Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Türkiye’de Cep Telefonuyla İlk Görüşme: Bir İletişim Devriminin Başlangıcı

Yayımlandı

üzerinde

Türkiye’de Cep Telefonuyla İlk Görüşme: Bir İletişim Devriminin Başlangıcı

Türkiye’nin iletişim tarihinde dönüm noktası olan ilk cep telefonu görüşmesi, 31 yıl önce gerçekleşti. Bu an, yalnızca teknolojik bir adım değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir devrimin de başlangıcıydı. 1990’ların başında, sabit hatların ve ankesörlü telefonların hâkim olduğu bir dönemde, “cep telefonu” kavramı henüz yeniydi. Türkiye, bu küresel teknolojiye adım attığında, iletişim alışkanlıklarını kökten değiştirecek bir süreci de başlatmış oldu.

İlk Görüşmenin Ardındaki Hazırlık
1992 yılı, Türkiye’de GSM (Global System for Mobile Communications) teknolojisinin temellerinin atıldığı bir dönemdi. O yıllarda, Avrupa ülkelerinde cep telefonu kullanımı yaygınlaşırken, Türkiye de bu trende ayak uydurmak için çalışmalara başladı. İlk resmi adım, 1991’de Türk Telekom ve dönemin teknoloji devleriyle yapılan anlaşmalarla atıldı. Ancak ilk test görüşmelerinin 1993-1994 yılları arasında gerçekleştirildiği biliniyor. Bazı kaynaklar, ilk görüşmenin 23 Şubat 1994‘te Turkcell tarafından yapıldığını belirtse de, test aşamalarının daha erken tarihlere uzandığı tahmin ediliyor.

O dönemde, cep telefonları lüks bir semboldü. Ağırlıkları 500 gramı aşan, “tuğla” benzetmesi yapılan bu cihazlar, yalnızca belirli kesimlerin erişebildiği bir teknolojiydi. İlk görüşmeyi gerçekleştiren kişinin kim olduğuna dair kesin bir bilgi olmasa da, bu anın Türk telekomünikasyon sektöründe bir milat olduğu tartışmasız.

Toplumsal Dönüşüm: Sabit Hatlardan Mobiliteye
1990’ların başında, Türkiye’de telefon sahibi olmak büyük bir ayrıcalıktı. Sabit hatlar için aylarca sıra beklenirken, cep telefonu teknolojisi, insanlara özgürlük vaat ediyordu. İlk görüşmenin ardından, 1994’te Turkcell’in GSM hizmetine başlamasıyla, “cep telefonu” kavramı hayatımıza girdi. İlk abonelik ücretleri ve cihaz fiyatları oldukça yüksek olsa da, özellikle iş dünyası bu teknolojiye hızla adapte oldu.

Mobil iletişim, zamanla toplumun tüm katmanlarına yayıldı. 2000’li yıllarda operatör sayısının artması ve fiyatların düşmesiyle birlikte, cep telefonu artık bir ihtiyaç haline geldi. Bugün, Türkiye’de 85 milyondan fazla aktif mobil abonesi bulunuyor; bu sayı nüfusun büyük çoğunluğunun en az bir cihaza sahip olduğunu gösteriyor.

Teknolojik Evrim: 1G’den 5G’ye
İlk görüşme, 1G teknolojisiyle yapılmıştı. Sadece ses iletimine izin veren bu sistem, yerini önce 2G (SMS ve MMS), ardından 3G (internet erişimi) ve 4G’ye (yüksek hız) bıraktı. Türkiye, 5G’ye geçiş için hazırlıklarını sürdürürken, ilk görüşmenin üzerinden geçen 31 yıl, inanılmaz bir teknolojik ilerlemeye tanıklık etti.

Ekonomi ve Kültür Üzerindeki Etkileri
Cep telefonu, yalnızca iletişimi değil, ekonomiyi de dönüştürdü. Türk telekom sektörü, yıllık milyarlarca dolarlık bir endüstri haline geldi. Mobil bankacılık, e-ticaret ve sosyal medya, günlük hayatın vazgeçilmezleri oldu. Ayrıca, “selfie” kültüründen anlık mesajlaşmaya kadar pek çok sosyal değişim, bu teknolojinin ürünü.

İlk Görüşmenin Mirası
İlk cep telefonu görüşmesi, Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunda kritik bir adımdı. Bugün, akıllı telefonlar aracılığıyla dünyaya bağlanan bir toplum olarak, o ilk anın ne denli önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. 31 yıl önce atılan o küçük adım, iletişimde sınırları kaldırarak, Türkiye’yi küresel bir teknoloji oyuncusu haline getirdi.

Bu gelişme, sadece teknik bir başarı değil, aynı zamanda insanların birbirine nasıl bağlandığını yeniden tanımlayan sosyal bir devrimdi. Ve görünen o ki, bu devrim, her geçen gün yeni bir boyut kazanmaya devam edecek.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

NASA’da kriz: 4 bin çalışan istifa ediyor

Yayımlandı

üzerinde

medyasının yayınladığı haberlere göre, uzay ajansı ‘nın büyük bütçe kesintileri ve liderlik belirsizliği ile karşı karşıya kalması nedeniyle, 4 bine yakın çalışanı, istifa başvurusunda bulundu.

CBS News’in haberine göre, Trump yönetiminin federal harcamaları azaltma çabalarının bir parçası olan ertelenmiş istifa programı, NASA’nın çalışan sayısını yaklaşık 18 binden 14 bine düşürebilir. Ajansa göre, bu rakam normal yolla işten ayrılan yaklaşık 500 çalışanı da içeriyor.

NASA sözcüsü Cheryl Warner, ajansın operasyonlarını düzene sokmak için çalıştığı bu dönemde güvenliğin en önemli öncelik olmaya devam ettiğini söyledi. “NASA, Ay ve Mars dahil olmak üzere keşif ve inovasyonun altın çağına bağlılığını sürdürüyor” dedi.

Satın alma girişimi, Hükümet Verimliliği Bakanlığı tarafından başlatıldı ve dün gece yarısı sona erdi. NASA, ilk turda yaklaşık 870 çalışanın başvurduğunu, ikinci turda ise 3 bin çalışanın başvurduğunu açıkladı.

BÜTÇE YÜZDE 25 AZALIYOR

Toplu istifalar, kurumda artan belirsizlik ortamında gerçekleşti. Yönetimin 2026 mali yılı bütçe önerisi, NASA’nın fonunu yüzde 25 oranında keserek 24 milyar dolardan 18 milyar dolara düşürecek, bu da personel ve paydaşlar arasında endişe yarattı.

Bu kargaşaya ek olarak, ABD Başkanı Donald Trump, SpaceX kurucusu Elon Musk ile kamuoyunda yaşanan çatışmanın ardından, ajansı yönetmesi için aday gösterdiği milyarder astronot Jared Isaacman’ın adaylığını geri çekti. Ulaştırma Bakanı Sean Duffy, bu ayın başlarında geçici yönetici olarak atandı.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

iOS 26 güncellemesi ne zaman gelecek? İOS 26 güncellemesi alabilecek ve alamayacak telefon modelleri listesi

Yayımlandı

üzerinde

Yeni sürümle birlikte bazı eski cihazlar güncelleme desteğini kaybediyor. iPhone 11 serisi, iPhone XR, iPhone XS ve daha eski modeller, iOS 26 kapsamı dışında bırakıldı. Bu cihazlar, iOS 25 ile yola devam edecek ancak yeni özelliklerden ve bazı güvenlik güncellemelerinden mahrum kalacak.

Destek dışı kalan bazı modeller:

iPhone 11, 11 Pro, 11 Pro Max

iPhone XS, XS Max

iPhone XR

iPhone X ve daha eski modeller

iPhone SE (1. ve 2. nesil)

Okumaya Devam Et

Teknoloji

İnsan genomunda gizli bir hayalet kod bulundu

Yayımlandı

üzerinde

İnsanlık, 1869’da İsviçreli hekim Friedrich Miescher’in ’yı ilk kez izole etmesinden bu yana genom biliminde muazzam bir yol kat etti. Bu yolculuğun dönüm noktalarından biri ise 1940’larda sitogenetikçi Barbara McClintock’un “zıplayan genler” olarak da bilinen hareketli öğeleri (transposable elements, TE) keşfetmesiydi.

Onlarca yıl sonra, İnsan Genomu Projesi bu öğelerin insan genomunun yüzde 45’ini oluşturduğunu ortaya koydu. Bu öğeler, milyonlarca yıl boyunca “kopyala-yapıştır” mekanizmasıyla genomda yayılmayı başarmıştı.

Şimdiyse bir grup araştırmacı, zıplayan genleri derinlemesine araştırarak insan genomunu etkileyen “hayalet kodları” ortaya çıkardı.

ÇÖP DNA’LARIN ÖNEMİ

Zıplayan gen dizileri, birbirine son derece benzediği ve sık tekrarlandığı için uzun süre “çöp DNA” olarak küçümsenmiş ve eski virüslerden kalma genetik kalıntılar olarak görülmüştü.

Son yıllarda ise bu bakış açısı değişmeye başladı. insanları artık zıplayan genlerin genom işlevi, kromozom evrimi, türleşme ve genetik çeşitlilikte önemli roller oynayabileceğini düşünüyor.

Bilim dünyasını heyecanlandıran yeni bir uluslararası araştırmada bu gizemli dizileri analiz etmek için yepyeni bir yöntem geliştirildi ve gen ifadesinden sorumlu gizli kalıplar ortaya çıkarıldı. Araştırma hakemli bilimsel dergi Science Advances’ta yayınlandı.

Kyoto Üniversitesi’nden çalışmanın ortak yazarı Fumitaka Inoue, “Genomumuz uzun zaman önce dizilendi ama pek çok bölümünün işlevi hâlâ bilinmiyor” diyerek zıplayan genlerin anlaşılmasının genetik biliminin en büyük gizemlerinden birini çözebileceğini belirtti.

YENİ BİR YAKLAŞIM

Araştırma ekibi, zıplayan genleri daha iyi anlayabilmek için onları sınıflandırmada yeni bir yaklaşım benimsedi. Geleneksel araçlar yerine, bu dizileri hem evrimsel ilişkilerine hem de primat genomundaki koruma düzeylerine göre gruplandırdılar.

Özellikle MER11 adlı bir zıplayan gen ailesine odaklanan araştırmacılar, bu dizileri MER11_G1’den G4’e kadar dört alt gruba ayırdı. G1 en eski evrimsel dizileri, G4 ise en genç olanları temsil ediyordu.

MER11 ailesine bu yeni bakış açısıyla bakan ekip, bu grupların genom içinde düzenleyici bir işlev üstlenebileceğini ortaya koydu. Yani bu diziler, özellikle insan gelişiminin erken aşamalarında gen ifadesini açıp kapayan anahtarlar gibi davranıyor olabilir.

Gen ifadesini açıp kapamak, bir genin aktifleşip pasifleşmesini kontrol etmek anlamına geliyor. Gen ifadesi açıksa gen çalışıyor demektir, yani o genin taşıdığı talimatlara göre bir protein üretilir. Gen ifadesi kapalıysa gen devre dışıdır; protein üretimi gerçekleşmez.

EN GENÇ GRUP EN GÜÇLÜ ETKİYE SAHİP

Araştırmacılar, “lentiMPRA” adı verilen özel bir teknik de kullandı. İnsan kök hücreleri ve erken dönem sinir hücreleri üzerinde 7 bin MER11 dizisi test edildi.

Sonuçlar, en genç grup olan MER11_G4’ün gen ifadesi üzerinde en güçlü etkiye sahip olduğunu gösterdi. Araştırmaya göre bu grup, gen gelişimini ve tepkisini etkileyen kısa DNA dizilerini, yani “düzenleyici motifleri” kullanıyor.

Bu grubun evrimsel geçmişini izleyen bilim insanları, kadim virüslerden miras alınan DNA dizilerinin halen primat genomunun şekillenmesinde ve işlemesinde aktif rol oynayabildiğini ortaya koydu.

İnsan genomunu anlama yolculuğu 150 yılı aşkın süredir devam etse de, her yeni buluşta şaşırtmaya devam ediyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar