Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Gündem

Gözler olası Marmara depreminde: 300 bin bina risk altında

Yayımlandı

üzerinde

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Koçak, 1-7 Mart Haftası dolayısıyla İstanbul ve ‘deki yapı kalitesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin yoğun deprem riski altında olmasına rağmen yapı kalitesinin son derece kötü olduğuna dikkati çeken Koçak, bunun da bir tezat oluşturduğunu söyledi.

Yoğun deprem riski taşıyan bir bölgede üretilen her şeyin deprem gerçeğine uygun olması gerektiğinin altını çizen Koçak, üretilen bir binanın, tünelin veya yolun tamamının depreme dayanıklı olmasının önemli olduğunu belirtti.

Koçak, özellikle kamu binalarının deprem sonrası halihazırda kullanılabilecek durumda olmasının önemine değinerek “İnsanların zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabileceği fırınların ve marketlerin sürekli açık olması gerekiyor. Yani halkın ihtiyaçlarını görebileceği noktada su ihtiyacı, pis suyu giderlerinin kaybolmaması, kırılmaması gerekiyor. ” dedi.

Koçak, Kahramanmaraş, Kocaeli, Erzincan ve Bingöl depremlerine bakıldığında yapıların kalitesiz olduğunu ayrıca yeraltı tesislerinin uygun olmadığını anlattı.

Gözler olası Marmara depreminde: 300 bin bina risk altında - 1 17 Ağustos Marmara depremi

“2000 YILI ÖNCESİ YAPILMIŞ BİNALARIMIZ SON DERECE KALİTESİZ”

Koçak, İstanbul’un nüfusunun kalabalık olduğunu ifade ederek, “Bugün belki de İstanbul’un nüfusu 25 milyona dayandı. Biz İstanbul’daki yapıların riskini biliyoruz. Özellikle 2000 yılı öncesi yapılmış binalarımız son derece kalitesiz.” diye konuştu.

Kontrol mekanizmasının 2000 yılından önce çok iyi olmadığını kaydeden Koçak, şunları söyledi:

“İstanbul’da çok riskli olduğunu söylediğimiz, depremde ciddi sorun yaşayacağını düşündüğümüz 300 bin bina var. Burada 1 milyon 200 bin, 1 milyon 300 bin konutumuz (bağımsız bölüm) var. 1999 öncesinin tamamını dikkate alırsanız nüfusun yarısı o binalarda yaşıyor. Bu çok ağır bir durum. Düşünebiliyor muyuz İstanbul’da bir olduğu zaman nüfusun yarısı bundan etkilenecek.”

Prof. Dr. Koçak, “nüfusun yarısının depremden etkilenmesi” demenin, can kaybının ve yaralanmaların çok fazla olacağı anlamına geldiğini vurgulayarak, “Biz artık yerel yönetimlere ve bakanlıklara ne kadar insanı kurtarabilirsek o kadar iyi diyoruz. Biz artık çevrecilikten, şehircilikten işte yeşil alanlar çoğalsından bir nebze vazgeçtik. Binalarımızı yenileyelim en azından bu can kayıplarını önleyelim, ne kadar insanı az etkilenirse o kadar iyi diye düşünmeye başladık.” diye konuştu.

Olaya sadece İstanbul açısından bakmadıklarını dile getiren Koçak, “Yer bilimci arkadaşlarımız açıklamalarda bulunuyor. Diyorlar ki, ‘Adana’da yine bir deprem beklentimiz var. Hatta Kıbrıs’ta bile bir deprem beklentimiz var.’ Şimdi bu bölgelere bakınca o bölgelerdeki yapı kalitelerimiz de maalesef aynı. Dolayısıyla olarak topyekun böyle bir deprem riski altında yaşayan ve eski binalar içerisinde oturan insanlar topluluğuyuz maalesef.” ifadelerini kullandı.

Gözler olası Marmara depreminde: 300 bin bina risk altında - 2 Resmi olmayan verilere göre, Gölcük depreminde 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri hasar gördü.

“MUTLAKA BİNALARINI GÜÇLENDİRMELERİ GEREKİYOR”

Koçak, 2000 yılı öncesi yapılmış eski binalarda oturanların mutlaka binalarını güçlendirmeleri ya da yıkıp yeniden yapmaları gerektiğini belirterek, “Hiç başka şansımız yok. Evet maliyet çok fazla. Hakikaten İstanbul’u rehabilite etmek çok zor ve maliyetli bir durum ama can kaybını düşünürsek bu inanılmaz boyutlara gelebiliyor. Şimdi bir tercih yapacağız ve diyeceğiz ki ‘Biz can kayıplarını önlemek istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu tarih öncesinde yapılan yapıların hepsine gecekondu dediğini aktaran Koçak, “6 katlı gecekondu olmaz ama bina maalesef gecekondu niteliğinde yapılmış. Çünkü o mantıkla yapılmış binalar ve tamamen kalfanın ve müteahhidin inisiyatifine bırakılmış binalar. Hiçbir mühendislik hizmeti yok.” dedi.

Koçak, konusunda merkezi ve yerel yönetimlerin bir araya gelmesi gerektiğini kaydederek, “Üniversiteler ve meslek odaları da buraya destek verirse biz ancak bu çaresizliği ortadan kaldırabiliriz. Bu şekilde eğer biz konutlarımızı dönüştürebilirsek deprem riskini ortadan kaldırıp belki geçici güçlendirme de olabilir bunlarda. Bu şekilde bir çalışma içerisine girersek zannediyorum biz depremi daha hasarsız atlatabiliriz. Yoksa afet olacak yine.” ifadelerini kullandı.

NTV uygulamasını indirin, gelişmelerden haberdar olun

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Milli Sporcu Eşine Kabusu Yaşattı: “Bacaklarının Arasında Boğmaya Çalıştı, Az Kalsın ÖLÜYORDUM”

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması

İsparta’da milli sporcu eşi tarafından aylardır şiddet gören 19 yaşındaki Dilan D. yaşadığı dehşeti “Bacaklarının arasında boğmaya çalıştı, yaşamak istiyorum” sözleriyle anlattı. Olayın detayları, hukuki süreç ve uzman görüşleri bu makalede.

1. Olayın Özeti

Isparta’da 19 yaşındaki bir çocuk annesi olan Dilan D., eşi M.D.’nin yaklaşık 5–6 aydır fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kaldığını açıkladı. Dilan D., “Tişört neden yatağın üstünde?”, “Işık neden açık kaldı?”, “Yağ çok olmuş” gibi sebeplerle defalarca dövüldüğünü belirtti  Telefonun sesini kısmayı talep ettiği için saldırıya uğradığını, ağzı burnunun sıkıldığını, hatta “bacaklarının arasında boğmaya çalıştığını” anlatarak, “Az kalsın ölüyor, yaşamak istiyorum” dediğini söyledi .


2. Şiddetin Süreci ve Mağdurun İfadesi

  • Başlangıç: Şiddetin ilk aylarda sözlü uyarılarla başladığı, zamanla fiziksel darbeye evrildiği ifade ediliyor.

  • Yoğunlaşma: Son 5-6 aydır neredeyse her tartışmada fiziki saldırı gerçekleştiği, darp sonrası pişmanlık değil, yeni suçlama gerekçeleriyle şiddetin devam ettiği vurgulanıyor

  • Kritik An: Dilan D., “Telefonun sesini kıs dedim diye bana saldırdı. Bacaklarının arasında boğmaya çalıştı; az kalsın ölüyor, yaşamak istiyorum” diyerek yaşadığı kabusu anlattı


3. Hukuki Süreç ve Yetkili Merciler

  1. Şikâyet: Mağdurun ifadesinin ardından Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı.

  2. Koruma Kararı: Mahkemeden kadına yönelik acil koruma tedbirleri talep edildi.

  3. İddianame ve Dava: Deliller (fotoğraflar, tanık beyanları) toplanarak iddianame düzenlenmesi bekleniyor. Uzmanlar, erkeğin tutuklanması ve uzaklaştırma kararının kritik olduğunu söylüyor .


4. Uzman Görüşleri ve Psikolojik Destek

  • Psikolog Yorumu: Aile içi şiddetin tekrarlama riski yüksek olduğundan, mağdurun hem tıbbi hem de psikolojik destek alması elzem .

  • Sosyal Hizmetler: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı birimler çatışma çözümü ve koruma programları yürütüyor. Mağdurlara geçici konaklama, danışmanlık ve hukuki rehberlik sağlanıyor.


5. Toplumsal Farkındalık ve Önleyici Önlemler

  • Erken Tanı: Şiddet döngüsü başladığı anda fark edilmesi, mağdurun hayatını kurtarabilir.

  • Eğitim Programları: Spor kulüpleri, federasyonlar eşler arası iletişim ve şiddet önleme seminerleri düzenleyebilir.

  • Yasal Düzenlemeler: Mevcut 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması, kadına şiddet oranlarını azaltmada kilit rol oynar.


6. Sonuç ve Çağrı

Bu tür trajik olayların önüne geçebilmek için toplumsal dayanışma, hızlı hukuki müdahale ve psikososyal destek bir arada yürütülmelidir. “Yaşamak istiyorum” diye haykıran mağdurların sesi olmak, her bireyin ve kurumun ortak sorumluluğudur.

Okumaya Devam Et

Gündem

Yanan 3.000 Hektar Ormanın Ekosistem İyileşme Süresi: Neden 100 Yıl Gerekli?

Yayımlandı

üzerinde

BURSA’DAKİ ORMAN YANGININDA 3 BİN HEKTARLIK ALAN KÜL OLDU (POLAT TAHA ÖZTÜRK/BURSA-İHA)
Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Burak Arıcak, Bursa’daki orman yangınlarında yaklaşık 3 bin hektarlık alanın zarar gördüğünü belirterek, tam anlamıyla bir orman ekosisteminin yeniden oluşmasının 100 yılı bulabileceğini söyledi. Yangının ardından bir yıl içinde ağaçlandırma çalışmalarına başlanacağı bildirildi.

Açıklama :
Bursa’daki 3.000 hektar orman yangınının ekosisteminin eski haline dönmesi 100 yılı buluyor. Doğal ve yapay yenilenme süreçlerini keşfedin

Giriş

2025 yazında Bursa’yı etkisi altına alan orman yangınları, yaklaşık 3.000 hektarlık bir alanı küle çevirdi. Bu büyüklükteki bir ormanlık alanın ekosistem işlevlerini tam anlamıyla geri kazanması ise ne yazık ki sadece birkaç yıl ya da on yıl içinde gerçekleşmiyor. Uzmanlar, doğal süreçlerle tam bir iyileşme için 100 yılı bulabileceğini belirtiyor .

Bursa’daki 3.000 Hektarlık Yangın ve İlk Bulgular

Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arıcak, yanan alanın büyüklüğünün 2.200 futbol sahasına denk geldiğini vurguladı. Bu ölçek, toprak yapısı, karbon depolama kapasitesi ve biyoçeşitlilik açısından telafisi güç bir kayıp anlamına geliyor .

Ekosistem İyileşme Sürecinin Aşamaları

  1. Çalı ve Ot Örtüsü Yenilenmesi (Aylar–Yıl): Yangın sonrası ilk olarak birkaç ay içinde çayır ve çalı türlerinde yeşillenme başlar.

  2. Genç Ağaçlar ve Fidanlaşma (10–20 Yıl): İlk on yılda hızlı büyüyen türler (örneğin kızılçam fideleri) toprağı tutmaya başlar.

  3. Olgun Orman Dokusunun Oluşması (30–100 Yıl): Ağır yanmanın yaşandığı alanlarda eski biyolojik çeşitliliğin ve toprak mikrobiyolojisinin tam anlamıyla geri gelmesi 30 ila 100 yıl arasında sürebilir .

Doğal Yenilenme vs. İnsan Müdahalesi

  • Doğal Yenilenme (≈ 100 Yıl): Eko-sistem kendi haline bırakıldığında, karmaşık etkileşimlerin (mantarlar, toprak solucanları, su döngüsü vb.) tam olarak oturması yüz yılı bulur .

  • Ağaçlandırma Çalışmaları (≈ 50 Yıl): İnsan eliyle düzenli fidan dikimi, sulama ve toprak iyileştirmesi yapıldığında orman yapısına dönüşüm süresi yaklaşık 50 yıla kısalır .

  • Ekosistem Restorasyonu (≈ 70 Yıl): Hem ağaç hem de alt bitki örtüsü, böcek-mantar-toprak canlıları ve su döngüsünü içeren kapsamlı bir restorasyonda süreç 70 yıla kadar inebilir .

Süreci Etkileyen Başlıca Faktörler

  • İklim Koşulları: Yıllık yağış miktarı ve mevsimsel sıcaklık değişimleri, tohum çimlenme oranını doğrudan etkiler.

  • Toprak Yapısı ve Erozyon: Yangın sonrası toprak yüzeyinin ısıtılması, organik madde kaybına yol açar; bu da erozyon riskini artırır.

  • Biyoçeşitlilik ve Genişlik: Tek tür yerine karma orman yapıları, yangın sonrası geri dönüşümü hızlandırır.

  • Uygulanan Yönetim Stratejileri: Kontrollü yanma, tohum bankası oluşturma ve mikro-toprak iyileştirmesi gibi yöntemlerin etkinliği süreci kısaltabilir.

Sonuç ve Öneriler

Bursa’daki yangın gibi büyük ölçekli felaketlerde, ekosistemin kendini toparlaması ancak bir asrı aşkın zaman alıyor. Bu nedenle:

  • Erken Müdahale: Yangın söndürme faaliyetleri kadar yangın öncesi risk yönetimi de kritik.

  • Karma Restorasyon Modelleri: Hem doğal yenilenme hem de insan güdümlü ağaçlandırma bir arada uygulanmalı.

  • Sürekli İzleme ve Araştırma: Toz, karbon salınımı ve toprak kimyası izlenmeli; modelleme çalışmaları güncellenmeli.

Doğanın ilerleme temposuna saygı duyarak ve bilimsel yöntemlerle destekleyerek, yanan ormanlarımızı gelecek kuşaklara güçlü bir şekilde bırakabiliriz.

Okumaya Devam Et

Gündem

Kamçatka’da 600 Yıl Sonra İlk Kez Patlayan Krasheninnikov Yanardağı: Deprem, Tsunami ve Volkanik Felaket Zinciri

Yayımlandı

üzerinde

Açıklaması:
Kamçatka Yarımadası’ndaki Krasheninnikov Yanardağı, 600 yıl aradan sonra ilk kez faaliyete geçerek 6.000 m yüksekliğinde bir kül bulutu oluşturdu. Aynı hafta yaşanan 8,8 büyüklüğündeki deprem ve tsunami uyarılarıyla birleşen bu doğa olayı, bölgedeki felaket zincirini gözler önüne seriyor.

Giriş

Kamçatka Yarımadası, Pasifik Ateş Çemberi üzerinde yer alan jeolojik açıdan dünyanın en aktif bölgelerinden biri. 3 Ağustos 2025’te yaşanan olağanüstü doğa olayları, bölgeyi bir felaket zincirinin tam ortasına yerleştirdi. Önce 8,8 büyüklüğünde bir deprem ve tsunami uyarıları, ardından 600 yıl sonra ilk kez patlayan Krasheninnikov Yanardağı, bilim insanlarını ve yerel yetkilileri alarma geçirdi .

Volkanik Patlama Detayları

  • Yanardağ Adı: Krasheninnikov Yanardağı

  • Yükseklik: 1.863 m

  • İlk Tarihî Patlama: 1463 civarı (tarihsel kayıtlarda yaklaşık ±40 yıl sapma ile)

  • Mevcut Patlama: 3 Ağustos 2025, gece saatlerinde gerçekleşti .

  • Kül Bulutu Yüksekliği: Yaklaşık 6.000 m’ye ulaştı.

  • Yayılma Yönü: Bulut, rüzgârın etkisiyle doğuya, Pasifik Okyanusu’na doğru sürükleniyor.

Deprem ve Tsunami Uyarıları

Geçen hafta Uzak Doğu’da meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki depremin epicentresi Kamçatka açıklarındaydı. Bu sarsıntı, Türkiye saatiyle 28 Temmuz 2025’te gerçekleşti ve tsunamiyi tetikleyebilecek düzeyde akustik enerjiyi okyanusa iletti. Japonya, Filipinler ve ABD’nin batı kıyılarına kadar tsunami uyarıları yapıldı, ancak büyük hasar rapor edilmedi .

Bilimsel Bağlantı ve Olası Tetkik Nedenleri

Uzmanlar, deprem ile volkanik aktivite arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Tarihte de şiddetli depremler, yüzey altı çatlakları genişleterek magma odalarını harekete geçirebilmişti (ör. 1960 Şili Depremi ve Puyehue Volkanı) . Kamçatka’da da benzer bir etkiyle, sismik enerjinin magma odasına basınç uyguladığı ve Krasheninnikov’u uyandırdığı düşünülüyor.

Bölgesel ve Küresel Etkiler

  • Ulaşım: Uçuş rotalarında kesintiler yaşanabilir; Asya-Pasifik hattındaki hava sahası kısmen kapatıldı.

  • Ekosistem: Volkanik kül yağmuru, deniz yaşamını ve kıyı ekosistemlerini etkileyebilir.

  • Yerleşim: Kamçatka’daki küçük köyler, özellikle Klyuçi bölgesi, sağlık ve temiz hava önlemleri için boşaltıldı veya kısmi tahliye çağrıları yapıldı.

Sonuç

Kamçatka’da meydana gelen bu felaket zinciri, Pasifik Ateş Çemberi’ndeki biyo-jeolojik tehlikeleri bir kez daha hatırlattı. 600 yıldır sessiz kalan Krasheninnikov Yanardağı’nın uyanışı; depremler, tsunamiler ve volkanik patlamaların birbiriyle nasıl iç içe geçebileceğinin çarpıcı bir örneği oldu. Uzmanlar, bölgedeki izleme ağlarını güçlendirerek benzer zincirleme reaksiyonların erken tespitine odaklanacak.


Not: Bu makale, Reuters ve diğer saygın haber ajanslarının en güncel bilgilerine dayanarak hazırlanmıştır. Lütfen gelişmeleri takip etmek için yetkililerin ve sismoloji merkezlerinin resmi açıklamalarını izleyin.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar