Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Magazin

Dünyaca ünlü araştırmacı 4 önemli takviyeyi açıkladı: Uzun yaşam için kritik rolü var

Yayımlandı

üzerinde

Dünyaca ünlü araştırmacı 4 önemli takviyeyi açıkladı: Uzun yaşam için kritik rolü var

İnsan ömrünü belirleyen yalnızca genetik miras değil, aynı zamanda yaşam tarzı da büyük rol oynuyor. Bu alanda yaptığı çalışmalarla tanınan Dr. Eric Verdin, sağlığını koruyarak uzun yaşamak için düzenli olarak kullandığı dört takviyeyi açıkladı.

Dr. Verdin, uzun ömür araştırmalarında dünyadaki en saygın isimlerden biri. San Francisco’daki Buck Yaşlanma Araştırmaları Enstitüsü’nün CEO’su ve başkanı olarak, ekibiyle birlikte sağlıklı yaşlanmanın sırlarını araştırıyor. Amaçları, yaş ilerledikçe bilişsel yetiler ve hareket kabiliyetinde meydana gelen gerilemeleri en aza indirerek, insanların daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamak.
Business Insider’a verdiği röportajda Verdin, genetik faktörlerin yaşam süresini etkilediğini kabul etmekle birlikte, bireyin 65 yaşında mı yoksa 85 yaşında mı hayata veda edeceğini belirleyen esas unsurların şunlar olduğunu vurguladı: Beslenme
Fiziksel aktivite
Uyku düzeni
Stres yönetimi
Sosyal ilişkiler
Eğer bu alanlarda iyi bir denge sağlanırsa, bazı takviyelerin de genel sağlığı destekleyebileceğini belirten Verdin, kendi kullandığı dört takviyeyi şöyle sıraladı:
Dr. Eric Verdin, günlük olarak D vitamini aldığını ve çoğu insanın bu takviyeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyor. ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık %35’inde, Türkiye’de ise bu oranın %63’e kadar çıktığı araştırmalarla ortaya konmuş durumda.D vitamini, kemik sağlığı için kritik bir rol oynuyor ve vücudun kalsiyum ile fosforu emmesine yardımcı oluyor. En büyük doğal kaynağı güneş ışığı olsa da, özellikle kış aylarında eksiklik yaygınlaşıyor. İngiltere’de sağlık otoriteleri, bu nedenle herkesin sonbahar ve kış aylarında D vitamini takviyesi almasını öneriyor.
Dr. Verdin’in düzenli olarak aldığı bir diğer takviye ise B12 vitamini. Bu vitamin, özellikle ileri yaş gruplarında eksikliği en sık görülen vitaminlerden biri. Türkiye’de B12 eksikliği oranı %5 ile %40 arasında değişiyor.B12, kırmızı kan hücrelerinin ve DNA’nın oluşumunda rol oynarken, beyin ve sinir sistemi sağlığı için de büyük önem taşıyor. Eksikliği ise yorgunluk, hafıza kaybı ve sinir hasarı gibi problemlere yol açabiliyor.
Verdin, kalp ve beyin sağlığını desteklemek için Omega-3 takviyesi kullandığını belirtiyor. Omega-3’ün doğal kaynakları arasında somon, hamsi, ceviz ve keten tohumu gibi besinler bulunuyor.Araştırmalar, Omega-3’ün kalp ritmini düzenlediğini, tansiyonu düşürdüğünü ve damar sağlığını iyileştirdiğini gösteriyor. Ancak uzmanlar, balık tüketiminin takviye almaktan daha etkili olup olmadığı konusunda hâlâ kesin bir görüş birliğine varmış değil.
Kas gelişimi denildiğinde akla ilk gelen takviyelerden biri olan kreatin, aslında sadece sporcular için değil, bilişsel performansı artırmak isteyenler için de faydalı olabilir.Dr. Verdin, kreatinin hücre fonksiyonlarını desteklediğini ve enerji üretiminde kritik bir rol oynadığını söylüyor. Bilimsel araştırmalar da kreatinin fiziksel performansın yanı sıra hafıza ve beyin işlevlerine olumlu katkı sağladığını ortaya koyuyor.Özetle, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek için genetik faktörler kadar yaşam tarzı da belirleyici. Beslenme, hareket, uyku ve stres yönetimine dikkat edildiğinde, bazı takviyeler de süreci destekleyebilir. Dr. Verdin’in önerdiği bu dört takviye, sağlıklı yaşlanma yolunda önemli birer yardımcı olabilir.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Magazin

”Diyabetik gıda” etiketine yasak: Sandığınız kadar masum değil

Yayımlandı

üzerinde

''Diyabetik gıda'' etiketine yasak: Sandığınız kadar masum değil

Son dönemde diyabet teşhisi konulan ya da yaşam tarzında sağlıklı değişiklikler yapmayı hedefleyen kişiler için hangi markalara, etiketlere ve ürünlere güvenileceğini bilmek kafa karıştırıcı olabilir. Diabetes UK uzmanları bu konuda önemli uyarılarda bulunarak, “diyabetik gıda” ibaresi taşıyan ürünlerden uzak durulması gerektiğini açıkladı.

Uzmanlar, “Bir gıdaya ‘diyabetik’ demek artık yasal değil. Çünkü bu tür ürünlerin, sağlıklı beslenmeden daha fazla bir fayda sağladığına dair herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Ayrıca, bu ürünlerin çoğu benzer ürünlerle aynı miktarda yağ ve kalori içerebiliyor ve kan şekeri seviyesini etkileyebiliyor. Hatta bazı durumlarda müshil etkisi bile gösterebiliyorlar.
Birleşik Krallık’ta “diyabetik gıda” ibaresi taşıyan ürünlerin pazarlanması yasaklanmış durumda. Bunun nedeni, bu ürünlerin diyabet hastaları için bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir avantaj sunmaması ve yeni teşhis konulmuş bireylerde kafa karışıklığına yol açması.
Aynı yasağın “diyabetiklere uygundur” gibi tanımlamalar için de geçerli olduğu belirtiliyor. Üstelik bu tarz ürünler, benzerlerine kıyasla daha yüksek fiyatlarla satışa sunuluyor.
Diabetes UK, “diyabetik” etiketli ürünleri tercih etmek yerine sağlıklı beslenme alışkanlıklarına yönelmenin daha etkili olduğunu söylüyor. Uzmanlar, özellikle şu gıdaların azaltılmasını öneriyor: Tuz
Lif oranı düşük besinler (örneğin beyaz ekmek)
Kırmızı et
İşlenmiş et ürünleri
İlave şeker 
Alkol
Gıda takviyeleri
Ayrıca, düşük veya sıfır kalorili tatlandırıcılar, şeker tüketimini azaltmak ve kilo kontrolünü sağlamak isteyenler için iyi bir alternatif olabilir.
Uzmanlar, “Vitamin ve mineral takviyelerinin diyabeti yönetmede etkili olduğuna dair bir kanıt yok. Eğer sağlık uzmanınız özel bir durum için (örneğin gebelikte folik asit gibi) önermediyse, takviye almanıza gerek yok” açıklamasında bulundu.
Bunun yerine, gerekli besin öğelerini farklı gıdaların dengeli bir şekilde tüketilmesiyle almak en sağlıklı yol. Çünkü bazı takviyeler, kullanılan ilaçlarla etkileşime girebilir ya da böbrek hastalığı gibi diyabete bağlı komplikasyonları kötüleştirebilir.
Okumaya Devam Et

Magazin

Hayır demenin özgürleştirici hafifliği

Yayımlandı

üzerinde

Hayır demenin özgürleştirici hafifliği

Klinik Psikolog, Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç Kazdal, sosyal ilişkilerde kişisel sınırları koruyabilmenin önemini ntv.com.tr okurlarına özel yazdı.

Günlük hayatın içinde kendinizi ‘’Ben neden buradayım?’’, ‘’Burada olmak istemiyorum ama…’’, ‘’Bunu yapmak istemiyorum ama…’’ diye sorgularken buluyor musunuz? Örneğin, çok yorgunsunuz ancak bir arkadaşınız ısrarla sizinle görüşmek istiyor. Arkadaşınıza durumu açıklayıp başka bir zaman görüşebileceğinizi söyleyebilecekken yine de o buluşmaya gidiyorsunuz. Kendimize zaman ve alan ayırmak için bazı planları ertelemek, bazı davetleri geri çevirmek çoğumuzun zaman zaman ihtiyaç duyduğu bir durumdur. Buna karşın kendimiz için bu alanı açmak bazılarımız için zorlayıcı olabilmektedir. Alışık olmadığı bir kelimeyi kullanma gereksinimi bireyi fazlasıyla kaygılandırabilir: ‘’HAYIR’’

Klinik Psikolog, Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç KazdalHAYIR MI? EVET Mİ? Bazen “Hayır” demek kendi özgürlüğümüz için attığımız bir adım olabilir. Ancak ne zaman ‘’Hayır’’ ne zaman ‘’Evet’’ diyeceğini bilmekte sorun yaşayan bireyler, sınırlarını çizmekte de zorlanabilirler. Böylelikle yapılan sınır ihlallerini fark etmeseler de ağırlığını üzerlerinde hissederler. Bu özgürlüğün temelleri küçük yaşlarda aileyle kurulan bağa dayanabilir. Sınırların belli ve tutarlı olduğu bir ortamda, güven duygusuyla büyümüş bireyler daha olumlu bir benlik bilinci geliştirirler. Nispeten kendi sınırlarını çizme ve diğer insanlara karşı bu sınırları koruma konusunda sorun yaşamazlar. ”Hayır” demekte zorlanan bireyler genellikle: Kendi önceliklerini belirlemekte zorlanır, çevrenin beklentilerine ve isteklerine göre hayatlarını şekillendirmeye çalışırlar. Herkesi memnun etmek ve karşılarındaki insanları kırmamak için fazlasıyla çabalayabilirler. Bu beklenti ve isteklerin ağırlığı zaman geçtikçe kara bir bulut gibi üstlerine çökebilir. Gün geçtikçe görünmez hale gelen sınırları ise bireyi psikolojik ve fiziksel anlamda yıpratabilir. ”HAYIR” DİYEMEMENİN AĞIRLIĞI ‘’Hayır’’ diyememek bireyin ilişkilerinde alma-verme dengesini bozabilir. Özellikle iş hayatı ve özel ilişkilerde buna dikkat etmek önemlidir. İş hayatında “Hayır” diyemeyen birey, kendi sorumluluğu dışındaki işleri de yapmak zorunda kalabilir. Bu durum zamanla bireyin kendi işlerine karşı odağını ve performansını azaltır. Özel ilişkilerde ”Hayır” diyemeyen birey, ilişkide kendini görünmez hissedebilir. Sürekli bir tarafın isteklerinin göz önünde bulundurulması, tek taraflı bir ilişki dinamiği yaratır. Sınırların silikleşmesi, bireyin tükenmesine yol açabilir. Birey, zamanla kendi hislerini tanımakta ve ifade etmekte zorlanabilir. ‘’Hayır’’ diyebilmek bir güçtür ve bu gücün nerede, ne zaman ve nasıl kullanıldığı önemlidir. Birey, kendi sınırlarını tanıdıkça ve nerelerde esneyebileceğini bildikçe, kendini önceliklendirmenin ne kadar huzurlu olabileceğini keşfedebilir. Kendimizi önceliklendirebilmek sınır koyabilmenin ilk adımıdır. “Ben ne istiyorum?” sorusu bir bencillik gibi görünse de kendi ihtiyaçlarımız ve sınırlarımıza göre hareket etmek, bizi bencil biri yapmaz; kendi oksijen maskemizi taktığımız anlamına gelir. Unutmayalım: Kendi ihtiyaçlarımızı görmezden gelmek, zamanla bizi tüketerek hayatın içinde işlevsiz hale getirebilir.

Okumaya Devam Et

Magazin

Nemrut Dağı’na yoğun ilgi: 7 yılda 1 milyondan fazla ziyaretçi

Yayımlandı

üzerinde

Nemrut Dağı’na yıllar içinde ziyaretçi akını

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı Ören Yeri’ni son 7 yılda 1 milyon 38 bin turist ziyaret etti.

Dünyanın en önemli açık hava müzelerinden biri kabul edilen ve barındırdığı devasa heykelleri ile eşsiz gün doğumu ve batımı manzarası sunan Nemrut Dağı Ören Yeri, her yıl on binlerce turisti ağırlamaya devam ediyor. Zirveye çıkanlar, Kommagene uygarlığının izlerini yerinde görme fırsatı buluyor. Nemrut Dağı Ören Yeri, en yüksek ziyaretçi sayısına 229 bin 247 ile 2022 yılında ulaşırken en düşük ziyaretçi sayısı ise 56 bin 229 ile salgın döneminin yaşandığı 2020 oldu. Bu yılın ilk 8 aylık döneminde ise bölgeyi 122 bin 634’ü yerli, 14 bin 570’i yabancı olmak üzere 137 bin 204 turist ziyaret etti.

“SEZON SONUNA KADAR 310 BİN TURİST BEKLİYORUZ”

İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Yelken, “Nisan ayında başlayan sezonda bugüne kadar yaklaşık 230 bin ziyaretçimiz oldu. Sezon sonuna kadar bu sayının 310 bine ulaşmasını bekliyoruz. Nemrut, kasım ayının ilk haftasına kadar ziyaretçi akınına uğruyor. Bu da bölge turizmine büyük katkı sağlıyor” dedi.

Nemrut Dağı’nda restorasyon çalışmalarının devam ettiğini de söyleyen Yelken, “Toplamda 5 yıl sürmesi planlanıyor, şu ana kadar iki aşamayı tamamladık” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar