Teknoloji
Güçlü büyüyen Turkcell’den güçlü yatırım

Türkiye’nin lider iletişim ve teknoloji şirketi Turkcell, 2024 yılı finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. 30’uncu yılında güçlü büyümesini devam ettiren Turkcell’in mobil faturalı abone sayısı, son 15 yılın rekorunu kırarak 1,9 milyon büyüdü ve 29,1 milyonu aştı. FAVÖK marjı, yıllık bazda %41,9 seviyesinde gerçekleşti. 2024 yılı grup gelirleri %7,8 artarak 166,7 milyar TL’ye ulaşırken; net kâr ise Ukrayna operasyonunun satışının da katkısıyla 23,5 milyar TL seviyesinde kaydedildi.
“Başarılarla dolu bir yılı geride bıraktık”
Turkcell’in başarılarla dolu bir yılı geride bıraktığını vurgulayan Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, şu mesajları verdi: “30. yılımızda, köklü temellerimiz ve yenilikçi vizyonumuzla paydaşlarımız için sürdürülebilir değer oluşturma hedefimize kararlılıkla ilerledik. Küresel ekonomideki dalgalanmalar ve belirsizliklere rağmen müşteri odaklı yaklaşımımız ve stratejik aksiyonlarımız sayesinde güçlü bir performans sergiledik. Varlıklarımızdan değer oluşturma odağı çerçevesinde Ukrayna’daki şirketlerimizin satışını tamamlayarak jeopolitik risklerimizi azalttık ve nakit pozisyonumuzu daha da güçlendirdik. Ayrıca, olağan genel kurul toplantısında temettü politikamız doğrultusunda alınan karar uyarınca, toplam brüt 6,3 milyar TL kâr payı dağıtımını gerçekleştirdik. Önümüzdeki yıl da stratejik hamlelerle tüm paydaşlarımız için yine sürdürülebilir bir değer ortaya koymayı hedefliyoruz.”
Mobil faturalı abonede son 15 yılın rekoru
Mobil segmentin lideri olarak uzun vadeli ve sürdürülebilir büyümeye öncelik verdiklerini belirten Dr. Ali Taha Koç, “Turkcell olarak izlediğimiz strateji ile ARPU artışı ve abone bazını büyütme dengesini sağlıklı bir şekilde yönettik. Toplam abone bazımız yıllık 578 bin artışla 43,1 milyon oldu. Mobil faturalı abone bazımız ise, son 15 yılın rekoruyla 1,9 milyon büyüyerek 29,1 milyonu aştı. Faturalı abone oranı yıllık bazda 5 puan yükselerek %76 seviyesinde gerçekleşti. Faturalı abone bazındaki genişleme sayesinde, Mobil ARPU %10,4 artış gösterdi” dedi.
Genel Müdür Dr. Ali Taha Koç şöyle devam etti: “Yaptığımız fiber yatırımlarını aboneye dönüştürme konusunda ise oldukça başarılı bir yıl geçirdik. Sabit genişbant segmentinde, uçtan uca fiber hizmetimizi daha fazla aboneye ulaştırma hedefimizi sürdürdük. Bu kapsamda, Turkcell fiber abone bazımız 2024 yılında 168 bin artış göstererek 2,5 milyon seviyesinde gerçekleşti. Fiber segmentinde abone dönüşüm oranı yıllık bazda 1,7 puan artış göstererek %42,7 seviyesine ulaştı. Bir kez daha belirtmek isterim ki; Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun fiber altyapıda imtiyaz sözleşmesi için yaptığı çağrıyı memnuniyetle karşıladık. Bu çağrıyı ve rekabet koşullarını gözeterek yapılacak ihaleye katılmayı bir görev olarak kabul ediyoruz. Türkiye’nin Turkcell’i olarak mobil iletişimde verdiğimiz dünya standartlarındaki hizmeti, fiber altyapı alanında da ülkemize sunmaya ve bu milli sorumluluğu üstlenmeye hazırız.”
“Veri merkezi işletmeciliğinde liderliğimizi sürdürüyoruz”
Dr. Ali Taha Koç, “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalsın” ilkesiyle yola çıktıkları veri merkezi işletmeciliği işinin gelirleri hakkında da bilgi verdi: “Pazar lideri olduğumuz veri merkezi işimize bu zamana kadar 467 milyon Euro yatırım yaptık. Yüksek kapasite ve üstün teknolojik altyapımız sayesinde 2024 yılında veri merkezi ve bulut hizmetleri gelirlerimiz %46 büyüme kaydetti. Yıl sonu itibarıyla 41,4 MW aktif IT kapasitesine ulaşan veri merkezlerimize 2025 yılı içerisinde yeni modüller ekleyerek, 8,4 MW yeni kapasite kurmayı hedefliyoruz. Uptime Institute tarafından dizayn, uygulama ve operasyon alanında verilen Tier III sertifikalarını aynı anda almaya hak kazanan Türkiye’deki ilk şirket olarak, veri merkezi işletmeciliğinde standartları belirliyoruz. Önümüzdeki yıllarda da bu alandaki yatırımlarımıza devam ederek, pazardaki liderliğimizi pekiştirmeyi amaçlıyoruz.”
Techfin segmentinin gruba güçlü katkısı (Kutu 1)
Paycell ve Financell markalarından oluşan techfin segmentinin 2024 yılını güçlü büyümeyle kapattığı bilgisini paylaşan Dr. Ali Taha Koç, şunları söyledi: “Sunduğu yenilikçi ödeme servisleri ile tüketicilerin alışkanlıklarını değiştiren Paycell, hizmet verdiği tüm dikeylerde büyüme sergiledi ve yıllık bazda %25 büyüme kaydederek gelirlerini 3,9 milyar TL seviyesine çıkardı. FAVÖK marjı 0,5 puan iyileşerek %43 seviyesinde gerçekleşti. Öte yandan, bireysel ve ticari finansman alanında faaliyet gösteren Financell, büyüyen kredi portföyü sayesinde 2024 yılında gelirlerini %32,8 yükseltti. Kredi portföyünün büyümesinde, bu yıl devreye aldığımız kişiye özel faiz uygulamamız sayesinde daha kapsamlı müşteri segmentlerine hizmet verebilmemiz önemli rol oynadı. Böylece, 2024 yılında da mikrokredi alanında lider finansman şirketi konumumuzu devam ettirdik.”
“Arazi tipi 3 güneş enerjisi santralimizi devreye aldık”
Turkcell için sürdürülebilirliğin stratejik bir odak alanı olduğunu hatırlatan Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç şunları söyledi: “Turkcell olarak, sadece insanlara değil, tüm canlılara ve yaşadığımız çevreye de değer veriyor, gelecek nesillerin dünyasının daha yaşanabilir olması amacıyla hareket ediyoruz. Bu kapsamda teknolojinin gücünü kullanarak tüm işlerimizi daha çevreci, verimli ve sürekliliği olan bir modele dönüştürmek adına sürdürülebilirlik alanındaki yatırımlarımızı hızlandırdık. Enerji yoğun bir sektörde faaliyet gösteren bir şirket olarak, elektrik ihtiyacımızın yüzde 100’ünü yenilenebilir enerji sertifikalı kaynaklardan karşılıyoruz. Ayrıca, 2024 yıl sonu itibarıyla 54 MW kapasiteye sahip arazi tipi güneş enerjisi santrallerimizin (GES) kurulumunu tamamlayarak Uşak ve Van’da 3 sahamızı devreye aldık. Toplamda 7 farklı ilde ve 11 lokasyondaki GES’lerimizin kurulu gücünü 2026 yılı sonuna kadar 300 MW’a çıkarmayı hedefliyoruz. İzmir Karadağ’da faaliyet gösteren 18 MW kurulu güce sahip rüzgâr enerjisi santralimiz de sürdürülebilirlik stratejimize katkı sağlıyor. Bu yatırımlarımız doğrultusunda, 2050 yılında net sıfır şirket olma hedefimiz kararlılıkla devam ediyor.
Son 10 yılda sosyal fayda projelerine 300 milyon dolardan fazla yatırım
“Çevreye olan etkimizi en aza indirip çocuklarımıza çok daha yaşanabilir bir dünya emanet etmek adına var gücümüzle çalışıyoruz. 2019’dan beri devam eden ‘Eğitime Dönüştür’ projesi bu bilincin çok anlamlı bir yansıması oldu. Bu proje kapsamında 14 tonu 2024 yılında olmak üzere, toplamda yaklaşık 50 ton tekno atık toplayarak geri dönüşüme kazandırdık ve yüzlerce çocuğun eğitimine destek olduk.
Bunun yanında 2016 yılından bu yana devam eden Turkcell Zekâ Gücü projemiz kapsamında, Türkiye’nin 55 şehrinde hayata geçirdiğimiz 87 teknoloji sınıfıyla her yıl 66 binden fazla öğrenciye ulaşıyoruz. Projeyle öğrenciler bugüne kadar ulusal ve uluslararası yarışmalarda 400’den fazla ödül ve şampiyonluk kazandı. Zekâ Gücü, çocuklarımızın teknolojiyi sadece tüketen değil aynı zamanda üreten, farkındalığı yüksek bireyler olarak yetişmesine büyük katkı sağlıyor.
Birçok sosyal sorumluluk projelerimizin yanı sıra; sporun, kültür ve sanatın herkes tarafından eşit erişilebilir olması için çalışıyoruz. Kadın-erkek, çocuk-yaşlı ve dezavantajlı bireylerin tüm spor ve kültür sanat aktivitelerine erişimi için sponsorluklar gerçekleştiriyoruz. Milli Takım sponsorluklarımız ve spor federasyonlarımıza verdiğimiz desteklere de devam ediyoruz” dedi.
2025’te yüzde 42 FAVÖK marjı hedefi
5G ihalesinin yapılacağı 2025 yılı, Turkcell’in yatırımlarına hız verdiği, telekom faaliyetlerinin yanı sıra veri merkezi işletmeciliği ve sürdürülebilir enerji odağına yoğunlaştığı bir faaliyet yılı olacak. Bu yıl için %7-%9 reel gelir büyümesi ve %41-%42 FAVÖK marjı gerçekleştirmeyi hedefleyen Turkcell; yatırımlarının gelirlerine oranının ise yaklaşık %24 seviyesinde olmasını öngörüyor.
Turkcell’e yabancı yatırımcıdan yoğun ilgi, yüksek güven (Kutu 2)
Dr. Ali Taha Koç, 2024 performansına dair şu değerlendirmeleri yaptı: “Hem şirketimiz hem de ülkemiz için önemli bir başarıya imza atarak, toplam 1 milyar dolar değerinde, Turkcell tarihinin en büyük uluslararası tahvil ihracını gerçekleştirdik. Ocak ayında ihraç ettiğimiz nominal değeri 500 milyon dolar olan 5 yıl vadeli tahvil ile 500 milyon dolar nominal değerli 7 yıl vadeli ilk sürdürülebilir tahvil, zorlu piyasa koşullarına rağmen yatırımcılardan büyük bir ilgi gördü. Bu başarı, Turkcell’in finansal gücünü ve uluslararası yatırımcıların şirketimize ve ülkemize duyduğu güveni bir kez daha ortaya koydu. Elde ettiğimiz bu fonu, dijital altyapımızı daha da güçlendirmek ve sürdürülebilir projelerimizi hayata geçirmek için kullanacağız.
Teknoloji
Avustralya tarihi kararı uyguladı: 16 yaş altına sosyal medya yasağı başladı
Avustralya tarihi kararı uyguladı: 16 yaş altına sosyal medya yasağı başladı
Avustralya, 16 yaşından küçüklerin sosyal medya hesaplarına erişimini yasaklayan ve “dünyada ilk” olarak nitelenen yasayı 10 Aralık 2025 itibarıyla yürürlüğe koydu. Instagram, Facebook, TikTok ve X gibi platformlardaki milyonlarca çocuk hesabı devre dışı bırakıldı.
Tarih: 10 Aralık 2025
Son Güncelleme: 10 Aralık 2025 00:30
Okuma Süresi: 4 dakika
Avustralya’da, 16 yaşından küçüklerin sosyal medya platformlarında hesap oluşturmasını ve bulundurmasını yasaklayan kanun, yerel saatle 10 Aralık 00.00’da yürürlüğe girdi. Dünyada bir ilk olan bu uygulama kapsamında, başta Instagram, Facebook ve TikTok olmak üzere 10 büyük sosyal medya platformunun, bu yaş grubundaki kullanıcı hesaplarını kapatması ve yeni hesap açılmasını engellemesi zorunlu hale geldi.

Yasak Hangi Platformları Kapsıyor?
Yasağın kapsamına giren ve 16 yaş altı hesapları kapatması gereken platformlar şunlar:
· Facebook, Instagram, Threads (Meta şirketi)
· TikTok (ByteDance şirketi)
· X (eski adı Twitter)
· Snapchat
· YouTube
· Reddit
· Kick ve Twitch (canlı yayın platformları)
WhatsApp, Messenger Kids, Google Classroom ve YouTube Kids gibi platformlar ise yasağın kapsamı dışında bırakıldı. Ayrıca, oyun platformları olan Roblox ve Discord da bazı özelliklerine yaş sınırlaması getirerek yasağın dışında kalmayı başardı.
Yasa Nasıl Uygulanacak? Sorumluluk Kimde?
Uygulamanın teknik sorumluluğu tamamen sosyal medya şirketlerine yüklenmiş durumda. Şirketlerin, kullanıcıların yaşını doğrulamak için “makul önlemler” alması gerekiyor. Bu önlemler arasında yüz yaşı tahmini teknolojileri veya resmi kimlikle doğrulama yöntemleri yer alabiliyor.
· Platformlara ağır cezalar: Yükümlülüklerini yerine getirmeyen şirketlere, tekrarlanan ihlallerde 49.5 milyon Avustralya Doları’na (yaklaşık 33 milyon ABD Doları) kadar para cezası kesilebilecek.
· Kullanıcılar ve aileler ceza almayacak: Çocukların yasağı delmeye çalışması veya ebeveynlerin buna göz yumması durumunda herhangi bir ceza öngörülmüyor.
Yasağa Yönelik Tepkiler ve Endişeler
Uygulama, toplumda ve uzmanlar arasında karışık tepkilere yol açtı.
Hükümet ve Destekçilerinin Görüşü:
BaşbakanAnthony Albanese, yasağın amacının gençleri “bitmek bilmeyen yayın ve algoritmaların” yol açtığı baskıdan korumak olduğunu belirtti. Albanese, gençlere “telefonunuzda gezinerek geçirmek yerine yeni bir spora başlayın, yeni bir enstrüman öğrenin” çağrısı yaptı.
Yapılan anketler,Avustralyalı seçmenlerin üçte ikisinin bu yasağı desteklediğini gösteriyor. Özellikle, çocuklarını siber zorbalık veya zararlı içerik nedeniyle kaybeden aileler, yasayı gecikmiş ancçok gerekli bir adım olarak görüyor.
Karşı Görüşler ve Endişeler:
· Sosyal İzolasyon: Bazı uzmanlar, yasağın özellikle dezavantajlı, engelli veya kırsal bölgelerde yaşayan gençler için sosyal izolasyonu artırabileceği konusunda uyarıyor. Örneğin, nadir bir sinir hastalığı olan 15 yaşındaki Ezra Sholl, “Sosyal medya yasağı dünyamı daraltacak” diyerek platformların kendisine benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla bağ kurma fırsatı verdiğini söylüyor.
· Uygulama Zorlukları ve Yeni Riskler: Birçok uzman, yasağın teknik olarak mükemmel şekilde uygulanamayacağını belirtiyor. Gençlerin, sanal özel ağ (VPN) kullanmak veya yaşlarını büyük göstermek gibi yollarla yasağı delmeye çalışabileceği, hatta daha az denetlenen ve daha karanlık köşelere itilebileceği endişesi dile getiriliyor.
· Yasal İtiraz: Digital Freedom Project (Dijital Özgürlük Projesi) adlı sivil toplum kuruluşunun desteğiyle iki genç, yasağın çocuk haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurdu.
Dünya Avustralya’yı İzliyor
Avustralya’nın bu radikal adımı, küresel düzeyde yakından takip ediliyor. Malezya, Danimarka ve Norveç gibi ülkeler benzer yasakları getirmeyi değerlendirdiklerini açıklarken, Avrupa Birliği de benzer kısıtlamaları benimsemek için bir karar aldı. Birleşik Krallık hükümeti ise Avustralya’nın yaklaşımını “yakından izlediklerini” ifade etti.
Özet: Ne Oldu?
· Ne Zaman: 10 Aralık 2025, yerel saatle 00.00.
· Kapsam: 16 yaşından küçük tüm Avustralyalılar.
· Sorumlu: Sosyal medya şirketleri (kullanıcılar veya aileler değil).
· Cezalar: Uyum sağlamayan şirketlere 49.5 milyon AUD’ya kadar para cezası.
· Amaç: Çocukları zararlı içerik, siber zorbalık ve dijital bağımlılıktan korumak.
Avustralya’nın bu “dünyada ilk” uygulaması, dijital çağda çocukları koruma ile ifade özgürlüğü ve sosyal katılım arasındaki dengeyi nasıl kuracağımız konusundaki küresel tartışmayı daha da alevlendirdi. Uygulamanın sonuçları, yalnızca Avustralya için değil, benzer adımlar düşünen tüm ülkeler için bir yol haritası olacak.
Teknoloji
NASA ve ESA’dan Tarihi Paylaşım: 3I/ATLAS’ın En Net Görüntüleri Açıklandı
NASA ve ESA’dan Tarihi Paylaşım: 3I/ATLAS’ın En Net Görüntüleri Açıklandı
Tarih: 10 Aralık 2025 Okuma Süresi: 4 dakika
NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Güneş Sistemi’mizin üçüncü yıldızlararası ziyaretçisi 3I/ATLAS kuyruklu yıldızının, Güneş’e yakın geçişinin ardından çekilmiş şimdiye kadarki en ayrıntılı ve net görüntülerini bilim dünyasıyla paylaştı. Gizemli ziyaretçi, 19 Aralık’ta Dünya’ya en yakın konumuna ulaşacak.

Gizemli Ziyaretçi Güneş’ten Geçtikten Sonra Canlandı
3I/ATLAS, 1 Temmuz 2025’te keşfedilmiş ve Güneş Sistemi’mize giriş yapan, 1I/’Oumuamua ve 2I/Borisov’dan sonraki üçüncü doğrulanmış yıldızlararası cisim olmuştu. Saatte yaklaşık 210 bin kilometre gibi olağanüstü bir hızla ilerleyen cisim, Ekim ayında önce Mars’ın yörüngesinin içinden, ardından da Güneş’e en yakın noktasından geçti.
Bu yakın geçiş, kuyruklu yıldızın iç yapısındaki buzların hızla buharlaşmasına yol açtı. Sonuç olarak 3I/ATLAS, belirgin biçimde parlaklaştı ve yoğun gaz ile toz püskürten aktif bir hale geldi. NASA yöneticileri, cismin kesinlikle doğal bir oluşum olduğunu ve herhangi bir yapay “tekno-imza” taşımadığını açıkladı.
Hubble ve Juice Uzay Araçlarından Kritik Gözlemler
NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu, 30 Kasım’da kuyruklu yıldızın yeni bir görüntüsünü yakaladı. Bu görüntüde, kuyruklu yıldızın parlak çekirdeği (nükleus) ve onu saran, buharlaşan buz ve tozdan oluşan geniş “koma” bulutu açıkça seçilebiliyor. Ayrıca, Güneş’e bakan taraftan yükselen ince gaz jetleri de görüntüde dikkat çekiyor.
Diğer taraftan, ESA’nın Jüpiter’e yolculuk yapan Juice uzay aracı, 2 Kasım’da kuyruklu yıldıza sadece 66 milyon kilometre gibi nispeten yakın bir mesafeden bakma fırsatı buldu. Juice, cismin komasını ve iki farklı kuyruğunu (bir plazma ve bir de toz kuyruğu) görüntülemeyi başardı.
20’yi Aşkın Uzay Aracı Tek Bir Cisme Kilitlemişti
3I/ATLAS’ın Güneş’e en yakın geçişi sırasında Dünya, Güneş’in diğer tarafında yer alıyordu ve doğrudan gözlem yapamıyordu. NASA ve uluslararası ortakları bu zorluğu aşmak için benzeri görülmemiş bir seferberlik başlattı. Hubble ve James Webb Uzay Teleskobu’nun yanı sıra, Mars yörüngesindeki araçlar, Psyche, Lucy ve hatta Parker Güneş Sondası gibi Güneş Sistemi’nin farklı noktalarındaki yaklaşık 20’den fazla uzay görevi, adeta bir “paparazzi ordusu” gibi bu tek gizemli cisme odaklandı.
Gözlem Yapan Bazı Uzay Araçları:
· Hubble Uzay Teleskobu: Yüksek çözünürlüklü optik görüntüler
· James Webb Uzay Teleskobu (JWST): Kızılötesi dalga boyunda kimyasal bileşim analizi
· Mars Keşif Yörünge Aracı (MRO): 2 Ekim’de yaklaşık 30 milyon km uzaktan görüntüledi
· Juice (ESA): Yakın mesafeden plazma ve toz kuyruğu gözlemi
· SOHO (ESA/NASA): 15-26 Ekim’de Güneş yakınındaki geçişini kaydetti
Neden Görüntüler Hala “Bulanık” Görünüyor?
Kameraların karşısına geçen NASA yetkilileri, paylaşılan ham görüntülerin Hollywood filmlerindeki gibi ultra net olmamasını şu şekilde açıkladı: Bu görüntüler, milyarlarca kilometre öteden, belki de başka bir yıldız sisteminden kopup gelmiş bir cismin “gerçek” ve “ham” anlarını yansıtıyor.
Örneğin, Güneş’e en yakın anını görüntüleyen SOHO gözlemevinin kamerası, 1980’lerin sonunda geliştirilmişti ve 30 yıldır uzayda çalışıyor. Ayrıca, Mars yüzeyindeki bir gezgini net görebilen MRO kamerası bile, Dünya’dan yüz milyonlarca kilometre uzaktaki küçük ve hızlı bir kuyruklu yıldızı yüksek çözünürlükte çekmekte zorlanabiliyor. Bilim insanları için asıl değerli olan, bu piksellerin içindeki ışık spektrumunu analiz ederek cismin kimyasal yapısını çözmek.
Başka Bir Yıldız Sisteminin Kimyasal İmzası
JWST ve SPHEREx gibi kızılötesi gözlem araçlarından gelen ilk veriler, 3I/ATLAS’ın Güneş Sistemi’ndeki kuyruklu yıldızlardan farklı bir kimyasal parmak izi taşıdığını gösteriyor. Karbondioksit (CO2) bakımından zengin olan kuyruklu yıldızın çekirdeğinde su buzunun varlığı da doğrulandı. Bu bulgular, cismin kökeninin Güneş Sistemi dışında olduğu tezini güçlendiriyor.
Boyutuna ilişkin ilk tahminler, çapının 440 metre ile 5.6 kilometre arasında olabileceğini gösteriyor. Bu, onu şu ana kadar tespit edilen en büyük yıldızlararası cisim yapıyor.
Amatör Gözlemciler İçin Son Şans
3I/ATLAS, 29 Ekim’de Güneş’e en yakın geçişini tamamladı ve artık Güneş Sistemi’nden çıkış yolculuğuna başladı. 19 Aralık 2025’te Dünya’ya yaklaşık 270 milyon kilometre mesafede, en yakın konumuna ulaşacak. Bu, Dünya ile Güneş arasındaki mesafenin neredeyse iki katı kadar bir uzaklık, bu nedenle herhangi bir çarpışma riski bulunmuyor.
Kuzey Yarım Küre’deki amatör gökbilimciler, bu tarihe kadar sabah saatlerinde, en az 20-30 cm çaplı bir teleskopla kuyruklu yıldızı gözlemleyebilme şansına sahip. Bu, başka bir yıldız sisteminden gelen bu nadir misafiri görmek için son fırsatlar olacak.
Bilim dünyası ise, Juice uzay aracının henüz Dünya’ya iletmediği veriler de dahil olmak üzere, elde edilen tüm verileri analiz etmeye devam ediyor. 3I/ATLAS, Güneş Sistemi’mizden ayrılmadan önce, evrenin uzak bir köşesindeki bir yıldız sisteminin yapıtaşları hakkında paha biçilmez bilgiler sunmaya devam edecek.
Teknoloji
Zaman Bir Yanılsama mı? Bilim Dünyasını Sarsan Soru
“Zamanın olmadığı bir evren, fizik kanunları açısından mümkün görünüyor.” – Fizikçi Jim Al-Khalili
Yayın Tarihi: 9 Aralık 2025
okuma Süresi: 5 dakika
Fizikçiler, zamanın doğasının düşündüğümüzden çok daha tuhaf olduğunu ve günlük algımızın aksine, evrenin temel bir bileşeni olmayabileceğini tartışıyor. Yeni teorilere göre, geçmişten geleceğe aktığını hissettiğimiz zaman, aslında kuantum dolanıklık gibi daha temel fiziksel süreçlerin yarattığı bir yanılsama olabilir. Bu radikal fikir, Einstein’dan bu yana kabul gören uzay-zaman anlayışını temelden sorguluyor.

Zaman Kavramı Neden Bu Kadar Gizemli?
Fiziğin en büyük iki teorisi, zamanı tamamen farklı şekillerde tanımlıyor. Bu uyumsuzluk, bilim insanlarının “zaman nedir?” sorusuna net bir cevap verememesinin temel nedeni.
· Genel Görelilik Teorisi: Einstein’ın teorisinde zaman, uzayla iç içe geçmiş dört boyutlu bir dokunun parçasıdır. Kütle ve enerji bu dokuyu büker; örneğin, güçlü bir yerçekimi alanı yakınında zaman daha yavaş akar.
· Kuantum Mekaniği: Atom altı dünyayı yöneten bu teoride ise zaman, denklemlerde dışarıdan eklenen, değişmeyen sabit bir parametreden ibarettir.
Bu iki teoriyi birleştirmek, modern fiziğin en büyük hedefi. Ancak ilk birleştirme denemeleri, şaşırtıcı bir sonuca işaret etti: Evrenin temel denklemlerinde zaman değişkeni hiç görünmüyordu. 1960’larda fizikçi John Wheeler ve Bryce DeWitt’in geliştirdiği ünlü denklem, zamansız bir evren resmi çizdi.

Kuantum Saat: Zaman Algımız Nereden Geliyor?
Zamanın bir yanılsama olduğu fikrini güçlendiren en ilginç teorilerden biri, algımızın kuantum dolanıklıktan doğduğunu öne sürüyor.
Kuantum dolanıklık, birbiriyle etkileşime girmiş iki parçacığın, aralarındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun, anında birbirini etkilemeye devam ettiği gizemli bir olgudur. Teoriye göre, bir “kuantum saat” (örneğin karmaşık bir atomik sistem) çevresiyle dolanık hale geldiğinde, bu etkileşim değişim ve sıralı olaylar illüzyonunu yaratır. Yani, saatle “dolanmamış” bir gözlemci için evren, donmuş, değişmeyen bir manzara gibi görünebilir. Bu yaklaşım, zamanı evrenin temel bir yapı taşı değil, kuantum etkileşimlerin bir yan ürünü olarak yorumlar.
Fizik Dünyası İkiye Bölünmüş Durumda
Zamanın gerçekliği konusunda bilim camiası iki karşıt görüşe ayrılmış durumda.
Zaman Gerçektir Diyenler:
· Lee Smolin (Teorik Fizikçi): Smolin, zamanın bir yanılsama olduğu fikrini “ürkütücü” buluyor. Ona göre, evrenin genişlemesi ve değişimi gibi olguları açıklayabilmek için zamanın temel ve gerçek bir bileşen olarak kabul edilmesi gerekiyor.
Zaman Yanılsamadır Diyenler:
· Julian Barbour (Teorik Fizikçi): Barbour, evrenin aslında “şimdi”lerden oluşan devasa ve statik bir koleksiyon olduğunu savunuyor. Zamanın “aktığı” hissinin, beynimizin bu birbirinden bağımsız anları ardışık olarak işlemesinden kaynaklandığını düşünüyor.
Zaman Yolculuğu Paradoksları ve Bilimin Çözüm Arayışları
Zamanın doğasına dair tartışmalar, zamanda yolculuk olasılığını ve beraberindeki paradoksları da gündeme getiriyor.
· Dede Paradoksu: Geçmişe gidip kendi büyükbabanızı öldürmeniz, kendi varoluşunuzu ortadan kaldırır. Bu da yolculuğunuzun hiç gerçekleşmemiş olmasına yol açar.
· Bootstrap (Kendi Kendini Var Etme) Paradoksu: Geçmişe gidip kendinize bir kitap verirseniz, o kitabın asıl yazarı kimdir? Bu paradoks, bir nesnenin veya bilginin net bir kökene sahip olmadan var olabileceğini gösterir.
Bilim insanları bu paradokslardan kurtulmanın yollarını arıyor. En dikkat çeken çözüm önerisi, Novikov’un Kendi Kendini Tutarlılık İlkesi’dir. Bu ilke, geçmişe yapılan herhangi bir yolculuğun zaten tarihin bir parçası olduğunu ve yolcunun geçmişte yapabileceklerinin, tarihte zaten olmuş olaylarla tutarlı olmak zorunda olduğunu savunur. Yani, paradoksa neden olacak bir eylem yapmanızın olasılığı sıfırdır.
Günlük Hayatta Zaman Hâlâ “Gerçek”
Tüm bu tartışmalar devam ederken, zaman günlük yaşamımızda ve teknolojimizde somut bir etkiye sahip. Einstein’ın görelilik teorisi, zamanın mutlak olmadığını kanıtlamıştır. Örneğin:
· Uzaydaki astronotların saatleri, Dünya’dakilere kıyasla saniyenin küçük kesirleri kadar ileri gider (çünkü daha yüksek hızda hareket ederler ve Dünya’nın yerçekiminden uzaktırlar).
· GPS uyduları, yörüngede hareket ederken yaşadıkları bu zaman genişlemesi etkisini sürekli düzeltmek zorundadır. Aksi takdirde, konum belirleme sistemleri birkaç dakika içinde kilometrelerce hata yapardı.
Bu nedenle fizikçiler, zamanın göreceli ve hatta bir yanılsama olabileceğini düşünseler bile, onu ölçmek ve olayları açıklamak için güçlü ve kullanışlı bir araç olarak kullanmaya devam ediyor.
Sonuç: Değişen Bilimsel Bakış
Zamanın bir yanılsama olup olmadığı sorusu henüz kesin olarak yanıtlanmış değil. Ancak bilim, zamanı mutlak ve evrensel bir saat olarak gören Newton’dan, onu esnek bir doku parçası olarak tanımlayan Einstein’a, ve şimdi de onu kuantum etkileşimlerin bir yan ürünü olarak görmeye başlayan yeni teorilere doğru önemli bir evrim geçiriyor. Bu araştırmalar, nihayetinde evreni ve içindeki yerimizi anlayışımızı kökten değiştirme potansiyelini taşıyor.
-
Gündem7 gün öncesparta’da kayıp çoban: “Öldürmüşler, kafasını kesmişler” — Başsız ceset ve arayış sürdü
-
Teknoloji4 gün önceAvustralya tarihi kararı uyguladı: 16 yaş altına sosyal medya yasağı başladı
-
Magazin1 hafta önceSON DAKİKA: Hande Sarıoğlu, uyuşturucu soruşturması kapsamında gözaltına alındı
-
Magazin5 gün önceIMDb 2025’in En Çok Konuşulan Yıldızlarını Açıkladı: İşte Yılın En Popüler Oyuncuları
-
Magazin1 hafta önceAdliye soygunu sonrası Bakan Tunç düğmeye bastı: 4 başmüfettiş görevlendirildi, Türkiye geneli denetim başladı
-
Sağlık1 hafta önce500 ml portakal suyu, 60 günde genleri değiştirdi — Portakal suyu içmek faydalı mı?
-
Magazin1 hafta önceÜnlü oyuncu Celil Nalçakan trafik kazası geçirdi — son açıklama ve görüntüler
-
Teknoloji1 hafta önceCloudflare ağı çöktü — bazı popüler uygulamalara erişim sağlanamıyor
