Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

İstanbul semalarında deprem alarmı: Sabiha Gökçen’de uçuş trafiği kısa süre DURDU

Yayımlandı

üzerinde

İstanbul semalarında deprem alarmı: Sabiha Gökçen’de uçuş trafiği kısa süre DURDU

Tarih.Saat: 10 Ağustos 2025 — 19:53 (Ana şok).
Yazan: FatihDoganMedya Haber Merkezi
Okuma süresi: ~3 dakika

Kütahya’nın Simav ilçesi’nde meydana gelen 5,4’lük deprem, İstanbul dahil pek çok şehirde hissedildi. Depremin ardından Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pist kontrolü için uçuş trafiği durdu.

Merkez üssü Kütahya’nın Simav ilçesinde saat 12.59’da 5,4 büyüklüğünde deprem oldu.

Deprem, İstanbul dahil pek çok şehirde hissedilerek paniğe neden oldu.

SABİHA GÖKÇEN’DE DEPREM UYARISI

Deprem nedeniyle Sabiha Gökçen Hava Trafik Kontrolörü tarafından iniş yapan uçaklara uyarı yapıldı.

Pist kontrolü nedeniyle uçuş trafiği 5 dakika boyunca durdu ve iki uçak, pisti pas geçti.

Yapılan kontrollerde herhangi bir olumsuzluk görülmemesinin ardından uçuşlar yeniden başladı.

 

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Bedensel engelli çift, zorluklara karşı birbirine ‘el ve ayak’ oldu: “Sen benim bacaklarım, ben senin kollarınım”

Yayımlandı

üzerinde

Bedensel engelli çift, zorluklara karşı birbirine ‘el ve ayak’ oldu: “Sen benim bacaklarım, ben senin kollarınım”

Tarih: 28 Aralık 2025 – Saat: 09:45 | Okuma Süresi: 3 dk

DHA

Trabzon’un Akçaabat ilçesinde yaşayan Hikmet (55) ve Sevgi Polat (51) çifti, hayatın kendilerine çıkardığı tüm zorluklara karşı sevgi ve dayanışmayla mücadele ediyor. Doğuştan kolları olmayan Sevgi Polat ile ‘buerger’ hastalığı nedeniyle bacaklarını ve el parmaklarının bir kısmını kaybeden Hikmet Polat, 15 yıldır birbirlerinin tamamlayıcısı olarak yaşamlarını sürdürüyor. Çiftin en büyük motivasyonu ise 13 yaşındaki kızları Nisa.

 

Bir İnternet Sitesi, Bir Ömürlük Destek

Hikmet ve Sevgi Polat’ın hikayesi, 15 yıl önce bir internet sitesi üzerinden tanışmalarıyla başladı. O dönemde buerger hastalığı ve şeker hastalığı nedeniyle sağlık sorunları yaşayan Hikmet Polat, bacaklarını kaybederek engelli durumuna düştü. Sevgi Polat ise doğuştan iki kolu olmadan dünyaya geldi.

Tanıştıktan sonra durumlarını birbirlerine açıklayan çift, 2010 yılında hayatlarını birleştirme kararı aldı. Evliliklerinin ardından 2012’de kızları Nisa dünyaya geldi. Hikmet Polat, eşiyle kurdukları hayatı şu sözlerle özetliyor “Eşime ‘sen benim bacaklarım, ben de senin kollarınım’ dedim. Hayattaki tek mücadelemiz kızımızın okuması ve kendi hayatını kurtarabilm:esidir.

Günlük Yaşam ve Karşılıklı Tamamlanma

· İş Bölümü: Hikmet ve Sevgi Polat, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için karşılıklı bir iş bölümü geliştirmiş durumda.
· Dış Destek: Ev işlerini yapamayan Sevgi Polat’a, ilçe belediyesi tarafından belirli günlerde bakıcı desteği sağlanıyor.
· Moral Aktiviteleri: Sevgi Polat, boş zamanlarında Akçaabat Türk Halk Müziği Korosu’na katılarak türküler söylüyor ve müzikle moral buluyor.

Bir Annenin Gözünden: “Kızımın İsteklerini Karşılayamamak Bizi Üzüyor”

Sevgi Polat, en büyük üzüntüsünün, büyüyen kızlarının isteklerini maddi imkansızlıklar nedeniyle karşılayamamak olduğunu belirtiyor. Çift, toplam 26 bin TL olan engelli maaşlarıyla geçinmeye çalışıyor ve kira ödemekte dahi zorlandıklarını ifade ediyor.

Sevgi Polat, toplumdan beklentisini ise şöyle anlatıyor: “Ben bu durumuma alıştım ama kızımın yanında soru sormalarını istemiyorum. Duyarlı olmalarını bekliyorum. Bana da normal bir insan gibi davransınlar istiyorum. Çünkü ben kendimi normal görüyorum.”

Bir Babanın Hayali: “İşim Olsa da Kızımın İstediklerini Alabilsem”

Yüzde 92 engelli raporu bulunan Hikmet Polat, ailesine daha iyi bir yaşam sunabilmek için iş arıyor. Bacakları olmadığı için çalışma hayatına katılamamanın üzüntüsünü yaşayan Polat, masabaşı işlere ihtiyaç duyuyor.

“Hayalim, işimin olması” diyen Hikmet Polat, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İşim olsaydı daha rahat hareket ederdim, en azından kızımın istediklerini alabilirdim. Dürüm almak istesem dükkana giremiyorum. Kahveye, markete gitsem dışarıda kalıyorum. Engelli olmanın zorlukları var.”

“Buerger Hastalığı” Nedir?

Hikmet Polat’ın yakalandığı ve bacak kaybına yol açan “buerger hastalığı” (tromboanjitis obliterans), özellikle sigara kullanımıyla tetiklenen, el ve ayaklardaki küçük ve orta boy damarların iltihaplanıp tıkanmasına neden olan ciddi bir damar hastalığıdır. Hastalık, tedavi edilmezse kangren ve uzuv kaybına varan sonuçlar doğurabilmektedir.

Çıkarılacak Ders: Dayanışmanın Gücü

Hikmet ve Sevgi Polat’ın hikayesi, fiziksel engellerin, sevgi ve karşılıklı desteğin gücü karşısında nasıl anlamını yitirebileceğinin çarpıcı bir kanıtı. Onlar, sadece birbirlerine değil, 13 yaşındaki kızları Nisa’ya ve topluma, “birlikte üstesinden gelinebilecek hiçbir zorluk olmadığını” gösteriyor. Hikmet Polat’ın da ifade ettiği gibi, hayattaki tek mücadeleleri, kızlarının güzel bir geleceğe sahip olabilmesi.

Okumaya Devam Et

Gündem

Afrika’nın Dev Baobab Ağacı: 6000 Yıllık Efsane Gerçek mi?

Yayımlandı

üzerinde

Afrika’nın Dev Baobab Ağacı: 6000 Yıllık Efsane Gerçek mi?

·28 Aralık 2025-  Okuma Süresi: 3 dakika| 03:30

Tanzanya’da bulunduğu iddia edilen 6000 yıllık dev baobab ağacının fotoğrafı sosyal medyada on binlerce kez paylaşıldı, ancak bilim insanları bu iddiayı çürütüyor. İşte dünyanın gerçek en yaşlı ağaçları ve Afrika’nın simgesel devlerinin şaşırtıcı hikayesi.

Sosyal medyada sıkça paylaşılan ve Tanzanya’da bulunduğu, tam 6000 yaşında olduğu iddia edilen dev bir baobab ağacının fotoğrafı, bilim dünyasının gerçekleri ile karşılaştı. İddiaların aksine, dünyada bugüne kadar onaylanmış 6000 yaşında bir ağaç bulunmuyor.

Gerçek dünya rekoru, ABD’deki bir Great Basin bristlecone çamına ait. “Metuşelah” lakaplı bu ağaç, 4850 yaşıyla bilinen en yaşlı canlı ağaç unvanını taşıyor.

 Sosyal Medyada Viral Olan İddia ve Bilimsel Gerçekler

İnternette yıllardır dolaşan bir fotoğraf, devasa bir baobab ağacının (Adansonia digitata) Tanzanya’da bulunduğunu ve dünyanın en yaşlı ağacı olduğunu iddia ediyor. Bu gönderiler, özellikle 2019 ve 2021’de on binlerce paylaşım aldı.

Ancak gerçekler farklı. Uzmanlar, fotoğraftaki ağacın kökeninin bile belirsiz olduğunu, ilk yayınlandığı 2004 yılında Senegal’de çekildiğinin iddia edildiğini belirtiyor.

Baobablar Hakkında Bilinmesi Gerekenler

· Ortalama Ömür: 2000+ yıl
· Maksimum Tahmini Ömür: 3000 yıl
· Onaylanmış En Yaşlı Baobab: Zimbabve’de bulunan ve öldüğünde 2450 yaşında olduğu hesaplanan ağaç.
· Bilinen En Yaşlı Baobab: 1275 yaşında.
· Öne Çıkan Özellik: Dünyanın en büyük ve en uzun ömürlü çiçekli ağaçlarıdır.

Baobab ağaçları, Afrika’nın kurak bölgelerinde hayatta kalabilmek için dev gövdelerinde su depolama konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahiptir. Bu, onları ikonik bir görünüme kavuşturur. Örneğin, Güney Afrika’da bulunan ve 2017’de ölen Sunland Baobabı’nın gövdesi, içinde bir şarap barınağına yer açacak kadar genişti (10 metreden fazla çap). Bu ağaç da bir zamanlar 6000 yaşında olduğu iddia edilmiş, ancak karbon tarihleme yöntemiyle yaşının yaklaşık 1060 olduğu anlaşılmıştı.

 Dünyanın Bilinen En Yaşlı Ağaçları

En yaşlı ağaç rekoru, baobablar değil, ABD’nin batı bölgelerinde (Nevada, Kaliforniya, Utah) bulunan Great Basin bristlecone çamlarına (Pinus longaeva) ait.

“Prometheus” adı verilen bir bristlecone çamı, 1960’larda kesildiğinde yapılan halka sayımı ve analizlerle yaklaşık 4900 yaşında olduğu tespit edilmişti. Bu, onaylanmış en yaşlı ağaçlardan biriydi.

Günümüzde bilinen ve yerinin gizliliği korunan en yaşlı canlı ağaç ise “Methuselah” adlı bir bristlecone çamıdır. White Mountains’ta (Doğu Kaliforniya) bulunan bu ağacın yaşı 4850 olarak hesaplanmıştır.

Harvard Üniversitesi’nden orman araştırmacısı Neil Pederson, tropikal bölgelerdeki ağaçların maksimum yaşlarını öğrenme konusunda bilimin hâlâ emekleme aşamasında olduğunu, ancak bristlecone çamının şu an için dünyadaki en yaşlı kanıtlanabilir canlı ağaç olduğunu ifade ediyor.

Ağaç Türlerine Göre Yaş Karşılaştırması

Great Basin Bristlecone Çamı

· Kayıtlardaki En Yüksek Yaş: ~4900 yıl
· Konumu: ABD (Nevada, Kaliforniya, Utah)
· Özellik: Bilinen en yaşlı ağaç türü.

Afrika Baobabı

· Kayıtlardaki En Yüksek Yaş: 2450 yıl
· Konumu: Afrika
· Özellik: En büyük çiçekli ağaç; su depolayan kalın gövde.

Türkiye’deki Yaşlı Ağaçlar (Örnek)

· Kayıtlardaki En Yüksek Yaş: 4000+ yıl (Zonguldak’taki bazı porsuk ağaçları)
· Konumu: Türkiye’nin çeşitli bölgeleri
· Özellik: Anıt ağaç statüsünde koruma altında.

 Tanzanya ve Kilimanjaro’nun Kültürel Mirası: Chagga Halkı

Tanzanya’daki ağaç iddiaları, bu ülkenin zengin doğal ve kültürel mirasına olan ilgiyi de artırıyor. Tanzanya, 132 farklı etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır.

Kilimanjaro Dağı’nın eteklerinde yaşayan Chagga halkı, bu bölgenin en tanınmış topluluklarından biridir. Chaggalar, en az 15. yüzyıldan beri bölgede tarımla uğraşan, girişimci ruhlu ve çalışkan bir topluluk olarak bilinir.

· Tarım Ustalığı: Verimli volkanik toprakta muz, kahve, manyok ve fasulye yetiştiriciliği yaparlar.
· Eğitime Verilen Önem: Misyonerler aracılığıyla erken dönemde eğitimle tanışmaları, Chaggaları Tanzanya’nın en eğitimli gruplarından biri haline getirmiştir.
· Dil: Ana dilleri Kichagga’nın yanı sıra, resmi dil Svahili ve İngilizce de yaygın olarak konuşulur.
· Geleneksel Konut: Eski evleri, tek girişli ve penceresiz arı kovanı şeklinde kulübelerdir.

Chagga kültürünü yakından görmek isteyenler için Marangu’da bir Chagga Müzesi bulunmaktadır.

Tanzanya’da Gezilebilecek Diğer Yerler: Mikocheni

Darüsselam Bölgesi’ndeki Kinondoni İlçesi’ne bağlı Mikocheni idari bölgesi, ülkenin canlı yaşamından bir kesit sunar.

· Nüfus: 2012 sayımına göre yaklaşık 32,947 kişi.
· Öne Çıkan Mekan: Makumbusho Köy Müzesi, Tanzanya’nın ana etnik gruplarına ait 16 geleneksel evin sergilendiği açık hava müzesidir.
· Kültür Deneyimi: Müzede geleneksel dans performansları izlenebilir ve yerel yemekler tadılabilir.

 Bilimsel Tespit Yöntemleri ve Zorluklar

Bir ağacın yaşını kesin olarak belirlemek, özellikle de baobab gibi içi boşalma eğiliminde olan dev ağaçlarda karmaşık bir iştir. En yaygın yöntem olan halka sayımı, ağacın gövdesine bir karot alma aleti (increment borer) sokularak gerçekleştirilir.

Ancak, tropikal bölgelerdeki ağaçlar her yıl bir büyüme halkası oluşturmayabilir. Bu da yaş tespitini zorlaştırır. Bilim insanları, bu kısıtlamaların üstesinden gelmek için radyokarbon (karbon-14) tarihleme gibi yeni teknikler kullanmaktadır. Gelecekte, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha yaşlı ağaçların keşfedilmesi mümkün olabilir.

Özet: Gerçekler Işığında

· 6000 yıllık ağaç iddiası doğru değildir. Dünyada onaylanmış böyle bir ağaç yok.
· En yaşlı canlı ağaç, ABD’deki ~4850 yaşındaki bir bristlecone çamıdır.
· En yaşlı baobab, öldüğünde ~2450 yaşında olduğu tespit edilen Zimbabve’deki ağaçtır.
· Baobablar, uzun ömürlü olmalarının yanı sıra, ikonik görünümleri ve ekosistemdeki kritik rolleri ile Afrika’nın doğal hazineleridir.

📌 Haber Özeti:

· Konu: Tanzanya’daki 6000 yıllık ağaç iddiasının bilimsel gerçeklerle incelenmesi.
· Doğruluk Durumu: İddia YANLIŞ. Fotoğraf kökeni belirsiz; bilinen en yaşlı ağaç ABD’de.
· Kilit Bilgi: En yaşlı canlı ağaç, 4850 yaşındaki “Methuselah” adlı bristlecone çamıdır.

Okumaya Devam Et

Gündem

Çadırlarda Mahsur Kalan Gazze: Soğuk ve Seller İnsani Kriz Derinleştiriyor

Yayımlandı

üzerinde

Çadırlarda Mahsur Kalan Gazze: Soğuk ve Seller İnsani Kriz Derinleştiriyor

Tarih: 28 Aralık 2025 | Okuma Süresi: 4 Dakika.| 03:00

Gazze Şeridi, art arda gelen şiddetli soğuk hava dalgaları ve yağışlarla mücadele ederken, yerinden edilmiş 1.5 milyondan fazla Filistinli için hayat dayanılmaz bir hal aldı. Yağmur suları altında kalan çadırlar, uçan brandalar ve çöken hasarlı binalar, bölgeyi yaşanamaz bir felaket alanına dönüştürdü.

 Felaketin Ortasındaki İnsan Manzaraları

Son haftalarda etkili olan fırtınalar, Gazze’deki kırılgan yaşamları altüst etti. Birleşmiş Milletler verilerine göre, yaklaşık 55 bin aile (yüzbinlerce kişi) barınakları veya eşyaları hasar gördüğü için doğrudan etkilendi. İnsanlar, içi su dolan çadırlarda, ıslak battaniye ve yataklarla uyumak zorunda kalıyor.

Ahmed es-Sus gibi birçok insan, “Bu gece yağmur suyunda boğulduk” diyerek yaşadıkları çaresizliği anlatıyor. Battaniyelerin suyla ıslandığını ve yerine koyacak başka bir şeyleri olmadığını ifade ediyor. Daha da trajik olan, bu ağır koşullara dayanamayan çocukların hayatını kaybetmesi. Sivil Savunma yetkilileri, aralarında 4 çocuğun da bulunduğu 17 Filistinlinin soğuk hava ve fırtına koşulları nedeniyle öldüğünü açıkladı.

 Üst Üste Gelen Fırtına Sistemleri

Meteoroloji uzmanı Leys el-Allami’ye göre bölge, bu kış üçüncü şiddetli soğuk hava sisteminin etkisi altına girdi ve pazartesiden itibaren dördüncü bir alçak basınç sistemi bekleniyor.

· Rüzgar: Saatte 70-80 km’yi bulan kuvvetli rüzgarlar, çadırları uçurdu ve yıkılma riski olan binaları tehdit ediyor.
· Yağış ve Sıcaklık: Şiddetli yağmur ve dolu beklenirken, akşam saatlerinde hava sıcaklığının yaklaşık 10 dereceye kadar düşmesi, ısınma imkanı olmayanlar için ölümcül bir risk oluşturuyor.

 Altyapı Tamamen Çökmüş Durumda

Fırtınaların etkisini bu kadar yıkıcı kılan, İsrail saldırılarıyla zaten yerle bir olmuş altyapı. Gazze’nin kuzeyindeki Belediyeler Birliği’nin açıklamaları, durumun vahametini gözler önüne seriyor:

· Su ve Kanalizasyon: Su kuyularının %90’ı, su ve kanalizasyon şebekelerinin %80’i tahrip edildi.
· Yönetim ve Ulaşım: Tüm belediye binaları kullanılamaz halde. Yolların büyük kısmı tahrip olmuş, ulaşım altyapısının %85’inden fazlası çalışmıyor.
· Çöp ve Salgın Tehdidi: Sokaklarda 250 binden fazla ton çöp birikti. Yakıt yokluğundan atık su pompaları çalıştırılamadığı için kanalizasyon suları sokaklara taşıyor; bu da kolera, hepatit ve çocuk felci gibi salgın hastalık riskini ciddi oranda artırıyor.

 Uluslararası Çağrılar ve Engelleyici Abluka

Gazze’deki yetkililer, acil müdahale için uluslararası topluma sesleniyor. Gazze Belediyeler Birliği, insani yaşamı kurtarmak için acil yardım talep ediyor. Ancak, 10 Ekim 2025’te yürürlüğe giren ateşkese rağmen İsrail’in, sınır kapılarını tam olarak açmaması ve gıda, tıbbi malzeme, çadır, konteyner ev ve yeniden imar malzemelerinin girişini engellemeye devam etmesi, krizin çözümünün önündeki en büyük engel olarak gösteriliyor.

Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, bu durumu, “Sınır kapılarının kapalı tutulması… sivillerin ‘tam anlamıyla önlenebilir risklere’ maruz kalması anlamına geliyor” sözleriyle özetliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar