Sağlık
Kamu hastanelerinde yeni dönem: Saatler değişiyor — Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama

FatihDoganMedya
Yayın tarihi: 21 Ağustos 2025
Özet (kısa):
-
Sağlık Bakanlığı, 81 ildeki kamu hastanelerine gönderilen talimatla ameliyathane ve endoskopi ünitelerinin mesai düzenlemesini hatırlattı; bazı birimlerin hafta içi akşam saatlerine, hafta sonu mesailerine açılması gündemde.
-
Yeni uygulama kapsamında, birçok habere göre ameliyathane ve endoskopi üniteleri hafta içi 22:00’ye kadar; hafta sonları 08:00–17:00 arasında hizmet verecek.
-
Bakanlık “mesai dışı hizmet uygulamaları konusunda doğru bilgilendirme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur” diyerek sürecin mevzuata uygun yürütüleceğini vurguladı.
-
İstanbul Tabip Odası ve bazı sağlık sendikaları uygulamaya tepki gösterdi; çalışan sağlığı ve hasta güvenliği açısından riskler olduğuna dikkat çekildi.
-
Bakanlığın mesai dışı hizmetlere ilişkin çerçevesi ve planlama esasları, 2025 başında yayımlanan “Sağlık Tesislerinde Mesai Dışı Sağlık Hizmeti” usul ve esaslarıyla belirleniyor.
Giriş — Ne oldu?
Sağlık Bakanlığı tarafından illere gönderilen yazılara ve yerel sağlık müdürlükleri talimatlarına göre, kamu hastanelerinde ameliyathane ve endoskopi gibi randevulu/prosedürel birimlerin mesai saatlerinde esneme öngören uygulamalar gündeme geldi. Bazı haberlerde, bu birimlerin hafta içi 22:00’ye kadar ve hafta sonları 08:00–17:00 aralığında çalıştırılmasının istendiği belirtiliyor. Bu gelişme, hem sağlık çalışanları hem de hasta yakınları arasında dikkat çekti
Bakanlık ne dedi?
Bakanlık, medyaya yansıyan bazı haberler ve sosyal medya paylaşımları üzerine resmi açıklama yayımladı. Açıklamada özetle:
-
“Şu anki uygulamalar ve mevzuata aykırı bir yazı veya genelge bulunmamaktadır; 04.08.2025 tarihinde kurumlara hatırlatma yazısı gönderilmiştir.”
-
Mesai dışı, nöbet ve vardiyalı çalışma uygulamalarının yürürlükteki düzenlemeler çerçevesinde yapıldığı; çalışma planlarının mevzuata uygun şekilde düzenleneceği ve sağlık çalışanlarının mağdur edilmeyeceği vurgulandı.
Bakanlık açıklaması, uygulamanın tümüyle “genel ve tek taraflı bir dayatma” olarak yorumlanmaması gerektiğini; yerleşik mevzuat içinde planlama ve ek ödeme esaslarına göre hareket edileceğini belirtiyor.
Hangi kurallara dayanıyor? (Mevzuat)
Bakanlığın mesai dışı hizmetlere ilişkin genel çerçevesi, “Sağlık Tesislerinde Mesai Dışı Sağlık Hizmeti Sunumuna Yönelik Usul ve Esaslar” belgeleri ile belirleniyor. Bu düzenlemeler; mesai dışı poliklinik, görüntüleme, ameliyathane ve benzeri birimlerin ne zaman, hangi koşullarda açılabileceğini; hangi personel kadrolarının görev yapabileceğini ve ek ödeme planlamasını içeriyor. Yani uygulamanın hukuki altyapısı 2025’te yayınlanan usul ve esaslara dayandırılıyor.
Sağlık camiasından tepkiler
İstanbul Tabip Odası başta olmak üzere bazı tabip odaları ve sendikalar, uygulamaya anında tepki gösterdi. Temel itirazlar:
-
Çalışanın rızası olmadan mesai dışı çalıştırılmasının kabul edilemeyeceği,
-
Uzayan çalışma saatlerinin hem personel sağlığını hem de hasta güvenliğini riske atacağı,
-
Planlama yapılmadan “genel talimat” gibi algılanabilecek uygulamaların iş yükünü artıracağı yönünde.
Hastalar ve randevular — Ne değişecek?
-
Randevulu ameliyat ve endoskopi programlarında esneklik sağlanarak daha fazla randevu açılması amaçlanıyor; bu sayede bekleme sürelerinin kısaltılması hedefleniyor.
-
Ancak hangi hastanenin hangi gün/saatte mesai dışı hizmet vereceği hastane yönetimlerince önceden ilan edilmek zorunda. Usul ve esaslar, mesai dışı çalışma yapacak tesislerin bunları duyurmasını öngörüyor.
Hastane yönetimleri ne yapacak?
-
Her sağlık tesisinin, mesai planlamalarını ve mesai dışı çalışacak personel listesini ek ödeme dönemi öncesinde belirlemesi gerekiyor.
-
Ayrıca hastaneler, mesai dışı saatlerde hangi hizmetlerin verileceğini ve randevu kurallarını kamuoyuna duyurmakla yükümlü. Bu ilke, uygulanabilirliğin ve şeffaflığın sağlanması için kritik.
Olası riskler ve uzman uyarıları
Uzmanlar ve tabip odaları, şu risklere dikkat çekiyor:
-
Uzun çalışma saatlerinin yorgunluk nedeniyle cerrahi komplikasyon ve hata riskini artırabileceği,
-
Ek ödeme ve nöbet düzenlemelerinin açık, adil ve mevzuata uygun yapılmaması hâlinde personel mağduriyeti doğacağı,
-
Yoğunlaşan hasta trafikleri yönetilmezse kalite ve hasta memnuniyetinde düşüş yaşanabileceği.
Ne zaman yürürlüğe giriyor? (Zamanlama)
Haber kaynakları ve Bakanlık açıklamaları uygulamanın bazı illerde ve bazı hastane gruplarında (ör. ikinci ve üçüncü basamak) pilot veya kademeli olarak uygulanabileceğini işaret ediyor. Kesin tarih ve kapsam için illerdeki sağlık müdürlükleri ve hastane baştabipliklerinin duyuruları takip edilmelidir.
Sıkça Sorulan Sorular (Kısa)
1. Bu değişiklik tüm kamu hastanelerini kapsıyor mu?
Bazı haberlere göre 81 ildeki ilgili birimlere talimat gönderildi; fakat hangi hastanenin hangi birimde tam uygulama yapacağı hastane yönetimlerinin planlarına göre değişecek.
2. Sağlık çalışanlarının onayı alınmadan mesai dışı çalıştırılacak mı?
Bakanlık, tüm uygulamaların mevzuata uygun yürütüleceğini ve çalışan mağduriyetine izin verilmeyeceğini belirtiyor; tabip odaları ise uygulamanın çalışan rızası olmadan uygulanmasının kabul edilemez olduğunu vurguluyor.
3. Hastalar bundan nasıl etkilenir?
Randevu bekleme süreleri kısalabilir; ancak hizmet kalitesi ve güvenliği için hangi hastanenin ne zaman hizmet vereceğini takip etmek önem taşıyor.
Sonuç — Ne izlemeli?
Kamu hastanelerindeki mesai düzenlemelerine ilişkin uygulama, hem sağlık hizmetlerine erişimi artırma hedefi taşıyor hem de sağlık çalışanları açısından tartışmalara yol açıyor. En güvenilir bilgi, Sağlık Bakanlığı’nın resmi duyuruları, ilgili il sağlık müdürlüklerinin yazıları ve hastane baştabipliklerinin ilanları olacaktır. Ayrıca tabip odaları ve sendikalar tarafından gelecek açıklamalar da konuya dair işçi sağlığı ve hasta güvenliği perspektifini gösterir.
Sağlık
Anne Sütüne Kadar Sızan Görünmez Tehlike: Mikroplastikler İnsan Sağlığını Nasıl Tehdit Ediyor?
Anne Sütüne Kadar Sızan Görünmez Tehlike: Mikroplastikler İnsan Sağlığını Nasıl Tehdit Ediyor?
Tarih: 25.12.2025 Saat: 10:00 Okuma Süresi: 4 dk

“Mikroplastik artık bir çevre değil, doğrudan bir sağlık sorunu.” Çevre Yönetimi Uzmanı Sara Sajedi
Bilim insanları tarafından yeni yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin anne sütü de dahil olmak üzere soframıza gelen pek çok temel gıdada bulunduğunu ortaya koyuyor. Dünya genelinde hızla yayılan bu kirlilik, sadece çevre için değil, doğrudan insan sağlığı için de kritik bir tehdit haline gelmiş durumda.
Mikroplastikler Doğal Gıdalarımıza Nasıl Sızıyor?
Bilim dünyasını sarsan araştırmalar, plastiğin hayatımıza ne denli nüfuz ettiğini gözler önüne seriyor. Anne sütü, plasenta ve insan kanında dahi tespit edilen mikroplastikler, artık sadece denizlerin ve toprağın değil, insan vücudunun da bir parçası haline gelmiş durumda.
Bu küçük partiküller gıdalara birden fazla yoldan bulaşıyor. Tarım yapılan topraklar, plastik atıklarla ve sentetik giysilerden yayılan liflerle kirleniyor. Plymouth Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, mikroplastiklerin, bitkilerin köklerindeki koruyucu bariyeri aşarak turp gibi sebzelerin yenilebilir kısımlarına kadar ulaştığını kanıtladı. Benzer şekilde, havada uçuşan mikroplastikler, hayvan yemlerine ve açıkta duran gıdalara karışabiliyor.
· Süt ve Süt Ürünleri: Araştırmalar, mikroplastiklerin süt ve süt ürünlerine, hayvan yeminden, sağım ekipmanlarından veya işleme süreçlerinden bulaşabileceğini gösteriyor. Özellikle uzun süre olgunlaştırılan peynirlerde, su kaybı nedeniyle bu partiküllerin konsantrasyonu daha da artıyor.
· Şişelenmiş Su: Concordia Üniversitesi araştırmasına göre, düzenli olarak şişelenmiş su tüketen bir kişi, musluk suyu içen birine kıyasla yılda 90 bin adet daha fazla mikroplastik partiküle maruz kalıyor.
· Deniz Ürünleri: Özellikle midye ve istiridye gibi kabuklu deniz canlıları, suyu filtreleyerek beslenmeleri nedeniyle yüksek miktarda mikroplastik biriktirebiliyor.

Gıdalardaki Mikroplastik Kaynakları
•Sebze ve Meyveler: Kirli toprak ve sulama suyu yoluyla.
•Süt ve Peynir: Hayvan yemi, ekipman ve işleme sırasında.
•İçme Suyu: Plastik şişe ve dağıtım borularından.
•Deniz Mahsülleri: Kirli deniz suyundan.
•Paketli Gıdalar: Plastik ambalaj temasından.

Günlük Hayatta Mikroplastiklere Maruz Kalma Yollarımız
Mikroplastiklere maruziyetimiz sadece yediklerimizle sınırlı değil. Yapılan son çalışmalar, insanların zamanlarının ortalama %90’ını geçirdiği kapalı mekanlarda bile ciddi risk altında olduğunu ortaya koydu. Halı, perdeler, sentetik kumaşlı mobilyalar ve plastik içeren tüm eşyalar, zamanla aşınıp havaya mikroskobik plastik parçacıklar salıyor.
Bu durum özellikle otomobil kabinlerinde daha tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Küçük ve kapalı bir alan olan araç içi, plastikten yapılmış torpido, direksiyon, koltuk kumaşları gibi birçok parçanın güneş ışığı ve sürtünmeyle parçalanması sonucu, ev ortamına kıyasla 4 kat daha yoğun mikroplastik partikül barındırabiliyor. Araç kullanırken veya seyahat ederken farkında olmadan bu partikülleri soluyoruz.
Soluduğumuz Hava: Fransa’da yapılan bir araştırma, yetişkin bir bireyin sadece kapalı mekanlardan günde 68 bin adet mikroplastik partikül soluyabileceğini öngörüyor. Bu partiküller akciğerlerin derinliklerine kadar ulaşabiliyor.
Tenimize Temas Edenler: Cilt bakım ürünlerindeki mikroboncuklar (yasaklanmış olsa da bazı ürünlerde hala bulunabiliyor) ve sentetik giysiler de temas yoluyla vücuda girebilen mikroplastik kaynakları arasında gösteriliyor.

Mikroplastikler Hangi Hastalıklara Yol Açabilir?
Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, mevcut bilimsel bulgular endişe verici bir tablo çiziyor. Bu küçük parçacıklar, fiziksel varlıklarının yanı sıra, üzerlerine yapışan ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler ve plastiğe esneklik kazandırmak için eklenen ftalatlar, Bisfenol A (BPA) gibi hormon sistemini bozucu kimyasallar da taşıyabiliyor.
Araştırmalar, mikroplastiklerin vücutta şu potansiyel hasarlara yol açabileceğini gösteriyor:
· Kronik İltihaplanma ve Oksidatif Stres: Vücut, yabancı bir madde olarak gördüğü plastik parçacıklarla savaşmak için sürekli bir iltihabi reaksiyon başlatabilir. Bu durum, zamanla hücrelere zarar verebilir.
· Kalp-Damar Hastalıkları: Mart 2024’te yayınlanan bir araştırma, şah damar dokusunda mikroplastik bulunan bireylerin, bulunmayanlara kıyasla gelecek üç yıl içinde kalp krizi, felç geçirme veya ölüm riskinin 2 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
· Hormonal (Endokrin) Bozukluklar: Taşıdıkları kimyasallar nedeniyle üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir, doğurganlık sorunlarına ve gelişimsel bozukluklara zemin hazırlayabilir.
· Bağırsak Mikrobiyotasında Değişim: Bağırsaktaki faydalı bakteri dengesini bozarak iltihabi bağırsak hastalıkları gibi sorunlarla ilişkilendirilebilir. Hatta bağırsak-beyin ekseni üzerinden depresyon riskini artırabileceğine dair bulgular mevcut.
· Nörotoksik Etki: Hayvan çalışmaları, nanoplastiklerin kan-beyin bariyerini aşarak beyin dokusuna yerleşebildiğini ve nöronlarda hasara yol açabildiğini göstermiştir.
Bilim İnsanları ve Uzmanlardan Çağrı: Acilen Harekete Geçilmeli
Konuyla ilgili çalışmalar yürüten bilim insanları, durumun aciliyetine dikkat çekiyor. Concordia Üniversitesi’nden Sara Sajedi, “Bu artık bir çevre değil, doğrudan bir sağlık sorunu” diyerek plastik kullanımının azaltılması çağrısında bulunuyor. Uzmanlar, tek kullanımlık plastik şişelere yönelik daha katı yasal düzenlemeler yapılması, üreticilerin ürünlerinin tüm yaşam döngüsünden sorumlu tutulması ve tüketicilerin bilgilendirilmesi için zorunlu etiketleme sisteminin getirilmesi gerektiğini savunuyor.
Tüketiciler olarak, maruziyetimizi azaltmak için bireysel olarak atabileceğimiz adımlar şunlar olabilir:
1. Cam ve Paslanmaz Çelik Alternatiflere Yönelin
· Su taşımak ve saklamak için cam şişe veya matara kullanın.
· Yiyecekleri saklamak için cam veya seramik kapları tercih edin.
· Çay, kahve gibi sıcak içecekler için tek kullanımlık plastik bardaklardan kaçının.
2. Ev ve Araç İçi Havanızı İyileştirin
· Evinizi düzenli olarak havalandırın.
· Mümkün olduğunca doğal liflerden (pamuk, yün, keten) yapılmış tekstil ürünleri (perde, döşeme, giysi) kullanın.
· HEPA filtreli bir hava temizleyici kullanmayı değerlendirin.
3. Alışveriş Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin
· Pazara file veya bez torba ile gidin.
· Meyve ve sebzelerin plastik ambalajlı olanlarını tercih etmeyin.
· Şişelenmiş su tüketimini mümkün olduğunca azaltın, musluk suyu için kaliteli bir filtre kullanın.
4. Gıda Hazırlama ve Saklama Koşullarına Dikkat Edin
· Plastik ambalajlı gıdaları, özellikle ısıtırken veya pişirirken ambalajından çıkarın. Isı, plastikten gıdaya kimyasal geçişini hızlandırır.
· Mümkünse taze, işlenmemiş ve yerel ürünleri tercih edin.
Sağlık
Tavşan Kanı Çayda Şok Hile! Bakanlık İfşa Etti: İşte Gıda Boyası Katılan Markalar
Tavşan Kanı Çayda Şok Hile! Bakanlık İfşa Etti: İşte Gıda Boyası Katılan Markalar
Tarih: 22.12.2025 | Saat: 14:31 | Okuma Süresi: 4 dakika

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı son denetimler, Türkiye’nin en çok tüketilen içeceklerinden çayda büyük bir aldatmacayı gözler önüne serdi. ‘Tavşan kanı’ rengi diye satılan bazı çayların gerçeğinde gıda boyası ile renklendirildiği tespit edildi. Bakanlığın ifşa listesine giren markalar ve sektör temsilcilerinden gelen çarpıcı açıklamalar, hile boyutunun sanılandan çok daha büyük olduğunu ortaya koyuyor.
Bakanlık Listeyi Açıkladı: İşte Gıda Boyası Tespit Edilen Ürünler
Bakanlığın “Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar Listesi”ne göre, 2025 yılında 9 ithal firmanın çayında gıda boyası kullanıldığı kesinleşti. Listede yer alan bir marka ise İstanbul merkezli “Adnan Akın-Öz Akçay Gıda Pazarlama” firmasına ait. Bu firmaya bağlı “Öz Akçay Altın” marka Yaprak Siyah Çay ve “Öz Akçay” marka Filiz Siyah Çay’da gıda boyası tespit edildiği kamuoyu ile paylaşıldı.
Hile Nasıl Yapılıyor? “Su Kat Sat” Yöntemiyle Kazanç Katlanıyor
Peki çaya neden ve nasıl boya katılıyor? Konunun uzmanları ve sektör temsilcileri hileli üretimin yöntemini anlattı. Buna göre:
· Çay atıkları (çöpü ve odunu) granül veya toz haline getiriliyor.
· Bu atık karışım, “tavşan kanı” denilen koyu kırmızı rengi vermek için gıda boyalarıyla renklendiriliyor. Kullanılan boyalar arasında Allura Red (E129) ve Carmoisine (E122) gibi sentetik boyalar olduğu belirtiliyor.
· Bu karışım, özellikle poşet demlik çay olarak paketleniyor. Poşetin içi görünmediği için tüketicinin anlaması neredeyse imkansız hale geliyor.
Bu yöntemin ticari amacı ise “su kat sat” olarak adlandırılıyor. Normalde 1 kilo kaliteli çaydan yaklaşık 300-400 bardak çıkar. Ancak boyalı ve atık karışımı çay, her defasında renk verdiği için aynı miktardan 700 bardağa kadar içecek elde etmek mümkün. Bu da kafe ve restoranlar için büyük bir haksız kazanç anlamına geliyor.

Çarpıcı İddia: “Restoranların %60-70’inde Boyalı Çay Kullanılıyor”
Rize Ziraat Odası Başkanı Bünyamin Arslan’ın açıklaması, sorunun boyutunu gösteren en çarpıcı veri oldu. Arslan, “Türkiye restoranlarının yüzde 60-70’inde boyalı çay kullanıldığını gözlemliyoruz” dedi. Bu oran, Türkiye’nin yıllık kuru çay tüketiminin yaklaşık %35’ine denk geliyor. Arslan, hileli üretimin çoğunlukla Rize dışında kurulan paketleme tesislerinde yapıldığını da sözlerine ekledi.
Uzmanlar Uyarıyor: “Her Yudumu Zehir Olabilir”
Gıda mühendisleri ve sağlık uzmanları, izinsiz kullanılan bu sentetik boyaların ciddi sağlık riskleri taşıdığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Olası Sağlık Riskleri:
· Kısa Vadede: Alerjik reaksiyonlar, ciltte kızarıklık, kaşıntı, sindirim ve solunum sorunları.
· Uzun Vadede: Karaciğer veya böbrek hasarı riski. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, bazı sentetik boyaların kanserojen etki gösterebileceğine işaret ediyor.
Gıda Mühendisi Süleyman Uzun, çay tebliğine göre çayda hiçbir şekilde gıda boyası veya aroma kullanılamayacağını hatırlatarak, yasaklı bu maddelerin tüketilmesinin sağlık açısından risk oluşturduğunu vurguladı.
Tüketici Ne Yapmalı? Hileli Çay Nasıl Anlaşılır?
Laboratuvar analizi olmadan kesin tespit yapmak zor olsa da uzmanların verdiği bazı ipuçları, şüpheli durumları fark etmeye yardımcı olabilir.
Hileli çayı anlamak için dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
· Demleme Hızı: Kaliteli çay yavaş yavaş dem alır ve rengini verir. Boyalı çay, sıcak suyla temas eder etmez anormal derecede hızlı ve canlı bir kırmızı renk verir. Hatta soğuk suda bile renk değiştirebilir.
· Rengin Doğallığı: Demlikte veya bardakta olağan dışı bir parlaklık, yapay görünümlü pembe/kırmızı tonlar şüphe uyandırmalı.
· Berraklık: Gıda Mühendisi Süleyman Uzun’a göre, demlenmiş çayın rengi berrak olmalı ve bardağın diğer tarafı şeffaf görünebilmelidir. Puslu, bulanık görüntü dikkat çekicidir.
· Tadı ve Kokusu: Doğal çayın kendine has aroması ve tadı vardır. Yapay katkılı çaylarda bu tat ve koku farklı, hatta “keskin” olabilir.
· Güvenilir Marka ve Etiket: En garantisi, güvenilir, bilinen markaları tercih etmek ve ürün etiketini okumaktır. Bakanlığın ifşa listelerini resmi sitesinden takip etmek de faydalı olacaktır.
Sektör Zor Durumda: Hile, Üreticiyi de Vuruyor
2025 yılı, don olayları ve yüksek finansman maliyetleri nedeniyle çay sektörü için zor geçti. Bu zorlu koşullar altında, hileli üretimin yaygınlaşması, dürüst üreticiyi ve çiftçiyi ekonomik olarak daha da zor duruma düşürüyor. Rize Ziraat Odası Başkanı, bu durumun çiftçiyi ciddi ekonomik kayıplara uğrattığını ifade etti.
Özetle: Nelere Dikkat Etmeliyiz?
· Tarım Bakanlığı, 9 ithal firma ve bir yerli markanın çayında gıda boyası tespit etti.
· Hile, çay atıklarının boyanarak “tavşan kanı” diye satılması şeklinde yapılıyor.
· Boyalı çay, özellikle poşet demlik olarak restoran ve kafelerde çok yaygın kullanılıyor.
· Sentetik boyalar alerjiden kansere varan ciddi sağlık riskleri taşıyabilir.
· Anormal hızlı demleme, parlak ve yapay renk, puslu görünüm hileli çayın ipuçları olabilir.
Sağlık
40 Yıl Sonra Romanya’da Cüzzam Paniği! Hırvatistan’da da Vaka Görüldü
40 Yıl Sonra Romanya’da Cüzzam Paniği! Hırvatistan’da da Vaka Görüldü
Son Güncelleme: 22.12.2025 – 00:00
Okuma Süresi:3 dakika

Avrupa’da onlarca yıldır görülmeyen cüzzam (lepra) hastalığı, Romanya ve Hırvatistan’da yeniden ortaya çıktı. Her iki ülkede de onlarca yıl sonra ilk kez vaka tespit edildi.
Avrupa’da yok olduğu sanılan cüzzam hastalığı, onlarca yıl sonra Romanya ve Hırvatistan’da yeniden görüldü. Son vakaların üzerinden 40 yılı aşkın süre geçen Romanya’da tespit edilen iki vaka, sağlık otoritelerini harekete geçirdi.
Romanya’da 44 Yıl Sonra İlk Vakalar
Romanya Sağlık Bakanlığı, ülkenin kuzeybatısındaki Cluj kentinde bulunan bir kaplıcada çalışan iki masözde cüzzam tespit edildiğini açıkladı. 21 ve 25 yaşlarında olduğu belirtilen ve Endonezya vatandaşı olan iki hastanın tedavisine başlandı. Ayrıca iki kişi daha şüpheli olarak test ediliyor.
Sağlık Bakanı Alexandru Rogobete, hastalardan birinin kısa süre önce Asya’ya seyahat ettiğini ve burada bir ay boyunca annesiyle kaldığını duyurdu. Annesinin de aynı hastalık nedeniyle hastanede olduğu bildirildi.
Olayın ardından kaplıca geçici olarak kapatıldı ve kapsamlı bir inceleme başlatıldı. Bakanlık, ülkede son cüzzam vakasının 44 yıl önce, yani 1981’de tespit edildiğini hatırlattı.
“Halkın endişelenmesine gerek yok. Cüzzamın bulaşması için uzun süreli ve yakın temas gerekiyor.”
Romanya Sağlık Bakanı Alexandru Rogobete
Hırvatistan’da 30 Yıl Sonra Tekil Vaka
Hırvatistan’ın Split kentinde ise bir kişide tekil cüzzam vakası doğrulandı. Hasta tedavi altına alınırken, yakın temaslı kişilere koruyucu tedavi uygulandı. Sağlık otoriteleri, toplum genelinde yayılma riskinin son derece düşük olduğunu vurguladı.
Habere konu olan vakalar, Avrupa’da son 30 yıldır görülmeyen cüzzam hastalığının geri döndüğü anlamına geliyor. Yetkililer, hastalığın günlük temasla kolayca yayılmadığını ve antibiyotiklerle tamamen tedavi edilebildiğini belirtiyor.
Cüzzam (Lepra) Hakkında
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)‘ye göre cüzzam, genellikle deri lezyonları, his kaybı ve sinir hasarıyla kendini gösteriyor. Erken teşhisle tamamen tedavi edilebiliyor.
Günümüzde hastalık, 6 ila 12 ay süren çoklu ilaç tedavisi (MDT) ile başarılı bir şekilde iyileştirilebilmektedir. Hastalık, solunum yolu damlacıklarıyla uzun süreli ve yakın temas sonucu bulaşır.
-
Gündem1 hafta önceÇifte Cinayet Sonrası Çorbacıya Gitti: Ahmet Sarı’nın İfadesi Kan Dondurdu
-
Spor1 hafta önceJoshua’dan Jake Paul’a ağır ders: Nakavt ve kırık çene
-
Magazin1 hafta önceSosyal Medya Fenomeni Murat Övüç, ‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik’ Suçlamasıyla Tutuklandı
-
Gündem1 hafta önceSon Dakika: Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran’dan Savcılıkta İfade, Ardından Adli Tıp’tan Numune Alındı
-
Gündem1 hafta önceSiirt’te Dehşet: Bahis Borcu İki Çocuk Annesini Komşusuna Öldürttü
-
Spor1 hafta önceGalatasaray, Kasımpaşa’yı 3-0 Devirerek Ligi Zirvede Kapattı!
-
Ekonomi1 hafta önceFaizsiz Kredi Yarışında Limit 100 Bin Liraya Ulaştı: İşte Yeni Müşterilere Özel Fırsat Sunan Bankalar
-
Spor1 hafta önceGenç Futbolcu Uğurcan Bekçi Silahlı Saldırıda Hayatını Kaybetti:
