Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Teknoloji devleri, gözünü dünyanın en su yoksunu bölgelerine dikti

Yayımlandı

üzerinde

Yapılan yeni bir araştırma, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden olan Amazon, Google ve Microsoft’un veri merkezlerini beş kıtadaki en su yoksunu bölgelere kurduğunu ortaya koydu. Söz konusu merkezlerin çok yüksek miktarlarda su gerektirmesi dolayısıyla şirketlerin bu hamlesi tepki çekti.

The Guardian ve SourceMaterial’ın ortak araştırmasına göre, üç şirketin veri merkezleri halihazırda dünyanın en kurak bölgelerinde faaliyet gösterirken, başka merkezler de kurulmaya devam ediyor. 

“3 ŞİRKET, YÜZLERCE VERİ MERKEZİ AÇMAYI PLANLIYOR”

ABD Başkanı Donald Trump, üç teknoloji devine destek taahhüdünde bulunurken, söz konusu şirketlerin hem ABD’de hem de dünyanın farklı bölgelerinde yüzlerce veri merkezi kurmayı planladığı öğrenildi. Bunun ise halihazırda su sıkıntısı yaşanan bölgelerin sakinleri üzerinde çok büyük bir olumsuz etkisinin olması bekleniyor. 

Etik Derneği Kurucusu Lorena Jaume-Palasí, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Su meselesi hayati öneme sahip bir hal alacak. Kaynak açısından direnç, bu toplumlar için çok zor olacak” ifadelerini kullandı. 

Dünyanın en büyük çevrimiçi perakendecisi konumunda bulunan Amazon’un su kullanımını azaltma çabaları, şirket içinde itirazlara sebep olurken, bu planların “etik olmadığı” yorumları yapılmıştı. SourceMaterial ve The Guardian’ın araştırması kapsamında sorulan sorulara yanıt veren Google ve Amazon sözcüleri yaşanan gelişmeleri savunurken, Microsoft yorum yapmayı reddetti. 

“38 MERKEZ, SU KITLIĞININ OLDUĞU BÖLGELERDE”

Uzaktan depolama ve verilerin işlenmesi için kullanılan sunucular için ve ChatGPT gibi yapay zeka modellerini eğitmek amacıyla bilgi teknolojisi şirketleri tarafından kullanılan veri merkezleri, soğutma için su kullanıyor. SourceMaterial’ın analizi, halihazırda aktif olan ve üç teknoloji devi tarafından kullanılan 38 veri merkezinin su sıkıntısı yaşanan bölgelerde bulunduğunu, benzer 24 merkezin ise inşa aşamasında olduğunu ortaya koydu. 

Veri merkezlerinin yerleri çoğu zaman “sektör sırrı” olarak biliniyor. SourceMaterial, yerel haberler ile Baxtel ve Data Center Map gibi sektör kaynaklarını kullanarak 632 veri merkezinin olduğu bir harita oluşturdu. Bu merkezlerin söz konusu üç teknoloji şirketine ait olduğu, ya aktif oldukları ya da inşa aşamasında oldukları ifade edildi. 

“SENİN BULUTUN BENİM NEHRİMİ KURUTUYOR”

Yapılan araştırmaya göre, üç şirketin planları, veri merkezleri sayısında yüzde 78’lik bir artışı planladıklarını gösterdi. Bu planların Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya kıtalarını ilgilendirdiği belirtildi.

Suyun fazla olduğu bölgelerde veri merkezlerinin yüksek su kullanımı daha az sorunlu olarak kabul edilirken, Microsoft, 2023 yılında kullandığı suyun yüzde 42’sinin “su stresinin olduğu bölgelerden” geldiğini belirtmişti. Google’ın açıklamasına göre, şirketin kullandığı suyun yüzde 15’i de “yüksek su azlığının” olduğu bölgelerden geliyordu. Amazon, bu konuda bir veri paylaşmadı. 

İspanya’da su sıkıntısı sebebiyle yeni veri merkezlerinin kurulmasının durdurulması için kampanya yürüten “Senin bulutun benim nehrimi kurutuyor” (Tu Nube Seca Mi Río) isimli gruptan Aurora Gómez, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Çok fazla su kullanıyorlar. Çok fazla enerji kullanıyorlar” ifadelerini kullandı. 

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

NASA’da kriz: 4 bin çalışan istifa ediyor

Yayımlandı

üzerinde

medyasının yayınladığı haberlere göre, uzay ajansı ‘nın büyük bütçe kesintileri ve liderlik belirsizliği ile karşı karşıya kalması nedeniyle, 4 bine yakın çalışanı, istifa başvurusunda bulundu.

CBS News’in haberine göre, Trump yönetiminin federal harcamaları azaltma çabalarının bir parçası olan ertelenmiş istifa programı, NASA’nın çalışan sayısını yaklaşık 18 binden 14 bine düşürebilir. Ajansa göre, bu rakam normal yolla işten ayrılan yaklaşık 500 çalışanı da içeriyor.

NASA sözcüsü Cheryl Warner, ajansın operasyonlarını düzene sokmak için çalıştığı bu dönemde güvenliğin en önemli öncelik olmaya devam ettiğini söyledi. “NASA, Ay ve Mars dahil olmak üzere keşif ve inovasyonun altın çağına bağlılığını sürdürüyor” dedi.

Satın alma girişimi, Hükümet Verimliliği Bakanlığı tarafından başlatıldı ve dün gece yarısı sona erdi. NASA, ilk turda yaklaşık 870 çalışanın başvurduğunu, ikinci turda ise 3 bin çalışanın başvurduğunu açıkladı.

BÜTÇE YÜZDE 25 AZALIYOR

Toplu istifalar, kurumda artan belirsizlik ortamında gerçekleşti. Yönetimin 2026 mali yılı bütçe önerisi, NASA’nın fonunu yüzde 25 oranında keserek 24 milyar dolardan 18 milyar dolara düşürecek, bu da personel ve paydaşlar arasında endişe yarattı.

Bu kargaşaya ek olarak, ABD Başkanı Donald Trump, SpaceX kurucusu Elon Musk ile kamuoyunda yaşanan çatışmanın ardından, ajansı yönetmesi için aday gösterdiği milyarder astronot Jared Isaacman’ın adaylığını geri çekti. Ulaştırma Bakanı Sean Duffy, bu ayın başlarında geçici yönetici olarak atandı.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

iOS 26 güncellemesi ne zaman gelecek? İOS 26 güncellemesi alabilecek ve alamayacak telefon modelleri listesi

Yayımlandı

üzerinde

Yeni sürümle birlikte bazı eski cihazlar güncelleme desteğini kaybediyor. iPhone 11 serisi, iPhone XR, iPhone XS ve daha eski modeller, iOS 26 kapsamı dışında bırakıldı. Bu cihazlar, iOS 25 ile yola devam edecek ancak yeni özelliklerden ve bazı güvenlik güncellemelerinden mahrum kalacak.

Destek dışı kalan bazı modeller:

iPhone 11, 11 Pro, 11 Pro Max

iPhone XS, XS Max

iPhone XR

iPhone X ve daha eski modeller

iPhone SE (1. ve 2. nesil)

Okumaya Devam Et

Teknoloji

İnsan genomunda gizli bir hayalet kod bulundu

Yayımlandı

üzerinde

İnsanlık, 1869’da İsviçreli hekim Friedrich Miescher’in ’yı ilk kez izole etmesinden bu yana genom biliminde muazzam bir yol kat etti. Bu yolculuğun dönüm noktalarından biri ise 1940’larda sitogenetikçi Barbara McClintock’un “zıplayan genler” olarak da bilinen hareketli öğeleri (transposable elements, TE) keşfetmesiydi.

Onlarca yıl sonra, İnsan Genomu Projesi bu öğelerin insan genomunun yüzde 45’ini oluşturduğunu ortaya koydu. Bu öğeler, milyonlarca yıl boyunca “kopyala-yapıştır” mekanizmasıyla genomda yayılmayı başarmıştı.

Şimdiyse bir grup araştırmacı, zıplayan genleri derinlemesine araştırarak insan genomunu etkileyen “hayalet kodları” ortaya çıkardı.

ÇÖP DNA’LARIN ÖNEMİ

Zıplayan gen dizileri, birbirine son derece benzediği ve sık tekrarlandığı için uzun süre “çöp DNA” olarak küçümsenmiş ve eski virüslerden kalma genetik kalıntılar olarak görülmüştü.

Son yıllarda ise bu bakış açısı değişmeye başladı. insanları artık zıplayan genlerin genom işlevi, kromozom evrimi, türleşme ve genetik çeşitlilikte önemli roller oynayabileceğini düşünüyor.

Bilim dünyasını heyecanlandıran yeni bir uluslararası araştırmada bu gizemli dizileri analiz etmek için yepyeni bir yöntem geliştirildi ve gen ifadesinden sorumlu gizli kalıplar ortaya çıkarıldı. Araştırma hakemli bilimsel dergi Science Advances’ta yayınlandı.

Kyoto Üniversitesi’nden çalışmanın ortak yazarı Fumitaka Inoue, “Genomumuz uzun zaman önce dizilendi ama pek çok bölümünün işlevi hâlâ bilinmiyor” diyerek zıplayan genlerin anlaşılmasının genetik biliminin en büyük gizemlerinden birini çözebileceğini belirtti.

YENİ BİR YAKLAŞIM

Araştırma ekibi, zıplayan genleri daha iyi anlayabilmek için onları sınıflandırmada yeni bir yaklaşım benimsedi. Geleneksel araçlar yerine, bu dizileri hem evrimsel ilişkilerine hem de primat genomundaki koruma düzeylerine göre gruplandırdılar.

Özellikle MER11 adlı bir zıplayan gen ailesine odaklanan araştırmacılar, bu dizileri MER11_G1’den G4’e kadar dört alt gruba ayırdı. G1 en eski evrimsel dizileri, G4 ise en genç olanları temsil ediyordu.

MER11 ailesine bu yeni bakış açısıyla bakan ekip, bu grupların genom içinde düzenleyici bir işlev üstlenebileceğini ortaya koydu. Yani bu diziler, özellikle insan gelişiminin erken aşamalarında gen ifadesini açıp kapayan anahtarlar gibi davranıyor olabilir.

Gen ifadesini açıp kapamak, bir genin aktifleşip pasifleşmesini kontrol etmek anlamına geliyor. Gen ifadesi açıksa gen çalışıyor demektir, yani o genin taşıdığı talimatlara göre bir protein üretilir. Gen ifadesi kapalıysa gen devre dışıdır; protein üretimi gerçekleşmez.

EN GENÇ GRUP EN GÜÇLÜ ETKİYE SAHİP

Araştırmacılar, “lentiMPRA” adı verilen özel bir teknik de kullandı. İnsan kök hücreleri ve erken dönem sinir hücreleri üzerinde 7 bin MER11 dizisi test edildi.

Sonuçlar, en genç grup olan MER11_G4’ün gen ifadesi üzerinde en güçlü etkiye sahip olduğunu gösterdi. Araştırmaya göre bu grup, gen gelişimini ve tepkisini etkileyen kısa DNA dizilerini, yani “düzenleyici motifleri” kullanıyor.

Bu grubun evrimsel geçmişini izleyen bilim insanları, kadim virüslerden miras alınan DNA dizilerinin halen primat genomunun şekillenmesinde ve işlemesinde aktif rol oynayabildiğini ortaya koydu.

İnsan genomunu anlama yolculuğu 150 yılı aşkın süredir devam etse de, her yeni buluşta şaşırtmaya devam ediyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar