Teknoloji
Uzmanlar uyardı: Yapay zeka ile biyolojik silah tehdidi gerçek olabilir

Bilim insanları, yapay zekadan yararlanarak doğada daha önce bulunmayan, tamamen yeni virüsler geliştirmeyi başardı.
Bu gelişme, yapay zekanın yeni yaşam formları tasarlamasının önünü açarken, teknolojinin kötüye kullanılarak biyolojik silah üretilmesi riskine ilişkin kaygıları da beraberinde getirdi.
Geliştirilen virüslerin, genetik olarak mevcut türlerden kayda değer ölçüde farklı olduğu ve “yeni bir tür” sayılabileceği belirtiliyor.
Bakterileri hedef alan ve “bakteriyofaj” olarak adlandırılan bu virüsler, insanlara değil, bakterilere saldırıyor.
Araştırmayı yürüten ekip, geliştirdikleri modellerin insanlar, hayvanlar ya da bitkiler için bulaşıcı virüsler tasarlamasını önlemek amacıyla özel güvenlik önlemleri aldıklarını açıkladı.
Ancak bu hafta yayımlanan bir başka çalışma, yapay zekanın biyolojik silah geliştirilmesini önlemeye yönelik mevcut güvenlik tedbirlerini kolaylıkla aşabileceğini gösterdi.
GÜVENLİK FİLTRELERİ AŞILABİLİR DURUMDA
Microsoft araştırmacıları, Science dergisinde yayımladıkları çalışmada, yapay zekanın toksik moleküllerin talep edilmesini engelleyen güvenlik filtrelerini nasıl atlatabildiğini detaylandırdı.
Biyoteknoloji şirketleri normalde, zararlı moleküllerin genetik dizilimlerini tanıyarak bu tür siparişleri reddediyor.
Fakat yapay zekanın, aynı işlevi gören ama genetik olarak tamamen farklı dizilimler tasarlayarak bu denetimlerden sıyrılabildiği tespit edildi.
Daily Mail gazetesinin haberine göre araştırmacılar, bu güvenlik açığını fark ettikten sonra riski kayda değer ölçüde azaltan yazılım yamaları geliştirdi.
Bu yamalar şimdilik yalnızca uzman bilgisine ve özel laboratuvar araçlarına sahip kişiler tarafından kullanılabiliyor.
İki çalışma birlikte değerlendirildiğinde, yapay zekanın bir gün insanlar için tehdit oluşturabilecek yeni bir canlı türü ya da biyolojik silah tasarlayabileceği ihtimali ortaya çıkıyor.
En kötü senaryoda bu durumun yeni bir pandemiyi tetikleyebileceği, ancak yapay zekanın şimdilik bu kapasiteye sahip olmadığı belirtiliyor.
ETİK İKİLEM: ÇİFTE KULLANIM SORUNU
Yapay zeka ile tasarlanan biyolojik ürünlerin merkezinde, “çifte kullanım sorunu” olarak bilinen etik ikilem yatıyor.
Söz konusu kavram, faydalı bir teknolojinin aynı zamanda kasıtlı olarak zarar vermek için de kullanılabileceği anlamına geliyor.
Örneğin, bir bilim insanı bulaşıcı hastalıkları anlamak amacıyla bir virüsü daha bulaşıcı hale getirebilirken, kötü niyetli bir kişi aynı araştırmayı ölümcül bir patojen yaratmak için kullanabilir.
Bu ikilemin farkında olan Stanford Üniversitesi doktora öğrencisi Sam King ve danışmanı Brian Hie, enfekte hastalardaki bakterileri yok edebilecek yeni bakteriyofajlar geliştirmeyi hedefledi.
Eylül ayında bioRxiv veri tabanına yüklenen ve henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş ön çalışmada, deneylerin detayları paylaşıldı.
King ve Hie’nin ekibi, riski azaltmak için yapay zeka modellerini yalnızca bakterileri enfekte eden virüslerle eğitti.
Modele bitki, hayvan veya insan hücrelerini etkileyen hiçbir virüs verisi dahil edilmedi.
Tüm güvenlik önlemleri alındıktan sonra yapay zekadan, laboratuvar çalışmalarında yaygın olarak kullanılan bir bakteriyofaj türünü temel alarak yeni tasarımlar üretmesi istendi.
King, mevcut teknolojiyle ilgili olarak, “Bu yöntem şu anda oldukça zorlayıcı ve yüksek uzmanlık gerektiriyor. Dolayısıyla kötü niyetli biri için bu yol, geleneksel yöntemlere kıyasla daha zahmetli olur” dedi ve ekledi: “Bu teknoloji şu an için tehlikeli uygulamaları kolaylaştırmıyor.”
“GÜVENLİK MERKEZE ALINMALI”
Hızla ilerleyen bu alanda güvenlik tedbirleri neredeyse eş zamanlı geliştirilse de hangi standartların yeterli olacağı henüz net değil.
Stanford Tıp Fakültesinden Prof. Tina Hernandez-Boussard, “Bu modeller zeki. En yüksek performansa ulaşmak için eğitildikleri verileri kullanarak güvenlik kısıtlarını aşabilirler” diye konuştu.
Microsoft’tan Eric Horvitz ve Bruce Wittman, mevcut yazılımların yalnızca bilinen toksik proteinlerin dizilimlerini taradığını, yapay zekanın ise farklı dizilimlerle aynı toksik etkiyi yaratabilecek yeni kombinasyonlar tasarlayarak bu sistemleri aldatabildiğini keşfetti.
Ekip, siber güvenlikten esinlenen bir yöntemle bu zafiyeti ilgili kurumlara bildirdi ve yazılımları güçlendirmek için uluslararası bir işbirliği başlattı.
Horvitz, “Aylar sonra bu yamalar dünya genelinde devreye alındı ve biyogüvenlik filtreleri güçlendirildi” değerlendirmesini yaptı.
Buna rağmen, dört yaygın yazılım aracında yapılan testlerde, potansiyel olarak tehlikeli genetik dizilerin ortalama yüzde 3’ünün güvenlik kontrolünden kaçabildiği görüldü.
YENİ DENETİM MEKANİZMALARI YOLDA
Yapay zeka alanında henüz bağlayıcı bir uluslararası düzenleme bulunmuyor ve mevcut tarama sistemleri gönüllülük esasına dayanıyor.
ABD’de geçen yıl çıkarılan kararname, yapay zeka sistemlerinin güvenlik değerlendirmelerinin standartlaştırılmasını öngörüyor.
Birleşik Krallık’ta ise devlet destekli Yapay Zeka Güvenliği Enstitüsü, bu alandaki riskleri azaltmaya yönelik standartlar geliştiriyor.
Microsoft ekibi ayrıca hükümetlerle birlikte, yapay zekanın yasa dışı biyolojik faaliyetlerde kullanılıp kullanılmadığını tespit etmeye yönelik izleme sistemleri geliştiriyor.
Horvitz, kanalizasyon ve hava kalitesi verilerinde toksin veya virüs üretimine dair izler arayacak algoritmalar üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Bununla beraber Sam King, yapay zekanın tamamen yeni bir organizma tasarlaması mümkün olsa da bunu laboratuvarda hayata geçirmenin henüz pratik bir yolu olmadığını belirtti.
King, “Yapay zekanın tasarladığı yaşam biçimlerinin yakın vadede tehdit oluşturması düşük ihtimal, ancak bu ihtimal giderek artıyor” diye ekledi.
Teknoloji
Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede
Qualcomm İngiltere’de 647 Milyon Dolarlık Davayla Mücadele Ediyor: “No licence, no chips” İddiası Mahkemede
Yayın: 07 Ekim 2025, 12:00 (TSİ)
Okuma süresi: ~4 dakika
ABD’li çip devi Qualcomm, İngiltere’de tüketiciler adına açılan 480 milyon sterlin (yaklaşık 647 milyon ABD doları) tutarındaki toplu davayla karşı karşıya. Dava, şirketin akıllı telefon üreticilerinden rakip çipler kullanılsın ya da kullanılmasın haksız lisans bedelleri talep ettiği iddiasına dayanıyor. Qualcomm iddiaları reddediyor; dava Rekabet Temyiz Mahkemesi’nde (Competition Appeal Tribunal) görülecek.
Olayın özeti ve iddialar
İngiltere merkezli tüketici kuruluşu Which? tarafından açılan ve hukuk firması Hausfeld tarafından yürütülen opt-out (otomatik katılım) toplu dava, Qualcomm’un akıllı telefon üreticilerine yönelik lisanslama uygulamalarının tüketicilere ek maliyet yüklediğini savunuyor. Dava, 1 Ekim 2015–9 Ocak 2024 döneminde iPhone ve Samsung cihazı satın alan yaklaşık 29 milyon İngiltere tüketicisini kapsadığı iddiasıyla tanımlanıyor. Davacı taraf, Qualcomm’un uygulamasını “no licence, no chips” adıyla tanımlıyor ve bunun bir tür gizli endüstri vergisi gibi tüketici fiyatlarını yükselttiğini ileri sürüyor.
Davanın kapsamı ve hukuki süreç
Dava tutarı yaklaşık £480 milyon (yaklaşık $647M) olarak belirtiliyor. İlk aşama olan sorumluluk (liability) duruşması Competition Appeal Tribunal’de yaklaşık beş haftalık bir süre için planlandı; eğer davacılar sorumluluğu ispatlarsa, daha sonra tazminat miktarının belirlenmesine yönelik ayrı bir dava açılabilecek. Qualcomm, güvenlik talepleri ve dava yönetimine ilişkin çeşitli usul başvuruları da yaptı; bu süreçler daha önceki duruşma aşamalarında mahkeme tarafından değerlendirilmişti.
Qualcomm ne diyor?
Qualcomm, iddiaları reddediyor ve lisanslama şartlarının sektörde standart olduğunu, büyük üreticilerle güçlü pazarlık konumuna sahip olduklarını savunuyor. Şirket, savunmasında uygulamalarının rekabet hukuku ile uyumlu olduğunu ve tüketicilere zarar verdiğine dair iddiaların temelsiz olduğunu belirtiyor.
Neden önemli?
Bu dava, sadece Qualcomm için değil, tüm çip lisanslama ve akıllı telefon tedarik zinciri için emsal oluşturma potansiyeli taşıyor. Eğer Which? başarılı olursa, üreticilerden talep edilen lisans bedellerinin hesaplanması, geçmiş döneme dönük tazminat talepleri ve patent-lisans modellerinin yeniden değerlendirilmesi gündeme gelebilir. Uzun vadede mobil cihaz fiyatlandırması ve lisans anlaşmaları üzerinde sektör çapında etkileri olabilir.
Bağlam — Qualcomm’un diğer hukuki cepheleri
Qualcomm, son dönemde Arm ile ABD’deki lisans anlaşması ihtilafı gibi başka hukuki mücadeleler de yaşadı; bazı davalarda lehine kararlar aldı, bazıları temyize taşındı. Bu küresel hukuki mücadeleler, şirketin lisanslama stratejilerinin hem ticari hem de hukuki tartışmaların odağında olduğunu gösteriyor.
Tüketiciler için ne anlama geliyor?
Davanın ilerleyen aşamalarında Which? lehine karar çıkarsa, dava kapsamındaki tüketicilere (opt-out olduğu için otomatik olarak davaya dahil edilenlere) tazminat ödemeleri veya hak dağılımı yapılması gündeme gelebilir. Hâlihazırda iddiaya konu dönem içinde akıllı telefon satın alan tüketiciler, dava web sitesi üzerinden (smartphoneclaim.co.uk) süreç hakkında bilgi alabiliyor.
Teknoloji
Sosyal medyayı ikiye böldü: Yıldızlararası ziyaretçiden yeni görüntü

NASA’nın Perseverance aracı, Güneş Sistemi’nden geçen gizemli cismin Mars yakın geçişi sırasında “devasa silindirik bir şekil” gibi görünen görüntülerini Dünya’ya gönderdi.
YEŞİL PARILTILI ZİYARETÇİ
3I/ATLAS adı verilen bu yıldızlararası nesnenin, renkleri güçlendirilmiş fotoğraflarda yeşil bir parıltı yaydığı görüldü.
Bilim insanlarının çoğu bunun bir kuyruklu yıldız olduğu görüşünde olsa da, sosyal medyada paylaşılan yeni kareler tartışmaları yeniden alevlendirdi.
“GÖRÜNTÜ YANILSAMASI OLABİLİR”
Harvard Üniversitesi’nden astrofizikçi Avi Loeb, Florida Kongre Üyesi Anna Paulina Luna’nın isteğiyle görüntüleri incelediğini açıkladı.
Loeb, cismin silindirik görünümünün Perseverance’ın kameralarının “yığma” yöntemiyle çektiği yüzlerce kareden kaynaklanan bir optik yanılsama olabileceğini söyledi.
Bilim insanı, “Navcam görüntüsündeki çizgi, yaklaşık 10 dakikalık bir zaman aralığında üst üste binen yüzlerce fotoğraftan kaynaklanmış olmalı” açıklamasında bulundu.
45 KİLOMETRE ÇAPINDA DEV CİSİM
Loeb, 3I/ATLAS’ın muhtemelen çok daha küçük ve yuvarlak bir yapıda olduğunu ancak yine de yaklaşık 45 kilometre çapında devasa bir gövdeye sahip olabileceğini belirtti.
Biyofizikçi Dr. Horace Drew ise, fotoğraflarda görülen yeşil parıltının nikel kaplamadan kaynaklanabileceğini ve bu yöntemin Dünya’daki bazı uzay teknolojilerinde de kullanıldığını öne sürdü.
Drew, X platformunda yaptığı paylaşımda “Bu bir kuyruklu yıldız değil” diyerek cismin yıldızlararası bir uzay aracı olabileceğini iddia etti.
Teknoloji
Sinemada bir ilk: Yapay zeka yönetmen koltuğunda

“Ferrari” filminin de yapımcıları arasında yer alan İtalyan sinemacı Andrea Iervolino, sinemada yapay zeka kullanımını bir adım öteye taşıyor.
Iervolino, yeni kurduğu yapay zeka markasıyla birlikte “The Sweet Idleness (Tatlı Tembellik)” adlı filmin yapımını üstlendi.
Yapımcı, filmi “sanal bir yönetmen tarafından yönetilen ilk film” olarak tanımlıyor. Açıklamaya göre proje, Avrupa sinemasının “şiirsel ve düşsel diline” bir saygı duruşu niteliğinde ve yönetmen koltuğunda ‘FellinAI’ adında bir yapay zeka ajanı bulunuyor.
Film, insan nüfusunun yalnızca yüzde 1’inin çalıştığı, geri kalanının makinelerin sağladığı refah içinde yaşadığı bir gelecek dünyasını konu alıyor. Gerçeküstü sahnelerin hakim olduğu bu dünyada “son işçiler”, emeğin anlamını yitirdiği bir çağda insanlığın kalan son temsilcileri olarak betimleniyor.
Yakın zamanda Monika Bakardi ile yollarını ayıran ve çeşitli davalarla uğraşan Iervolino’nun bu girişimi, yapay zeka oyuncusu Tilly Norwood tartışmalarının ve SAG-AFTRA sendikasının sert açıklamalarının hemen ardından geldi.
İNSAN YÖNLENDİREN VE DENETLEYİCİ KONUMDA
Iervolino, projenin sinema endüstrisinde yeni bir rol tanımladığını belirterek, “İlk kez film endüstrisinin geleneksel sınırları yeniden çiziliyor. İnsan, bu süreçte hem yaratıcı hem de üretimi yönlendiren denetleyici konumunda” dedi.
Yapım ekibinde, “Almeno tu nell’universo”, “NEET” ve “Drony” filmlerinin yönetmeni Andrea Biglione de yer alıyor. Biglione, sistemin geliştiricilerinden biri olarak insan sezgisiyle algoritmik yaratıcılığı bir araya getiren “Human-in-the-Loop” modelinin kurucusu olarak tanıtıldı.
Filmin oyuncu kadrosu, Iervolino’nun kendi şirketi The Andrea Iervolino Company’nin ajansı Actor+ tarafından sağlanıyor. Oyuncular, yüz ve kişilik özelliklerini dijital aktörlere aktararak yeni karakterlerin yaratılmasına katkı veriyor.
Şirketin açıklamasında, dijital karakterlerin yalnızca filmle sınırlı kalmayacağı, sosyal medya ve çevrimiçi platformlarda da varlık göstereceği vurgulandı:
“Bu dijital aktörler, film bittiğinde bile sosyal medya ve etkileşimler aracılığıyla yaşamaya devam edecek. Bu yeni boyut, ‘Dijital İnsanın Varlığı’ olarak tanımlanıyor.”
Iervolino, projenin sinemada yapay zeka çağının başlangıcı olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“The Sweet Idleness ile sinema tarihinde yeni bir dönem başlıyor. İnsan duyarlılığı ile yapay zekânın yaratıcılığını birleştirerek daha önce hayal edilmemiş hikâyeler anlatacağız. Bu, geleceğe uzanan ama aynı zamanda sinemanın şiirsel köklerine dönen bir deneyim.”
-
Gündem1 hafta önce
Yemek yerken hayatının şokunu yaşadı
-
Sanat1 hafta önce
İstanbul Kültür Yolu Festivali tarihleri 2025: Kültür Yolu Festivali nerede, hangi konserler var?
-
Son Dakika1 hafta önce
Karur’daki Siyasi Mitingde İzdiham: En Az 31–38 Ölü, Onlarca Yaralı
-
Son Dakika1 hafta önce
Kütahya Simav’da 5,4 Büyüklüğünde Deprem — İstanbul ve İzmir’de de HİSSEDİLDİ
-
Gündem1 hafta önce
İstanbul’un orta yerinde akılalmaz olay: Günlerce içerde kaldı, tüneldeki sesleri duyanlar ihbar etti
-
Ekonomi2 gün önce
İstanbul’da 6 Ekim 2025 (Pazartesi) toplu ulaşım ücretsiz — İETT ve Metro İstanbul duyurdu
-
Teknoloji1 hafta önce
Titanik’in kardeşi Ege’de batmıştı: Türk hamamı gün yüzüne çıkarıldı
-
Gündem1 hafta önce
İstanbul semalarında deprem alarmı: Sabiha Gökçen’de uçuş trafiği kısa süre DURDU