Politika
Suriye Yönetimi ile Terör Örgütü SDG Masaya Oturmuştu: Türkiye’den İlk Açıklama GELDİ!
Türkiye, Suriye’de yaşanan son gelişmeler çerçevesinde, geçiş dönemi yönetimi ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın ardından ilk açıklamasını yaparak bölgedeki dengelerin yeniden tartışılmasına yol açtı. Bu gelişme, hem Suriye’nin geleceği hem de bölgedeki terörle mücadelenin şekillenmesi açısından büyük önem taşıyor.
Olayın Arka Planı
Suriye’de son günlerde yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, ülkenin geçiş dönemi yönetimi ile SDG (Suriye Demokratik Güçleri) arasında varılan anlaşmayla birlikte yeni bir boyut kazandı. Suriye yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü koruyarak devlet kurumlarına entegrasyonu sağlama amacıyla imzalamış olduğu bu anlaşma, SDG’nin ülke içerisindeki rolünü ve varlığını yeniden yapılandırma yönünde bir adım olarak değerlendiriliyor.
SDG ve Suriye Yönetimi Masaya Oturdu
Geçiş dönemi yönetiminin lideri Ahmed eş-Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi’nin katılımıyla gerçekleşen imza töreni, Suriye’deki siyasi dengeleri değiştirecek nitelikte. Anlaşmanın temel maddeleri arasında; sınır kapılarının, havalimanlarının, petrol ve doğalgaz sahalarının devlete entegrasyonu gibi stratejik kararlar yer alıyor. Bu kapsamda, Suriye’nin ulusal birliğini pekiştirerek, çatışmaların sona erdirilmesi ve ülke içindeki farklı grupların temsil edilmesi hedefleniyor.
Türkiye’nin İlk Açıklaması: İhtiyatlı İyimserlik mi, Şartlı Destek mi?
Türkiye, Suriye’de gerçekleşen bu anlaşmayı yakından takip ediyor. İlk açıklamalarda, özellikle SDG’nin terör örgütü olarak nitelendirilmesi ve Suriye toprak bütünlüğünün korunması hususunda net bir duruş sergileniyor.
- İhtiyatlı Yaklaşım: Türkiye, anlaşmanın Suriye’de kalıcı barış ve istikrar sağlayıp sağlamayacağı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşırken, uygulamanın eksiksiz hayata geçirilmesinin önemine vurgu yapıyor.
- Şartlı Destek: Özellikle Ankara, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu ve devlet kurumlarının kontrolüne geçiş sürecinde yaşanacak aksaklıkların önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu açıklamalara göre, Türkiye’nin yaklaşımı, hem Suriye’deki çatışmaların sona erdirilmesi hem de terör örgütlerinin bölgeden tamamen uzaklaştırılması hedefiyle uyumlu görünüyor.
Bölgedeki Etkiler ve Siyasi Yansımalar
Anlaşmanın uygulanması, sadece Suriye iç siyasetiyle sınırlı kalmayıp, bölgedeki güç dengelerini de etkileyebilir. Özellikle şu hususlar dikkat çekiyor:
- Terörle Mücadele: Türkiye’nin, SDG gibi terör örgütlerini tanımaması ve bu örgütlerin Suriye’deki varlığını sınırlandırma yönündeki kararlılığı, bölgedeki terörle mücadele stratejilerini yeniden şekillendirebilir.
- Bölgesel İstikrar: Anlaşma, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma hedefiyle birlikte, uluslararası toplumun da desteğini alarak daha kapsayıcı ve demokratik bir yapı oluşturulması yönünde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
- Siyasi İlişkiler: Hem Suriye’deki iç dinamikler hem de Türkiye’nin dış politikasında belirleyici olacak bu gelişme, ilerleyen günlerde siyasi tartışmaların odağı haline gelebilir.
Uzman Görüşleri ve Gelecek Beklentileri
Siyasi yorumcular, bu anlaşmanın Suriye’de çatışmaların sona erdirilmesi ve tüm grupların yönetime dahil edilmesi açısından umut vaat ettiğini belirtirken, aynı zamanda uygulama sürecindeki aksaklıkların bölgedeki istikrarı tehlikeye atabileceği uyarısında bulunuyorlar. Türkiye’nin, özellikle terör örgütlerinin etkisinin azaltılması konusunda titiz bir uygulama süreci talep etmesi, gelecekteki gelişmelerin belirleyici unsuru olarak görülüyor.
- Demokratik Süreç: Uzmanlar, anlaşmanın Suriye’nin demokratik yapısının temellerini atacak adımlar arasında yer aldığını ifade ediyor.
- Bölgesel İşbirliği: Türkiye’nin bu süreçte uluslararası aktörlerle işbirliğini artırma yönündeki çabalarının, bölgesel barışa katkı sağlayabileceği düşünülüyor.
- Uygulama Süreci: Anlaşmanın eksiksiz uygulanması, hem Suriye’deki farklı grupların uzlaşması hem de terör unsurlarının bölgede varlık göstermesinin engellenmesi açısından kritik önem taşıyor.
Sonuç
Suriye yönetimi ile SDG arasında masaya oturulan bu tarihi anlaşma, bölgedeki siyasi dengeleri ve ulusal bütünlüğü yeniden tanımlayacak nitelikte. Türkiye’nin ilk açıklaması, hem anlaşmanın getireceği potansiyel faydaları hem de ortaya çıkabilecek riskleri gözler önüne seriyor. Önümüzdeki süreçte, anlaşmanın uygulama aşamasındaki gelişmeler ve uluslararası toplumun bu sürece vereceği destek, Suriye’de kalıcı barışın sağlanması açısından belirleyici olacaktır.
Politika
Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı
Sanal Bahis Pandemiye Dönüştü: Çelik’ten Sert Mücadele ve Suriye Mesajı
📅 Yayın Tarihi: 9 Aralık 2025
⏰ Yayın Saati:09:30
⌛ Okuma Süresi:4 dakika
Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, futbolda bahis ve sanal kumarı “bir pandemi” olarak nitelendirerek, en sert ve tavizsiz şekilde mücadele edileceğini açıkladı. Çelik, Suriye’de ise SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyması ve silah bırakması gerektiğinin altını çizdi.

Haberin Kısa Özeti
· Sanal Kumar Tehdidi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, bahis ve sanal kumarın toplum için milli güvenlik ve ahlak problemi haline geldiğini belirtti.
· Futbolda Operasyon: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında onlarca şüpheli gözaltına alındı.
· Suriye’den Net Mesaj: Çelik, Suriye’de barışın yolunun SDG’nin 10 Mart anlaşmasına uyarak silah bırakmasından ve terör örgütü kimliğinden vazgeçmesinden geçtiğini vurguladı.
· Bölgesel Tehditler: Suriye’nin, Esad artıkları, Siyonist rejim yanlısı gruplar ve SDG/PYD yapılanması olmak üzere üç iç tehditle karşı karşıya olduğu ifade edildi.
MYK Toplantısı Sonrası Kritik Açıklamalar
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basına önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, toplantının gündem maddeleri ve Türkiye’nin güncel meselelerine dair net mesajlar verdi.
Toplantıda, Mali ve İdari İşler Başkanlığı, Teşkilat Başkanlığı ve Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığının sunumlarının yapıldığını belirten Çelik, TBMM çalışmalarının da değerlendirildiğini kaydetti.
Futbolda Bahis Skandalı: “En Sert Mücadele” Vurgusu
Ömer Çelik’in açıklamalarının odağında, son aylarda Türk futbolunu derinden sarsan bahis ve şike soruşturması yer aldı. Çelik, bu konuyu “sanal kumar pandemisi” olarak tanımladı.
Çelik’in konu ile ilgili çarpıcı ifadeleri şöyle:
· “Bahis ve sanal kumar meselesi adeta bir pandemi halini almıştır.”
· “Bazı aile facialarının, bazı intiharların arkasında bu ve benzeri yanlışlıklar olduğunu tespit ediyoruz.”
· “Bu, milli güvenlik problemi, ahlak problemi ve gelecek nesillerle ilgili bir problemdir.”
· “Cep telefonlarıyla kolay ulaşılabilir olması tehdidin büyüklüğünü artırıyor.”
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili talimat verdiğini, hazırlanan bir eylem planı çerçevesinde “en sert, en tavizsiz mücadelenin” hukuk içinde yürütüleceğini bildirdi.
Futbolda Bahis Soruşturması: Kronolojik Gelişmeler
Skandalın boyutu ve soruşturmanın gelişim aşamaları şu şekilde özetlenebilir:
· 27 Ekim 2025: TFF Başkanı, yaptığı açıklamada 571 hakemden 371’inin bahis hesabı olduğunu, 152’sinin ise aktif bahis oynadığını duyurdu.
· 31 Ekim 2025: TFF, bahis oynadığı tespit edilen 152 hakemden 149’u hakkında 8 ila 12 ay arasında hak mahrumiyeti cezası verdi.
· 5 Aralık 2025: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyonuyla aralarında ünlü futbolcular, hakemler ve yorumcuların olduğu 46 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı, 38’i gözaltına alındı.
· Güncel Süreç: Soruşturma, organize suç bağlantıları da araştırılarak genişletilmiş durumda. TFF ayrıca 1000’den fazla futbolcuyu da soruşturmaya dahil etti.
Suriye’de Kalıcı Barışın Şartı: “10 Mart Anlaşması ve Silah Bırakma”
Çelik, açıklamalarının ikinci önemli ayağında Türkiye’nin Suriye politikasına ve “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedefine odaklandı.
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun omurgasını oluşturduğu belirtilen PYD/YPG yapılanmasına yönelik net bir tutum sergileyen Çelik, “Hiçbir terör örgütünün varlığı meşru kavramlarla maskelemez” dedi.
Çelik’e göre, Suriye’de kalıcı barış ve istikrarın yolu açıktır:
1. 10 Mart Anlaşmasının Uygulanması: Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinin ardından yeni Şam yönetimi ile SDG arasında imzalanan entegrasyon anlaşmasının hayata geçirilmesi.
2. Silah Bırakmanın Tamamlanması: SDG’nin bir terör örgütü olmaktan çıkıp silahlı varlığına son vermesi.
Türkiye, bu anlaşmanın SDG’nin askeri kabiliyetlerini ortadan kaldırması, yapıyı feshederek merkezi hükümete bağlanması ve Suriyeli olmayan unsurların bölgeden ayrılmasını içermesini beklemektedir.
⚠️ Suriye’yi Bekleyen Üçlü Tehdit
Çelik, Suriye’nin içinden geçtiği bu kritik dönemde üç ana tehditle karşı karşıya bırakıldığını öne sürdü:
· Esad Artığı Unsurlar: Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı kalkışma planladığı iddia edilen gruplar.
· Siyonist Rejim Yanlısı Gruplar: Dürzi toplumu içinde, Suriye’nin birliğini hedef alan ve İsrail yanlısı olduğu belirtilen bir kanaat önderliğindeki yapı.
· SDG/PYD Terör Örgütü: Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de faaliyet gösteren ve eylemlerini Kürtlerin kazanımı olarak göstermeye çalıştığı ifade edilen yapı.
Kıbrıs ve AB’ye Sert Tepki
Ömer Çelik, açıklamalarında Kıbrıs meselesine de değinerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Lübnan ile imzaladığı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmasını “baştan sona hukuksuz” ve “işgalcilik” olarak nitelendirdi.
Çelik, Avrupa Birliği’ni (AB) de sert bir dille eleştirerek, “Avrupa Birliği, yıllarca Güney Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklığına direnememiş, bu şımarıklığın peşinden sürüklenmiştir” ifadelerini kullandı. AB’nin önümüzdeki dönemde Konsey Dönem Başkanlığını üstlenecek olan Rum kesiminin bu tutumunun, AB’nin güvenlik mimarisine darbe vuracağını savundu.
Politika
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’de en zor dönem geçti, yeni dönemde kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız”
Haber Tarihi: 09.12.2025 – 15:00
Okuma Süresi:4 dakika
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen “İnsanlık İçin Güçlü Türkiye” programında konuşan Erdoğan, “Suriye’de en zor dönem geçti” ifadesini kullanarak, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte de Suriye halkının yanında olacağını duyurdu.

Yeni Dönemin Mesajı: “Yalnız Bırakmayacağız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Suriye’ye yönelik dayanışma mesajı verdi. Uzun yıllardır devam eden çatışma ortamının en zor safhasının geride kaldığını vurgulayan Erdoğan, “Yeni dönemde de kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Bir daha eski kötü günlere dönüş olmayacaktır” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin savaş döneminde Suriyelilere gösterdiği desteğin, barış ve imar sürecinde de devam edeceğini şu sözlerle taahhüt etti:
“Biz de nasıl Suriye’den gelen mazlumlara Ensar ruhuyla sahip çıktıysak, nasıl Suriye’nin kuzeyinde mazlumlar için güvenli alanlar inşa ettiysek… savaşta onlara sırtımızı dönmedik. Barışta da daima yanlarında olacağız”.
Kritik Vurgu: 10 Mart Mutabakatı
Açıklamalarının odağında, Suriye’nin geleceği için kritik olarak görülen 10 Mart Mutabakatı yer aldı.
· Mutabakat Nedir? 10 Mart 2025’te, Şam merkezli geçici yönetim ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan 8 maddelik bu anlaşma, SDG’nin kontrol ettiği kuzeydoğu bölgelerinin Suriye yönetimine entegrasyonunu amaçlıyor.
· Türkiye’nin Beklentisi: Erdoğan, “Mutabakatın altında imzası olanlar tarafından ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir” diyerek, anlaşmanın bir an önce uygulanması çağrısında bulundu.
· Siyasi Hedef: Cumhurbaşkanı, mutabakatın uygulanmasının, “istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye’ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edeceğini” ifade etti.
Çözüm Vizyonu: Birlikte İmar ve İnşa
Erdoğan, Suriye’nin toparlanma sürecine dair vizyonunu paylaştı. 60 yıllık dikta rejiminin yıkıldığını ve Suriyeli kardeşlerin hürriyetlerine kavuştuğunu belirterek, geleceğe dair iyimser bir tablo çizdi.
Türkiye’nin rolünü ise “Türkler, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler omuz omuza verecek, Suriye’yi birlikte ayağa kaldıracak, birlikte imar ve inşa edeceğiz” sözleriyle tanımladı. Bu ifade, ülkenin toprak bütünlüğü içinde ve tüm bileşenleriyle kalkınmasına verdiği önemi gösteriyor.
Konuşmanın Diğer Boyutları: İnsan Hakları ve Siyasi Polemik
Program, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle düzenlendi. Erdoğan konuşmasında, Türkiye’nin dünyanın her yerinde mazlumların yanında olduğunu ve insan hakları savunuculuğunu misyon edindiğini tekrarladı.
Konuşma, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile yaşanan polemiklere de değinildi. Erdoğan, Özel’in kendisine yönelik bir eleştirisine atıfta bulunarak, “CHP Genel Başkanı her köşeye sıkıştığında ya topu taca atıyor ya saldırganlaşıyor ya saçmalıyor” şeklinde yanıt verdi.
Politika
Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı
Meclis’te ‘idam’ vahşeti! İsrail’in yağlı urgan rozetli utancı
· Tarih: 8 Aralık 2025
· Okuma Süresi: 4 dakika
İSTANBUL – İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve partisinin milletvekilleri, Filistinli tutuklulara idam cezası getiren yasanın görüşüldüğü Meclis oturumuna, infazı sembolize eden “yağlı urgan” rozetleriyle katılarak insanlık dışı bir gösteri yaptı. Bu skandal gelişme yaşanırken, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde ateşkes ihlallerini sürdürdüğü ve yüzlerce sivilin daha hayatını kaybettiği bildirildi.

Yasalaşma Yolu Açılan ‘İdam Yasası’ ve Meclis’teki Utanç Verici Sahne
İsrail Meclisi (Knesset), 11 Kasım’da yaptığı ön oylamada, “milliyetçi saiklerle” bir İsrailliyi öldüren Filistinlilere ölüm cezası verilmesini öngören tartışmalı yasa tasarısını kabul etti. Oylamada 120 milletvekilinden 39’u ‘evet’, 16’sı ‘hayır’ oyu kullandı.

Tasarının yasalaşması için Meclis’te üç oylamadan geçmesi gerekiyor. Yasa, sadece Filistinlileri kapsıyor; aynı fiili işleyen bir İsrailli için idam cezası öngörülmüyor. Bu düzenleme, insan hakları örgütleri tarafından “açık bir ayrımcılık” ve “apartheid rejiminin yasallaştırılması” olarak nitelendiriliyor.
Tasarının görüşüldüğü oturumda ise İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Yahudi Gücü Partisi milletvekilleri, yakalarına taktıkları sarı “yağlı urgan” rozetleriyle poz verdi. Ben-Gvir, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafla bu rozetin, idam yasası konusundaki ısrarlarının bir göstergesi olduğunu savundu. Bu davranış, yerel ve uluslararası kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı.
Gazze’de Ateşkes Dinleyen Yok: Saldırılarda 373 Can Kaybı
Meclis’te bu tartışmalar yaşanırken, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde süren saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi’nin verilerine göre, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, ateşkesi yüzlerce kez ihlal etti ve bu saldırılarda en az 373 Filistinli hayatını kaybederken, 973 kişi yaralandı.
Son saldırıların bilançosu
· Refah ve Han Yunus kentlerinde binaların havaya uçurulduğu, topçu ve helikopter saldırıları düzenlendi.
· Gazze kentine bağlı Zeytun Mahallesi’ne düzenlenen hava saldırısında bir kadın ve çocuk yaşamını yitirdi.
· İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 70 bini aştı.
Sağlık Çalışanlarına Yönelik ‘Zorla Kaybetme’ Politikası
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun sağlık personeline yönelik sistematik saldırılarını ve “zorla kaybetme” politikasını bir kez daha kınadı. Açıklamada, sağlık görevlisi Muhlis Muhammed Hafface’nin insani görevi başındayken alıkonulduğunun İsrail tarafından kabul edildiği belirtildi.
Gazze’deki sağlık sistemini çökertmeye yönelik bu politikanın bir parçası olarak, 362 sağlık çalışanının İsrail güçlerince halen alıkoyulduğu ve çok sayıda personelin “zorla kaybedildiği” ifade edildi. İnsan hakları kuruluşlarına, bu çalışanların serbest bırakılması için İsrail’e baskı yapılması çağrısında bulunuldu.
İç ve Dış Tepkiler: ‘Rehineleri Tehlikeye Atıyor’
Tasarı, yalnızca uluslararası çevrelerden değil, İsrail içinden de ciddi tepkilerle karşılaştı. Hükümetin esir işlerinden sorumlu koordinatörü Gal Hirsch, idam cezası gündeminin Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerin hayatını tehlikeye atabileceği uyarısında bulunarak Başbakan Netanyahu’ya süreci durdurma çağrısı yaptı.
Rehine aileleri de benzer endişeleri dile getirdi. Esir tutulan Omri Miran’ın eşi, “Her idam cezası açıklaması, esirlere yönelik şiddeti artırıyor” ifadelerini kullandı. Demokratlar Partisi milletvekili Gilad Kariv ise, aynı gün komisyondan geçen ve Arap vatandaşların savcılık onayı olmadan gözaltına alınmasını kolaylaştıran diğer bir yasa tasarısı için, “Bu yasa, Arap yurttaşların sistematik biçimde hedef alınmasına yol açacak” dedi.
Siyasi Analiz: Netanyahu’nun İktidar Mücadelesi ve Aşırı Sağ
Uzmanlar, bu sert ve ayrımcı yasal adımların arkasında, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun iktidarını koruma çabasının yattığını belirtiyor. Analistlere göre Netanyahu, yolsuzluk davaları nedeniyle içeride Ben-Gvir’in partisi gibi aşırı sağcı ortaklarının desteğine muhtaç durumda.
Eski Cumhurbaşkanı danışmanı Nimrod Novik, “Netanyahu, İsrail aşırı sağı ile çok güçlü bir Amerikan başkanı arasında hassas bir oyun oynuyor… Karşılığında onların tehlikeli ajandalarına alan açıyor” değerlendirmesini yapıyor. Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eyal Zisser ise, Netanyahu’nun ateşkese yönelik dış baskılar nedeniyle içerideki aşırı sağ ortağını yasalar vasıtasıyla tatmin etmeye çalıştığını öne sürüyor.
-
Gündem3 gün öncesparta’da kayıp çoban: “Öldürmüşler, kafasını kesmişler” — Başsız ceset ve arayış sürdü
-
Ekonomi1 hafta önceSüresiz nafaka kalkıyor mu? Gözler Meclis’e çevrildi — Evlilik süresi detayı ne getiriyor?
-
Magazin1 hafta önceSon Dakika: Murat Cemcir iç kanama nedeniyle yoğun bakıma kaldırıldı
-
Ekonomi7 gün önceöğretmen,polis,hemşire ne kadar maaş alacak
-
Teknoloji1 hafta önceCep telefonu aboneliğinde köklü düzenleme: Aktif olmayan hatlar 3 ayda kapanacak, yabancılara özel numara verilecek
-
Magazin1 hafta önceSeçil Erzan hakim karşısında — “Karar bugün çıkabilir” iddiası; savcılık yüzlerce yıla kadar hapis talep etti
-
Spor1 hafta önceFenerbahçe — Galatasaray: Ligin 14. haftasında derbi gecesi
-
Sağlık1 hafta önceHAVAALANLARI VE AVM’LERE YERLİ “OTOMATİK ŞOK” DÖNEM
