Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

BYD, elektrikli araç şarj süresini benzin doldurmayla eşitleyecek

Yayımlandı

üzerinde

HAN L’NİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ

Han L, lityum-demir-fosfat (LFP) bataryasıyla dikkat çekiyor. 83.2 kWh kapasiteye sahip bu batarya, enerji depolama ve kullanımında yüksek verimlilik sağlıyor. LFP teknolojisi, özellikle uzun ömür ve güvenlik açısından avantajlı olmasıyla bilinir ve BYD’nin bu tercihi, elektrikli araçlarda sürdürülebilir bir enerji çözümü hedeflediğini gösteriyor.

YÜKSEK VOLTAJLI ŞARJIN AVANTAJLARI

Aracın 945 voltluk yüksek gerilim sistemi, enerji aktarımını önemli ölçüde hızlandırıyor ve şarj işlemi sırasında oluşan enerji kaybını minimuma indiriyor. Bu sistem, aynı zamanda daha az ısı üretmesi nedeniyle bataryanın uzun vadeli dayanıklılığına katkıda bulunuyor. Yüksek voltajlı yapı, Han L’nin daha verimli bir enerji yönetimine sahip olmasını sağlıyor.

Bir diğer çarpıcı özellik ise Han L’nin çift şarj portu sayesinde aynı anda iki 500 kW şarj cihazına bağlanabilmesi. Bu eşzamanlı bağlantı, toplamda 1 megawattlık bir şarj kapasitesine ulaşmayı mümkün kılıyor. Bu yenilik, şarj sürelerini önemli ölçüde kısaltarak kullanıcılara zaman kazandırmayı hedefliyor.

YENİ TEKNOLOJİNİN GETİRDİĞİ ZORLUKLAR

Her yenilik gibi bu teknolojinin de aşması gereken bazı problemler bulunuyor. Bunların en göze çarpanı, 1 megawatt kapasiteye sahip şarj istasyonlarının kurulumu. Mevcut istasyonlardan daha yüksek altyapı gereksinimleri olan bu teknoloji, ciddi ölçüde altyapı genişletmesi gerektiriyor. Bu da hali hazırda belli standartlara ulaşan şarj istasyonlarının yeniden tasarlanması anlamına geliyor.

Çok kısa süren şarjlarla uzun mesafeler gidebilme fikri heyecan verici olsa da uzmanlar, hem üretim hem de uygulama aşamasındaki yüksek maliyetlerin, bu teknolojinin en azından ilk zamanlarda çok kısıtlı bir kullanıcı kitlesine hitap edeceğini öngörüyor.

BYD’nin geliştirdiği hızlı şarj teknolojisi, uygun maliyetlere çekilebildiği takdirde, elektrikli araçların daha geniş kitlelerce benimsenmesini teşvik edecek bir adım olabilir. Hızlı şarj süreleri, doğa dostu özelliklerin yanı sıra, kullanıcıların elektrikli otomobillere ilgisini artırabilir ve endüstride yeni bir standart oluşturabilir.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Mars’ın Dünya’ya düşen en büyük parçası kriz çıkardı

Yayımlandı

üzerinde

Nijer hükümeti, 2023’te ülkenin Agadez bölgesinde keşfedilen nadir bir meteorunun geçen ay New York’ta düzenlenen Sotheby’s müzayedesinde 4,3 milyon dolara satılmasını soruşturuyor.

24,7 kilogram ağırlığındaki “NWA 16788” isimli göktaşı, bugüne kadar Dünya’da bulunan en büyük Mars kökenli örnek olarak kayıtlara geçti.

Müzayedede hem alıcı hem satıcı kimlikleri gizli tutulurken, satış gelirinin herhangi bir kısmının Nijer’e ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyor.

Nijer hükümeti yaptığı açıklamada, meteorun ihracatının yasal olup olmadığı konusunda “ciddi şüpheleri” bulunduğunu ve “yasa dışı uluslararası ticaret” endişesi taşıdığını belirtti.

Sotheby’s ise göktaşının ülke dışına çıkarılması ve satışı sürecinde tüm uluslararası prosedürlere uyulduğunu savunuyor.

KEŞİFTEN MÜZAYEDEYE UZANAN YOL

İtalyan akademik kaynaklara göre meteor, 16 Kasım 2023’te Agadez bölgesinde bir “meteor avcısı” tarafından bulundu.

Yerel halkın elinden uluslararası bir satıcıya geçen göktaşı, daha sonra İtalya’nın Arezzo kentindeki özel bir galeriye ulaştı.

Burada bilimsel incelemelere tabi tutulan NWA 16788, kısa süreliğine İtalya’da sergilendikten sonra New York’taki müzayedede satışa çıkarıldı.

HUKUKİ BOŞLUK TARTIŞMASI

Chicago Üniversitesi’nden Prof. Paul Sereno, Nijer’in kültürel ve doğal mirasının iadesi için yıllardır kampanya yürütüyor.

Sereno, “Uluslararası hukuk, bir ülkenin mirasının, ister kültürel, ister doğal ya da uzaydan gelen, izinsiz çıkarılmasına izin vermez. Kolonyal dönemden bu yana bu anlayış değişti” dedi.

Nijer’in 1997’de yürürlüğe giren miras yasasında mineral örnekleri koruma altına alınsa da meteorlar açıkça tanımlanmış değil. Bu durum, göktaşının nasıl fark edilmeden ülke dışına çıkarıldığı sorusunu gündeme getiriyor.

Prof. Sereno, NWA 16788’in satışıyla başlayan sürecin bir dönüm noktası olmasını, hem Nijer yönetimini yasal boşluğu kapatmaya hem de meteorun iadesi için uluslararası girişimlere sevk etmesini umuyor.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Evrenin en büyük canavarı bulundu: 36 milyar güneş gücünde kara delik!

Yayımlandı

üzerinde

Astronomlar, şimdiye kadar tespit edilen en büyük kara deliği keşfetti.

Dünya’dan yaklaşık 5 milyar ışık yılı uzaklıkta, şimdiye kadar kaydedilen en büyük galaksilerden birinde, göz alıcı bir bulunuyor.

Çarpık uzay-zaman dokusunu delmeyi başaran bir araştırma ekibi, bu kara deliğin Güneş benzeri 36 milyar yıldızın kütlesine eşdeğer bir kütleye sahip olduğunu hesapladı.

Araştırma ekibine liderlik eden İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nden Profesör Thomas Collett, “Bu şimdiye kadar keşfedilen en büyük 10 kara delikten biri ve muhtemelen en büyüğü” dedi.

10 BİN KAT DAHA AĞIR

Royal Astronomical Society’nin göre bu kozmik dev, evrende mümkün olan teorik üst sınıra yakın ve kendi Samanyolu galaksimizin merkezindeki kara delikten 10 bin kat daha ağır.

Bu kara delik, şimdiye kadar gözlemlenen en büyük galaksilerden biri olan Kozmik At Nalı’nda bulunuyor. Bu galaksi o kadar büyük ki, uzay-zamanı bozuyor ve arka plandaki bir galaksiden gelen ışığı dev bir at nalı şeklindeki Einstein halkasına dönüştürüyor.

“GERÇEK OLDUĞUNDAN EMİN OLABİLİRİZ”

Profesör Collett, “Kütleçekimsel merceklemeyi eklemek, ekibin “evrenin çok daha uzaklarına ulaşmasına yardımcı oldu” dedi.

Collet, şunları ekledi: “Kara deliğin etkisini iki şekilde tespit ettik; kara deliğin yanından geçen ışığın yolunu değiştiriyor ve ev sahibi galaksisinin iç bölgelerindeki yıldızların son derece hızlı hareket etmesine neden oluyor. Bu iki ölçümü birleştirerek, kara deliğin gerçek olduğundan tamamen emin olabiliriz.”

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Yaşlanmanın bulaşıcı olduğu keşfedildi

Yayımlandı

üzerinde

Güney Kore ve ABD’den araştırmacılar, yaşlanmanın yalnızca bireysel hücre süreçlerinden ibaret olmadığını, kan yoluyla vücutta yayılabilecek “bulaşıcı” bir mekanizma olabileceğini ortaya koydu.

Hakemli bilimsel dergi Metabolism’de yayınlanan çalışmada, insan hücreleri ve fareler üzerinde yapılan deneylerde, yaşlı bireylerden alınan HMGB1 adlı DNA düzenleyici proteinin genç hücrelere enjekte edilmesiyle, bu hücrelerin hızla yaşlanma belirtileri göstermeye başladığı bulundu.

YAŞLANMA SİNYALİ TAŞIYAN PROTEİN

Normalde hücre çekirdeğinde bulunan HMGB1, DNA’yı düzenleyen bir protein. Ancak hücre yaşlanmaya başladığında veya strese girdiğinde çekirdekten salınarak hücrenin bölünmeyi durdurduğu ve bozulmaya başladığı “senesens” sürecini tetikliyor.

Araştırma ekibine göre HMGB1’in iki formu var. İndirgenmiş (reduced) form, oksijen azlığında ortaya çıkıyor ve sağlıklı hücrelere bağlandığında onları da yaşlandırıyor. Oksitlenmiş (oxidized) form ise aynı etkiyi göstermiyor; hücreler normal şekilde bölünmeye devam ediyor.

Çalışmada, insan böbrek, akciğer, kas ve cilt hücreleri indirgenmiş HMGB1’e maruz bırakıldığında, bu hücreler hızla yaşlanma belirtileri (senesens) ve iltihap molekülleri salgılamaya başladı. Oksitlenmiş formda ise hücreler sağlıklı kaldı.

Fare deneylerinde de benzer sonuçlar elde edildi. Genç, sağlıklı farelere indirgenmiş HMGB1 enjekte edildiğinde, sadece bir hafta içinde erken yaşlanma belirtileri gözlendi.

YAŞLILARDA YÜKSEK SEVİYEDE

70-80 yaş aralığındaki yetişkinlerden alınan kan örneklerinde indirgenmiş HMGB1 seviyesinin, 40’lı yaşlardaki bireylere kıyasla çok daha yüksek olduğu belirlendi. Aynı durum yaşlı laboratuvar farelerinde de görüldü.

Kore Üniversitesi’nden araştırmacı Ok Hee Jeon, “Bu çalışma, yaşlanma sinyallerinin yalnızca bireysel hücrelerle sınırlı olmadığını, kan yoluyla sistem genelinde iletilebileceğini gösteriyor” dedi.

Bu bulgular, yaşlanmanın hücreden hücreye adeta “mikroskobik vampirler” gibi yayıldığını ortaya koyarken, ileride yaşlanmayı yavaşlatmaya yönelik tedaviler için de yeni bir hedef sunuyor.

Araştırmacılar, çalışmanın henüz erken aşamada olduğunu ancak yaşlanma mekanizmalarını anlamada kritik bir adım niteliği taşıdığını belirtiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar