Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Süpersonik füzeyle yine tam isabet: Bayraktar TB2 işaretledi, TB3 vurdu

Yayımlandı

üzerinde

Bayraktar TB3 SİHA, harp tarihinde ilk kez taktik sınıftaki bir SİHA’dan 50+ km menzilden yapılan süpersonik füze atış testlerine devam ediyor.

Baykar’dan yapılan açıklamaya göre, dünya havacılık tarihinde bir ilke imza atarak kısa pistli bir gemiden iniş kalkış yapan Bayraktar TB3 SİHA, Muğla’nın Dalaman ilçesinden ROKETSAN tarafından geliştirilen İHA-122 Süpersonik Füze ile havalandı.

Farklı senaryolara karşı kabiliyetlerini geliştirmek için gökyüzüne yükselen Bayraktar TB3 SİHA, bu kez görüş hattı irtifasının altında gerçekleştirdiği atışla deniz üzerinde bulunan 6X6 metre ebadındaki perdeli hedefi yine tam isabetle vurdu.

Milli SİHA, İHA-122 ile ilk atışını 25 Mart Salı günü 50 kilometreyi geçen mesafeden başarıyla yapmıştı.

İŞARET BAYRAKTAR TB2’DEN, VURUŞ BAYRAKTAR TB3’TEN

Atış testinin lazerle hedefleme görevini yine havada bulunan Bayraktar TB2 SİHA üstlendi. Bayraktar TB2’nin işaretlediği hedef, Bayraktar TB3 tarafından başarıyla imha edildi. Böylece havadaki iki SİHA’nın koordineli olarak gerçekleştirdiği lazerle işaretleme ve hedefe angajman yeteneği de başarısını bir kez daha sergiledi.

HAVACILIK TARİHİNE İMZA ATTI

Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Bayraktar TB3 SİHA, 19 Kasım 2024’te TCG Anadolu’nun 12 derece eğimli rampaya sahip kısa pistinden başarıyla havalanmıştı.

Ege ve Akdeniz’in buluşma noktasında 46 dakikalık tarihi bir test uçuşu gerçekleştiren Bayraktar TB3, aynı kısa piste hiçbir iniş destek ekipmanı kullanmadan başarıyla iniş yaparak dünyada bir ilki gerçekleştirmişti.

Bayraktar TB3 SİHA, gemi testlerine başarıyla devam ederek Çanakkale açıklarında seyreden TCG Anadolu gemisinde gerçekleşen ikinci uçuş testinde de iniş destek ekipmanı kullanmadan iki kez daha başarıyla iniş kalkış yapmıştı. Test parametrelerini başarılı bir şekilde icra eden milli SİHA, ortalama 20 bin feet irtifada uçtuğu testi başarıyla tamamlamıştı.

YERLİ MOTOR İLE EN YÜKSEĞE

Bayraktar TB3 SİHA, 25 Haziran 2024’te Edirne’nin Keşan ilçesindeki Baykar Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde gerçekleştirilen uçuşta 36 bin 310 feet irtifaya çıktığı Yüksek İrtifa Sistem Performans Testini başarıyla bitirmişti.

TEI tarafından yerli olarak geliştirilen PD-170 motoruyla havalanan milli SİHA, böylece kritik bir eşiği daha geçti. Milli havacılık tarihinin irtifa rekoru ise 45 bin 118 feet ile Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Bayraktar AKINCI TİHA’ya ait bulunuyor.

TOPLAM UÇUŞ 968 SAATE ULAŞTI

Bayraktar TB3 SİHA bugüne kadar gerçekleştirilen test uçuşlarında toplam 967 saat 55 dakika havada kaldı. Milli SİHA 20 Aralık 2023’te gerçekleştirilen uzun uçuş testinde ise yere inmeden 32 saat havada kaldı ve gökyüzünde 5 bin 700 km yol katetti.

Bayraktar TB3 SİHA, 26 Mart 2024 tarihinde ilk kez ASELSAN tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 ile uçtu. İcra edilen test kapsamında dünyadaki muadillerine göre en yüksek performansa sahip olan ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi entegrasyonu başarıyla gerçekleştirildi.

DENİZ AŞIRI GÜÇ ÇARPANI

Bayraktar TB3 SİHA, katlanabilen kanat yapısının yanı sıra sahip olacağı kabiliyetler ile sınıfındaki lider insansız hava aracı olacak. Görüş hattı ötesi haberleşme kabiliyetine de sahip olacak milli SİHA, bu sayede çok uzun mesafelerden kumanda edilebilecek. Böylece keşif-gözetleme, istihbarat ve taşıdığı akıllı mühimmatlar ile taarruz görevlerini deniz aşırı hedeflere karşı icra ederek Türkiye’nin caydırıcı gücünde çarpan etkisi sağlayacak.

İHRACAT ŞAMPİYONU

Başlangıçtan bugüne tüm projelerini öz kaynakları ile yürüten Baykar, 2003 yılındaki İHA AR-GE sürecinin başlangıcından itibaren tüm gelirlerinin yüzde 83’ünü ihracattan elde etti.

2023’te 1,8 milyar dolarlık ihracat yapan Baykar, Türkiye’deki tüm sektörlerde en çok ihracat gerçekleştiren ilk 10 firma arasında yer aldı.

Dünya insansız hava aracı ihracat pazarının en büyük firması olan Baykar, 2024 yılında da küresel ölçekteki başarısını sürdürdü ve gelirlerinin yüzde 90’ını ihracattan elde ederek 1,8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

DÜNYANIN EN BÜYÜK İHA ŞİRKETİ BAYKAR

İhracatın Şampiyonları Ödülü alan Baykar, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında Savunma Sanayi Başkanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre savunma ve havacılık sektörünün ihracat lideri oldu.

Önceki yıl sektör ihracatının üçte birini tek başına yapan Baykar, 2024’te de savunma ve havacılık sektörünün toplam ihracatının dörtte birini tek başına gerçekleştirerek Türkiye’yi küresel SİHA ihracat pazarında lider konuma taşıdı.

Dünyanın en büyük insansız hava aracı şirketi olan Baykar, Bayraktar TB2 SİHA için 34 ülkeyle, Bayraktar AKINCI TİHA için ise şimdiye kadar 11 ülke ile olmak üzere toplam 36 ülkeyle ihracat anlaşması imzalandı.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

RTÜK, yayın içeriklerini 2026’da “yapay zeka” ile denetleyecek

Yayımlandı

üzerinde

RTÜK, yayın içeriklerini 2026’da “yapay zeka” ile denetleyecek

Yayın izleme teknolojiyle hızlanıyor — İhbar ve şikayetler daha çabuk değerlendirilecek

arih: 20 Kasım 2025
Saat: 03:15 (TSİ)
Okuma süresi: 3 dk
Yazar: Fatih Doğan / FatihDoganMedya

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), yayın denetim süreçlerinde yapay zeka destekli analiz ve değerlendirme sistemlerini 2026 yılında devreye almayı planladığını açıkladı. Kurulun hedefi, radyo, televizyon ve dijital platformlardaki yayın içeriklerinin teknoloji yardımıyla daha etkin, hızlı ve kapsamlı şekilde izlenmesini sağlamak; izleyici ihbar ve şikayetlerinin değerlendirme süresini kısaltmak.


Ne değişecek? (Neler planlanıyor)

RTÜK’ün sunum ve açıklamalarına göre 2026’da kullanılacak yapay zeka sistemleri şu alanlarda görev alacak:

  • Sürekli izleme ve otomatik analiz: Yayın akışındaki konuşma, görüntü ve metin içeriklerinin otomatik olarak transkribe

  • İhbar/şikayet yönetiminde hız: Vatandaşların yaptığı başvuruların önceliklendirilmesi ve ilk değerlendirmesinin otomatik destekle yapılması, böylece insan incelemesi gerektiren dosyaların daha hızlı elenmesi.

  • Kapsam genişletme: Sadece geleneksel yayınlar değil, dijital platformlardaki içeriklerin de izleme kapsamına alınması hedefleniyor.

RTÜK Başkanı ve kurumdaki yetkililer, yapay zekânın düzenleme kapasitesini artıracağını ancak aynı zamanda yeni düzenleme ve şeffaflık gereksinimleri doğuracağını daha önce vurgulamıştı


Uzmanlar ve kritik riskler

Uzmanlar, yapay zekânın denetimi hızlandıracağı görüşünde olsa da bazı önemli risklere dikkat çekiyor:

  • Yanlış sınıflandırma: Otomatik sistemlerin bağlamı kaçırarak hatalı sınıflandırma yapma ihtimali.

  • Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Hangi verinin nasıl analiz edildiğinin açıkça belirlenmesi, hatalı kararların düzeltilebilmesi için gereklilik.

  • İfade özgürlüğü endişeleri: Teknoloji ile otomatik takibin sınırları ve yayıncılık özgürlüğü açısından dengelenmesi gerektiği uyarıları var.

RTÜK yetkilileri, bu riskleri azaltmak için insan denetiminin ve itiraz mekanizmalarının korunacağını; yapay zekânın sadece destekleyici bir araç olarak kullanılacağını belirtiyor.


Yayıncılar ve dijital platformlar ne yapmalı?

Uzman değerlendirmelerine göre yayıncılar ve dijital içerik sağlayıcıları şu adımları göz önünde bulundurmalı:

  1. Uyum süreçlerini gözden geçirmek — otomatik tespitlere karşı iç itiraz ve düzeltme politikaları oluşturmak.

  2. Şeffaflık raporları hazırlamak — varsa algoritmik değerlendirmelerin etkisini izleyiciyle paylaşmak.

  3. Teknik hazırlık — içerik meta verilerinin (altyazı, etiket, segment zamanları vb.) düzenlenmesiyle otomatik sistemlerin doğruluğunu artırmak.

Bu hazırlıkların hem yayıncının hem de düzenleyicinin hak ve sorumluluklarını netleştireceği vurgulanıyor.


Sonuç — Ne zaman, ne beklemeli?

RTÜK’ün planı 2026 başında yapay zeka destekli analiz sistemlerini devreye almak yönünde. Uygulamanın ayrıntıları, hangi teknolojilerin kullanılacağı, veri koruma/saklama politikaları ve itiraz süreçleri önümüzdeki aylarda RTÜK tarafından netleştirilecek açıklamalarla belli olacak. Medya sektörünün ve izleyicinin fayda ve riskler arasında nasıl bir denge kurulacağını yakından izlemesi gerekiyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Yayımlandı

üzerinde

3,3 milyar yıllık kayalarda kadim yaşamın kimyasal izleri bulundu — Yapay zekâ ile tespit edildi

Tarih: 19 Kasım 2025 · Saat: 11:30 (TSİ) · Okuma süresi: 4 dakika
Yazar: FatihDoganMedya Haber Merkezi

Bilim insanları, 3,3 milyar yıllık bazı tortul kayalarda yaşamın ayırt edici kimyasal izlerine rastlandığını açıkladı. Çığır açan çalışma; gelişmiş kimyasal analizler ve makine öğrenmesi modellerini birleştirerek, milyarlarca yıl önce yaşam tarafından üretilmiş moleküler “parmak izlerini” ayırt edebiliyor. Bulgular Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlandı.


Haberin ayrıntıları — ne bulundu, nasıl bulundu?

Araştırmacılar, laboratuvarda organik maddeleri ayrıştırıp bu maddelerden açığa çıkan çok sayıda küçük moleküler parçanın dağılım örüntülerini incelediler. Daha sonra bu büyük veri kümesini “random forest” tipi makine öğrenmesi modeli ile eğiterek, biyolojik kökenli moleküller ile abiyotik (canlı dışı) kaynaklı moleküller arasındaki farkı yüzde 90’ın üzerinde doğrulukla ayırt edebildiler. Bu yöntem, artık orijinal biyomoleküllerin (yağlar, şekerler vb.) yok olduğu veya parçalandığı çok eski kayaçlarda bile yaşamın “kimyasal yankılarını” tespit etmeyi mümkün kıldı.

Araştırma kapsamında incelenen 400’den fazla örnek arasında 3,33 milyar yaşındaki Güney Afrika tortulları (ör. Josefsdal Chert) biyolojik iz gösterdi; ayrıca 2,52 milyar yıllık Gamohaan formasyonundan alınan örneklerde fotosenteze işaret eden moleküler izler tespit edildi. Bu, organik moleküller düzeyindeki fotosentez kanıtını şu ana kadar bildiğimizden yaklaşık 800 milyon yıl daha geriye itiyor.


Niçin önemli?

  • Zamana dayanıklı kanıt: Daha önce organik moleküllerle yapılan tespitlerin üst sınırı ~1,6–1,7 milyar yıl civarındaydı; bu yöntemle tespit edilebilen yaş aralığı yaklaşık iki katına ulaştı.

  • Astrobiyoloji için umut: Yöntem, Mars veya Satürn’ün uydusu Enceladus gibi cisimlerden gelecek örneklerde biyolojik kökenli molekülleri ayırt etmeye uygulanabilir; çalışma NASA tarafında da destekleniyor.

  • Yaşamın erken evrimi: Eğer 3,3 milyar yıl önce Dünya’da mikropların yaygın olduğuna dair kimyasal kanıt kuvvetlenirse, yaşamın Dünya üzerinde çok daha erken evrede (ve belki farklı ortamlarda) ortaya çıkmış olduğu tartışması güçlenecek.


Yöntem: Teknik olarak neler yapıldı?

Araştırmacılar, organik maddece zengin kayaçlardan kimyasal fragmanları serbest bırakmak için ileri spektrometri teknikleri kullandı; elde edilen binlerce “pik” makineye gösterildi. Model, biyolojik kaynaklı örnekleri (modern bitkiler, hayvanlar, fosiller) ve abiyotik kontrolleri (meteorik organikler, sentetik örnekler) öğrenerek eğitildi. Modelin bazı doğruluk rakamları şöyle verildi: bilimi/abiyoti ayırt etme başarısı bazen %90’ın üzerinde, fotosentetik izleri tespit etme ~%93 doğruluk, belli örnek türlerini sınıflandırmada bazen %95’e varan başarım. Araştırma ekibi, sonuçların yanıltıcı olmaması için olası yanlış pozitifleri minimuma indiren ihtiyatlı eşik değerleri kullandı.


Araştırmanın sınırları ve bilim dünyasının yorumu

Çalışma, “kimyasal izlerin” yorumlanmasında güçlü bir adım olsa da tek başına mutlak bir kanıt olarak sunulmuyor; jeolojik bağlam, mineraloji, izotop analizleri ve makroskopik fosil kanıtlarıyla desteklenmesi gerekiyor. Bilim insanları, özellikle çok eski ve ısıl/jeolojik olarak değiştirilmiş kayaçlarda korunmanın düzensiz olduğunu; bu nedenle tek bir yönteme aşırı güvenmek yerine çoklu kanıtın önemini vurguluyor.


Ne zaman yayımlandı, kim yürüttü?

Çalışma, 17–18 Kasım 2025 tarihlerinde yayımlandı ve Carnegie Institution for Science başta olmak üzere birçok kurumdan jeolog, kimyager ve veri bilimcisinin ortak çalışması olarak sunuldu. Araştırmayı Robert Hazen, Michael L. Wong, Anirudh Prabhu gibi isimler koordine etti. Bulgular PNAS’ta yer aldı.


Kısa not — ne izlemeli?

  • Bilim dünyası bu yöntemi farklı yataklarda ve farklı kıtalardan kayaçlarda da test etmeye başladı; ilerleyen aylarda benzer çalışmaların genişleyerek gelmesi bekleniyor.

  • Astrobiyoloji programları ve Mars örnek dönüşü planları, bu tür kimyasal ayırt edicileri analiz etmek üzere yöntem geliştirmeyi hızlandırabilir.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Dünya’nın dönüş ekseni yaklaşık 80 cm kaydı

Yayımlandı

üzerinde

Dünya’nın dönüş ekseni yaklaşık 80 cm kaydı

FatihDoganMedya | 18 Kasım 2025, 12:02 (Europe/Istanbul) · Okuma süresi: 4 dakika

Yeni yapılan çalışmalara göre insan faaliyetleri —özellikle yoğun yeraltı suyu çekimi— Dünya’nın dönme ekseninde son yıllarda yaklaşık 80 santimetrelik bir kaymaya neden oldu. Bilim insanları bunun küresel deniz seviyesine küçük ama ölçülebilir katkıları olduğunu ve kutup kaymalarının izlenmesinde insan etkisinin önemli hale geldiğini belirtiyo


Ne bulundu? Araştırmanın kısa sonucu

Çok uluslu bir araştırma dizisi ve onu haberleştiren bilim kurumlarına göre, 1990’lardan itibaren insan kaynaklı büyük ölçekli yeraltı suyu çekimleri ile su kütlelerinin yeniden dağılımı, gezegenin kütle dengelerini değiştirerek Dünya’nın dönme ekseninin (rotational pole) yaklaşık 0.8 metre (31.5 inç / ~80 cm) doğuya kaymasına katkıda bulundu. Araştırma sonuçları, jeofiziksel verilerle yapılan modellemelere dayanıyor

Daha fazla detay — neden ve ne kadar su?

Bilim insanları, 1993–2010 arasındaki dönemde toplam yaklaşık 2.150 gigaton (yaklaşık 2 trilyon ton) seviyesinde yeraltı suyunun çekildiğini ve bunun deniz seviyesine ve kütle dağılımına etkisi olduğunu hesapladı. Bu büyük çaplı su taşınması, dönme ekseninde ölçülebilir bir sapmaya yol açtı.

Etkileri — deniz seviyesi, uydu ve navigasyon

Araştırmacılar, yeraltı suyu çekiminin deniz seviyesine katkısının mikrometre/ milimetre düzeyinde olduğunu, fakat küresel toplamda yaklaşık 6 mm civarında (çalışma ve kaynaklar arasında hesap farklılıkları var) bir etkiye denk geldiğini belirtiyor; ayrıca kutup konumundaki değişimler navigasyon ve jeodezi hesaplarında takip edilmesi gereken bir faktör haline geliyor.

Bilim insanlarından kısa yorumlar

“Dünya’nın dönme ekseni aslında sık sık değişir; ancak bizim çalışmamız, iklim kaynaklı etkenler içinde yeraltı suyunun kutup sürüklenmesi üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu gösteriyor,” diyor çalışmanın önde gelen araştırmacılarından Ki-Weon Seo. Araştırmacılar, özellikle Kuzeybatı Hindistan ve bazı tarım havzalarının bu etkiye katkısının kayda değer olduğunu vurguluyor.


Ne anlama geliyor? (Kısa çıkarımlar)

  • Günlük hayatımız doğrudan etkilenmez; eksendeki bu tür küçük kaymalar mevsimleri veya günlük hava olaylarını aniden değiştirmez.

  • Bilimsel ve teknik alanlarda etkiler olabilir; hassas uydu konumlama, uzun dönem jeodezik ölçümler ve iklim modellemeleri bu değişimleri hesaba katmalı.

  • Su yönetimi bir jeofizik sorunu haline geldi; yeraltı suyu kullanımı yalnızca tarımı ve su güvenliğini değil, küresel kütle dağılımını ve dolayısıyla gezegenin dönme davranışını da etkileyebiliyor.


Hızlı bilgi kutusu

  • Konunun özü: Yeraltı suyu çekimleri Dünya’nın dönme ekseninde yaklaşık 80 cm kaymaya katkı yaptı.

  • Dönem: Çalışmalar çoğunlukla 1993–2010 dönemini analiz ediyor.

  • Çalışma kaynağı (örnek): Geophysical Research Letters ve ilgili bilimsel raporlar / AGU açıklamaları.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar