Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Teknoloji

Doğanın hoşgeldin partisi: NASA astronotlarını yunus sürüsü karşıladı!

Yayımlandı

üzerinde

astronotları Butch Wilmore ve Suni Williams, 9 aylık uzay esaretinin ardından ‘ya güvenli bir şekilde dönüş yaptı.

Astronotları taşıyan kapsül, saatler süren yolculuğun ardından Meksika Körfezi’ne paraşütle indi.

Bir saat içinde kapsüllerinden çıktılar, kameralara el sallayıp gülümsediler ve rutin tıbbi muayeneler için sedyelerle hızla götürüldüler.

SÜRPRİZ KARŞILAMA EKİBİ

Bu sırada beklenmedik bir grup ziyaretçi astronotları karşıladı. Astronotların etrafında yüzen bir yunus sürüsü görüldü. NASA’nın Johnson Merkezi, sosyal medya platformu X’te yunus sürüsü hakkında, “Planlanmamış karşılama ekibi! Mürettebat-9, bu öğleden sonra suya indikten sonra bazı sürpriz ziyaretçileri ağırladı” şeklinde bir paylaşımda bulundu.

Sosyal medya kullanıcıları, “Dünya Ana, bir yunus sürüsüyle eve hoş geldin partisi gönderdi” yorumunda bulundu.

UZAYDA GEÇEN 286 GÜN

Wilmore ve Williams, 5 Haziran’da Boeing’in yeni Starliner kapsülünde fırlatıldıktan sonra uzayda sadece bir hafta geçirmeyi bekliyordu. Ancak görev planlanandan çok daha uzun sürdü.

Wilmore ve Williams, sadece bir haftalık bir yolculuk yerine uzayda 286 gün geçirdi.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Teknoloji

Gizemli radyo sinyalleri alındı… Bilim insanları imkansızı mı başardı?

Yayımlandı

üzerinde

Balona monte edilmiş aletler kullanan araştırmacılar, fiziksel olarak tespit edilmesi imkansız olması gereken sinyalleri keşfetti.

Physical Review Letters dergisinde yayınlanan sonuçlara göre, gizemli radyo dalgaları İtici Geçici Anteni (ANITA) tarafından keşfedildi.

Bu deney sırasında araştırmacılar çeşitli aletler kullanarak Dünya’ya gelen sinyalleri analiz etti.

Aletleri atmosferin yükseklerine göndermek için balonlar kullanan araştırmacıların amacı, evrendeki kozmik olaylar hakkında yeni anlayışlar kazanmaktı.

Açıklamaya göre, Antarktika’nın bu deneylerin yapıldığı yer olmasının nedeni, diğer radyo dalgalarından kaynaklanan parazitlerin yok denecek kadar az olmasıydı.

Ancak araştırmacılar bunun yerine buzun altından yayılan radyo dalgaları buldular.

Penn State’ten fizik, astronomi ve astrofizik doçenti Stephanie Wissel ve üniversite tarafından yapılan bir açıklamada ele alınan araştırmacılardan biri, radyo dalgalarını nötrino olarak bilinen bir parçacığı ararken keşfettiklerini açıkladı.

Wissel, radyo dalgalarının tespit edilemez olması gerektiğini açıkladı.

Dalgaların binlerce kilometre uzunluğundaki kayaların içinden geçmesi ve kayalar tarafından emilmesi gerekirdi.

Açıklamada ayrıca, araştırma ekibinin bu nötrinoların nasıl tespit edildiğine dair bir cevabı olmadığını söyledi.

Wissel’e göre nötrinolar yüksek enerji kaynakları tarafından yayıldıkları için evrenin anlaşılması açısından önemlidir ve genellikle tespit edilmeleri zordur.

Wissel, her an içinizden bir milyar nötrino geçebileceğini ancak bunların sizinle etkileşime girmediğini söyledi.

Araştırmacı Wissel “Yani bu iki ucu keskin kılıç problemi. Eğer onları tespit edersek, başka hiçbir şeyle etkileşime girmeden tüm bu yolu kat etmişler demektir. Gözlemlenebilir evrenin sınırından gelen bir nötrino tespit ediyor olabiliriz” dedi.

TELESKOPLARIN BİLE VERMEDİĞİ VERİLERİ VEREBİLİRLER

Bu parçacıklar keşfedildiklerinde, kozmik olaylar hakkında en güçlü teleskopların bile ortaya koyamadığı veri ve bilgileri ortaya çıkarabilirler.

Wissel’e göre balon, emisyon sinyallerini yakalamak için buzun 40 kilometre veya 29 mil yukarısına gönderiliyor.

Ancak araştırmacılar bulgularını diğer iki deneyle karşılaştırdılar ve sonuçların birbiriyle uyuşmadığını gördüler.

Bu da buldukları şeyin nötrinolar değil, tamamen başka bir şey olduğu anlamına geliyor.

Wissel, bunun karanlık madde olabileceğine dair bazı teoriler olduğunu, ancak bunun doğrulanamadığını ve bir gizem olarak kaldığını söyledi.

Wissel, “Tahminimce, buzun yakınında ve ayrıca tam olarak anlamadığım ufkun yakınında bazı ilginç radyo yayılma etkileri meydana geliyor, ancak bunlardan birkaçını kesinlikle araştırdık ve henüz bunlardan hiçbirini bulamadık” ifadesini kullandı.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Uluslararası Uzay İstasyonu yaşlanıyor: “5 yıllık sızıntı tehlikesi”

Yayımlandı

üzerinde

Hindistan, Polonya ve Macaristan’ın onlarca yıl aradan sonra ilk astronotlarını göndereceği kiralık uzay uçuşu, Uluslararası İstasyonu’ndaki sızıntı endişeleri nedeniyle süresiz ertelendi.

RUS SEGMENTİNDE TESPİT EDİLDİ

NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) yapılması planlanan Axiom Mission 4’ün, Rus segmentindeki kabin basıncını izlemek amacıyla ertelendiğini duyurdu. Ajans, istasyondaki yedi astronotun güvende olduğunu ve diğer operasyonların bu durumdan etkilenmeyeceğini vurguladı.

Roscosmos’tan yapılan açıklamada, istasyonun Rusya tarafındaki sızıntının onarıldığı bildirildi. Ancak yeni bir fırlatma tarihi henüz belirlenmedi.

DAHA ÖNCE DE ERTELENMİŞTİ

Axiom Space tarafından düzenlenen görev kapsamında, SpaceX’in dört özel astronotu Florida’daki Cape Canaveral üssünden fırlatması planlanıyordu.

Ancak kötü hava koşulları ve roketle ilgili teknik sorunlar nedeniyle görev ertelenmişti. Bu aksaklıkların ardından, ISS’teki basınç sızıntısı gündeme geldi.

BASINÇ ENDİŞELERİ SÜRÜYOR

Rus segmentinde görevli üç kozmonot, 2000 yılında fırlatılan yaşlı Zvezda modülünün iç duvarlarını ve bağlantı tünelini inceleyerek bazı bölgeleri kapattı ve sızıntı oranını ölçtü. NASA, yapılan müdahalenin ardından segmentin artık basıncı koruduğunu açıkladı.

HİNDİSTAN İÇİN BİR İLK

Hindistan Hava Kuvvetleri pilotu Shubhanshu Shukla ekipte yer alıyor. Shukla, Hindistan’ın 2027’de planlanan Gaganyaan görevi için seçilen dört astronot adayından biri.

Görev gerçekleşirse, Hindistan Kolordusu’ndan ISS’ye gidecek ilk kişi olacak.

BEŞ YILI AŞKIN SÜREDİR BÜYÜYEN ÇATLAK

NASA’nın denetim ofisine göre, Rus segmentinde beş yılı aşkın süredir devam eden çatlak ve hava sızıntıları “önemli bir güvenlik riski” oluşturuyor. 

NASA, ISS’i 2030’a kadar faaliyette tutmayı planlıyor. Sonrasında ise özel şirketlere ait istasyonların bu görevi devralması hedefleniyor. Axiom Space de bu alanda öncü şirketlerden biri olarak öne çıkıyor.

ELON MUSK’TAN “EMEKLİLİK” ÇAĞRISI

Öte yandan SpaceX CEO’su Elon Musk, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda, uzay istasyonunun iki yıl içinde emekliye ayrılması gerektiğini savundu.

“ISS’nin bazı parçaları çok yaşlandı ve bu risk zamanla artıyor” diyen Musk, her ne kadar SpaceX bu görevlerden milyarlar kazansa da istasyonun yörüngeden çıkarılmasının doğru olacağını ifade etti.

Okumaya Devam Et

Teknoloji

Bilim insanları bir dinozorda kanser buldu: İnsan tümörüyle aynı tür

Yayımlandı

üzerinde

Romanya’dan araştırmacılar, milyonlarca yıl öncesine ait dinozor fosillerindeki yumuşak dokuları incelerken, günümüzde kanserin nasıl işlediğine ve nasıl tedavi edilebileceğine dair ipuçları buldu.

Araştırma ekibi, 66 ila 70 milyon yıl önce bugünkü Romanya topraklarında yaşamış küçük, inek boyutlarında bir otobur olan Telmatosaurus transsylvanicus adlı dinozor türüne ait fosilleri inceledi.

Yüksek çözünürlüklü mikroskoplarla yapılan analizde, daha önce çenesinde tümör tespit edilmiş bir dinozorun kemiklerinde, kırmızı kan hücrelerine (eritrositlere) benzeyen yapılar bulundu.

Eritrositlere benzeyen bu yapılar, dinozorun çenesindeki tümörle ilişkiliydi. Bu tümörlerin yeri, daha önceki bir çalışma sayesinde biliniyordu.

DİNOZORLAR KANSERLE NASIL BAŞA ÇIKTI?

Araştırmacılar, dinozor dokularında bulunan bu yumuşak doku kalıntılarının, kanserin nasıl ortaya çıktığı ve zaman içinde nasıl evrimleştiğine dair ipuçları verebileceğini belirtiyor.

Balinalar ve filler gibi büyük hayvanlar, kansere karşı kendilerini koruyacak biyolojik yollar geliştirmiş durumda. Araştırma, benzer evrimsel stratejilerin dinozorlarda da gelişmiş olabileceğini düşündürüyor. Bu mekanizmaları anlamak, gelecekte insanlarda kanserin önlenmesi ve tedavisi için yeni yaklaşımlar geliştirilmesine katkı sağlayabilir.

Ancak Science Alert’e göre, bu tür değerli bulgulara ulaşmak için fosillerin dikkatli bir şekilde korunması büyük önem taşıyor.

İNSANLARDA DA GÖRÜLEN BİR TÜR

İncelenen dinozorda tespit edilen tümörün türü, günümüzde insanlarda da görülen ameloblastoma’ydı. Dinozorların Dünya’da milyonlarca yıl boyunca varlık göstermesi, kanserin bu uzun süreçte nasıl değiştiğini ve türlerin buna nasıl adapte olduğunu anlamak için önemli bir fırsat sunuyor.

Özellikle kemik gibi kireçleşmiş dokularda bulunan proteinler, DNA’ya kıyasla daha dayanıklı ve bozulmaya karşı daha dirençli. Bu da onları antik hastalıkları, özellikle de kanseri incelemek için ideal aday haline getiriyor.

Araştırmanın bulguları Biology adlı bilimsel dergide yayınlandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar