeni sürprizler ortaya koymaya devam ediyor. Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait bir gözlemevi, kuyruklu yıldızın X-ışını emisyonları yaydığını tespit etti. Bu gelişme, gök cisminin yapısını anlamak için bilim dünyasına yeni bir pencere açtı.

3I/ATLAS, 19 Aralık Cuma günü Dünya’ya en yakın konumundan geçecek. Bilim insanları, bu nadir fırsatı değerlendirmek için dünya çapında teleskopları ve uzay araçlarını bu yabancı ziyaretçiye çevirmiş durumda.

 X-Işını Gözlemi Ne Anlama Geliyor?

Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) XMM-Newton adlı X-ışını uzay gözlemevi, 3 Aralık’ta yaklaşık 20 saat boyunca 3I/ATLAS’ı gözlemledi. Elde edilen veriler, kuyrukluyıldızın düşük enerjili X-ışınları yaydığını açıkça gösteriyor.

Bu olgu aslında tamamen doğal ve beklenen bir durum. Bir kuyrukluyıldız Güneş’e yaklaştıkça ısınır ve yüzeyindeki buzlar gaz haline dönüşerek dışarı püskürür. İşte bu gaz bulutu (koma), Güneş’ten gelen yüklü parçacık akımı (Güneş rüzgarı) ile çarpıştığında X-ışını üretir.

Ancak bu gözlemin önemi, tespit edilen X-ışınlarının kaynağında yatıyor. X-ışını emisyonları, hidrojen (H₂) veya azot (N₂) gibi, optik veya morötesi teleskoplarla tespit edilmesi çok zor olan gazlara karşı son derece hassastır. Dolayısıyla bu gözlem, kuyrukluyıldızın kimyasal bileşimine dair diğer araçlarla ulaşılamayacak detayları ortaya çıkarabilir.

Bu teknik, bilim insanlarına daha önce keşfedilen ilk yıldızlararası cisim 1I/’Oumuamua için mümkün olmamıştı. 3I/ATLAS, bu tür bir cismi X-ışını ışığında inceleme fırsatını sunan ilk nesne oldu.

X-Işını Gözleminin Önemi:

· Gözlemlenen Araç: ESA’ya ait XMM-Newton uzay gözlemevi.
· Gözlem Süresi: Yaklaşık 20 saat (3 Aralık 2025).
· Olayın Doğal Açıklaması: Kuyrukluyıldızdan çıkan gazın (su buharı, karbondioksit) Güneş rüzgarı ile etkileşimi.
· Bilimsel Değeri: Optik cihazlarla “görülemeyen” hidrojen, azot gibi gazların varlığını tespit etme imkanı.

 Dünya’ya Yakın Geçiş ve Gözlem Fırsatı

3I/ATLAS, yarın (19 Aralık 2025) Dünya’ya en yakın konumuna (270 milyon kilometre) ulaşacak. Bu mesafe, Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın neredeyse iki katıdır ve gezegenimiz için herhangi bir tehlike oluşturmamaktadır.

Bu yakın geçiş, gökbilimciler için nesneyi incelemek için son büyük fırsatı temsil ediyor. Ziyaretçi, Güneş Sistemi’nden ayrıldıktan sonra bir daha asla görülemeyecek.

· Gözlem Şansı: Cisim, çıplak gözle görülemeyecek kadar sönük. Ancak gün doğumundan önce, en az 8 inç (yaklaşık 20 cm) çaplı bir teleskobu olan amatör gökbilimciler tarafından gözlemlenebilir.
· Canlı Yayın: “Virtual Telescope Project”, kuyrukluyıldız en yakın konuma ulaştığında YouTube kanalından canlı yayın gerçekleştirecek.

 Bilim Dünyası Neden Bu Kadar Heyecanlı?

3I/ATLAS, şimdiye kadar gözlemlenen yalnızca üçüncü yıldızlararası cisim. Bu, onu galaksimizin diğer köşelerinden gelen “antik bir elçi” haline getiriyor.

· Kökeni ve Yaşı: Gökbilimciler, 3I/ATLAS’ın milyarlarca yıldır yıldızlar arasında dolaştığını ve 4.6 milyar yaşındaki Güneş Sistemi’mizden bile daha yaşlı olabileceğini düşünüyor. Bu da bize galaksimizin geçmişi hakkında eşsiz bilgiler sunabilir.
· Sıra Dışı Kimyası: James Webb Uzay Teleskobu gibi araçlardan gelen veriler, kuyrukluyıldızda alışılmadık derecede yüksek oranda karbondioksit ve nikel tespit etti. Bu bileşim, onun Güneş Sistemi’mizdeki kuyrukluyıldızlardan farklı bir yıldız sisteminde oluştuğunun güçlü bir göstergesi.
· Koordineli Çaba: NASA, bu nadir fırsatı değerlendirmek için Hubble, James Webb, Mars yörünge araçları ve daha 15’ten fazla uzay görevinin katıldığı benzeri görülmemiş bir koordineli gözlem kampanyası düzenledi.

 “Uzaylı Gemisi” İddiaları ve NASA’nın Yanıtı

3I/ATLAS’ın sıra dışı hızlanması ve kimyasal yapısı, onun yapay bir nesne (bir uzaylı gemisi) olabileceği yönünde spekülasyonlara yol açmıştı. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Avi Loeb gibi bazı bilim insanları bu ihtimali gündeme getirirken, sosyal medyada ve bazı mecralarda bu teori geniş yer buldu.

Ancak NASA yetkilileri, Kasım ayında yaptıkları bir brifingde bu iddiaları kesin bir dille reddetti. NASA Doğa Bilimleri Misyon Müdürlüğü yardımcı yöneticisi Nicky Fox, “Üzerinde herhangi bir teknoloji imzası veya onun bir kuyrukluyıldızdan başka bir şey olduğuna inanmamıza yol açacak hiçbir şey görmedik” açıklamasını yaptı.

NASA yetkilisi Amit Kshatriya ise, “Bu cisim bir kuyrukluyıldız. Görünüşü ve davranışları bir kuyrukluyıldız gibi ve tüm kanıtlar onun bir kuyrukluyıldız olduğunu gösteriyor” diyerek konuya noktayı koydu.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Einstein’ın öngördüğü “uzay zaman girdabı” ilk kez gözlemlendi

Yayımlandı

üzerinde

Einstein’ın öngördüğü “uzay zaman girdabı” ilk kez gözlemlendi

Bir yıldızın kara delik tarafından parçalanışı, fizikçilerin bir asrı aşkın süredir beklediği kanıtı sağladı.

Haber Tarihi: 18 Aralık 2025 | Okuma Süresi: 3 dakika| saat:22:00

Astronomi dünyası tarihi bir keşfe imza attı. Bilim insanları, Albert Einstein’ın genel görelilik kuramıyla bir asırdan uzun süre önce öngördüğü, dönen kütlelerin uzay-zaman dokusunu bir girdap gibi sürüklemesi olgusunu ilk kez doğrudan gözlemledi. Gözlem, bir yıldızın süper kütleli bir kara delik tarafından parçalandığı şiddetli bir olay sayesinde gerçekleştirildi.

 

Yüzyıllık Teori Artık Somut Bir Gerçek

Genel görelilik teorisine göre, dönen ve çok büyük kütleli cisimler, çevrelerindeki uzay ve zamanın dokusunu da birlikte sürüklemeliydi. Bu etki, Lense-Thirring presesyonu (ya da çerçeve sürüklenmesi) olarak biliniyor. Avusturyalı fizikçiler Josef Lense ve Hans Thirring tarafından 1918’de matematiksel olarak tanımlanan bu olgu, Dünya’nın çevresindeki uydularla küçük ölçekte tespit edilmişti. Ancak etkinin en güçlü yaşanması gereken yer olan bir kara deliğin yakınında doğrudan gözlemlenmesi, aşırı kaotik ortam nedeniyle bugüne kadar mümkün olmamıştı.

Bu tarihi engel, “AT2020afhd” adı verilen nadir bir kozmik felaketle aşıldı. Yaklaşık 120 milyon ışık yılı uzaktaki LEDA 145386 galaksisinde, bir yıldız süper kütleli bir kara deliğin ölümcül çekim alanına fazla yaklaştı. “Gelgit bozulma olayı” olarak bilinen bu süreçte yıldız, kara deliğin muazzam kütleçekimi tarafından uzatılıp parçalandı. Yıldızdan artakalan malzeme, kara deliğin etrafında dönen ve ısınarak parlayan bir disk oluştururken, aynı zamanda ışık hızına yakın hızlarla uzaya madde jetleri fırladı.

Kara Deliğin “Deniz Feneri” Ritmi

Bu şiddetli olayı izleyen uluslararası araştırma ekibi, beklenmedik bir düzen fark etti. NASA’nın Neil Gehrels Swift Gözlemevi ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki NICER X-ışını teleskobu, yığılma diskinden gelen X-ışını parlaklığının düzenli aralıklarla, 10 kattan fazla artıp azaldığını kaydetti. Bu döngü, her 19,6 günde bir titizlikle tekrarlanıyordu.

Kısa bir süre sonra, ABD’deki Karl G. Jansky Çok Büyük Dizi (VLA) gibi radyo teleskopları da aynı kaynaktan gelen radyo dalgalarında tamamen aynı ritmi yakaladı. X-ışınları ve radyo dalgaları senkronize bir şekilde “sallanıyordu”. Araştırmacılar için bu eşzamanlılık, rastgele bir parlamaya değil, düzenli bir mekanizmaya tanık olduklarının kritik kanıtıydı.

Uzay-Zamanın Görünmez Geometrisi Ortaya Çıkıyor

Peki bu senkronize “yanıp sönme” ne anlama geliyordu? Cevap, Einstein’ın teorisinde yatıyor. Araştırmacılar, gözlemlenen ritmin, dönen kara deliğin uzay-zamanı bükmesi ve sürüklemesinin doğrudan bir sonucu olduğunu açıklıyor.

Çalışmanın yazarlarından, Cardiff Üniversitesi’nden Dr. Cosimo Inserra, olayı şu şekilde betimliyor: “Bu çalışma, Lense-Thirring presesyonuna dair şimdiye kadarki en ikna edici kanıtı sunuyor. Dönen bir topacın etrafındaki suyu girdap gibi sürüklemesi misali, kara deliğin uzay-zamanı da peşinden sürüklediğini görüyoruz”.

Kara delik döndükçe, çevresindeki bükülmüş uzay-zaman, yığılma diskini ve ona bağlı jeti yavaşça döndürüyor (presesyon). Disk döndükçe Dünya’ya bakan yüzey alanı değişiyor ve bu da X-ışını parlaklığındaki düzenli dalgalanmalara yol açıyor. Benzer şekilde, jet Dünya’ya doğru yöneldiğinde radyo parlaklığı artarken, uzaklaştığında azalıyor. İki sinyal birlikte, görünmez olan uzay-zaman dokusunun geometrisini adeta görünür kılıyor.

DTU Uzay’dan kıdemli araştırmacı ve çalışmanın ortak yazarı Giorgos Leloudas, “Bu, fizikçiler için gerçek bir hediye. Yüz yılı aşkın süre önce yapılan öngörüleri doğrulamış oluyoruz” diyerek keşfin önemini vurguladı.

Bilim Dünyasında Yeni Bir Çağın Kapıları Aralanıyor

Bu gözlem, sadece eski bir teoriyi doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda astronomlara kara delikleri incelemek için yeni ve güçlü bir araç sunuyor. 19,6 günlük presesyon periyodunu analiz eden ekip, kara deliğin dönüş hızı ve sistemin Dünya’ya göre eğimi gibi bilinmeyen özelliklerini hesaplayabildi.

Araştırmanın liderliğini yapan, Çin Ulusal Astronomi Gözlemevleri’nden Yanan Wang, “Disk-jet birlikte presesyonunun doğrudan gözlemsel kanıtı şu ana kadar bulunamamıştı. Burada, bugüne kadarki en ikna edici vakayı rapor ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Keşif, Science Advances dergisinde yayımlanarak bilimsel literatürdeki yerini aldı. Bilim insanları, benzer ritmik sinyalleri diğer kozmik olaylarda arayarak, evrendeki en gizemli ve en güçlü nesneler olan kara deliklerin sırlarını daha iyi anlamanın yolunu açmayı umuyor.

Einstein’ın 1915’te yazdığı denklemler, bir kez daha evrenin en uç koşullarında bile geçerliliğini koruduğunu gösterdi. İnsanlık, uzay-zamanın dokusundaki bu kozmik girdabı nihayet görüntüleyerek, evren anlayışımızda yeni bir sayfa açtı.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Uçan Arabalar Artık Gerçek: İlk Müşteri Teslimatları 2026’da Başlıyor

Yayımlandı

üzerinde

Uçan Arabalar Artık Gerçek: İlk Müşteri Teslimatları 2026’da Başlıyor

Tarih: 16 Aralık 2025
Okuma Süresi:3 DAKİKA 03:30

Geleceğin ulaşım rüyası olan uçan arabalar, artık üretim hatlarından iniyor. Dünyanın ilk seri üretim uçan otomobillerinin 2026 yılının ilk aylarından itibaren seçkin müşterilere teslim edilmeye başlanacağı açıklandı. Hem karada hem havada seyahat edebilen bu araçların fiyatları ise 300 bin dolardan 1,2 milyon dolara kadar uzanıyor.

 İki Dev İsim, İki Farklı Tasarım

Piyasaya çıkma yarışında iki önemli şirket öne çıkıyor: Amerika merkezli Alef Aeronautics ve Slovakyalı Klein Vision.

· Alef “Model A”: Tamamen elektrikli çalışan bu model, dikey kalkış ve iniş (eVTOL) yapabiliyor ve karayolunda yasal olarak sürülebiliyor. Sekiz pervanesi ile trafik üzerinde uçabilme kapasitesine sahip.
· Klein “AirCar”: Daha çok spor bir otomobil görünümünde olan AirCar, benzinli motoruyla çalışıyor. Yaklaşık 80 saniyede açılan katlanır kanatları sayesinde bir pistten havalanabiliyor.

 Teknik Özellikler ve Performans Karşılaştırması

Her iki araç da fütüristik bir ulaşım vaadi sunsa da, teknik yaklaşımları ve özellikleri birbirinden oldukça farklı.

Alef Model A Ultralight

· Tahmini Fiyat: 300.000 – 315.000 ABD Doları
· Motor: Tamamen Elektrikli
· Havada Menzil: 177 km
· Karada Menzil: 321 km
· Kalkış Şekli: Dikey Kalkış (eVTOL)
· Öne Çıkan Özellik: Piste ihtiyaç duymadan havalanabilmesi; otomobil ve uçak modları arasında hızlı geçiş.

Klein Vision AirCar

· Tahmini Fiyat: 800.000 – 1.200.000 ABD Doları
· Motor: Benzinli (280-340 BG)
· Havada Menzil: Yaklaşık 1000 km
· Karada Menzil: Yaklaşık 800 km
· Kalkış Şekli: Pistten Kalkış (Kanatlı)
· Öne Çıkan Özellik: Yüksek hız (saatte ~250 km) ve uzun menzil; spor otomobil tasarımı.

Yol Haritası ve Sertifikasyon

İki şirket de önümüzdeki yıl için iddialı hedefler belirledi. Alef Aeronautics, ilk el yapımı araçlarını 2026’nın başında seçilmiş müşterilere teslim etmeyi planlıyor. Klein Vision ise AirCar’ın 2026’nın ilk çeyreğinde satışa sunulacağını duyurdu. Klein’ın, Avrupa (EASA) ve/veya ABD (FAA) havacılık otoritelerinden almayı beklediği sertifikasyon, seri üretim için kritik önem taşıyor.

Geleceğin Ulaşım Pazarı

Uçan araba teknolojisi, sadece bireysel ulaşımı değil, taksi ve kargo sektörlerini de kökten değiştirme potansiyeli taşıyor. Analistlere göre, küresel uçan araç pazarının 2040 yılına kadar 1 trilyon doları aşması bekleniyor. Başlangıçta lüks bir “zengin oyuncağı” olarak görülse de, teknolojinin yaygınlaşması ve üretim maliyetlerinin düşmesiyle birlikte bu araçların daha geniş kitlelere ulaşabileceği öngörülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar