Daha fazla hava durumu tahmini: 15 günlük hava durumu İstanbul
Bizimle İletişimde Kalın

Magazin

Çatalca Müftüsü’nden Volkan Konak İçin Tepki Çeken “Sahnede Gebermiş” Paylaşımı: Detaylar ve Analiz

Yayımlandı

üzerinde

Ünlü sanatçı Volkan Konak’ın Kıbrıs’ta verdiği konser sırasında yaşadığı ani kalp krizi ve hastanede hayatını kaybetmesi, sevenlerini derinden üzdü. Ancak bu acı haberin ardından sosyal medyada yayılan taziye mesajlarının yanı sıra, Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nun “sahnede gebermiş” ifadesi dikkatleri üzerine çekti. Bu makalede, olayın gelişimi, Müftü’nün paylaşımının içeriği ve kamuoyunda yarattığı tepki detaylı bir şekilde ele alınıyor.


Volkan Konak’ın Ani Ölümü ve Konser Gecesi

Volkan Konak, Kıbrıs’ta düzenlenen bir konserde sahne alırken, seyirci önünde ani bir kalp krizi geçirip hastaneye kaldırıldı. Ne yazık ki, müdahalelere rağmen yaşamını yitiren sanatçının ölümü, konserin gerçekleştiği ülkede ve Türkiye’de geniş yankı uyandırdı. Hayranları ve sanat dünyası, Konak’ın ardından sosyal medyada acı ve taziye mesajları paylaşırken, olayın nedenleri ve sonuçları üzerine tartışmalar başladı

.


Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nun Tartışmalı Paylaşımı

Olayın ardından birçok din ve siyaset çevresinde övgüyle anılırken, Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu, sosyal medya hesabından dikkat çekici ve tartışmalı bir paylaşım yaptı. Müftü, “Sahnede gebermiş. Şimdi bize soracaklar; nasıl bilirdiniz? Cevabımız bu. Böyle bilirdik. Bizim için içen bizim için yanar da elbet.” ifadelerini kullanarak, hem sanatçının ölümü hem de önceden dile getirdiği eleştiriler bağlamında provokatif bir açıklamada bulundu

.

Paylaşımın İçeriği ve Yorumlar

Müftü’nün bu paylaşımı, hem destekleyen hem de eleştiren kullanıcıların yoğun tepkisine neden oldu. Bir kesim, bu ifadenin sanatçıya ve ailesine saygısızlık olarak değerlendirilirken; bazı çevreler de, daha önce benzer açıklamalarda bulunduğu yönündeki tartışmaları hatırlatarak, bu paylaşımın daha geniş bir toplumsal ve siyasal mesaj içerdiğini savundu. Sosyal medyada “bizim için içen bizim için yanar da elbet” sözleri, özellikle dini ve devlet kurumlarına yönelik eleştirilerin yankısını buldu

.


Volkan Konak’ın Diyanet Eleştirileri ve Önceki Gönderileri

Sanatçı Volkan Konak, ölmeden önce sosyal medya üzerinden Diyanet İşleri ve kurumun uygulamaları hakkında eleştirilerde bulunmuştu. Konak, Diyanet personelinin eğlence sektöründen alınan vergilerle maaş almasını sert bir dille eleştirerek, “Atatürk’ün kurduğu diyanetin, koltuğunu işgal eden zat; insanlığın hizmetine ücretsiz sunulan dini, maaşla icra etmek…” gibi ifadelerle kurumun yönetim anlayışını sorgulamıştı

. Bu paylaşım, hem destekleyenler hem de eleştirenler tarafından yoğun ilgi görmüştü. Konak’ın bu yaklaşımı, ölüm haberinin ardından Müftü’nün tepkilerinde dolaylı olarak yeniden gündeme geldi.


Sosyal Medya ve Kamuoyunda Geniş Yankılar

Volkan Konak’ın ani ölümü, taziye mesajları ve eleştirilerle dolu sosyal medya akışında geniş yer buldu. Özellikle Çatalca Müftüsü’nün provokatif ifadesi, sosyal medya platformlarında tartışmaların fitilini ateşledi. Birçok kullanıcı, sanatçının vefatının ardından bu tür sert ifadelerin kullanılmasının kabul edilemez olduğunu belirtirken; diğerleri ise, Müftü’nün geçmişteki söylemleriyle paralellik gösterdiğini savundu. Bu durum, toplumsal hafızada dini ve siyasal söylemlerin nasıl yankı bulduğunu gözler önüne serdi

.

Sosyal Medya Tepkileri ve Yorumlar

  • Eleştirenler: Sanatçının ailesine ve sevenlerine yönelik duyarsızlık olarak nitelendirilen ifadeler, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından sert tepkiler aldı. Bu grup, ölüm haberinin hassasiyetine uygun bir dil kullanılmadığını vurguladı.

  • Destekleyenler: Bazı kullanıcılar, Müftü’nün geçmişte benzer açıklamalarda bulunduğunu ve eleştirdikleri kurumlara yönelik tutumunun bir devamı olduğunu belirterek, bu tarz söylemlerin siyasi ve dini söylem tartışmalarının bir parçası olduğunu ifade etti.

Bu çeşitlilik, günümüz medya ortamında ifade özgürlüğü, saygı sınırları ve toplumsal değerlerin nasıl tartışıldığının önemli bir örneğini oluşturuyor.


Tartışmanın Arkasındaki Sosyo-Siyasi Dinamikler

Olay, sadece bir ünlünün vefatı üzerinden değerlendirilemeyecek kadar geniş kapsamlı sosyo-siyasi dinamikleri de beraberinde getiriyor. Volkan Konak’ın Diyanet’e yönelik eleştirileri, kurumun işleyişine ve kamuoyunun beklentilerine dair uzun süredir devam eden tartışmaların bir parçasıydı. Çatalca Müftüsü’nün paylaşımı ise, bu eleştirilerin yankısını daha da sert ve sansasyonel bir dille dile getirirken, kamuoyunda farklı tepkilere yol açtı.

Dini ve Siyasal İkilem

  • Dini Değerler ve İfade Özgürlüğü: Sanatçının ölümünden sonra dini kurumları eleştiren ifadelerin gündeme gelmesi, toplumda dini değerlere ve ifade özgürlüğüne dair sınırların nerede çizilmesi gerektiği sorusunu yeniden gündeme getirdi.

  • Siyasi Eleştiriler: Hem Konak’ın hem de Müftü’nün paylaşımları, siyasi söylem içinde yer alan eleştiri ve provokasyon unsurlarını barındırıyor. Bu durum, günümüz Türkiye’sinde din ve siyaset arasındaki ilişkinin karmaşıklığını da ortaya koyuyor.


Sonuç: Eleştiriler, Tepkiler ve Geleceğe Yönelik Sorular

Volkan Konak’ın ani ölümü ve ardından gelen sosyal medya paylaşımları, sanat dünyası ve kamuoyu arasında derin izler bıraktı. Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nun “sahnede gebermiş” ifadesi, sadece bir paylaşım olmanın ötesinde, din, siyaset ve ifade özgürlüğü konularında tartışılan bir dönüm noktasına işaret ediyor.

Bu tartışmalar; dini kurumların, devlet politikalarının, toplumsal değerlerin ve kişisel ifadelerin nasıl dengelenmesi gerektiği konusundaki soruları yeniden gündeme getiriyor. Sanatçının ölüm haberi, taziye ve yas süreci içinde derin üzüntü yaratırken, aynı zamanda farklı kesimlerin duygu ve düşüncelerini de gün yüzüne çıkarıyor. Gelecekte bu tür söylemlerin hangi boyuta evrileceği, toplumsal ve siyasi dinamiklerin nasıl şekilleneceği ise merak konusu olmaya devam ediyor

Magazin

Altın Portakal’da “geleneksel kortej” coşkusu

Yayımlandı

üzerinde

Altın Portakal'da

62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geleneksel kortej geçişiyle başladı. Türk sineması ve televizyon dünyasının sevilen isimleri, festivalle özdeşleşen kortejde Antalyalıları selamladı.

Türkiye’nin köklü sinema etkinliklerinden Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl ‘Kalpten’ temasıyla sinemaseverlerle 62’nci yılında buluştu.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde bu yıl 104 filmin yer aldığı festivalin geleneksel korteji, gösterimlerin yapıldığı Antalya Kültür Merkezi (AKM) önünden saat 15.30’da başladı.
Kortej, üstü açık araçlarla AKM önünden Sakıp Sabancı Bulvarı, 100’üncü Yıl Caddesi, Güllük ve Cumhuriyet caddelerini takiben Atatürk Caddesi’nden Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin eski hizmet binası önüne kadar 5 kilometre boyunca devam etti.
Ünlü sanatçıların vatandaşları selamladığı korteje, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, onur ödülü sahibi sinema sanatçıları Serap Aksoy ve Settar Tanrıöğen ile Yüksel Arıcı, Mahmut Cevher, Kaan Çakır, Mehmet Kurtuluş, Korhan Yurtsever, Ezel Akay, Yosi Mizrahi, Elvin Köse katıldı.
Büyükşehir Belediyesi’nin bando takımı ve dans ve gösteri ekiplerinin da eşik ettiği kortejde sanatçılar vatandaşlara çiçek attı.
Korteje yoğun ilgi gösteren vatandaşlar sanatçılarla fotoğraf çekti.
Park içerisinde korteje katılan yabancı akrobasi grubu tarafından gösteri düzenlendi.
Kortejde sanatçıları görmek için caddede bekleyenlerden Mehmet Varsak, ailesiyle korteji izlemeye geldiklerini ve sanatçıları görmenin mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi.
Sibel Karaarslan ise “Sinema müzikleriyle büyüdük. Benim için Altın Portakal, bu müzikler, sanatçılar, geçmişimiz, günümüz ve nesilden nesile aktarılan çok güzel etkinlik” dedi.
Tuğçe Nazlı, “Bizi sevindiren heyecanlandıran bir etkinlik. Sinema geleneğimiz. Yıllarca devam etmesini diliyorum. Kızımla geldim. Küçük yaşta öğrenmesini istedim. Bu etkinlik bizim kültürümüz, bu kültürü yaşatmak istoruyuz “diye konuştu.
Antalya Büyükşehir Belediyesince bu yıl 62’ncisi düzenlenen festivalde gerçekleştirilecek Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 12 film “Altın Portakal”ı kazanmak için yarışacak.
Festival, 2 Kasım’da sona erecek.
Okumaya Devam Et

Magazin

Altın Portakal’da “Gelin Takımı 2” filminin galası yapıldı

Yayımlandı

üzerinde

Altın Portakal'da

Bu yıl 62’ncisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında “Gelin Takımı 2” filmi seyirciyle buluştu.

Festivalin basın bürosundan yapılan açıklamaya göre, Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda, Doğa Can Anafarta’nın yönettiği “Gelin Takımı 2″nin gösteriminin ardından film ekibi seyirci karşısına çıktı. Gösterimin ardından, yönetmen Anafarta, oyuncular Ecem Erkek, Nilperi Şahinkaya ve Baran Bölükbaşı ile yapımcı Emre Oskay’ın katıldığı söyleşi gerçekleştirildi. Baran Bölükbaşı, oyunculuk eğitimini Antalya’da aldığını belirterek, bu yüzden filmi bu kentte seyirciyle izlemenin keyifli olduğunu ifade etti. Ecem Erkek de sette beş kadın olarak tartışmadan, sorun yaşamadan, güzel çekim süreci geçirdiklerini dile getirerek, her yaş grubundaki kadının aynı şekilde gülüp, eğlenebileceğini anlattı. Oyuncu Nilperi Şahinkaya ise filmdeki karakteri “Deniz” ile ilgili gelen soruları yanıtlayıp, karakterle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yapımcı Emre Oskay da ilk profesyonel sinema tecrübesinde Derviş Zaim ile “Gölgeler ve Suretler” filminin yapımcılığını üstlendiğini anımsatarak, her filmin farklı bir yolculuğunun olduğunu kaydetti.

Okumaya Devam Et

Magazin

Sürekli tüketiliyor ama organları bitiriyor: Felç, diyabet, kalp krizi, bunama…

Yayımlandı

üzerinde

Sürekli tüketiliyor ama organları bitiriyor: Felç, diyabet, kalp krizi, bunama...

Kimyasallar, raf ömrünü uzatmak ve görünümünü iyileştirmek amacıyla taşıyıcı olarak kullanılan yüksek oranda işlenmiş gıdalarda bulunur. Ancak artan bilimsel kanıtlar, bu katkı maddelerinin çoğunun sağlık üzerindeki olumsuz etkileriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bu kimyasalların ne olduğunu ve vücudumuzda neler yapabileceklerini bilmek, bilinçli seçimler yapmamız ve daha güvenli ve sağlıklı bir vücut için daha besleyici gıda seçeneklerini tercih etmemiz açısından önemlidir.

En yaygın ve düzenli olarak kullanılan herbisitlerden biri glifosattır ve çoğu durumda bu kimyasal, soya fasulyesi, mısır ve buğday gibi genetiği değiştirilmiş gıda maddeleriyle bağlantılıdır. Daha az miktarda organik olmayan tahıllarda ve bazı meyve ve sebzelerde de bulunur.
Birincil işlevi yabancı otları temizlemek olsa da, hazır gıdalar glifosat kalıntısı içerebilir. Kronik kullanımı, bazı sağlık otoritelerinin onu potansiyel bir insan kanserojeni olarak sınıflandırmasıyla birlikte, kanser ve hormon fonksiyon bozukluğu ile olası ilişkileri konusunda korkuları tetiklemiştir.
Tek bir öğün yalnızca eser miktarda sağlayabilse de, sık alım uzun vadede riski artırır. Frontiers’da yayınlanan bir araştırmaya göre , glifosatın nörolojik bozukluklardan inflamatuar bozukluklara kadar her şeye muktedir olduğu öne sürülüyor.
Aspartam, sukraloz ve sakarin gibi yapay tatlandırıcılar diyet meşrubatlarda, yağsız gıdalarda ve çoğu işlenmiş gıdada bulunur. Bunlar, ilave kalori olmadan tatlılık sağlamak üzere tasarlanmıştır. Bazı büyük ölçekli çalışmalar, yüksek miktarda yapay tatlandırıcı alımının bağırsak mikrobiyomundaki değişikliklerle ilişkili olduğunu ve bunun da insülin duyarlılığını ve glikoz metabolizmasını etkilediğini bulmuştur.Çalışmalar, yetişkinlerde kardiyovasküler hastalık riski ve hatta depresyonla potansiyel bağlantıları tespit etmiştir. Bu tatlandırıcılar pik şeker artışlarını en aza indirse de, özellikle bu gıdaları en düzenli tüketen çocuklarda uzun vadeli metabolik etkileri tartışmalıdır. PMC’de yayınlanan böyle bir çalışma , sık sık ASB tüketiminin, vasküler hastalık risk faktörü ayarlandıktan sonra bile felç, diyabet ve bunama dahil olmak üzere vasküler sonuçlarda artmış riskle ilişkili olduğunu belirtmektedir.
Sodyum nitrit ve nitrat, sosisli sandviç, sosis, pastırma, şarküteri etleri vb. işlenmiş etlerde kullanılır. Bu, rengi korumak ve bakteri büyümesini engellemek için yapılır. Bu kimyasallar yüksek sıcaklıkla karşılaştığında, aniden midede asit oluşturmaya başlarlar ve bunu laboratuvar araştırmalarında birkaç kanser riskini artırdığı tespit edilen güçlü maddeler olan nitrozaminlere dönüştürürler.Nüfus araştırmaları ayrıca, işlenmiş et tüketim oranlarının artmasının mide ve kolorektal kanser görülme sıklığının artmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Springer Nature tarafından yayınlanan yakın tarihli bir meta-analizde belirtildiği gibi, işlenmiş gıdalar tüketildikten sonra kanser vakalarında %18’lik bir artış olduğunu doğrulamaktadır. Bazı oral maruziyet vakalarında, NIH’deki araştırma , nitritin (potasyum nitrit veya sodyum nitrit kaynaklarından) yutulmasının yetişkinlerde ve çocuklarda ciddi methemoglobinemi ile ilişkilendirildiğini belirtmektedir.
MSG, etin ve tüm umami lezzetlerinin vurgulandığı bilinen bir lezzet arttırıcıdır. İşlenmiş çorbalarda, dondurulmuş yemeklerde ve “sağlıklı” olarak etiketlenen çok sayıda atıştırmalıkta bulunur.
Neredeyse herkes MSG’yi semptomsuz tolere edebilse de, bazı kişilerde MSG tüketirken baş ağrısı, kızarma veya mide bulantısı görülmüştür. Kronik veya aşırı tüketim, MSG’ye karşı aşırı hassasiyeti olan kişilerde hafif nörolojik semptomlara neden olabilir, ancak yaygın sağlık etkileri hala tartışmalıdır. NIH’de yayınlanan bir araştırma , klinik öncesi çalışmaların MSG kullanımını kardiyotoksisite, hepatotoksisite, nörotoksisite, düşük dereceli inflamasyon ve metabolik bozukluklarla ilişkilendirdiğini belirtmektedir.
Kırmızı 40, Sarı 5 ve diğer yapay boyalar gibi sentetik gıda renklendiricileri, atıştırmalıkların, içeceklerin ve tatlıların görsel çekiciliğini artırmak için kullanılır ve özellikle dikkat sorunları olan çocuklarda davranış bozukluklarına neden olduğu sıklıkla söylenir. Bazı renk katkı maddeleri, alerjik reaksiyonlar ve kanserojenlik ile olası ilişkileri açısından incelenmektedir. Uzmanlar ve düzenleyici kurumlar, yapay gıda boyası içeren gıda ürünlerinin alımının azaltılmasına karşı çıkmaktadır. Çevresel Araştırma ve Halk Sağlığı dergisinde yayınlanan bir çalışma , gıdalardaki sentetik boyaların çocuklar için zararlı olabileceğini, hiperaktivite, davranış sorunları, alerjiler ve hatta daha ciddi sağlık sorunları gibi sorunlara neden olabileceğini belirtmektedir. DEHB veya otizm gibi rahatsızlıkları olan çocuklar kötüleşen semptomlar yaşayabilirken, sağlıklı çocuklar bile bilişsel, davranışsal veya beslenmeyle ilgili etkilerle karşılaşabilir.
Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar