Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Magazin

Dağlardan topladığı volkanik taşlarla yaptı

Yayımlandı

üzerinde

Dağlardan topladığı volkanik taşlarla evinin duvarına yaptı

Nevşehir’in Derinkuyu ilçesinde yaşayan 74 yaşındaki işçi emeklisi Rafet Topraktepe, dağların eteklerinden topladığı volkanik taşlarla evinin bahçesine yaptığı sanat duvarına şiir, türkü ve şarkı sözlerini işledi.

İlçeye bağlı Yazıhöyük beldesinde yaşayan Topraktepe, boş vakitlerini sanata dönüştürmek amacıyla yaklaşık 10 yıldır çalışma yapıyor.
Çevredeki dağlık alanlardan topladığı iri volkanik taşları yontarak evinin önünü sanat bahçesine dönüştüren Topraktepe, beğendiği şiir, türkü ve şarkı sözlerini de çekiç ve çivi yardımıyla yaptığı duvara kazıdı.
Topraktepe, 2 yıl önce 54 yıllık hayat arkadaşını kaybettikten sonra eşi için yazdığı şiiri de duvara işledi.
Rafet Topraktepe, gazetecilere, emekli olduktan bir süre sonra sanata yöneldiğini, evinin bahçesini el emeğiyle güzelleştirmek için çalışmaya başladığını belirtti.
Bahçesinde tekli kaya parçalarının yanı sıra bazılarını bir araya getirerek sanat duvarı inşa ettiğini anlatan Topraktepe, “Bu volkanik taşları Melendiz ve Güllü dağlarının eteklerinden toplayıp, kırarak mozaik haline getirdim. Bunların işçiliği zor. Anıtta yaptığım taşlar ise 200 ila 300 kilogram arasındandır. Bunları yontup düzeltirken bayağı molozları çıktı. Taşları bu hale getirmek için çok uğraşıyorum. Gelip görenler sanat eseri diyor.” diye konuştu.
Vefatından önce eşi ile bahçede keyifli vakit geçirdiğini, o günleri özlediğini dile getiren Topraktepe, “Eşimle burada çay içip vakit geçirirdik. Eşime vefa örneği olarak yazdığım şiiri taşa işledim. Eşim bana 4 evlat verdi. Vefatına aşırı derecede üzüldüm. Halen de kendimi toparlayamadım. Eşim bana elinden geldiğince yardımcı olup, psikolojik destek veriyordu.” ifadelerini kullandı.
Topraktepe, çalışmalarını geliştirerek sürdürmekte kararlı olduğunu sözlerine ekledi.
Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Magazin

Usya oyuncu Naşit Özcan son yolculuğuna uğurlandı

Yayımlandı

üzerinde

Naşit Özcan'a veda

Tiyatro sanatçısı Naşit Özcan için Üsküdar’daki Musahipzade Celal Sahnesi’nde tören düzenlendi. Törene Özcan’ın ailesi ve yakınlarının yanı sıra sanat camiasından çok sayıda isim katıldı. Usta oyuncu cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

İki ay önce geçirdiği beyin kanamasının ardından hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Naşit Özcan için ilk tören Üsküdar’daki Musahipzade Celal Sahnesi’nde düzenlendi.
Törene Özcan’ın ailesi, yakınları ve sanatçı dostları katıldı.
Tiyatro ve sinema sanatşısı Adile Naşit’in yeğeni olan Naşit Özcan (68) için düzenlenen törende eşi Peyker Özcan bir konuşma yaptı.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Naşit Özcan için ilk tören Üsküdar’daki Musahipzade Celal Sahnesi’nde düzenlendi.
Burada düzenlenen törende konuşan eşi Peyker Özcan, “12 Nisan Çarşamba suare 2000 yılında. Annem benden habersiz bir tiyatro bileti almış bu sahneye. Kızdım anneme; ‘Benden habersiz, benim adıma niye program yapıyorsun?’ diye… Halbuki dünyanın başka bir yerinde bir kelebek kanat çırpmış o sırada, hayatımı değiştirmek için. Geldim.
Otuzlu yaşlarda bir kadın, güzeller güzeli, kıpkırmızı bir elbise içerisinde, incecik, upuzun boylu bir adam, Naşit. ‘Kadın ve Memur’ oynuyorlar; ve o akşam benim hayatımı değiştirdi. Ben Naşit’i oturduğumuz yerlerden seçtim. Ben seçmedim kalbim seçti. Bütün hayatım ondan sonra değişti. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İyi ki de olmadı. Devri sahnede kapanmış olabilir ama ismi; oğlu Ahmet Naşit Özcan ve torunu Demir Naşit Özcan’la devam edecek.” dedi.
Naşit Özcan’ın cenazesi Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde düzenlenen törenin ardından Şakirin Camii’ne götürüldü.
Peyker Özcan tören sonrası eşinin tabutunu öptü.
Tiyatro oyuncusu Ulvi Alacakaptan ise “Naşit daha şehir tiyatrolarına gelmeden uluslararası sanat gösterilerinde buluştuk. ‘Gol Kralı Sait’, ‘Neşe-i Muhabbet’te’ beraber oynadık ama ben bütün aileyi tanıyorum dede Naşit hariç. Naşit bu olağanüstü saygıdeğer ismi sonuna kadar olağanüstü taşımış biriydi ” dedi. Seslendirme sanatçısı Ali Gül ise, ” Erken oldu Naşit. 150 yıldır sahne tozuyla sürüp gelen bir hayatın yanında benim için tiyatroyla yatıp kalkan ve ışıklarda yaşayan güzel bir insan. İyi bir adam güleryüzlü insan. 25 yıldan önce bir reklam filminde oynamıştım onunla, sonra da seslendirmede bir geçmişimiz oldu. Benim için hoşsophbet bir insan olarak kaldı. Ne diyeyim huzur içinde uyu kardeşim ” dedi.
Üsküdar’daki Musahipzade Celal Sahnesi’nde düzenlenen anma töreninin ardından Şakirin Camii’ne getirilen cenaze, öğle namazının sonrasında kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenazeye Naşit Özcan’ın ailesi, sevenleri ve sanat camiasından bir çok isim katıldı.
Hislerini paylaşan Naşit Özcan’ın eşi Peyker Özcan, “Türk tiyatrosu çok büyük bir ismini kaybetti. Ben canımı kaybettim. Tiyatroya aşık bir insandı. Gerçekten hamurunda tiyatro vardı. Yani derler ya, ‘Kuliste büyüdüm’ Naşit, bunun yaşayan örneğiydi. Birçok dizide, filmde oynadı ama eve geldiği zaman, tiyatrodan geldiğinde, gözlerinden ışık çıkardı. Bütün seyircilerin gözlerindeki ışık sanki onun gözlerinde olurdu. Aşıktı tiyatroya. En büyük aşkı tiyatroydu. Çok erken gitti” dedi. “BU PIHTI HER ŞEYİ MAHVETTİ”
Volkan Severcan, “Her arkadaşın söylediği şey çok önemliydi ama, Behruz’un söylediği galiba en önemlilerinden bir tanesi; hep halasının, dedesinin, babasının çok usta oyuncuların yüküyle geldi Naşit. Ama o bu yükü çok iyi taşıyan bir oyuncuydu. Televizyon popülaritesi belki çok fazla olmadı ama Türk tiyatrosunun en değerli oyuncularından biri olduğu muhakkak yani onun. Onunla sahneye çıkmak olağanüstü bir şeydir. Oynamak olağanüstü bir şeydir. Çok titizdir, çok özeldir. Çok çok üzgünüz hepimiz. Çok erken bir ölüm. Çok erken bir kayıp. Böyle problemleri vardı Naşit’in ama işte bu pıhtı her şeyi mahvetti maalesef. Çok üzgünüz. Bütün sanat camiası, bütün arkadaşları, dostları, hepimiz çok üzgünüz” diye konuştu.
Oyuncu Ertan Kılıç ise, “Acımız büyük. Şehir Tiyatroları olarak, Türk tiyatrosu büyük bir oyuncusunu kaybetti diyebiliriz. Naşit geleneğinin son temsilcisiydi tiyatrodaki. Dedesi Komik-i Şehir Naşit Bey, babası Selim Naşit Bey, yengesi zaten Adile Naşit. Naşit soyadının son temsilcisiydi daha doğrusu. Çok üzgünüz. Türk tiyatrosunun başı sağ olsun. Hepimizin başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.
Erarslan Sağlam, “Daha sahne üstünde yapacağı çok şey vardı. Bu anlamda çok hüzün verici bir ölümdür. Ama buna ek olarak, belki şunu söylemek gerekir ki; biz ve bizden sonra gelecek olan kuşaklar, konservatuvarla birlikte sahne üstünde ustalarımızı, hocalarımızı seyrederek bu mesleği, bu sanatı öğreniyoruz. Dolayısıyla, her bu tip ustaların, iyi oyuncuların erken kaybı aslında bir konservatuvarı daha eksiltiyor. Yeni gelecek olanlara da bir kayıp diyebiliriz. O yüzden katmerli bir şekilde hüzün verici, sanat adına da kaygı verici bir durumdur Naşit’in kaybı” dedi. “NAŞİT’LE ÇOK GÜZEL OYUNLAR YAPTIK”
Süha Uygur, “Çok üzgünüm. 12 yaşından beri arkadaşız. Çocukluk yıllarından beri… Bizi Şehir Tiyatrosu tekrar bir araya getirdi. Dört sene görev yaptığım süre içerisinde Naşit’le çok güzel oyunlar yaptık. Tatlı Kaçık, Ay ışığında Şamata, gibi birbirinden değerli oyunlar yaptık. Çok erken. Yani Naşit bu kadar erken ölümü hak etmedi. Sağlığına dikkat etmedi açıkçası. Bizi çok üzdü. Gittiği yerde huzur bulmasını diliyorum. Mekanı cennet olsun. Çok önemli bir ailenin çok önemli bir bireyini yitirdik. Ama onların ölmesi, unutulacakları anlamına asla gelmeyecek. Unutmamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bir kez daha başımız sağ olsun” diye konuştu.
Ayşe Kökçü, “Sevgili Naşit Özcan, benim çok eski arkadaşım. Aşağı yukarı 35-40 senelik. Son oyunum Tatlı Kaçık’ı Şehir Tiyatroları’nda o yönetti. Birlikte çalıştık. Onun için yeri ayrıca ayrıdır. Tahmin ediyorum, onun da yönettiği son oyun oldu. Ayrıca, bu oyunu Uygur Sanat Tiyatrosu’nda iki yıl önce tekrar sahneledik ve halen oynamaktayız. Rahmet diliyorum. Çok üzgünüm” ifadelerini kullandı.
Ayşegül İşsever, “Türk tiyatrosu ve İstanbul Şehir Tiyatrosu çok önemli bir aktörünü, çok iyi bir oyuncusunu ama aynı zamanda çok iyi bir neferini kaybetti. Aidiyet duygusu Şehir Tiyatrosu’na karşı çok yüksekti. Hiçbir zaman ‘Şehir Tiyatrosu’ demedi. Hep ‘tiyatromuz’ derdi” dedi.
Türk tiyatrosunun köklü ailelerinden birine mensup olan Naşit Özcan, 1957 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Tiyatro sahnesine henüz çocuk yaşta adım atan Özcan, 1971 yılında Gönül Ülkü – Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nda sahnelenen “Ben Çalmadım” adlı çocuk oyunuyla ilk kez izleyici karşısına çıktı.
Profesyonel tiyatro hayatı ise 1977’de Akbank Çocuk Tiyatrosu’nda başladı. Babası Selim Naşit Özcan tarafından Nejat Uygur’un tiyatrosuna emanet edilen Özcan, burada sahne deneyimi kazandı.
Naşit Özcan, 1979-1980 arasında Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun kurslarında tiyatro eğitimi aldıktan sonra, 1983-1984 yıllarında Şan Müzikholü sahnelerinde izleyiciyle buluştu. 1988’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları kadrosuna katıldı.
Sanat hayatındaki katkılarıyla, 2010’da 30. İsmail Dümbüllü Ödülü’ne değer görülen Özcan, sahne dışında televizyon dizileri, sinema filmleri ve reklam projelerinde rol aldı.
Okumaya Devam Et

Magazin

3391 Kilometre nerede çekildi? 3391 Kilometre oyuncuları

Yayımlandı

üzerinde

3391 Kilometre oyuncuları kimler? 3391 Kilometre oyuncu kadrosu ve konusu

Beyza Alkoç’un 3391 Kilometre adlı kitabının, Fulya Özcan senaryosuyla sinema uyarlaması, 3391 Kilometre beyaz perde ardından televizyon izleyicileriyle buluşacak. Film, bir uzak mesafe aşk hikayesini anlatıyor. Peki, 3391 Kilometre nerede çekildi? 3391 Kilometre oyuncuları kimler?

Sosyal medyada başlayan sıra dışı aşk masalı… Gişe rekortmeni inanılmaz bir hikaye! 3391 Kilometre TV’de ilk kez izleyicilerle buluşacak. Başrollerinde televizyon dizilerinin sevilen oyuncuları Derya Pınar Ak ile Ahmet Hakan Zavlak yer alıyor. Filmde onlara Cavit Çetin Güner, Selin Türkmen, Gülin İyigün ve Ogün Kaptanoğlu eşlik ediyor.
OTTO Entertainment ve Böcek Films’in yapımcılığında, yönetmenliğini Deniz Enyüksek’in üstlendiği, Ömer Faruk Sorak’ın kreatif dokunuşlarıyla gerçekleşen film, Paris, İstanbul ve İzmir üçgeninde çekildi.
3391 Kilometre, birbirlerinden kilometrelerce uzakta olmalarına rağmen, sevginin güçlü bağını hissedebilen iki gencin hikayesini konu ediyor. İsmini yaşadığı güzel şehirden alan İzmir, 18 yaşında genç bir kızdır.
Bir gece aldığı mesajla Ege hayatına girer ve ikisinin hayatında da her şey değişir. Sosyal medya üzerinden taşınan iki genç, sohbet ettikçe birbirlerinin hayatlarına dokunduklarını fark eder. Birbirlerini görmeden, duymadan gece gündüz konuşan İzmir ve Ege, aralarındaki mesafelere rağmen aşkın imkansız olmadığını keşfederler.
Okumaya Devam Et

Magazin

Gökhan Kırdar’dan DJ Mahmut Orhan’a dava: Vicdanım izin vermiyordu

Yayımlandı

üzerinde

Gökhan Kırdar'dan DJ Mahmut Orhan'a dava

Müzisyen Gökhan Kırdar, şarkılarını sahnelerinde izinsiz kullanan DJ Mahmut Orhan’a sosyal medya hesabından tepki gösterdi ve dava açtığını duyurdu.

Yerine Sevemem, Üstüme Basıp Geçme, Pusu, Cendere gibi şarkılarıyla tanınan Gökhan Kırdar, sosyal medya hesabından yaptığı son paylaşımla adından söz ettirdi.

Ünlü müzisyen, Pusu ve Cendere eserlerini izinsiz olarak kullanan DJ Mahmut Orhan’a tepki gösterdi. 

“ÜZÜLEREK PAYLAŞMAK ZORUNDA KALIYORUM”

Mahmut Orhan’a dava açtığını da ifade eden Gökhan Kırdar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Tüm sevenlerimin ve hayranlarımın şahitliğinde sormak istiyorum! Yıllarca sabahlara kadar uyumadan ve çocuklarıma yeterince zaman ayıramadan büyük emeklerle hit hale getirdiğim hiçbir müzik eserimin veya şarkı sözümün, başka müzisyenler veya DJ’ler tarafından yeniden aranje edilmesi veya konserlerinde çalıp söylemelerine hiçbir zaman iznim olmamıştır ve de olmayacaktır. Bu uyarılarımızı dikkate almayıp yine de yapanlar hakkında dünya fikir ve sanat eserleri kanunu uyarınca yasal işlemler başlatılmıştır ve davalar açılmaya devam edecektir. Sayın DJ Mahmut Orhan Bey, hiçbir imzalı ya da sözlü izin almadan ticari amaçla olsun veya olmasın kendi mesleğiniz ve de reklamınız amacıyla sergilediğiniz sahne performanslarınızda, tüm eser, yayın ve marka hakları ben Gökhan Kırdar’a ve çocuklarıma ait olan ve de zaten bütün dünyanın 22 yıldır ezbere bildiği hit müziklerimden biri olan ‘Pusu’ eserimi her anlamda çalabiliyorsunuz? Vicdanım buna izin vermiyordu ve artık üzülerek paylaşmak zorunda kalıyorum, bağışlayınız lütfen, aşkla…”

DJ Mahmut Orhan’dan Gökhan Kırdar’ın açıklamalarına henüz bir yanıt gelmedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar