Sağlık
Dünyada ilk: Bel soğukluğu aşısı başlıyor

İngiltere‘de Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) bugün karşı bel soğukluğuna (gonore) karşı dünyada bir ilk olan aşılama programını başlatacak.
Bu yılın başlarında, NHS İngiltere, rekor sayıda gonore vakası ve giderek artan antibiyotik dirençli suşlar nedeniyle, uygun hastaların ağustos ayı başından itibaren aşı olmaya başlayacağını duyurmuştu.
Sky News’ün haberine göre Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanlığı, cinsel sağlık kliniklerinin bugünden itibaren cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı ücretsiz aşı sunabileceğini açıkladı.
ENFEKSİYONLARIN SEYRİNİ DEĞİŞTİRECEK
Halk sağlığı ve önleme bakanı Ashley Dalton yaptığı açıklamada, bu uygulamanın “rekor seviyelere ulaşan bir enfeksiyonu önlemede önemli bir dönüm noktası olduğunu” söyledi. Dalton, “Bu hükümetin dünya çapında bir ilk olan aşılama programı, enfeksiyonların seyrini değiştirecek ve antibiyotik direncinin artan tehdidiyle doğrudan mücadeleye yardımcı olacaktır” dedi.
Bakan, “Aşı olmaya uygun olan herkesi, sadece kendilerini değil, cinsel partnerlerini de korumak için aşı olmaya şiddetle teşvik ediyorum” diye ekledi.
TEŞHİS SAYISI 85 BİNE ULAŞTI
2023 yılında gonore teşhisleri 85 bine ulaştı. Bu, kayıtların başladığı 1918 yılından bu yana en yüksek rakam ve 2012 yılına göre üç kat daha fazla.
Aşı, bakteriden en yüksek risk altında olan kişilere ücretsiz olarak sunulacak. Bu kişiler arasında, son 12 ay içinde birden fazla cinsel partneri olan ve bakteriyel cinsel yolla bulaşan enfeksiyon geçiren eşcinsel ve biseksüel erkekler de yer alıyor.
Aşı, meningokok B hastalığına karşı koruma sağlamak için kullanılan mevcut bir aşı olan 4CMenB’yi temel alıyor.
Ancak, gonoreye karşı yüzde 32,7 ile yüzde 42 arasında etkili, bu da hastalığa yakalanma olasılığını tamamen ortadan kaldırmayacağı anlamına gelir.
DHSC, Imperial College London tarafından yürütülen ve aşılamanın önümüzdeki on yıl içinde 100 bin gonore vakasını önleyebileceğini ve NHS’ye 7,9 milyon sterlinin üzerinde tasarruf sağlayabileceğini belirten analize atıfta bulundu.
Sağlık
Anne Sütüne Kadar Sızan Görünmez Tehlike: Mikroplastikler İnsan Sağlığını Nasıl Tehdit Ediyor?
Anne Sütüne Kadar Sızan Görünmez Tehlike: Mikroplastikler İnsan Sağlığını Nasıl Tehdit Ediyor?
Tarih: 25.12.2025 Saat: 10:00 Okuma Süresi: 4 dk

“Mikroplastik artık bir çevre değil, doğrudan bir sağlık sorunu.” Çevre Yönetimi Uzmanı Sara Sajedi
Bilim insanları tarafından yeni yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin anne sütü de dahil olmak üzere soframıza gelen pek çok temel gıdada bulunduğunu ortaya koyuyor. Dünya genelinde hızla yayılan bu kirlilik, sadece çevre için değil, doğrudan insan sağlığı için de kritik bir tehdit haline gelmiş durumda.
Mikroplastikler Doğal Gıdalarımıza Nasıl Sızıyor?
Bilim dünyasını sarsan araştırmalar, plastiğin hayatımıza ne denli nüfuz ettiğini gözler önüne seriyor. Anne sütü, plasenta ve insan kanında dahi tespit edilen mikroplastikler, artık sadece denizlerin ve toprağın değil, insan vücudunun da bir parçası haline gelmiş durumda.
Bu küçük partiküller gıdalara birden fazla yoldan bulaşıyor. Tarım yapılan topraklar, plastik atıklarla ve sentetik giysilerden yayılan liflerle kirleniyor. Plymouth Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, mikroplastiklerin, bitkilerin köklerindeki koruyucu bariyeri aşarak turp gibi sebzelerin yenilebilir kısımlarına kadar ulaştığını kanıtladı. Benzer şekilde, havada uçuşan mikroplastikler, hayvan yemlerine ve açıkta duran gıdalara karışabiliyor.
· Süt ve Süt Ürünleri: Araştırmalar, mikroplastiklerin süt ve süt ürünlerine, hayvan yeminden, sağım ekipmanlarından veya işleme süreçlerinden bulaşabileceğini gösteriyor. Özellikle uzun süre olgunlaştırılan peynirlerde, su kaybı nedeniyle bu partiküllerin konsantrasyonu daha da artıyor.
· Şişelenmiş Su: Concordia Üniversitesi araştırmasına göre, düzenli olarak şişelenmiş su tüketen bir kişi, musluk suyu içen birine kıyasla yılda 90 bin adet daha fazla mikroplastik partiküle maruz kalıyor.
· Deniz Ürünleri: Özellikle midye ve istiridye gibi kabuklu deniz canlıları, suyu filtreleyerek beslenmeleri nedeniyle yüksek miktarda mikroplastik biriktirebiliyor.

Gıdalardaki Mikroplastik Kaynakları
•Sebze ve Meyveler: Kirli toprak ve sulama suyu yoluyla.
•Süt ve Peynir: Hayvan yemi, ekipman ve işleme sırasında.
•İçme Suyu: Plastik şişe ve dağıtım borularından.
•Deniz Mahsülleri: Kirli deniz suyundan.
•Paketli Gıdalar: Plastik ambalaj temasından.

Günlük Hayatta Mikroplastiklere Maruz Kalma Yollarımız
Mikroplastiklere maruziyetimiz sadece yediklerimizle sınırlı değil. Yapılan son çalışmalar, insanların zamanlarının ortalama %90’ını geçirdiği kapalı mekanlarda bile ciddi risk altında olduğunu ortaya koydu. Halı, perdeler, sentetik kumaşlı mobilyalar ve plastik içeren tüm eşyalar, zamanla aşınıp havaya mikroskobik plastik parçacıklar salıyor.
Bu durum özellikle otomobil kabinlerinde daha tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Küçük ve kapalı bir alan olan araç içi, plastikten yapılmış torpido, direksiyon, koltuk kumaşları gibi birçok parçanın güneş ışığı ve sürtünmeyle parçalanması sonucu, ev ortamına kıyasla 4 kat daha yoğun mikroplastik partikül barındırabiliyor. Araç kullanırken veya seyahat ederken farkında olmadan bu partikülleri soluyoruz.
Soluduğumuz Hava: Fransa’da yapılan bir araştırma, yetişkin bir bireyin sadece kapalı mekanlardan günde 68 bin adet mikroplastik partikül soluyabileceğini öngörüyor. Bu partiküller akciğerlerin derinliklerine kadar ulaşabiliyor.
Tenimize Temas Edenler: Cilt bakım ürünlerindeki mikroboncuklar (yasaklanmış olsa da bazı ürünlerde hala bulunabiliyor) ve sentetik giysiler de temas yoluyla vücuda girebilen mikroplastik kaynakları arasında gösteriliyor.

Mikroplastikler Hangi Hastalıklara Yol Açabilir?
Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, mevcut bilimsel bulgular endişe verici bir tablo çiziyor. Bu küçük parçacıklar, fiziksel varlıklarının yanı sıra, üzerlerine yapışan ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler ve plastiğe esneklik kazandırmak için eklenen ftalatlar, Bisfenol A (BPA) gibi hormon sistemini bozucu kimyasallar da taşıyabiliyor.
Araştırmalar, mikroplastiklerin vücutta şu potansiyel hasarlara yol açabileceğini gösteriyor:
· Kronik İltihaplanma ve Oksidatif Stres: Vücut, yabancı bir madde olarak gördüğü plastik parçacıklarla savaşmak için sürekli bir iltihabi reaksiyon başlatabilir. Bu durum, zamanla hücrelere zarar verebilir.
· Kalp-Damar Hastalıkları: Mart 2024’te yayınlanan bir araştırma, şah damar dokusunda mikroplastik bulunan bireylerin, bulunmayanlara kıyasla gelecek üç yıl içinde kalp krizi, felç geçirme veya ölüm riskinin 2 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
· Hormonal (Endokrin) Bozukluklar: Taşıdıkları kimyasallar nedeniyle üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir, doğurganlık sorunlarına ve gelişimsel bozukluklara zemin hazırlayabilir.
· Bağırsak Mikrobiyotasında Değişim: Bağırsaktaki faydalı bakteri dengesini bozarak iltihabi bağırsak hastalıkları gibi sorunlarla ilişkilendirilebilir. Hatta bağırsak-beyin ekseni üzerinden depresyon riskini artırabileceğine dair bulgular mevcut.
· Nörotoksik Etki: Hayvan çalışmaları, nanoplastiklerin kan-beyin bariyerini aşarak beyin dokusuna yerleşebildiğini ve nöronlarda hasara yol açabildiğini göstermiştir.
Bilim İnsanları ve Uzmanlardan Çağrı: Acilen Harekete Geçilmeli
Konuyla ilgili çalışmalar yürüten bilim insanları, durumun aciliyetine dikkat çekiyor. Concordia Üniversitesi’nden Sara Sajedi, “Bu artık bir çevre değil, doğrudan bir sağlık sorunu” diyerek plastik kullanımının azaltılması çağrısında bulunuyor. Uzmanlar, tek kullanımlık plastik şişelere yönelik daha katı yasal düzenlemeler yapılması, üreticilerin ürünlerinin tüm yaşam döngüsünden sorumlu tutulması ve tüketicilerin bilgilendirilmesi için zorunlu etiketleme sisteminin getirilmesi gerektiğini savunuyor.
Tüketiciler olarak, maruziyetimizi azaltmak için bireysel olarak atabileceğimiz adımlar şunlar olabilir:
1. Cam ve Paslanmaz Çelik Alternatiflere Yönelin
· Su taşımak ve saklamak için cam şişe veya matara kullanın.
· Yiyecekleri saklamak için cam veya seramik kapları tercih edin.
· Çay, kahve gibi sıcak içecekler için tek kullanımlık plastik bardaklardan kaçının.
2. Ev ve Araç İçi Havanızı İyileştirin
· Evinizi düzenli olarak havalandırın.
· Mümkün olduğunca doğal liflerden (pamuk, yün, keten) yapılmış tekstil ürünleri (perde, döşeme, giysi) kullanın.
· HEPA filtreli bir hava temizleyici kullanmayı değerlendirin.
3. Alışveriş Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin
· Pazara file veya bez torba ile gidin.
· Meyve ve sebzelerin plastik ambalajlı olanlarını tercih etmeyin.
· Şişelenmiş su tüketimini mümkün olduğunca azaltın, musluk suyu için kaliteli bir filtre kullanın.
4. Gıda Hazırlama ve Saklama Koşullarına Dikkat Edin
· Plastik ambalajlı gıdaları, özellikle ısıtırken veya pişirirken ambalajından çıkarın. Isı, plastikten gıdaya kimyasal geçişini hızlandırır.
· Mümkünse taze, işlenmemiş ve yerel ürünleri tercih edin.
Sağlık
Tavşan Kanı Çayda Şok Hile! Bakanlık İfşa Etti: İşte Gıda Boyası Katılan Markalar
Tavşan Kanı Çayda Şok Hile! Bakanlık İfşa Etti: İşte Gıda Boyası Katılan Markalar
Tarih: 22.12.2025 | Saat: 14:31 | Okuma Süresi: 4 dakika

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı son denetimler, Türkiye’nin en çok tüketilen içeceklerinden çayda büyük bir aldatmacayı gözler önüne serdi. ‘Tavşan kanı’ rengi diye satılan bazı çayların gerçeğinde gıda boyası ile renklendirildiği tespit edildi. Bakanlığın ifşa listesine giren markalar ve sektör temsilcilerinden gelen çarpıcı açıklamalar, hile boyutunun sanılandan çok daha büyük olduğunu ortaya koyuyor.
Bakanlık Listeyi Açıkladı: İşte Gıda Boyası Tespit Edilen Ürünler
Bakanlığın “Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar Listesi”ne göre, 2025 yılında 9 ithal firmanın çayında gıda boyası kullanıldığı kesinleşti. Listede yer alan bir marka ise İstanbul merkezli “Adnan Akın-Öz Akçay Gıda Pazarlama” firmasına ait. Bu firmaya bağlı “Öz Akçay Altın” marka Yaprak Siyah Çay ve “Öz Akçay” marka Filiz Siyah Çay’da gıda boyası tespit edildiği kamuoyu ile paylaşıldı.
Hile Nasıl Yapılıyor? “Su Kat Sat” Yöntemiyle Kazanç Katlanıyor
Peki çaya neden ve nasıl boya katılıyor? Konunun uzmanları ve sektör temsilcileri hileli üretimin yöntemini anlattı. Buna göre:
· Çay atıkları (çöpü ve odunu) granül veya toz haline getiriliyor.
· Bu atık karışım, “tavşan kanı” denilen koyu kırmızı rengi vermek için gıda boyalarıyla renklendiriliyor. Kullanılan boyalar arasında Allura Red (E129) ve Carmoisine (E122) gibi sentetik boyalar olduğu belirtiliyor.
· Bu karışım, özellikle poşet demlik çay olarak paketleniyor. Poşetin içi görünmediği için tüketicinin anlaması neredeyse imkansız hale geliyor.
Bu yöntemin ticari amacı ise “su kat sat” olarak adlandırılıyor. Normalde 1 kilo kaliteli çaydan yaklaşık 300-400 bardak çıkar. Ancak boyalı ve atık karışımı çay, her defasında renk verdiği için aynı miktardan 700 bardağa kadar içecek elde etmek mümkün. Bu da kafe ve restoranlar için büyük bir haksız kazanç anlamına geliyor.

Çarpıcı İddia: “Restoranların %60-70’inde Boyalı Çay Kullanılıyor”
Rize Ziraat Odası Başkanı Bünyamin Arslan’ın açıklaması, sorunun boyutunu gösteren en çarpıcı veri oldu. Arslan, “Türkiye restoranlarının yüzde 60-70’inde boyalı çay kullanıldığını gözlemliyoruz” dedi. Bu oran, Türkiye’nin yıllık kuru çay tüketiminin yaklaşık %35’ine denk geliyor. Arslan, hileli üretimin çoğunlukla Rize dışında kurulan paketleme tesislerinde yapıldığını da sözlerine ekledi.
Uzmanlar Uyarıyor: “Her Yudumu Zehir Olabilir”
Gıda mühendisleri ve sağlık uzmanları, izinsiz kullanılan bu sentetik boyaların ciddi sağlık riskleri taşıdığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Olası Sağlık Riskleri:
· Kısa Vadede: Alerjik reaksiyonlar, ciltte kızarıklık, kaşıntı, sindirim ve solunum sorunları.
· Uzun Vadede: Karaciğer veya böbrek hasarı riski. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, bazı sentetik boyaların kanserojen etki gösterebileceğine işaret ediyor.
Gıda Mühendisi Süleyman Uzun, çay tebliğine göre çayda hiçbir şekilde gıda boyası veya aroma kullanılamayacağını hatırlatarak, yasaklı bu maddelerin tüketilmesinin sağlık açısından risk oluşturduğunu vurguladı.
Tüketici Ne Yapmalı? Hileli Çay Nasıl Anlaşılır?
Laboratuvar analizi olmadan kesin tespit yapmak zor olsa da uzmanların verdiği bazı ipuçları, şüpheli durumları fark etmeye yardımcı olabilir.
Hileli çayı anlamak için dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
· Demleme Hızı: Kaliteli çay yavaş yavaş dem alır ve rengini verir. Boyalı çay, sıcak suyla temas eder etmez anormal derecede hızlı ve canlı bir kırmızı renk verir. Hatta soğuk suda bile renk değiştirebilir.
· Rengin Doğallığı: Demlikte veya bardakta olağan dışı bir parlaklık, yapay görünümlü pembe/kırmızı tonlar şüphe uyandırmalı.
· Berraklık: Gıda Mühendisi Süleyman Uzun’a göre, demlenmiş çayın rengi berrak olmalı ve bardağın diğer tarafı şeffaf görünebilmelidir. Puslu, bulanık görüntü dikkat çekicidir.
· Tadı ve Kokusu: Doğal çayın kendine has aroması ve tadı vardır. Yapay katkılı çaylarda bu tat ve koku farklı, hatta “keskin” olabilir.
· Güvenilir Marka ve Etiket: En garantisi, güvenilir, bilinen markaları tercih etmek ve ürün etiketini okumaktır. Bakanlığın ifşa listelerini resmi sitesinden takip etmek de faydalı olacaktır.
Sektör Zor Durumda: Hile, Üreticiyi de Vuruyor
2025 yılı, don olayları ve yüksek finansman maliyetleri nedeniyle çay sektörü için zor geçti. Bu zorlu koşullar altında, hileli üretimin yaygınlaşması, dürüst üreticiyi ve çiftçiyi ekonomik olarak daha da zor duruma düşürüyor. Rize Ziraat Odası Başkanı, bu durumun çiftçiyi ciddi ekonomik kayıplara uğrattığını ifade etti.
Özetle: Nelere Dikkat Etmeliyiz?
· Tarım Bakanlığı, 9 ithal firma ve bir yerli markanın çayında gıda boyası tespit etti.
· Hile, çay atıklarının boyanarak “tavşan kanı” diye satılması şeklinde yapılıyor.
· Boyalı çay, özellikle poşet demlik olarak restoran ve kafelerde çok yaygın kullanılıyor.
· Sentetik boyalar alerjiden kansere varan ciddi sağlık riskleri taşıyabilir.
· Anormal hızlı demleme, parlak ve yapay renk, puslu görünüm hileli çayın ipuçları olabilir.
Sağlık
40 Yıl Sonra Romanya’da Cüzzam Paniği! Hırvatistan’da da Vaka Görüldü
40 Yıl Sonra Romanya’da Cüzzam Paniği! Hırvatistan’da da Vaka Görüldü
Son Güncelleme: 22.12.2025 – 00:00
Okuma Süresi:3 dakika

Avrupa’da onlarca yıldır görülmeyen cüzzam (lepra) hastalığı, Romanya ve Hırvatistan’da yeniden ortaya çıktı. Her iki ülkede de onlarca yıl sonra ilk kez vaka tespit edildi.
Avrupa’da yok olduğu sanılan cüzzam hastalığı, onlarca yıl sonra Romanya ve Hırvatistan’da yeniden görüldü. Son vakaların üzerinden 40 yılı aşkın süre geçen Romanya’da tespit edilen iki vaka, sağlık otoritelerini harekete geçirdi.
Romanya’da 44 Yıl Sonra İlk Vakalar
Romanya Sağlık Bakanlığı, ülkenin kuzeybatısındaki Cluj kentinde bulunan bir kaplıcada çalışan iki masözde cüzzam tespit edildiğini açıkladı. 21 ve 25 yaşlarında olduğu belirtilen ve Endonezya vatandaşı olan iki hastanın tedavisine başlandı. Ayrıca iki kişi daha şüpheli olarak test ediliyor.
Sağlık Bakanı Alexandru Rogobete, hastalardan birinin kısa süre önce Asya’ya seyahat ettiğini ve burada bir ay boyunca annesiyle kaldığını duyurdu. Annesinin de aynı hastalık nedeniyle hastanede olduğu bildirildi.
Olayın ardından kaplıca geçici olarak kapatıldı ve kapsamlı bir inceleme başlatıldı. Bakanlık, ülkede son cüzzam vakasının 44 yıl önce, yani 1981’de tespit edildiğini hatırlattı.
“Halkın endişelenmesine gerek yok. Cüzzamın bulaşması için uzun süreli ve yakın temas gerekiyor.”
Romanya Sağlık Bakanı Alexandru Rogobete
Hırvatistan’da 30 Yıl Sonra Tekil Vaka
Hırvatistan’ın Split kentinde ise bir kişide tekil cüzzam vakası doğrulandı. Hasta tedavi altına alınırken, yakın temaslı kişilere koruyucu tedavi uygulandı. Sağlık otoriteleri, toplum genelinde yayılma riskinin son derece düşük olduğunu vurguladı.
Habere konu olan vakalar, Avrupa’da son 30 yıldır görülmeyen cüzzam hastalığının geri döndüğü anlamına geliyor. Yetkililer, hastalığın günlük temasla kolayca yayılmadığını ve antibiyotiklerle tamamen tedavi edilebildiğini belirtiyor.
Cüzzam (Lepra) Hakkında
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)‘ye göre cüzzam, genellikle deri lezyonları, his kaybı ve sinir hasarıyla kendini gösteriyor. Erken teşhisle tamamen tedavi edilebiliyor.
Günümüzde hastalık, 6 ila 12 ay süren çoklu ilaç tedavisi (MDT) ile başarılı bir şekilde iyileştirilebilmektedir. Hastalık, solunum yolu damlacıklarıyla uzun süreli ve yakın temas sonucu bulaşır.
-
Gündem4 gün önceÇifte Cinayet Sonrası Çorbacıya Gitti: Ahmet Sarı’nın İfadesi Kan Dondurdu
-
Gündem1 hafta önceBursa’da eğlence mekanı önünde silahlı kavga: Polis memurunun başından vurduğu Berk Keleş hayatını kaybetti
-
Ekonomi1 hafta öncePapara’ya Dava Yoluyla Nefes: Mahkemeden Yürütmeyi Durdurma Kararı
-
Sağlık1 hafta önceYeni bir araştırmaya göre çikolata yaşlanmayı yavaşlatabiliyor,doktorlar bunun daha fazla çikolata yemeniz gerektiği anlamına gelmediğini söylüyor?
-
Spor5 gün önceJoshua’dan Jake Paul’a ağır ders: Nakavt ve kırık çene
-
Spor1 hafta önceFIFA’dan 2025’in en iyileri açıklandı
-
Teknoloji1 hafta önceYıldızlararası Ziyaretçi 3I/ATLAS’tan Sıra Dışı Sinyal: X-Işını Yaymaya Başladı
-
Gündem4 gün önceSiirt’te Dehşet: Bahis Borcu İki Çocuk Annesini Komşusuna Öldürttü
